3 Oct 2012

kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)


 


SATILIK YAVRU KANGAL FİYATLARI

kangal yavrusu almadan önce anne baba'nın görülmesi,ailenin fiziksel ve huy özelliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Böylece bilinçli bir tercih yapılabilir.  

  üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi  yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır.. 
aşı ve parazit tedavileri veteriner hekimlerimizce yapılmaktadır.  sürüde ve alan korumada kullana bileceğiniz veteriner kontrolü yapılmış,sağlıklı,aşılı kangal yavruları satılıktır. 

KANGAL YAVRU SEÇİMİ

Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.

0-2,5 ay arası 500 tl
2,5-4 ay arası 750 tl
4-7 ay arası 1000 tl
7-12 ay arası 1500tl 



PhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucket



24 Sep 2012

kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)


 


SATILIK YAVRU KANGAL FİYATLARI

kangal yavrusu almadan önce anne baba'nın görülmesi,ailenin fiziksel ve huy özelliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Böylece bilinçli bir tercih yapılabilir.  

  üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi  yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır.. 
aşı ve parazit tedavileri veteriner hekimlerimizce yapılmaktadır.  sürüde ve alan korumada kullana bileceğiniz veteriner kontrolü yapılmış,sağlıklı,aşılı kangal yavruları satılıktır. 

KANGAL YAVRU SEÇİMİ

Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.

0-2,5 ay arası 500 tl
2,5-4 ay arası 750 tl
4-7 ay arası 1000 tl
7-12 ay arası 1500tl 



PhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucket



10 Sep 2012

kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)


 


SATILIK YAVRU KANGAL FİYATLARI

kangal yavrusu almadan önce anne baba'nın görülmesi,ailenin fiziksel ve huy özelliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Böylece bilinçli bir tercih yapılabilir.  

  üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi  yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır.. 
aşı ve parazit tedavileri veteriner hekimlerimizce yapılmaktadır.  sürüde ve alan korumada kullana bileceğiniz veteriner kontrolü yapılmış,sağlıklı,aşılı kangal yavruları satılıktır. 

KANGAL YAVRU SEÇİMİ

Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.

0-2,5 ay arası 500 tl
2,5-4 ay arası 750 tl
4-7 ay arası 1000 tl
7-12 ay arası 1500tl 



PhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucket



10 Sep 2012

kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)


 


SATILIK YAVRU KANGAL FİYATLARI

kangal yavrusu almadan önce anne baba'nın görülmesi,ailenin fiziksel ve huy özelliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Böylece bilinçli bir tercih yapılabilir.  

  üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi  yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır.. 
aşı ve parazit tedavileri veteriner hekimlerimizce yapılmaktadır.  sürüde ve alan korumada kullana bileceğiniz veteriner kontrolü yapılmış,sağlıklı,aşılı kangal yavruları satılıktır. 
irtibat; ömer dündar 0541 467 69 82

KANGAL YAVRU SEÇİMİ

Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.

0-2,5 ay arası 500 tl
2,5-4 ay arası 750 tl
4-7 ay arası 1000 tl
7-12 ay arası 1500tl 



PhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucket



10 Sep 2012

kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)


 


SATILIK YAVRU KANGAL FİYATLARI

kangal yavrusu almadan önce anne baba'nın görülmesi,ailenin fiziksel ve huy özelliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Böylece bilinçli bir tercih yapılabilir.  

  üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi  yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır.. 
aşı ve parazit tedavileri veteriner hekimlerimizce yapılmaktadır.  sürüde ve alan korumada kullana bileceğiniz veteriner kontrolü yapılmış,sağlıklı,aşılı kangal yavruları satılıktır. 

KANGAL YAVRU SEÇİMİ

Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.

0-2,5 ay arası 500 tl
2,5-4 ay arası 750 tl
4-7 ay arası 1000 tl
7-12 ay arası 1500tl 



PhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucket



10 Sep 2012

kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)


 


SATILIK YAVRU KANGAL FİYATLARI

kangal yavrusu almadan önce anne baba'nın görülmesi,ailenin fiziksel ve huy özelliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Böylece bilinçli bir tercih yapılabilir.  

  üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi  yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır.. 
aşı ve parazit tedavileri veteriner hekimlerimizce yapılmaktadır.  sürüde ve alan korumada kullana bileceğiniz veteriner kontrolü yapılmış,sağlıklı,aşılı kangal yavruları satılıktır. 

KANGAL YAVRU SEÇİMİ

Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.

0-2,5 ay arası 500 tl
2,5-4 ay arası 750 tl
4-7 ay arası 1000 tl
7-12 ay arası 1500tl 



PhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucket



10 Sep 2012

kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)


 


SATILIK YAVRU KANGAL FİYATLARI

kangal yavrusu almadan önce anne baba'nın görülmesi,ailenin fiziksel ve huy özelliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Böylece bilinçli bir tercih yapılabilir.  

  üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi  yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır.. 
aşı ve parazit tedavileri veteriner hekimlerimizce yapılmaktadır.  sürüde ve alan korumada kullana bileceğiniz veteriner kontrolü yapılmış,sağlıklı,aşılı kangal yavruları satılıktır. 

KANGAL YAVRU SEÇİMİ

Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.

0-2,5 ay arası 500 tl
2,5-4 ay arası 750 tl
4-7 ay arası 1000 tl
7-12 ay arası 1500tl 



PhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucket



10 Sep 2012

kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)


 


SATILIK YAVRU KANGAL FİYATLARI

kangal yavrusu almadan önce anne baba'nın görülmesi,ailenin fiziksel ve huy özelliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Böylece bilinçli bir tercih yapılabilir.  

  üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi  yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır.. 
aşı ve parazit tedavileri veteriner hekimlerimizce yapılmaktadır.  sürüde ve alan korumada kullana bileceğiniz veteriner kontrolü yapılmış,sağlıklı,aşılı kangal yavruları satılıktır. 

KANGAL YAVRU SEÇİMİ

Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.

0-2,5 ay arası 500 tl
2,5-4 ay arası 750 tl
4-7 ay arası 1000 tl
7-12 ay arası 1500tl 



PhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucketPhotobucket



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

KANGAL YAVRU SEÇİMİ


 

Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.

kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)

Facebook'ta Paylaş



6 Mar 2011
Facebook'ta Paylaş

11. yy.da Anadolu’ya göç eden Türkler, muhtemelen yanlarında üç tür hayvan getirmişlerdi; At, koyun ve köpek. At, binek, yük ve çeki hayvanı olarak; koyun, hem yolculuk esnasında hazır gıdaları olarak vazife görüyordu, hem de tek malları idi; köpek ise insan, hayvan ve eşyalara bekçilik hizmeti için kullanılıyordu. Ocak-2006 tarihinde, İran, Afganistan ve Türkmenistan’a yapılan, Kangal (Karabaş) Köpeğinin orijinini tespite yönelik gezide, yapı olarak Kangal (Karabaş) Köpeğine benzeyen çok sayıda köpek görme ve fotoğraflama imkanı olmuştur. Fars ve Arapların yaşadığı İran’ın güney bölgelerinde yapı olarak Kangal (Karabaş) Köpeğine benzer köpekler bulunmazken, Azeri Türklerinin yaşadığı ve Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden Türklerin göç yolu üstünde bulunan İran’ın kuzey bölgelerinde, yani Hazar Denizi’nin güneyinde bulunan Güney Azerbaycan’da yapı olarak Kangal (Karabaş) Köpeğine benzeyen çok sayıda köpek yaşamaktadır (Yılmaz 2006).

kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)

Söz konusu bölgede yapılan araştırma, inceleme ve soruşturma sonucu, Kangal (Karabaş) Köpeğine benzeyen bu köpeklerin benzerlerinin, Özbekistan, Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistan‘da da bulunduğu, bu ülkelerde bulunmuş kişilerden öğrenilmiştir. Nüfusunun €’ini Kazak Türklerinin oluşturduğu, batı Moğolistan’daki Bayan Ölgiy Vilayeti’nde de, Kangal (Karabaş) Köpeği görünümlü köpeklerin, koyun yetiştiricilerin elinde çok miktarda olduğu ifade edilmektedir.

Anadolu’dan Orta Asya’ya herhangi bir Türk göçü olduğuna dair bir kayıt bulunmamaktadır. Tersine, bu göç yaklaşık 1.000 yıl önce Orta Asya’dan Anadolu’ya olmuştur. O halde Anadolu’daki Kangal (Karabaş) ve Akbaş Çoban Köpeklerinin Orta Asya’dan gelmiş olduklarını düşünmek yanlış olmaz.

Kangal (Karabaş) Köpeğinin Anadolu’daki esas yayılma alanı, Akkaraman Koyunu yetiştiriciliğinin yaygın olduğu bölgelerdir. Fakat günümüzde Türkiye`de yetiştirilmediği yer kalmamıştır. Post rengi boz ve bozun açık krem renginden, kızıl kahve rengine kadar değişik tonlarıdır. Nadiren çizgili post rengi de görülebilir.

Saf Kangal (Karabaş) Köpeğinde ana ırk vasıfları şunlardır:

1-Aslana benzeyen vücut ve özellikle kafa yapısı,

2-Ağız, burun, kulak ve göz çevresinde siyah maskeyle beraber boz post rengi,

3-Kafatasına yapışık kulaklar,

4-Yukarı ve öne doğru kıvrık kuyruk.

Kangal (Karabaş) Köpeğinin saf olmadığına işaret etmeyen ve bulunmasında sakınca görülmeyen diğer özellikler ise şunlardır:

1-Ön göğüste beyaz madalyon,

2-Kuyruk ucunda beyaz leke,

3-Yüzde ve bazen kuyrukta, birkaç uzun, sert kıllı siyah ben,

4-Ayaklarda, dizden aşağı kesimlerde beyazlık,

5-Damakta siyah leke,

6-Arka ayaklarda "Pençe" veya "Kurtçul Tırnak" denen 1, 2, veya 3 adet ilave tırnak,

7-Ayaklarda, parmak aralarında perde.

Bu yedi özellikten birinin, bir kaçının veya hepsinin birden olmaması, o köpeğin saf olmadığı anlamına gelmez. Olması, olmamasından daha iyidir ve makbuldür.

Kangal (Karabaş); cesareti, sadakati, duygusallığı ön plana çıkan bir ırktır. Kangal (Karabaş) Köpeği, kendi sürülerini ve insanlarını korumada korkusuz ve yeteneklidir. Sürüsündeki hayvanlar, çocuklar, ev hayvanları ya da diğer insanlara karşı naziktir. Sert iklim şartlarına dayanabilir. Böylesine iri bir ırka göre uzun ömürlüdür. İnsanları sever; ancak sürüyle de bağ kurar ve onu korur. Bağımsızdır, fakat aynı zamanda zeki ve eğitilebilirdir. Eğitimle kontrol edilebilse de, koruma alanına herhangi bir tecavüz olduğunda, iri köpeklere ve diğer yırtıcı hayvanlara karşı saldırgandır.

Facebook'ta Paylaş



6 Mar 2011
Facebook'ta Paylaş  


GİRİŞ

Dünyada sürü koruma köpeği olarak tanımlanan köpek ırklarının benzer morfolojik ve davranışsal özelliklere sahip olmaları, bu köpeklerin köken itibariyle ortak bir geçmişe dayandıkları fikrini doğurmaktadır. Bugün dünyada sürü koruma köpeklerinin başlıca gelişim ve yayılım alanları, koyun ve keçi yetiştiriciliğinin yoğun olarak yapıldığı topraklardır. Bu tespite bağlı olarak bu tip köpeklerin ortaya çıkmalarında Orta Asya ve Anadolu topraklarının anavatan konumunda olduğu fikri, pek çok araştırmacı tarafından kabul görmektedir. Son yıllarda köpeğin kökeni ve ırklar arasındaki genetik benzerlikleri konu alan bilimsel çalışmalar göstermiştir ki, Asya kıtası köpeğin evcilleştirilmesinde önemli bir merkezdir. Aynı zamanda Hazar denizinin kuzeyi ve güneyinden Anadolu ve Avrupa’ya gerçekleştirilen Türk göçleri sürü koruma köpeklerinin bu bölgelerde yayılım göstermesinde önemli bir etki yaratmıştır. Türk Çoban Köpekleri dünyadaki sürü koruma köpekleri içinde özel bir yere sahiptir. Köken itibariyle çok eski dönemlere dayanan bu köpekler, bugün farklı isimlerle anılan sürü köpek ırklarının elde edilmesinde de önemli bir rol oynadığı kabul edilmektedir.

TÜRK ÇOBAN KÖPEKLERİ İLE İLGİLİ GÜNCEL TARTIŞMALAR

Bugün Anadolu orijinli köpek ırkları sürü korumadaki başarılarından dolayı tüm dünyada yoğun ilgi uyandırmaktadır. Türk Çoban Köpekleri ile ilgili olarak dünyada pek çok kulüp kurulmuş, ırk tanımlamaları yapılmış ve farklı isimler altında deşifre edilmiştir. Bugün değişik ülkelerde bu köpekler Anadolu Çoban Köpeği, Türk Çoban Köpeği, Çoban Köpeği, Sivas-Kangal Köpeği, Karabaş, Akbaş, Kangal Köpeği gibi isimler ile anılmaktadır. Köpek kulüplerinin farklı isimler altında, farklı ırk tanımları yapmaları, etkileri bugüne kadar devam eden derin görüş ayrılıklarına ve tartışmalara neden olmuştur. Peki bu görüş ayrılıklarının tarihsel kökleri nereye dayanıyor?

Türk Çoban Köpekleri ile ilgili yaşanan tartışmaların, özellikle A.B.D. ve İngiltere kaynaklı olduğu görülmektedir. A.B.D.’ne Türkiye orijinli ilk köpek numunelerinin götürülmesi 1968’lere dayanmaktadır. Türkiye’de askeri ateşe olarak görev yapan Robert Ballard uzun kıllı, alacalı bir erkek çoban köpeği ile iki yıl sonra açık kahverengi bir dişiyi götürmesi ile A.B.D.’de ilk üretimin tohumlarını atmış oldu. 1970 yılında kaynağını bu ilk damızlık köpekler ve bunlardan doğan yavru sahiplerinin bir araya gelmesi ile Amerikan Anadolu Çoban Köpeği Kulüp’ü kuruldu. David Nelson isimli bir başka Amerika’lı ise, Türkiye’de yaptığı araştırmalar neticesinde Anadolu’da tek bir ırkın olmadığını, yayılım ve morfolojik yapı itibariyle birbirinden farklı iki köpek ırkının var olduğunu keşfetti. Nelson, 1980’li yıllarda Akbaş, 1990’lı yıllarda Kangal köpekleri A.B.D.’ye götürdü ve burada ayrı ayrı kulüpler altında kurumsallaşma gerçekleşti. Böylece A.B.D.’de Türk Çoban Köpekleri ile ilgili olarak 3 kulüp oluşturulmuş oldu. A.B.D. Tarım Bakanlığı’nın vahşi yırtıcı hayvanlara karşı koyun sürülerinin korunması amacıyla geliştirdikleri bir projede, bu köpekler deneme kapsamına alındılar. Bakanlığın yaptığı araştırmalarda Akbaş, Kangal ve Anadolu Çoban Köpeği olarak tanımlanan bu köpeklerin sürü korumadaki başarıları tescil edildi. Bu gelişme Türk Çoban Köpeklerinin popülaritesini dünya genelinde bir kat daha artırmış oldu.

kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)

İngiltere’de ise Türk Çoban Köpeklerinin tanınması 1965’lere dayanmaktadır. İngiliz Arkeolog Charmain Steel, Çatalhöğük ve çevre yörelerde yaptığı arkeolojik çalışmalar esnasında, sürü koruma görevi yapan ve üreticileri tarafından çok değer verilen köpekleri fark etti. Arkeolojik çalışmaları bitince ülkesine bu yöreden kendisine hediye edilen iki Kangal yavrusu ile birlikte döndü. Bu köpekleri Ulusal İngiliz Köpek Kulüp’üne kayıt ettirmek istedi. Kulüp köpekleri “kısa tüylü, Mastif tipinde, sarı-kahverengi post renginde ve başta siyah maske” olarak tanımladı ve Anadolu Karabaş Köpeği adı altında kayıtlarını gerçekleştirdi. Çünkü bu köpekler Anadolu’dan geliyordu ve yöre halkı onlara Karabaş diyordu. 1968 yılında Anadolu Karabaş Köpeği Kulübü kuruldu ve ırkın standartları yazıldı. Daha sonraki yıllarda ırk tanımına uymayan, çoğunluğu melez olan köpekler Anadolu’dan İngiltere’ye getirilmeye başlandı. Bu köpekler tüm itirazlara rağmen daha önce getirilen Karabaş’lar ile birleştirilerek, öz itibariyle Kangal köpeğinden fenotipik sapmalar gösteren yeni tip köpekler üretilmeye başlandı. Ve bu köpekler Karabaş olarak İngiliz Ulusal Köpek Kulübü’ne kayıt ettirildi. 1983 yılında yaşanan yoğun tartışmaların sonucunda, Büyük Britanya Anadolu Çoban Köpeği Kulübü adlı ayrı bir kulüp kuruldu.

Yurtdışındaki bu gelişmeler özet olarak iki farklı yaklaşımı öne çıkarmaktadır. Anadolu Çoban Köpeği adı ile anılan kulüpler, Türkiye’de tek bir ırkın (Anadolu Çoban Köpeği) olduğunu söylemekte, ismi sayılan köpeklerin (Kangal, Akbaş) ise bu ırka bağlı birer renk varyetesi olduğu savını yaymaktadırlar. Bu kulüplerin ırk standart bilgilerinde post rengi ile ilgili olarak “her renk olabilir, ancak siyah maske tercih edilir” denmektedir. Bu kulüpler köpeğin sürü korumadaki etkinliğine daha fazla önem veren, buna karşılık post rengine ve kıl yapısına pek önem vermeyen bir anlayışı benimsemektedirler. Oysa dünyadaki Kangal ve Akbaş Köpeği Kulüpleri, Kangal’ı ve Akbaş’ı genetik yapıları birbirinden tamamen farklı ayrı birer ırk olarak görmektedirler.

Bugün gelinen noktada, üye sayısı ve kulis etkinliği fazla olan Anadolu Çoban Köpeği Kulübü savlarını İngiliz Köpek Kulübü (KC), Amerikan Köpek Kulübü (AKC) gibi güçlü ulusal köpek kulüplerine ve uluslararası köpek kulüpleri federasyonu olan FCI’a (Federation Cynologique Internationale) kabul ettirmişler, Türk Çoban Köpeklerini tek bir isim altında (Anadolu Çoban Köpeği) tanınmasını sağlamışlardır. Buna karşılık A.B.D.’de AKC kadar popüler olmayan UKC (United Kennel Clup) diye anılan bir kulüp, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Türklerin yoğun olarak yaşadığı Almanya, Fransa gibi bazı Avrupa ülkelerinin Köpek Kulüpleri Kangal ve Akbaş Köpeğini ayrı bir ırk olarak kabul etmektedirler.

TÜRKİYE BU TARTIŞMALARIN NERESİNDE?

Yurt dışında 1960’lı yıllardan itibaren bu tartışmalar yaşanırken, tarafların gözü kulağı Türkiye’de idi. Çünkü bu köpekler ile ilgili gerçek bilgileri ancak Türkler verebilirdi. Ancak o yıllarda bu kulüplerin Türkiye’de müracaat edebilecekleri ulusal bir köpek kulübü yoktu. Türkiye’de çok sayıda Kangal ve Akbaş köpeği yetiştiren kişi ve kuruluş mevcut idi, fakat bunlar bir dernek çatısı altında toplanabilmiş değillerdi. Kamu kuruluşlarının ve üniversitelerin bu konuya yeteri kadar eğilmedikleri de görülüyordu. Bu durum ilgili kişilerin yurt içinde muhatap bulmada bazı sıkıntılar yaşamasına neden oldu. 1996 yılında Konya’da yapılan Uluslararası Türk Çoban Köpeği adlı sempozyum, yurt içindeki kimi duyarlılıkların oluşmasında milat oluşturdu. Bu sempozyumda konuşmacıların büyük çoğunluğu yabancı konuklardı. İngiltere’den, A.B.D.’den gelen katılımcıların Türklere Türk köpeklerini anlatmaları birçok kişinin karmaşık duygular yaşamasına neden oldu. Bu tarihten sonra Türk akademisyenler, kamu görevlileri, özel şahıslar konuya gereken önemin verilmesi gerektiğini anladılar. Tarım Bakanlığına bağlı işletmelerde, Türk üniversitelerinde ve kimi özel çiftliklerde Türk Çoban Köpeklerinin üretimi ve akademik çalışmalar bu tarihten sonra ivme kazanmıştır.

Son yıllarda Türkiye içinde oluşan kimi duyarlılıklar, ortaya çıkan bu tartışmaların istikametini etkileyecek düzeye ulaştığı görülmektedir. Bu gelişmeler;

1.                          Kangal köpeğinin ırk standartları TSE tarafından onaylanmıştır.

2.                          Kangal köpeğinin “Coğrafi İşaret Tescil Belgesi” Türk Patent Enstitüsü tarafından Kangal Kaymakamlığı’na verilmiştir.

3.                          Kangal kaymakamlığı koordinesinde yöredeki saf Kangal köpekleri kayıt altına alınmış ve yetiştirici düzeyinde sertifikasyona gidilmiştir.

4.                          Ankara, İstanbul ve İzmir’de olmak üzere 3 adet Türk Çoban Köpeklerini Araştırma ve Tanıtma Dernekleri kurulmuştur.

5.                          Türk Çoban Köpekleri ile ilgili bilimsel araştırma ve etütlerin sayısı her geçen gün artmaktadır.

6.                          Ulusal ve uluslararası kongrelerde Türk Çoban Köpekleri ile ilgili kimi gerçekler bilimin ışığı altında ortaya konmaktadır.

7.                          İnternet ortamında çok sayıda yerli ve yabancı kaynaklı siteler ve sohbet grupları kurulmuş ve konu ile ilgili bilgi akışı hızlanmıştır.

Son dönemde Türkiye’deki köpek üreticileri ulusal bir federasyon oluşturabilme başarısını da göstermişlerdir. Kuruluşunu tamamlayan ve faaliyete geçen bu ulusal köpek federasyonu uluslar arası köpek örgütleri ile temasa geçmişler, gerek Türkiye içinde FCI hakemlerinin değerlendirmesinde yarışmalar düzenleyerek, gerekse Türkiye’ye özgü köpek ırklarını uluslar arası platformlarda doğru bir şekilde tanıtarak önemli mesafeler kat etmiştir. Bu gün yurt dışında Kangal ve Akbaş köpeğinin ayrı birer ırk olduğu konusunda ciddi kabuller söz konusudur.

Türkiye’de yaşanan bu gelişmelerin yanı sıra köpek popülasyonu ile ilgili olarak halen daha bazı sorunlarda yaşanmaktadır. Türk Çoban Köpekleri yurt dışında 1965 yılından itibaren pedigrili ve sertifikalı olarak yetiştirilirken, Türkiye’de bu anlayış ancak 2000’li yıllarda kabul görmüştür. Sivas ve çevre yöreler dışında yetiştirilen Türk Çoban Köpekleri halen daha kayıt altında değildir. Bunun dışında özellikle Kangal köpeklerinde fenotipik varyasyon yoğun olarak yaşanmaktadır. Türkiye’de bazı yörelerde köpekler arasındaki çiftleştirmeler yapılırken ırkların saflığına azami önem veriliyor iken, bazı yörelerde ırkların saflığının bozulmasına neden olabilecek kimi yetiştirici tercihleri öne çıkmaktadır. Bu durum özellikle vücut büyüklüğü, baş ve kafa tası iriliği, post rengi ve post üzerindeki nişaneler bakımından farklılaşmalara neden olmaktadır.

Türk Çoban Köpekleri için hazırlanan ırk standartları seleksiyon kriteri olarak değerlendirildiğinde, yurt içindeki köpekler arasındaki fenotipik birörnekliliğin sağlanması, buna bağlı olarak ırkın geleceğinin güvence altına alınması ve yurt dışındaki kurum ve kuruluşlara örnek teşkil etmesi bakımından önem taşımaktadır.

TÜRK ÇOBAN KÖPEKLERİ KAVRAMI

Türk Çoban Köpeği terimi bir ırk ismi olmayıp, Türkiye orijinli, daha ziyade tarımsal alanlarda yetiştirilen, koyun ve keçi sürülerinin koruyuculuğunu yapan köpeklere verilen genel bir isimdir. Bu genel tanımın altında 3 köpek grubu bulunmaktadır: Kangal köpeği, Akbaş köpeği ve Kars Köpeği. Bu üç gruptaki köpekler Anadolu içinde lokalize oldukları yöre ve morfolojik özellikler itibariyle birbirinden ayrışma gösterirler. Kangal ve Akbaş köpekleri Kars köpeğine kıyasla dünyada daha fazla tanınırlar. Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar ile Kangal ve Akbaş köpeklerinin genetik yapılarının birbirinden farklı olduğu kanıtlanmıştır. Bu genetik farklılıklar en fazla morfolojik yapıda kendini göstermektedir. Sürü korumadaki etkinlikleri her iki ırk içinde üst düzeydedir. Kars köpeği ise ilk olarak 1996 yılında Konya’da yapılan sempozyum’da tanımlanmıştır. Kars köpeği fenotip itibariyle Kafkasya kökenli “Caucasian Ovcharka” ırkına çok benzediğinden, bu ırkın Kars yöresinde yetiştirilen örnekleri mi, yoksa bu ırk ile Kars yöresindeki yerli köpeklerin melezlenmesi ile elde edilmiş melez bir köpek grubu mu olduğu konusu tartışmalıdır. Bu köpeklerin morfolojik yapılarında gözlenen aşırı varyasyon, bu köpeklerin bir ırktan ziyade, yöresel bir köpek grubu oldukları tezini güçlendirmektedir.

KANGAL KÖPEĞİ IRK STANDARDI

Genel Görünüm

Kangal Köpeği, heybetli duruşu ve dengeli vücuduyla iri ve güçlü bir sürü koruma köpeğidir. Kafa iri; kulaklar orta büyüklükte ve sarkık; kulak, burun ve ağzı kapsayan siyah bir maske; bozdan açık griye kadar değişkenlik gösteren post rengi; orta uzunlukta ve çift katmanlı kürkü, alarm durumunda kalçanın üzerinde çember kuyruk tutuşu ırkın karakteristik özellikleridir.

Mizaç ve Davranış

Sürü koruma ve bekçi köpeğidir. İçgüdüsel olarak koyun ve keçi sürülerinin güvenliğini sağlar. Sürü gütmekten ziyade koruma eğilimindedir. Cesaretli, hızlı ve çeviktir. Tehlikeye karşı tehdit edici olup, gerektiğinde saldırıya geçer. Sürüdeki hayvanlar ile koruyucu ve dengeli bir ilişki kurar. Sürünün korunmasında çobandan bağımsız ve özgür hareket etmeyi tercih eder. Önsezileri kuvvetlidir. Sahiplerine karşı sevgi dolu ve sadık; yabancılara karşı ise mesafelidir; ancak nedensiz saldırganlık göstermez.

Baş ve Kafatası

Vücut ile orantılı iri bir baş yapısı vardır. Kafa yapısı mesatisefalik’tir. Yüzün (göz açılarının birleştiği noktadan burun ucuna kadar olan mesafe) baş (oksipital çıkıntıdan burun ucuna kadar olan mesafe) uzunluğuna oranı 1:2,1-2,5 nispetinde olup, yüz ve alın eksenleri paralellik arz eder. Kafatası hafif bombelidir. Erkek köpeklerin başları aslan kafasını andırırken, dişi köpeklerin başları nispeten daha dar ve zariftir. Kulaklar arası mesafe geniştir. Yüzde kulak, burun ve ağzı içine alan ve siyah bir maskeyi andıran özel bir nişane mevcuttur.

Hata: Dolikosefalik (dar-uzun) ve brakisefalik (geniş-kısa) kafa yapısı, aşırı iri kafa

Gözler

Gözler zeki ve güvenilir bir ifadeye sahip olmalıdır. Kafa büyüklüğüne oranla orta büyüklükte, oval ve derindir. Göz kenarları siyahtır. Göz rengi bal sarısından kahverengiye kadar değişkenlik gösterir. Göz içindeki beyazlık ve kırmızılık görülmez.

Hata: İri ve yuvarlak göz yapısı, sarkık göz kenarı, açık sarı göz rengi

Burun ve Ağız Yapısı

 Burun iri, küt, güçlü burun delikleri ile belirgindir. Ağız kapalı iken yandan bakıldığında dikdörtgen görünüm arz eder. Alt çeneyi kavrayacak şekilde tam siyahlık mevcuttur. Yanakta siyah bir nokta bulunabilir. Çene ve diş yapısı kuvvetlidir. Dişler alt ve üst çenede düzenli sıralanmış haldedir ve alt ve üst çene birbirinin üzerine gelecek şekilde kapanır. Siyah dudaklar alt çeneyi kapatacak kadar sarkık; ancak salya oluşumunu engelleyecek kadar sıkıdır. Dil rengi pembedir.

Hata: Aşırı sarkık dudaklar, ince ve uzun burun,

Kulaklar

Orta büyüklükte, üçgen biçiminde, ucu yuvarlak, kafanın dış kenarında, göz hizasının biraz üzerinde konumlanmış ve sarkık görünüm arz eder. Kulağın ön köşesi yanağa yakın bir noktaya kadar uzatılabilir ve öne çekildiğinde köpeğin gözlerini örtecek uzunlukta olmalıdır. Kulak rengi yüzdeki maskeyi tamamlar biçimde siyahtır.

Hata: Dik kulak, çok uzun veya çok kısa kulak büyüklüğü

Boyun

 Kafaya nispetle daha kısa, kalın, kaslı, kafa bağlantısına doğru hafif kavisli. Erkeklerin gerdan bölgesinde hafif deri sarkması görülebilir.

Hata: Çok kısa veya çok uzun boyun yapısı, zayıf boyun

Vücut Yapısı

 Vücut orantılı ve güçlüdür. Sırt çizgisi cidago’dan zarifçe aşağı iner, yere paralel gider ve hafif bir kavisle aşağı inen bir kuyruk sokumu ile sonlanır. Göğüs dirseklere kadar iner;kaburgalar iyi örülmüş; karın bölgesi hafif içe çekiktir. Bel kısadır. Cidago bölgesi gelişmiş ve kaslı, sağrı ile eşit yüksekliktedir. Vücut bölümleri sıkı, kaslı ve yağsızdır. Cidago yüksekliği (cidagonun en yüksek noktası ile ön ayağın bastığı yer arası mesafe) ile vücut uzunluğu (boyun altı göğüs noktası ile tuber ischii arası mesafe) oranı 1:1,2’dir. Bu oran, köpeğe hafif bir dikdörtgen görüntüsü verir. Göğüs genişliği (scapulanın arkasındaki yanlara doğru göğüs kafesinin en çıkıntılı olduğu noktalar arası mesafe) ile göğüs derinliği (cidagonun en yüksek noktası ile sternum arası mesafe) oranı 1:1,5’dir.

Hata: Dar ve zayıf göğüs veya silindirik vücut yapısı, aşırı zafiyet

Bacaklar

Ön ve arka bacaklar iri kemikli, kaslı, vücuda olan bağlantıları yüksek ve kuvvetlidir. Önden bakıldığında ön bacaklar birbirine paralel ve yere dik basar; dirsekler göğüse bitişiktir. Arkadan bakıldığında arka bacaklar kaslı, orta derecedeki diz açısıyla ve kalça genişliği hizasından, birbirine paralel olarak yere dik iner.

Hata: Zayıf ve kassız bacaklar, çok az ya da çok fazla diz açısı, topukların içe veya dışa dönüklüğü

Ayaklar

Ayaklar iri ve bombelidir. Tırnaklar kısa ve küttür. Tırnak rengi beyaz ya da siyah olabilir. Ayak taban yastıkları etli, koyu renkli ve sıkıdır. Polidaktili (beşinci fonksiyonsuz parmak) bazı bireylerde görülebilir. Fakat bu standart değildir.

Hata: Dar, yayvan basış yapan ayaklar

Kuyruk

Kuyruk topuğa kadar uzanır. Vücuda göre kıllar daha yoğundur. Sakin iken topuğa doğru düz iner ve ucu hafifçe yukarı kıvrılır. Alarm durumunda kuyruk kalça üzerinde tek ya da çift sarmallı çember oluşturur. Kıvrımlaşmış kuyruk yana yatmaksızın dik durur.

Hata: Aşırı uzun kıllı veya kılsız kuyruk, kamçı kuyruk

Post

Post orta uzunluktaki kıllardan oluşur. Kısa ve daha uzun kıllardan oluşmuş çift katmanlı post yapısı mevcuttur. Üst kıl tabakasındaki kıllar daha kalındır. Alt kıl tabakası yumuşak ve sıktır. Boyun ve omuz bölgesindeki kıllar diğer vücut bölümlerine göre daha uzundur. Yüz, kafa ve kulaklardaki kıllar oldukça kısadır.

Hata: Aşırı kısa veya aşırı uzun kıllı post yapısı, kılların ondülasyon (kıvrım) göstermesi                      



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

 

 

Kurt

Köpekgiller (Canidae) ailesinden etçil memeli bir hayvandır. Halk arasında “Canavar” ve “Böcü” olarak da anılır. Latince ismi “Canis lupus” olup, İngilizce’si “Wolf”, Almanca’sı “Der Wolf”, Fransızca’sı “Le Loup”dur. Tarih boyunca hem korkulan, hem saygı duyulan bir hayvan olmuştur.

Kurdun Tür Özellikleri

Familyasının en iri ve en kuvvetli hayvanıdır. Kuvvetli çene kaslarından dolayı, dip tarafı geniş olan başı öne doğru sivrilmiştir. Kulakları dik ve orta uzunluktadır. Boyun kısmı kalın ve çok kuvvetlidir. Göğüs kısmı geniş ve güçlü, arka kısmı ise öne nazaran daha incedir. Karın içe çekiktir. Bacakları ince ve kuru görünüşlü, ama pençeleri büyük ve kuvvetlidir. Kuyruğu meyilli olarak sarkar.

kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)

Gözleri tatlı bir sarı renktedir. Kafatası köpeğinkinden daha dardır. Normal yürüyüş halinde iken, hep arka ayakları ile ön ayaklarının izleri üstüne basar. Aşırı derecede temkinlidir. Düzenli bir aile hayatı ve çok zengin toplumsal ilişkileri vardır. Tek eşlidir. Yavrular sütten kesildikten sonra, erkek kurt tarafından beslenirler. Erkek kurt önceden yuttuğu eti yeniden kusarak, yavrulara verir. Dişisi ortadan kaybolsa bile, erkek kurt yalnız başına yavrulara bakabilir.

Rengi değişik olmakla beraber, genel olarak sırtı koyu esmer, karnının altı ve bacaklarının iç kısmı açık kirli sarı renktedir. Ön bacaklarının ön kısmında siyah bir çizgi vardır. Kuyruğu daha koyu renkte ve uç kısmı siyahtır. Kurdun kılları kışın daha uzun, yazın> daha kısadır. Dip kısımlarında gri veya boz renkte ince kıllar oluşur. Omuz başında V şeklinde bir koyuluk vardır. Burun kısmı koyu renkte ve ucu siyahtır.

Kurdun boyu, kuyruksuz olarak 90-120 cm, kuyruğu 35-40 cm, cidago (omuz) yüksekliği 75-85 cm’dir. Ağırlığı 30-50 kg’dır. Cidago yüksekliği 90 cm, ağırlığı 60-65 kg gelenlerine rastlanmıştır (Turan 1984: 28). Rakamlarda da görüldüğü gibi kurt ve Kangal Köpeği’nin vücut uzunluğu, cidago yüksekliği ve ağırlığı hemen hemen aynıdır.

Kurtlarda sürüler 7 ile 24 arasında değişen miktarda fertten oluşur. Her sürünün 1 erkek ve 1 dişi fertten oluşan bir lideri vardır. Bunlara “Alfa Erkek” ve “Alfa Dişi” denir. Lider sürüde mutlak hakimdir ve bütün sürü fertleri buna uymak zorundadır. Avdan sonra, önce erkek lider karnını doyurur, diğer sürü fertleri hiyerarşik sıraya göre, lider çekildikten sonra yemeye başlarlar.

Liderlik avantajlı olduğu kadar, aynı zamanda fedakarlık da isteyen bir görevdir. Lider kurt, yeri geldiğinde kendini sürünün selameti için feda etmekten çekinmez. Liderin ölümü durumunda, en güçlü erkek liderliğini ilan eder ve sürü lidersiz kalmaz. Birden fazla lider adayı varsa, liderlik kavga sonucu belli olur (Araz 2003: 73-74).

Fotoğraf 2. Kurt (Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat Bahçesi-Ankara)

Kurtçul Kangalların Özellikleri

Kurda giden bir Kangal’da, şu 3 özellik peş peşe olmalıdır:

1-Cesaret: Kurda gidecek Kangal cesur olmalıdır. Bir çok Kangal, bırakın kurdu görünce, kokusunu alır almaz, oradan hemen uzaklaşır. Görse bile kafasını öte tarafa çevirir. Cesur değilse nasıl kurdun peşinden gitsin?

2-Sürat: Kurdun peşinden gidecek cesareti olan Kangal’ın, kurdu yakalaması için, süratli olması gerekir. Süratli ve uzun süre koşmaya uygun nefesi olmazsa, Kangal kurdu nasıl yakalasın?

3-Güç: Kangal’ın cesareti var, sürati de var. Kurdu yakaladı. Kurdu boğması için, yeterli gücü olması lazım. Kurdu boğacak cüssesi ve gücü olmayan bir Kangal, kurdu nasıl boğsun?

Kurtçul Kangallar’ın fiziksel özellikleri için, bilen bilmeyen bir çok kişi iddialarda bulunmaktadırlar. Bu iddiaların bilimsel temeli yoktur ve asılsızdır. “Kurtçul Kangallar’da kurtçul tırnak, alında ters dizilmiş kıl çizgisi bulunur” gibi iddialar safsatadır.

Kurtçul Kangallar’da fiziksel değil, huy ve karakter olarak bazı özellikler aranmalıdır. Çok iri ve yüksek yapılı Kangallar’ın, çok kısa mesafelerde kesildiği ve koşmayı bıraktığı tartışılmaz bir gerçektir. Ayrıca çok iri ve yüksek yapılı Kangallar’ın çok cesur olduğu iddiası da her zaman doğru değildir.

Fotoğraf 3. Domuz avında üç Karabaş Köpeği – Tokat, Zile.

Kurda Gitme

Kangal Köpeği bakımından köy yerinde çok önemli görülen bu konu, birkaç yönlüdür. Konunun sosyal yönü: Anadolu’da bir tabir vardır: “Beş parmağın beşi, bir değildir” denir. İnsanlar da böyledir, köpekler de, diğer canlılar da. Çevremize bir baktığımız zaman, bazı insanların cesur ve gözü kara, bazılarının vurdumduymaz ve “Amaaan sende”ci olduğunu görebiliriz.

Kangal Köpekleri de genel olarak cesur bir ırk olmasına rağmen, kendi arasında çeşitlilik gösterir. Bazı köpekler “Kurda gider” ve “Boğar”. Bazıları da gitmez, gitmeye fırsat veya cesaret bulamaz veya gidecek kurt bulamaz. Kurt boğan Kangal Köpeği, nihayetinde sahibinin sürüsüne, malına veya canına musallat olan kurdu bertaraf etmiş ve vazifesini yapmıştır. Bilhassa köy yerlerinde, “Başkalarının ne dediği”ne çok önem verilir. Köyde bir kişinin köpeğinin kurt boğması çok önemli bir olaydır.

Fotoğraf 4. Kurt avlamış iki Karabaş Köpeği – Tokat, Zile.

Kurt Boğma

Kangal Köpeği iyi ve uzun koşucudur. Kangal Köpeği kurda yaklaştığı zaman, onu yere yıkmak için, yandan omzu ve göğsü ile vurur. Bu vuruş esnasında, her zaman kurdun belinin kırıldığı doğru değildir. İkisi de yan yana koşan iki hayvandan birisinin, diğerine bel kıracak kadar sert bir hamle yapması çok zordur. Eğer kurt hareketsiz dursa da, Kangal Köpeği gelip yandan diklemesine vursa, belki o zaman kurdun beli kırılabilir.

Hamleyi yiyen kurt olduğundan, büyük çoğunlukla, Kangal daha önce toparlanır ve kurdun boğazını tutar ve öldürür. Buna rağmen, kurt can havliyle debelenir. Tırnakları ile Kangal Köpeği’nin karın bölgesi başta olmak üzere, bir çok yerini yaralar.

Eğer kurt yerden önce kalkarsa, büyük ihtimal kaçacaktır. Kaçamazsa; köpeğin en hassas yerlerine; boğazına, kulağına veya cinsel organlarının olduğu bölgeye saldırır.

Yukarıda da görüldüğü gibi, kurdun cüssesi ile Kangal Köpeği’nin cüssesi arasında fark vardır. Kurt biraz daha hafiftir. Bu kurt için bir dezavantajdır. Ama kurdun vahşi, cesur ve büyük ihtimal çok aç olması ile jilet gibi keskin dişlere sahip olması, bu dezavantajı bazen üstünlüğe çevirebilmektedir.

Kurt ile Kangal Köpeğinin Benzer Yanları

Bu benzerlikleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür;

1-Her ikisi de Türk Milleti için tarihsel ve mitolojik olarak kutsal ve değerli hayvanlardır.

2- İki türün kromozom sayıları da aynıdır ve 2n = 78′dir. Aynı zoolojik sınıfa (Canidae: Köpekgiller) giren Kır Kurdu, Çakal ve Dingo’nun kromozom sayıları da aynıdır. Bunların hepsi birbirleri ile çiftleştiği zaman döl verebilirler. Fakat birbirine dış görünüş olarak çok benzemesine rağmen, Gri Tilki’de bulunan kromozom sayısı 2n = 66, Kızıl Tilki’nin 2n = 36′dır. Fakat bu iki tilki birbirleri ile çiftleşip döl veremezler.

3-Vücut uzunluğu ve omuz yüksekliği hemen hemen aynıdır. Kurt biraz daha hafiftir.

4-Her iki türde de dişlerin dizilişi ve sayısı aynıdır.

5-Her iki tür de, kan parametreleri ve beyin ağırlığı gibi bazı organlar yönünden birbirlerine benzerler.

6-Post renkleri bir birlerine çok benzemektedir ve bozdur.

7-Gebelik müddeti her iki türde de ortalama 9 haftadır.

8-Yeni doğan yavruların gözleri her iki türde de 12-14 günlükken açılır.

9-Her iki tür de 18-24 ayda erginleşir.

10-Ortalama hayat süresi her ikisinde 12-14 yıl civarındadır.

11-Her iki tür de keskin bir zeka, gelişmiş duyular ve üstün cesarete sahiptir.

12-Kurtlar kalabalık sürüler halinde yaşamayı severler. Köpekler ise insanlarla beraber yaşamayı severler. Bu haliyle, her ikisi de sosyal hayvanlardır.

Genetik olarak birbirlerine çok yakın olan hayvanların kökenleri, 3 yolla araştırılabilir:

1-Genellikle bu tür hayvanlar sadece kök aldığı türle çiftleşebilir ve döl verebilir. Öyleyse çiftleşip, çiftleşmediklerine göre kökenleri araştırılabilir.

2-Köken alan hayvanların ortak davranışları incelenir.

3-Morfolojik (yapısal) özellikleri karşılaştırılır.

Yukarıda verilen 13 adet benzer nokta, bu 3 yönteme cevap vermektedir. Kurt büyük bir ihtimalle köpeğin atasıdır. Mesela kurt ve köpekle birlikte aynı kromozom sayısına sahip olan ve aynı Köpekgiller (Canidae) familyası içinde olan çakal, kolay kolay köpek ile çiftleşmemekte ve arkadaşlık etmemektedir. Beraber büyüseler dahi, büyüyünce çakal yollarını ayırmaktadır.

Kangal Köpeği Kurttan mı türedi?

Kurt ile Kurtçul Kangal’ın veya Kangal Köpeği’nin benzerliğinin ötesinde, bütün köpek türlerinin, kurttan meydana geldiğini iddia eden bir bilimsel araştırma bulunmaktadır. Savolainen ve arkadaşlarının, “Batı Asya köpeklerinin orijini hakkında genetik bir delil” isminde ki araştırmasının sonuçları, 2002 yılında “Science” dergisinde yayınlanmıştır.

Araştırma da Avrupa, Asya, Amerika’nın kutup bölgesi ve Afrika’dan elde edilen 654 adet, çeşitli ırka mensup köpek ve 38 adet Asya ve Avrupa kurdu kullanılmıştır. Ortaya çıkan sonuç, “genetik ilişki ağacı” (phylogenetic tree) ile gösterilmiştir.

Genetik olarak birbirine benzeyen hayvanlar, gruplar halinde toplanmıştır. Ortaya 6 adet gurup (A, B, C, D, E, F) çıkmıştır. Bu 6 grubun yayıldığı coğrafi bölgeler incelenmiştir. Buna göre şu sonuçları çıkmıştır:

1-A, B, C grupları, üzerinde çalışılan 654 köpeğin •′ini oluşturmakta.

2-Bu günkü köpeklerin atası, tek bir köpek ırkı idi. Daha sonra bu ırktan diğer köpek ırkları türemiştir.

3-Köpeklerin evcilleştirilmesi ilk defa Doğu Asya’da olmuştur.

4-Köpek; sanılanın aksine, 15.000 yıl önce evcilleştirilmiştir.

5-Genetik ağaçta, kurt ve köpeklerin mitokondriyal DNA’larının, her grupta yan yana çıkması, köpeğin kurttan türediğini göstermektedir.

Yukarıda çıkan bu sonuçlara bakarak, kurda benzerliğinden dolayı, bir “ilk” aramak gerekirse; kurttan türeyen ilk köpek, Kangal Köpeği diyebiliriz

 

Facebook'ta Paylaş



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

ÜLKEMİZDEKİ ÖNEMLİ KANGAL YÖRELERİ

Anadoluda birbirinden bağımsız iki kangal yöresi vardır.

{1}-Kangal merkez olmak üzere Ulaş, Altınyayla, Gürün, Şarkışla, Gemerek, Pınarbaşı ilçelerinde yaygın olan kangallar; UZUNYAYLA tipidir.

kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)

{2}-Karapınar ilçesi merkez olmak üzere, Fethiye'den Nurhak'a kadar Toros sıradağlarıdaki yaylalarda yaygın olan ise,TOROS tipidir.

Genelde;Uzun yayla tipinde,sallı diye tanımlanan yatay boy daha uzun,renk daha açık bozdur.

Tuz gölü çevresindeki;Aksaray,Kulu,Şereflikoçhisar,Cihanbeyli ilçelerinde ise; her iki tipin çifleşmelerinden üretilen onların en iyi özelliklerini taşıyan iri kangallar, yaygınlasmaktadır.

Günümüzde Türkiye'nin diger yörelerinde var olan kangallar;bu bölgelerden götürülmüş ve üretilmiştir.

Facebook'ta Paylaş



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

KANGAL KÖPEĞİ HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN YALNIŞLAR

İDDİA : "Bu köpeğin ismi yüzyıllardan beri Kangaldır"
Bu tamamen yalan ve yanlış bir inanıştır.

Bu köpeğin isminin Kangal olmasının hikayesi şöyledir: Son çeyrek yüzyıla kadar, hiç kimse Kangal Köpeği ismini kullanmıyordu. Anadolu'da verilen isimler "Çoban İti/Köpeği, Koyun İti/Köpeği, Karabaş" gibi idi. Bu köpeğe Kangal ismi verilmesine neden olan kişiler Bayan Dr. Charmian (Biernoff) Steele, Messrs J. Lloyd, D. Lyth ve Dr. Withof-Keus'dur.

Bayan Dr. Charmian (Biernoff) Steele, daha önce Konya civarında arkeolojik kazı yapan ve 1965 yılında 3 aylıkken edindiği bir erkek ve bir dişi yavruyu İngiltere'ye ilk kez götüren arkeologdur. İlk iki yavru, Konyanın yaklaşık 30 km doğusunda, Konya Karatay ilçesine bağlı, Konya-Karapınar Karayolu üzerinde ki Bakırtolu ve Hayıroğlu köyleridir.

Dr. Steele İngiltere Köpek Kulübü (Kennel Club)ne başvurarak, köpeklerini kayıt ettirmek istedi. Dr. Steele'e köpeklerin hangi ırkdan olduğu sorulduğunda, Türkiye'de bu köpeklere Karabaş dendiğini ve koyun gütmede, bekçi-koruma köpeği olarak kullanıldıklarını belirtti. İngiltere Köpek Kulübü, yeni bir ırk ismi koyma konusunda daha önce bazı problemler yaşamıştı. Bu yüzden sadece Karabaş ismini, ırk ismi olarak kabul etmedi. "Karabaş-Anadolu Koyun Köpeği" ismini sözlüğe bakarak bire bir tercüme etti ve "Karabash-Anatolian Sheep Dog" ismini ırk ismi olarak tescil etti. Fakat Dr. Steele'ın bu isme itiraz etmesi üzerine, İngiltere Köpek Kulübü yeni ismi 1968 yılında "Anatolian Karabash Dog" yani Anadolu Karabaş Köpeği olarak değiştirdi.

1968 yılında Bayan Dr. Steele ile birlikte Messrs J. Lloyd ve D. Lyth Türkiye'ye geldiler ve Gritaurus Arilan ve Gritaurus Melek isimli köpekleri yurt dışına çıkardılar. 2 yıl sonra Messrs J. Lloyd ve D. Lyth Kangal ilçesine geldiler ve buradan Elif ve Atak isimli iki köpeği yurt dışına götürdüler. Messrs J. Lloyd, Kangal'dan getirdiği bu köpeklere izafeten, "Anatolian Karabash Dog" isminin değiştirilerek, bu köpeklere "Kangal Köpeği" isminin verilmesini istedi. Fakat bu isteği kabul edilmedi. Bundan 3 yıl sonra Dr. Withof-Keus Kangal'a geldi ve burada misafir olarak bir müddet kaldı.

İngiltereden birisi siyah maskesiz bir köpek getirdiği için, onlara Karabaş diyemediler ve 1983 yılında üçüncü bir isim geldi. Anadolu Karabaş Köpeği Kulübü (Anatolian Karabash Dog Club) tarafından yapılan tüm itirazlara rağmen, isim İngiliz Köpek Kulübü tarafından Anadolu Çoban Köpeği (Anatolian Shepherd Dog) olarak yeniden tescil edildi. Bu isimlendirmeden sonra, İngiltereye bir çok melez köpek ithal edildi (Broadhead 2003, Reed 2003).

Tesadüfen Kangal ilçesine gelen, burada misafir olan, buradan yavru alan Messrs J. Lloyd, D. Lyth ve Dr. Withof-Keus, sayesinde "Kangal" ismi, yabancılar tarafından ırk ismi olarak tartışıldı ve bu isimlendirme Türkiyeye de yansıdı. Bu kişiler Kangal ilçesine değil de, Kayseri'nin Pınarbaşı İlçesine veya Tokat'ın Zile İlçesine gelmiş, misafir olmuş ve yavru almış olsalardı, bu ırkın ismi "Pınarbaşı Köpeği" veya "Zile Köpeği" olacaktı
.


İDDİA : "Kangal Köpeğinin kökeni Sivas Kangaldır"



Bu tamamen yanlış ve yalan bir bilgidir.

Kangal Köpeği mahalli ve bölgesel bir ırk değildir. Denizli Horozu, Van Kedisi gibi sadece dar bir bölgede en iyi örnekleri bulunan bir ırk hiç değildir. Kangal Köpeği Türkiyede koyunun ve daha doğrusu Akkaraman Koyununun bulunduğu her yerde bulunur. Adana, Antalya gibi, yüksek nem ve sıcağın ikisinin bir arada bulunduğu sahil kesimleri hariç, Türkiyenin hemen her yerinde Kangala rastlanabilir.

Coğrafi özelliğinden dolayı, bazı bölgelerde koyunculuk yaygın bir üretim dalı olmuş ve bu bölgelerde Kangal Köpeği daha çok bulunur olmuştur. Mesela Kangal İlçesi bu bölgelerden birisidir. Ama bu köpeğin ismi yanlışlıkla Kangal olarak kalınca, insanlar şöyle bir hisse kapıldılar: Kangal Köpeğinin kökeni Kangal İlçesidir. En iyi örnekleri burada bulunur. Bu tamamen yanlış bir inanıştır.

ABDye ilk Kangal Köpeği Ankaradan, İngiltereye ise Konyadan götürülmüştür. Aslında Kangal Köpeğinin en iyi örnekleri Konyada bulunabilir. Çünkü Konyada ki koyun sayısı yaklaşık 1,8 milyon baştır. Konya, Türkiyede en çok koyuna sahip 2. vilayettir (En çok koyuna sahip 1. vilayet Vandır ve yaklaşık 2,4 milyon baştır. Ama Vandaki koyunların yaklaşık 2,2 milyon başı (“ü) Morkaramandır ve buradaki yetiştiriciler çoğunlukla Kangal yetiştirmezler.). Sivasdaki koyun sayısı ise yaklaşık 600 bin adettir. Beher 100 koyuna bir adet Kangal Köpeği düştüğünü kabul edilirse, normalde Konyada 18 bin, Sivasda 6 bin köpek olur. Nerede daha çok ve kaliteli Kangal bulunabileceği bu basit orantı ile tahmin edilebilir.

Bundan 15-20 yıl önce Kangalın herhangi bir köyünde güzel bir Kangal bulunabilirdi. Ama yanlışlıkla çoban köpeğimizin ismi Kangal Köpeği olarak kaldı. Bu yüzden herkes yavru ve ergin köpek almak için Sivas ve Kangal İlçesine hücum etti. Günümüzde Kangal İlçe merkezi ve çevresindeki köylerde saf Kangal bulmak şans işidir.

Herkesin ya Sivaslı bir öğrenci arkadaşı, ya Sivaslı bir asker arkadaşı veya yanında çalışan Sivaslı bir iş arkadaşı vardır. İnsanlar bu tip dost ahbap ilişkisi neticesinde, Sivas ve Kangaldan enik getirtti ve orada ki sayısını azalttılar.
Kangal Köpeği bir Türkiye Köpek Irkı'dır ve Türk Dünyası'na aittir. Bu ırkın menşei Sivas İli değildir. Ama Türk Çoban Köpeğine yapılan yanlış isimlendirme sonucu, bu köpeğin nesli Sivasta neredeyse tüketildi. Bunu yurt dışından gelen yabancılar da gözlemlemektedir.

Amerikan Kangal Köpeği Kulübü Genel Sekreteri ve Saymanı Sue Kocher, Kangal İlçesine Kangal Köpeklerini incelemeye ilk defa 1996 yılının sonlarında geldim. İkinci gelişim 2001 yılında oldu. Bu 5 yıllık zaman dilimi içinde gerçekleşen değişme inanılmazdı. Bir zaman döndüğüm her köşede göze çarpan büyük koyun sürüleri ve köpeklerin yerini 2001de geldiğimizde, başlarında bazen bir av tüfeğiyle seyahat eden bir çoban ama tamamen köpeksiz büyükbaş hayvan sürüleri almıştı. 1996da çok az Kangal melezi görülürken, 2001de pek çok melezle ve sürü başında daha kalitesiz çoban köpeği ile karşılaştım. şeklinde, bu acı tabloyu ortaya sermektedir (Kaynak: I. Uluslararası Kangal Köpeği Sempozyumu, Sayfa: 107-108).

Kangal (Karabaş) Köpekleri'nin kökeni Orta Asyadır. 11. yy.da Anadoluya akın akın gelen Türkler, muhtemelen yanlarında üç tür hayvan getirmişlerdi; At, koyun ve köpek. At, binek ve araba çekme hayvanı olarak kullanılıyordu. Koyun, hem yolculuk esnasında hazır gıdaları idi. Köpek ise insan, hayvanlar ve eşyalara bekçilik hizmeti için kullanılıyordu. Günümüzde Orta Asya Cumhuriyetlerinde, Kangal Köpeğine benzer köpeklere her bölgede rastlanmaktadır.

Bundan daha önemlisi, Orta Asyadan Anadoluya göç eden Türklerin göç yolu üstünde de Kangal Köpeğine benzer köpekler bulunmaktadır. Fars ve Arapların yaşadığı İranın güney bölgelerinde Kangal Köpeğine benzer boz post renkli köpekler bulunmamaktadır. Ama Azeri Türklerinin yaşadığı ve Orta Asyadan Anadoluya göç eden Türklerin göç yolu üstünde bulunan İranın kuzey bölgelerinde, Kangal Köpeğine fenotipik olarak benzeyen köpekler halen bol miktarda yaşamaktadır. Kangal Köpeğinin orijinini aramaya yönelik, Ocak-2006 tarihinde bu bölgeye bir gezi yapılmıştır. Iran, Afganistan ve Türkmenistana yapılan bu gezide, Kangal Köpeği fenotipinde köpekleri görme ve fotoğraflama imkanı olmuştur.

O bölgede yapılan araştırma ve soruşturmalarda, Kangal Köpeğine benzeyen bu köpeklerin bir çok benzerinin, diğer Orta Asya Cumhuriyetlerinde de bulunduğu öğrenilmiştir. Özbekistan, Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistanda bu köpeklerden bulunmaktadır. Moğolistanın batı tarafında, nüfusunun €ini Kazak Türklerinin meydana getirdiği Bayan Ölgiy Vilayeti bulunmaktadır. Burada da, Kangal Köpeği görünümlü köpeklerin, koyun yetiştiricilerin elinde bol miktarda olduğunu öğrenilmiştir.

Anadoludan Orta Asyaya herhangi bir Türk göçü olduğuna dair bir kayıt bulunmamaktadır. Halbuki bu göç bildiğimiz kadarı ile yaklaşık 1.000 yıl önce Orta Asyadan Anadoluya olmuştur. Öyleyse Anadoludaki Kangal ve Akbaş Çoban Köpekleri Orta Asyadan gelmiş olmalıdırlar.

İDDİA : Kangal (Karabaş)ın kökeni Mezopotamyadır

Yurt dışındaki Anadolu Çoban Köpeği savunucularının yanlış bir değerlendirmesidir. Maalesef bunların Türkiyede de bazı destekçileri bulunmaktadır.

Irak sınırları içinde bulunan Mezopotamya ile, Mısır, Suriye ve İranda yaşamış bazı eski uygarlıklar bulunmaktadır. Bu uygarlıklardan günümüze ulaşmış bazı köpek figürlü kabartmalarını, kendilerine delil olarak kabul ederler. Fakat bu görüşün sahipleri, bu kabartma köpek figürlerinin niçin Anadoluda bulunmadığını açıklayamazlar.

Bu kabartma köpek figürlerinden en bilineni, günümüzde Irak sınırları içinde kalan ve antik bir şehir olan Ninova şehrinde bulunmuştur. Bulunan bu figürler, günümüzde Londradaki British Museumun Assyrian (Asur) Salonunda sergilenmektedir (Kırmızı 1991). Bu figürlerdeki köpekler Mastiff görünüşlü, iri kafalı, kaburgaları belirgin bir şekilde görülen köpeklerdir. Kulakları Kangal Köpeğinin kulağı gibi üçgen şekilli değildir. Ayrıca kuyrukları da kıvrık değil, düz kılıç kuyruk şeklindedir. Bu özelliklerin hemen tamamı, Mastiff (Molossus) tipi köpeklere aittir.

İranda Fars ve Arapların yaşadığı güney kesimleri ile Mezopotamyanın bulunduğu Irakta Kangal Köpeğine benzer, boz post renkli bir köpek ırkı bulunmamaktadır. Mısır ve Suriyede de Kangal Köpeğine benzer bir köpek ırkı bulunmamaktadır. Buna karşın, kabartma köpek figürlerinin bulunmadığı Anadoluda bu köpekler mevcuttur. Ama Azeri Türklerin yaşadığı ve Güney Azerbaycan adı verilen, İranın kuzey kesimlerinde Kangal Köpeğine benzer, siyah maskeli, boz post rengine sahip, kıvrık kuyruklu köpekler vardır. Ama Fars ve Arap kökenli İranlıların yaşadığı İranın güney kesimlerinde, bu köpeklerden bulunmamaktadır. Bu, ikinci görüş sahiplerinin iddialarını güçlendirmektedir.

İDDİA : Saf Kurtçul Kangal (Karabaş) 2-3 yavru doğurur.


Bir doğumda az yavru veren dişi Kangal daha mı iyidir, daha mı Kurtçul iddiası tamamen yanlış bir iddiadır.

Kangal Köpeği ortalama 8 yavru vermektedir. Kangal Köpeği ağır bir ırk olduğu için "Çok yavrulayan ırklar" kategorisine girmektedir. Bilhassa köylerde, bir doğumda az sayıda yavru veren Kangallar daha fazla elde tutulur. Bunların daha kaliteli ve bilhassa kurtçul oldukları iddia edilir. Bunun ilmi bir açıklaması ve geçerliliği yoktur.

Bütün çiftlik hayvanlarında olduğu gibi, Kangallarda da en önemli verim, döl verimidir. Bu, Hayvan Yetiştirme ve Islahı Biliminin en temel kurallarından biridir. Çok sayıda ve sağlıklı döl vermeyen hayvanların neslini devam ettirmesi imkansızdır.

Geçmişte çok fazla yavrulayan Kangalların, ihtiyaç fazlası yavruları kimi zaman suda boğulur, kimi zaman yere çarpılarak öldürülür, kimi zaman kafasına sert bir cisimle vurularak öldürülür ve gömülürdü. Çok yavru sahibi olmanın önüne geçmek için, yetiştiriciler az yavrulayan Kangalların dişilerini elde tutarak, farkında olmadan bir eleme (seleksiyon) yapmışlar ve Az Yavrulayan Kangal damarlarının (hatlarının) meydana gelmesine yol açmışlardır.


Az sayıda yavru veren Kangalların daha kaliteli ve bilhassa kurtçul oldukları iddiasının kaynağı şudur: Eskiden kırsal kesimde Kangal Köpeği bu kadar popüler ve aranan bir ırk değildi. Kırsal kesimde yaşayan bir çok kimsenin ifadesi, Eskiden Köpeğim var demeye utanırdık. Hele büyüklerin yanında köpekten bahsetmek çok ayıptı. Bir kişinin köpeğinin çok yavrulaması bir kusur gibi görülürdü. Bu yüzden az yavrulayan Kangalların dişi döllerini beslerdik şeklindedir.

Az yavrulayan dişiler makbul ve bunlara sahip olmak bir ayrıcalık olunca, bazı yetiştiriciler Kurtçul Kangallar az yavrular palavrasını ortaya atmışlardır. Bu iddia, bugüne kadar ilmen ispatlanmış değildir ve aslı yoktur.

Kangal Köpeğinin çok yavrulayanı daha makbuldür.

KANGAL ÇOBAN KÖPEĞİ

İDDİA : Tüm çoban köpeklerinin kökeni Tibettir

Bütün Sürü Koruyucu Köpeklerin atası Tibet Mastifi midir yoksa Orta Asya Çoban Köpeği mi?

Genelde bütün kaynaklar, iri yapılı sürü koruma ve Mastif (Molossus) tipi köpeklerin atasının Tibet Mastifi olduğunu belirtirler. Fakat bu iddiayı destekleyen, gen bazında yapılmış bir araştırma yoktur.

Tibet; Çine bağlı bir özerk bölgedir. Yüzölçümü1,2 milyon km2 , nüfusu yaklaşık olarak 3 milyondur. Yani yüzölçümü Türkiyenin W fazlası, nüfusu ise yaklaşık olarak 23de biridir. Kuzeyinde boydan boya Karanlık Dağlarının, güneyinde ise Himalaya Dağlarının zirveleri boydan boya ülke sınırını çizer. Batısında ise Karakurum Dağları bulunmaktadır. Dünyanın Damı olarak adlandırılır. Denizden yüksekliği ortalama olarak 4.000 m.den fazladır. Bu yüzden yıllık ortalama sıcaklık -50 dir. Böylesine olumsuz tabiat ve iklim şartlarının olduğu başka bir ülke yoktur.

Tibette hayat tamamen Yak Öküzü (Bos grunniens)ne dayanır. Aşırı soğuğa ve 6.000 m.ye kadar olan yüksekliklerde yaşamaya alışkın olan bu hayvan, uzun tüylü bir sığırdır. Yak Öküzünde elde edilen et, süt ve tereyağı bu ülkede başlıca besin maddeleridir. Postundaki uzun tüylerden giyecek ve çadır yapılır. Dışkısı ise yakacak kaynağıdır. Tüm çoban köpeklerinin kökeni Tibettir.

Tibet, binlerce yıldan beri içine kapalı ve din adamları tarafından yönetilen bir toplum olmuştur. Bugüne kadar önemli bir medeniyet kuramadıkları gibi, önemli bir varlık da gösterememişlerdir. Koyunculuk önemsiz bir hayvancılık dalıdır. Böyle bir ülkede Tibet Mastifi gibi iri bir ırk vardır.

Burada bazı sorular sormak gerekir;

1-Tibet bugüne kadar önemli bir populasyona ulaşamamıştır. Tibetliler Budist'tir ve onların dininde savaşçı ve yayılmacı bir gelenek yoktur. Kuzey, güney ve batı yönleri dünyanın en yüksek dağları ile çevrilidir. Bu şartlarda yaşayan Tibet Toplumu, nereye göç etmiştir, nereye sefer düzenlemiş, nereye kültürünü götürmüştür ki, beraberinde götürdüğü Tibet Mastifi diğer bütün iri Sürü Koruyucu Köpeklerin atası olsun?

2-Tibet Mastifi günümüzde, Tibet de dahi çok nadiren bulunabilmektedir. Tibet Mastifinin ABDdeki sayısı, Tibetten daha fazladır. Kendi anavatanında bile bu kadar az olan bir ırk, nasıl bütün dünyaya yayılabilmiştir?

3-Tibet Mastifinde ana renk siyahtır. Bu siyah renk üzerinde parlak sarımsı kahverengi veya altın renginde benekler olabilir. Beyaz renk asla bulunmaz. Halbuki iri sürü koruma köpeklerinde en çok görülen renk, saf beyaz, fildişi, krem gibi açık renklerdir. Belli başlı beyaz köpekler Akbaş, Kuvasz, Komondor, Maremma, Büyük Pirene, Pirene Mastif, Carpatin, Ermeni Koyun, Güney Rusya Çoban, İspanyol Mastif, Mioritic, Slovak Çuvaç, Polonya Tatradır. Başlıca rengi siyah olan bir Tibet Mastifi, nasıl olabilir de, bütün iri Sürü Koruyucu Köpeklerin post rengi gen kaynağı ve atası olabilir?

Bize göre bütün iri Sürü Koruyucu Köpekleri, Türkler elinde olan Orta Asya Çoban Köpeklerinin soyundan türemiştir. Masiften değil.

Çünkü;

1-Türkler tarihte, gerek uzun süreli kuraklık, gerek aşırı nüfus artışı sonucu bulunduğu bölgeye sığmama, gerek yeni topraklar fethetme arzusu ile defalarca yurtlarından dışarı çıkmışlardır. Devlet değil, sadece imparatorluk olarak, 16 adet imparatorluk kurmuşlardır. Çinden İspanyaya kadar, Avrupa ve Asyada adım atmadıkları ve kültürlerini yaymadıkları yer kalmamış gibidir. Gittikleri her yere de köpeklerini götürmüş olmalıdırlar.

2-İri sürü koruyucu köpekler, bugün dahi bütün Türkî Cumhuriyetlerde bol miktarda bulunmaktadır.

3-Türkî Cumhuriyetlerdeki köpeklerde bütün renkler bulunur. Bu gen çeşitliliği, kendisinden türediğini iddia ettiğimiz diğer bütün iri sürü koruyucu köpeklerin renk çeşitliliğini sağlamış olabilir.

İDDİA : En İyi Kangal Köpeği Sivasta ve Kangal İlçesinde bulunur.


Hiçbir aslı, astarı olmayan bir inanıştır. Sivaslı ve Kangallılar tarafından çıkarılmış uydurma bir değerlendirmedir. Şöyle ki;

Coğrafi özelliğinden dolayı, bazı bölgelerde koyunculuk yaygın bir üretim dalı olmuş ve bu bölgelerde Kangal Köpeği daha çok bulunur olmuştur. Mesela Kangal İlçesi bu bölgelerden birisidir. Ama bu köpeğin ismi yanlışlıkla Kangal olarak kalınca, insanlar şöyle bir hisse kapıldılar: Kangal Köpeğinin kökeni Kangal İlçesidir. En iyi örnekleri burada bulunur. Bu tamamen yanlış bir inanıştır. Kangal Köpeği bir Türkiye Köpek Irkı'dır ve Türk Dünyası'na aittir. Bu ırkın menşei Sivas İli değildir. Ama Türk Çoban Köpeğine yapılan yanlış isimlendirme sonucu, bu köpeğin nesli Sivasta neredeyse tüketildi. Bunu yurt dışından gelen yabancılar da gözlemlemektedir.

Kangal Köpeği almak isteyen kişilere, Kangal Köpeği olarak; bazı kötü niyetli kişiler tarafından, bilhassa büyük şehirlerdeki vatandaşlara, "Kangal'dan, Sivas'tan geldi" diyerek satılan köpekler bu tip Anadolu Çoban Köpeği diyebileceğimiz köpeklerdir. "Benim köpeğim, bir Kangal Köpeği mi?" diye bana gösterilen köpeklerin en az % 70-80'ninin bu tip sokak köpekleri olduğunu söyleyebilirim.

Bir örnek vermek gerekirse, Konyada mı, yoksa Sivasta mı daha çok Kangal Köpeği bulunur? ABDye ilk Kangal Köpeği Ankaradan götürülmüştür. İngiltereye ilk Kangal Köpeği Konyadan götürülmüştür. Aslında Kangal Köpeğinin en iyi örnekleri Konyada bulunabilir. Çünkü Konyada ki koyun sayısı yaklaşık 1,8 milyon baştır. Konya, Türkiyede en çok koyuna sahip 2. vilayettir (En çok koyuna sahip 1. vilayet Vandır ve yaklaşık 2,4 milyon baştır. Ama Vandaki koyunların yaklaşık 2,2 milyon başı (“ü) Morkaramandır ve buradaki yetiştiriciler çoğunlukla Kangal yetiştirmezler.). Sivastaki koyun sayısı ise yaklaşık 600 bin adettir. Beher 100 koyuna bir adet Kangal Köpeği düştüğünü kabul edilirse, normalde Konyada 18 bin, Sivasta 6 bin köpek olur. Nerede daha çok ve kaliteli Kangal bulunabileceği bu basit orantı ile tahmin edilebilir.

05.jpg

Bir KANGAL(KARABAŞ) köpeği sürü başında.

Kangal filmini izleyin...

Bir Şehre Dair Kangal

Kangal Köpeği

001.jpg

İDDİA : Saf Kangal (Karabaş) iri vücutlu ve iri kafalı olur


Dünyada 400ün üzerinde köpek ırkı var. Bu ırklardan 300den fazlası, Gino Pugettinin Köpek Ansiklopedisinde incelenebilir. Hiç birinin, ama hiç birinin Irk Özellikleri Bölümünde, İri kafalı diye bir tabir yoktur. Her şeyin normali daha güzeldir.

Köpeğin bazı köylüler ve köylüler kadar bilgisi olmayan bazı şehirliler tarafından klasik tarifi şu şekildedir :

İti bi görsen! Eşşek kadar. Boyu, burama geliyor (Bu arada göğüs civarını gösterirler. Yaklaşıl 150 cmlik bir yüksekliği.). Bir kafası var, şöyle (Bu arada iki kollarını kavuştururlar. Kavuşturdukları kollarının arasına otomobil tekerleği sığar).

Yani bu kişilerce Kangal Köpeği'nin iki ana ırk özelliği vardır:

1-Yaklaşık 1,5 metre kadar yükseklik,

2-Yaklaşık 50 cm çapında, otomobil tekeri kadar bir kafa.

Bu kişilere göre, bu iki özellik haricinde her şey boştur. Bunlara bir şey anlatılamaz.

"İtidalden şaşmayacaksın demiş atalarımız. Her şeyin normali iyidir. Normal ölçülerde bir kafa, daha doğru bir seçimdir. İri kafalı köpekler, beyninde su toplanmış hidrosefali çocuklar gibidir.

İDDİA : Saf Kurtçul Kangal (Karabaş) 2-3 yavru doğurur.



Bir doğumda az yavru veren dişi Kangal daha mı iyidir, daha mı Kurtçul iddiası tamamen yanlış bir iddiadır.

Kangal Köpeği ortalama 8 yavru vermektedir. Kangal Köpeği ağır bir ırk olduğu için "Çok yavrulayan ırklar" kategorisine girmektedir. Bilhassa köylerde, bir doğumda az sayıda yavru veren Kangallar daha fazla elde tutulur. Bunların daha kaliteli ve bilhassa kurtçul oldukları iddia edilir. Bunun ilmi bir açıklaması ve geçerliliği yoktur.

Bütün çiftlik hayvanlarında olduğu gibi, Kangallarda da en önemli verim, döl verimidir. Bu, Hayvan Yetiştirme ve Islahı Biliminin en temel kurallarından biridir. Çok sayıda ve sağlıklı döl vermeyen hayvanların neslini devam ettirmesi imkansızdır.

Geçmişte çok fazla yavrulayan Kangalların, ihtiyaç fazlası yavruları kimi zaman suda boğulur, kimi zaman yere çarpılarak öldürülür, kimi zaman kafasına sert bir cisimle vurularak öldürülür ve gömülürdü. Çok yavru sahibi olmanın önüne geçmek için, yetiştiriciler az yavrulayan Kangalların dişilerini elde tutarak, farkında olmadan bir eleme (seleksiyon) yapmışlar ve Az Yavrulayan Kangal damarlarının (hatlarının) meydana gelmesine yol açmışlardır.

Az sayıda yavru veren Kangalların daha kaliteli ve bilhassa kurtçul oldukları iddiasının kaynağı şudur: Eskiden kırsal kesimde Kangal Köpeği bu kadar popüler ve aranan bir ırk değildi. Kırsal kesimde yaşayan bir çok kimsenin ifadesi, Eskiden Köpeğim var demeye utanırdık. Hele büyüklerin yanında köpekten bahsetmek çok ayıptı. Bir kişinin köpeğinin çok yavrulaması bir kusur gibi görülürdü. Bu yüzden az yavrulayan Kangalların dişi döllerini beslerdik şeklindedir.

Az yavrulayan dişiler makbul ve bunlara sahip olmak bir ayrıcalık olunca, bazı yetiştiriciler Kurtçul Kangallar az yavrular palavrasını ortaya atmışlardır. Bu iddia, bugüne kadar ilmen ispatlanmış değildir ve aslı yoktur.

Kangal Köpeğinin çok yavrulayanı daha makbuldür.

İDDİA : Kangal (Karabaş) dünyada kurdu yenen tek köpektir


Bu da bir yanlış inanıştır.

Dünyada kurt ile başa baş mücadele edebilen bir kaç ırk daha vardır. Bunlardan ilk akla gelenler yeni bize ait olan Akbaş ve Kars (Malakan) Çoban Köpeğidir. Bu köpekler de kurt ile başa baş mücadele edebilirler.

Diğer dünyaca tanınmış bazı çoban köpekleri de kurt ile başa baş mücadele ederler. Ülkemizden Akbaş ve Karas (Malakan) Çoban Köpekleri ile dünyadan Sharplanina Köpeği örnek olarak verilebilir.

071.jpg

Kurtçu BOZO

~Kangal Köpeği tanıtım filmini indirin~



 
kangal diyarı üretim çiftligi⇒(SİTEYE GİRİŞ)

İDDİA : Kurtçul Kangal (Karabaş)da ilave tırnak bulunur.

Bu iddianın gerçekle bir alakası yoktur. Kurtçul tırnak bütün köpeklerde bulunabilir. Kurtçul tırnak olarak ifade edilen arka ayaklardaki ilave tırnak, ana ırk vasıflarından birisi değildir. Saf Kangal Köpeği'nde ana ırk özellikleri bellidir ve şunlardır:

1-Aslan şekline benzeyen vücut ve özellikle kafa yapısı,

2-Ağız, burun, kulak ve göz çevresinde siyah maskeyle beraber boz post rengi,

3-Kafatasına yapışık duran kulaklar,

4-Yukarı ve öne doğru kıvrık kuyruk.

Bu 4 ırk vasfı, bir sacayağına benzer. Bir sacayağının, ayaklarından birisi eksik olursa, dengesi bozulur, ayakta duramaz. Bir Kangal Köpeği'nde de bu 4 vasıftan biri olmazsa, o köpeğin saflığından söz edilemez.



Kangal Köpeği'nin diğer ırk vasıfları ise şunlardır:

1-Ön göğüste Madalyon dedilen beyaz leke,

2-Ayaklarda, dizden aşağı kesimlerde Çorap denen beyazlık,

3-Kuyruk ucunda beyaz leke,

4-Yüzde ve bazen kuyrukta görülen, üzerinde birkaç uzun, sert kıl olan siyah ben,

5-Damakta siyah leke,

6-Arka ayaklarda "Pençe" veya "Kurtçul Tırnak" denen 1, 2, veya 3 adet ilave tırnak,

7-Ayaklarda, parmak aralarında perde.

Bu 7 özellikten birinin, bir kaçının veya hepsinin birden olmaması, o köpeğin saf olmadığına delalet etmez. Olması, olmamasından daha iyidir ve makbuldür.

Burada gözden kaçan bir nokta daha vardır. Arka ayaktaki tırnak değil parmaktır. Çünkü bu ilave parmakta ufak pati parçası da beraber bulunur. Bu ufak yastıklı pati parçası da olmasa, o zaman tırnak demek mümkün olurdu.

 
 



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

KAN­GAL SA­DE­CE ÇO­BAN KÖ­PE­Ğİ Mİ­DİR?
Ülkemizde, bozkır göçebeliğigeleneği neredeyse son bulmuştur. Yarı göçebelik sayabileceğimiz, yaylak ve kışlak geleneği de gittikçe gerilemektedir. Ağıl koyunculuğundan ise çoban köpeği korumasına gereksinme yoktur. Ormanların korunması amacıyla keçi süleni yokedilmektedir. Bu nedenlerle Kangallara, koruma ve kollama yetenekleri doğrultusunda yeni görev bulunması, bu ırkın korunması ve geliştirilmesi için zorunludur.
“Türk Ço­ban kö­pe­ği “ ta­nı­mın­da­ki Ço­ban söz­cü­ğü­nün; Türk di­lin­de­ki kö­ke­ni ve ger­çek an­la­mı­nın Arap­ça kar­şı­lı­ğı­nın mu­ha­fız ve bu­gün­kü Ana­do­lu leh­çe­sin­de ko­ru­yu­cu­dur. Gü­nü­müz­de ev­cil hay­van sü­rü­le­ri­nin ba­kım, bes­len­me, ko­ru­ma so­rum­lu­su için mes­lek adı ola­rak kul­la­nı­lan Ço­ban de­yi­mi­nin Türk­çe’nin kö­ke­nin­de­ki asıl an­la­mı Kan­gal ır­kı­nın ka­rak­ter özel­lik­le­ri­nin tam ta­ri­fi­dir. Kan­gal hiç şüp­he­siz ge­nel ko­ru­ma ve kol­la­ma kö­pe­ği­dir. Kol­la­ma ve ko­ru­ma­nın amaç ol­du­ğu tüm hiz­met­ler için, ben­zer­siz ni­te­lik­le­rin sa­hi­bi­dir. Ba­tı­da, ben­zer ni­te­lik­te­ki kö­pek ırk­la­rı­nın ta­nı­mı ola­rak kul­la­nı­lan Shep­herd ve Gu­ard ta­nım­la­rı “Ço­ban” ta­nı­mı ile ya­kın an­lam­lı­dır, ama eşan­lam­lı sa­yıl­maz. Çün­kü Ço­ban de­yi­mi ül­ke­nin, dev­le­tin,ulu­sun, ör­fün, inan­cın, di­lin, kül­tü­rün ve can­lı, can­sız her­şe­yin ko­ru­yu­cu­su an­lam­la­rı­nı da içer­mek­te­dir.
Yer­yü­zün­de; boz­kur­tun ev­ri­mi olan, boz­kır kö­ken­li, boz­kır ka­rak­ter­li (ka­ra­baş) Kan­gal ka­dar, sert ve olum­suz ta­bi­at ko­şul­la­rı­na, aç­lı­ğa ve su­suz­lu­ğa da­ya­nık­lı, fi­zik­sel gü­cü ve ze­ka dü­ze­yi yük­sek, ya­şa­mı; sa­hi­bi ve için­de ya­şa­dı­ğı ulus ile öz­deş­leş­miş, baş­ka bir kö­pek ır­kı­na rast­lan­mı­yor.
Av­ru­pa kö­ken­li; Al­man, İr­lan­da, İs­koç, İs­pan­ya ço­ban kö­pek­le­ri de ot­lak­ta sü­rü yön­len­dir­mek­te iyi­dir­ler, bu ko­nu­da Kan­ga­la eş­de­ğer sa­yı­la­bi­lir­ler. Bu ırk­la­rın her­bi­ri, ken­di­ni bes­le­yen sa­hi­bi­nin, oba­sı­nı, sü­rü­sü­nü, ai­le­si­ni, can­lı ve can­sız ma­lı­nı, vah­şi hay­van­la­ra ve kö­tü ni­yet­li ki­şi­le­re kar­şı ca­nı pa­ha­sı­na ko­ru­ma­ya ça­lı­şır­lar; An­cak, Kan­gal en güç­lü ve en cay­dı­rı­cı ko­ru­yu­cu­dur. Sa­hi­bi­ni ve ona ait­le­ri ko­rur­ken öl­mek kan­gal için çok rast­la­nan nor­mal bir olay­dır.Di­ğer kö­pek ırk­la­rı,ge­nel­de sa­hi­bi­ni ko­ru­ma be­ce­ri­si­ni özel eği­tim­le ka­za­nır­lar. Kan­ga­lın, sa­hi­bi­ni kol­la­ma ve ko­ru­ma­yı eği­tim­le öğ­ren­me­si ge­rek­mez. Bu özel­lik, ır­kın do­ğal özel­li­ği­dir. iİç­gü­dü­le­ri ile sa­hi­bi­ne ait ol­du­ğu­nu his­set­ti­ği can­lı, can­sız her­şey, Kan­ga­lın kol­la­ma ve ko­ru­ma sı­nı­rı­nın için­de­dir.
Öz­gür­lük kan­ga­lın ka­rak­te­ri­dir, kı­sıt­lan­dı­ğın­da ya­ni de­vam­lı zin­cir­le bağ­lan­dı­ğın­da ve dar me­ka­na ka­pa­tıl­dı­ğın­da, ki­şi­li­ği ze­de­le­nir. Sa­de­ce sa­hi­bi­ne gü­ve­nen ve sa­de­ce ona ita­at eden Kan­gal; bu özel­li­ği ne­de­niy­le pro­fes­yo­nel kö­pek eğit­men­le­rin­ce uy­gu­la­nan eği­tim­de is­tek­siz­dir. Kö­pek eği­tmen­le­ri­nin Kan­gal eği­ti­min­de­ki ba­şa­rı­sı bu ne­den­le sı­nır­lı­dır.
Kan­gal eği­ti­le­mez mi? Şüp­he­siz çok mak­sat­lı ola­rak sa­hi­bi  ve­ya sa­hi­bi­nin des­te­ğiy­le eğit­men ta­ra­fın­dan eği­ti­lir. Sa­hi­bi­ne ait her­şe­yi kol­la­mak ve ko­ru­mak özel­li­ği­ne, do­ğal iç gü­dü­sü ge­re­ği sa­hip olan Kan­ga­lın, sü­rü­yü ko­ru­ma ve yön­len­dir­me ya­ni ço­ban­lık yap­ma­sı da do­ğa­sı ge­re­ği­dir. Kan­ga­lın ço­ban kö­pe­ği ola­rak ta­nım­lan­ma­sı, kü­çük­baş hay­van sü­rü­le­ri­nin, eko­no­mik de­ğer ola­rak zen­gin­li­ğin öl­çü­sü sa­yıl­dı­ğı, Oğuz­la­rın boz­kır gö­çe­be­li­ği za­ma­nın­dan kal­ma bir ha­tı­ra­dır. Bin ko­yun­lu Yö­rük Be­yi gi­bi güç­lü, bin ke­çi­li Yö­rük Ağa­sı gi­bi ke­yif­li, de­yim­le­ri Ana­do­lu’da ha­len söy­le­nir. Kü­çük­baş hay­van sü­rü­le­ri, Oğuz kö­ken­li Türk top­lum­la­rın­da, te­mel ge­çim kay­na­ğı­dır. Bu ne­den­le kol­lan­ma­sı ve ko­run­ma­sı, sü­rü sa­hi­bi için ha­ya­ti de­re­ce­de önem­li­dir.
Gü­nü­müz­de, dün­ya­da­ki kö­pek ırk­la­rı için­de; kö­pek­ten bek­le­nen iş­lev­le­rin bir­ço­ğu­nu ya­pa­bi­le­cek ye­te­nek­le­ri gen­le­rin­de ta­şı­yan “Türk Ço­ban Kö­pe­ği” Kan­gal­, önem­li bir gö­rev kö­pe­ği ır­kı­dır. Av kö­pek­le­ri: sa­de­ce iz sü­rer­ken; o, sa­hi­bi olan av­cı­yı, vah­şi hay­van sal­dı­rı­sı­na kar­şı ya­şa­mı pa­ha­sı­na ko­rur. Bek­çi kö­pek­le­ri, ko­ru­ma ala­nı­na gi­ril­me­si­ni sa­de­ce hav­la­ya­rak ha­ber ve­rir­ken; o, ko­ru­ma ve kol­la­ma ala­nı için sa­va­şır. Ka­rak­ter, huy ve dav­ra­nış özel­lik­le­ri na­za­ra alı­na­rak eği­til­dik­le­rin­de; as­ke­ri ve po­lis hiz­met­le­ri için ba­şa­rı­lı­dır. Özel ko­run­ma ve ya­şam dos­tu ola­rak gö­rev yap­ma­sı do­ğal ka­rak­te­ri­dir. En önem­li­si de; gö­rev anın­da ya­şa­mı­nı ko­lay­ca ris­ke ata­bi­len kan­gal, in­san ha­ya­tı­na kas­te­den hiç­bir dav­ra­nış­ta as­la bu­lun­maz.

 

Facebook'ta Paylaş



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

KANGALLAR DOĞAL SAFKAN IRKTIR
Kan­gal­lar­da, ay­nı ba­tın­da olan kar­deş­ler ile an­ne ve ba­ba ara­sın­da ay­rın­tı­lar­da­ki fi­zik­sel fark­lı­lık­la­rın ne­de­ni, kan­gal­se­ver­ler­le za­man za­man yap­tı­ğım söy­le­şi­ler­de, ba­na sık­ça so­ru­lan bir so­ru­dur. Ön­ce­lik­le, do­ğal saf­kan kö­pek ırk­la­rı ile kül­tür su­re­tiy­le saf ırk özel­li­ği ka­zan­dı­rıl­mış olan kö­pek ırk­la­rın­da; ai­le­de­ki ben­ze­şi­min bi­yo­lo­jik (ge­ne­tik) şart­la­rı­nın fark­lı ol­du­ğu­nu be­lir­ti­rim. Bu önem­li ko­nu­yu açık­la­ma­ya, bir kö­pek ır­kı­nın kül­tür edil­mek su­re­tiy­le saf­kan ha­le ge­ti­ril­me ola­yı­nın na­sıl sağ­lan­dı­ğı­nı an­lat­mak ile baş­la­mak ge­re­ki­yor. He­def­le­nen kö­pek özel­lik­le­ri­ni ta­şı­yan for­mas­yo­nun te­mi­ni ama­cıy­la, ay­rı kö­pek ırk­la­rı­nın is­te­ni­len özel­lik­le­ri­ni bi­ra­ra­ya ge­tir­mek için ya­pı­lan me­lez­le­me­ler­le olu­şan yav­ru­lar­dan, is­te­ni­len özel­lik­le­ri ta­şı­ma­yan­la­rın ip­tal edil­me­si (uyu­tul­ma­sı ve­ya kı­sır­laş­tı­rıl­ma­sı) su­re­tiy­le de­vam­lı ayık­la­na­rak üre­til­me­ye de­vam edi­lir. An­ne ve ba­ba­nın tam ben­ze­ri yav­ru­la­rın de­vam­lı­lı­ğı sağ­lan­dı­ğın­da, kül­tür­le saf­laş­tı­rıl­mış sa­yı­lan ye­ni bir ırk oluş­tu­rul­du­ğu var­sa­yı­lır.
Kan­gal­lar­da, kül­tür ırk­la­rın­da ol­du­ğu gi­bi ai­le bi­rey­le­ri ara­sın­da fi­zik­sel tam ben­zer­li­ğe rast­la­na­bi­lir. An­cak, in­san­lar­da ol­du­ğu gi­bi tam ben­zer­lik, baş­ka bir de­yiş­le so­ya çe­kim, kan­gal­lar­da da an­ne ve ba­ba­nın ata­la­rı­na­dır. Bu ben­ze­şim pe­ri­yo­du­nu iz­le­ye­bil­mek için, be­nim gi­bi el­li yı­lı aş­kın sü­re kan­gal­la­rı göz­lem­le­mek ge­re­kir. Do­ğa­da, do­ğal şart­lar­da oluş­muş ve ge­liş­miş kö­pek ırk­la­rı için uy­gun gör­dü­ğüm “do­ğal saf­kan ırk“ ta­nı­mı­nın da­ha ön­ce ya­zı­lmış ve­ya söy­len­miş ol­du­ğu­na rast­la­ma­dım.Tanımı ilk kul­la­nan ol­du­ğu­mu sa­nı­yo­rum. Do­ğal saf­kan ırk­tan ay­rı üs­tün özel­lik ta­şı­yan bi­rey­le­rin çift­leş­ti­ril­me­si su­re­tiy­le ya­pı­lan, ırk ıs­la­hı (iyi­leş­tir­me) ça­lış­ma­la­rı­nı kül­tür ır­kı el­de et­me ça­lış­ma­la­rı gi­bi dü­şün­mek ya­nıl­gı­dır. Bu ça­lış­ma­lar do­ğal saf­kan ırk­la­rı olum­lu et­ki­ler.
Kan­gal­lar­da, ge­ne­tik fak­tör­le­rin dı­şın­da, ai­le bi­rey­le­ri ara­sın­da­ki ay­rın­tı fark­lı­lı­ğı­nı et­ki­le­yen di­ğer olu­şum­lar şun­lar­dır: Enik­le­rin hız­lı bü­yü­me dev­re­si olan ilk yıl için­de ge­çir­miş ol­duk­la­rı has­ta­lık­lar, ba­kım ve bes­len­me şart­la­rın­da­ki ay­rı­lık­lar ve de­ği­şik eko­lo­jik şart­lar­da ye­tiş­ti­ril­me, ay­nı ba­tın­da do­ğan kar­deş­ler ara­sın­da­ki ay­rın­tı­la­rın da­ha be­lir­gin ve­ya da­ha be­lir­siz ol­ma­sı­nın ne­de­ni olur. Bü­tün kö­pek ırk­la­rın­da ol­du­ğu gi­bi, kan­gal­lar­da da bi­re­yin ge­li­şi­min­de; çev­re şart­la­rı, ge­ne­tik şart­lar ka­dar önem­li­dir. Ba­zı bi­li­ma­dam­la­rı­na gö­re ise, uzun sü­re­de, çev­re şart­la­rı ge­li­şim­de, ge­ne­tik­ten da­ha faz­la önem ta­şır.
Kan­gal üre­ti­ci­le­ri­ne, ır­kın iyi­leş­ti­ril­me­si ko­nu­sun­da­ki öne­ri­le­rim şun­lar­dır: uzun boy­lu, ge­niş gö­ğüs­lü, ko­ca baş­lı, de­vir­li ve ka­lın kuy­ruk­lu, ka­lın ayak­lı, iri pa­ti­li, açık renk­li, be­lir­gin ve ko­yu mas­ke­li ol­ma ay­rı­ca­lık­la­rı­nın kar­şı­lık­lı ola­rak ta­mam­la­ya­bi­le­cek­le­ri dü­şü­nü­len eş­ler çift­leş­ti­ril­me­li­dir. Bu önem­li özel­lik­ler­de ay­nı olum­suz­luk­la­rı ta­şı­yan kan­gal­lar çift­leş­ti­ril­me­me­li­dir. Da­mız­lık ola­rak kul­la­nı­la­cak, er­kek ve di­şi kan­gal­la­rın ır­kın iyi özel­lik­le­ri­ni ola­bil­di­ğin­ce ek­sik­siz ta­şı­ma­sı­na dik­kat edil­me­li­dir. İri ve ni­te­lik­li bir soy­dan gel­di­ği bi­li­nen ba­kım, bes­len­me ve­ya has­ta­lık ne­de­niy­le iri­le­şe­me­miş, or­ta iri­lik­te­ki kan­gal­lar da­mız­lık­tan çı­ka­rıl­ma­ma­lı­dır. Kan­gal­lar­da so­ya­çe­kim ai­le­nin ata­la­rın­dan gel­di­ğin­den, böy­le bi­rey­ler­den iri ve ni­te­lik­li enik­ler alı­na­bi­lir. An­cak, bu du­rum­da, çift­le­şen eş­ler­den di­ğe­ri iyi ni­te­lik­le­rin sa­hi­bi ol­ma­lı­dır. Be­nim 40 kilo ge­len di­şi kan­ga­lım Şans­lı, iri ve ni­te­lik­li bir ba­ba­dan oluş­muş­tur. Yav­ru iken ge­çir­di­ği ra­hat­sız­lık­lar ne­de­niy­le faz­la ge­li­şe­me­di­ği hal­de, ya­şa­mı bo­yun­ca do­ğur­du­ğu enik­le­rin tü­mü 80 kiloyu aş­mış­tır. Ge­nel­de kan­gal yav­ru­la­rı­nın fi­zik­sel özel­lik­le­ri­nin ba­ba­dan, huy ve dav­ra­nış özel­lik­le­ri­nin an­ne­den, yav­ru­la­ra geç­ti­ği­ni kan­gal­lar­la pay­laş­tı­ğım el­li yı­lı aş­kın sü­re­de göz­lem­le­dim.
Gü­nü­mü­ze ula­şa­bi­len do­ğal saf­kan ırk ço­ban kö­pek­le­ri Ka­ra­baş­lar ve Ak­baş­lar­dır. Do­ğal saf ırk­lar ile Kül­tür ile saf­laş­tı­rıl­mış ırk­la­rı ay­nı şart­lar­da araş­tır­mak ya­nıl­gı­dır. Do­ğal saf ırk­tan bi­rey­ler ara­sın­da; ay­rın­tı­lar­da fi­zik­sel fark­lı­lı­ğın kül­tür ırk­la­rı bi­rey­le­ri­ne gö­re da­ha be­lir­gin ol­ma­sı do­ğal­dır. Her iki do­ğal ır­kın coğ­ra­fi ve ta­ri­hi kö­ke­ni bi­ze ait­tir. Ka­ra­baş­lar; Al­tay-Bay­kal, Ak­baş­lar ise Ural-Bal­kaş kö­ken­li­dir­ler. Bu böl­ge­ler, Türk hal­kı­nın ana­yur­du­dur. (Ak­baş­lar için Rus­ya ve İran’ın sa­hip­len­me id­di­ası bi­lim­sel de­ğil­dir.) “Türk Ço­ban Kö­pek­le­ri” ko­nu­sun­da araş­tır­ma ve ta­nıt­ma­ya geç baş­la­ma­mız yü­zün­den; Ame­ri­ka ve Av­ru­pa’da oluş­muş ya­nıl­gı içe­ren söylence ağırlıklı bil­gi­le­rin Tür­ki­ye’ye ta­şın­ma­sı be­ni da­ima te­dir­gin et­miş­tir. Üzü­le­rek be­lir­ti­rim ki, bil­gi­sa­yar­la­rın ve in­ter­ne­tin her ge­çen gün ge­liş­me­sil­ye ar­tan web si­te­le­ri ne­de­niy­le yan­lış ve bi­lim­sel ol­ma­yan söylemler ve söylenceler ya­yıl­mak­ta­dır. Ta­ri­hi ve coğ­ra­fi kö­ke­ni bi­zim olan bu ırk­la­rın, adı­nı koy­mak hakkımız, on­lar­la il­gi­li bil­gi­le­ri derlemek ve dün­ya­ya yay­mak da görevimizdir.
Ka­ra­baş ır­kı, Or­ta As­ya, Kaf­kas­lar ve Tür­ki­ye’de yay­gın­dır. “Or­ta As­ya’da, Ku­zey Af­ga­nis­tan ve Pa­mir­ler’de, Kaf­kas­ya’da ise Da­ğıs­tan, İn­guş­ya ve Oset­ya’da kan­gal­la­rı­mız ile eş­de­ğer ve ay­nı özel­lik­le­ri ta­şı­yan ka­ra­baş­lar var­dır. Tüy uzun­lu­ğu ve renk to­nu gi­bi ay­rın­tı sa­yı­la­cak fark­lar, yö­re­le­rin eko­lo­jik şart­la­rı ne­de­niy­le­oluşmuş ayrıntılardır. Dün­ya bil­me­li­dir ki, kan­gal­lar sadece bir ka­sa­ba (il­çe) ır­kı de­ğil­dir. Bir şehir ve bir ülke ırkı da değildir. Kangallar Türk dünyasının köpeğidir. Dün­ya­nın en es­ki, en yay­gın do­ğal ço­ban kö­pe­ği ır­kı­nın, ge­le­nek­le­ri­ne bağ­lı Kan­gal il­çe­si hal­kı­nın ben­zer­siz ko­ru­ma­sı sa­ye­sin­de, yurdumuzda tüm özel­lik­le­ri ile gü­nü­mü­ze ula­şa­bil­miş olanlarıdır.
Tür­ki­ye’de ha­len, Uzun­yay­la böl­ge­si dı­şın­da, Bak­lan, Çal, Ak­sa­ray, Hay­ma­na il­çe­le­ri, To­ros ve Kaç­kar sı­ra­dağ­la­rı Kan­gal­la­rın yo­ğun ya­şa­ma ala­nı­dır. Özet ola­rak; Tür­ki­ye dı­şın­da da Oğuz kö­ken­li Türk top­lum­la­rı­nın bu­lun­du­ğu her coğ­raf­ya­da, kan­gal ti­pi Ka­ra­baş­lar ya­şa­mak­ta­dır.
 
kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)

Facebook'ta Paylaş



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

Kangallarda Sürü Koruma Davranişi
Ortalama 300 başlık bir koyun sürüsünü korumak için ikisi erkek biri dişi olmak üzere en az üç yetişkin Kangal köpeğine gereksinim vardır.Kangallar görevlerini genellikle çobandan bağımsız olarak yaparlar.Sürüde en az bir dişi Kangalın bulunması gereklidir.Çünkü dişi köpekler dişi kurtlara karşı daha duyarlıdır.Analık içgüdüleri nedeniyle koruma duyguları daha da gelişmiştir.

Asılardan beri sürü koruma görevi yapan Kangal köpeğinde bu davranış içgüdüseldir.Sürü koruma görevini yaparken farklı zamanlarda farklı davranış şekilleri gösterirler.Sürü meraya ilk çıktığı zaman köpekler sürüden biraz uzaklaşıp etrafı kolaçan ederler.

Yaşlı ve deneyimli olanlar arada bir sürüyü kontrol ederler.Genç ve deneyimsiz olanlar sürüden bira daha fazla uzaklaşabilirler.Herhangi bir tehlike yoksa,sürü belirli bir yerde otlamaya başladığında genellikle sürüyü gözlemleyebilecekleri yüksekçe bir yerde yatarlar.(Rüzgarın estiği yöne doğru sürünün farklı yerlerinde yatarlar.)Sürü herhangi nedenle ürkerse,yerlerinden ok gibi fırlarlar,sürüyü tehdit eden kurt gibi herhangi bir yırtıcı hayvan varsa aynı hızla onun peşinden koşarlar.Kısa mesafede kurda kim yetişirse kurdun üstüne atlar (Kurda Çöker) ; Diğerleri de ona yardıma gelir.Kurda yetişme olayı sık görülen bir durum değildir.Genellikle kurt kaçar ve köpeklerde bir süre kovaladıktan sonra sürüye geri dönerler.Bazı köpekler ise inatla kurdun izini takip edip onu yakalamaya çalışır.Kurt kovalayan bazı kangalların birkaç gün sonra sürülerine döndükleri görülmüştür.

Kurtlar genellikle koloni halinde yaşarlar.Dolayısıyla sürüye grup halinde saldırırlar.Kurdu uzun süre kovalayan Kangallar,sürüyü savunmasız olarak bırakırlar.Bazı kurtlar koloniden birini köpekleri peşine takması için görevlendirir,sonra farklı yönlerden sürüye saldırırlar.Çobanların bu durumlar için önlem almaları gerekebilir.Bunlardan biri,köpeklerden bir veya ikisini yanında bağlı olarak yedekte tutmaktır.Diğer köpekler kurdun peşine takılıp sürüden uzaklaşınca yedek köpekler devreye girer.Bu gibi Saldırıları önlemek,çobanın ve köpeklerin deneyimlerine bağlıdır.Daha önce bütün saldırılara mağruz kalmış köpekler kurdu bir süre kovaladıktan sonra geri dönüp sürüsünün çevresinde çark gibi döner ve etrafı araştırırlar.Köpekler geri dönerken bazen bir veya ikisi takibe devam eder.Sürünün yanına dönen köpekler,sürüyü tehdit eden herhangi bir tehlike olmadığını görürse ve hala kurdun peşinde köpek varsa tekrar kurdun peşine düşerler.Köpeklerin bu davranışı,günün değişik zamanlarına göre farklılık gösterir.Gündüz ısrarla kovalarken gece vakti kovalamada fazla ısrarcı olmaz ve sürülerinin başına çabuk dönerler.

Kurdu ısrarla takip eden Kangallar,saldırıyı püskürtüp kısa süre sonra sürünün yanına dönen kangallar kadar uzun ömürlü olmazlar.Bunun iki nedeni vardır:Birincisi,kurt kapanı denilen tuzağa düşerek kurtlar ; ikincisi,diğer sürülerin köpekleri tarafından öldürülme olasılıklarının yüksek olmasıdır.Israrcı kangallar günün birinde kurtların bir davranış şekli olan ve kurt kapanı adı verilen tuzağa düşüp onlara yem olurlar.Kurt kapanı;kurtlardan birinin sürüye yanaşıp köpeklerin dikkatini çekerek kaçması ve peşinden gelen köpeği sürüden uzak bir yerde,aile fertleri ile pusuya düşürüp öldürmesine denir.


Kangalların diğer sürülerin köpekleri öldürülmesi olayında ise çobanların rolü büyüktür.Bu çobanlar;kurt kovalarken sürüden uzaklaşan cesur bir Kangal köpeğine,dönüşte –koruyup kollamaları gerekirken–kendi köpeklerini saldırttırırlar. Bu ve benzeri olaylardaki çobanın davranışı,eğitimi ve bilinçli olması ile ilgilidir.

Kurdu çok uzun süre kovaladıktan sonra öldüren Kangallar da vardır.Bu uzun takipten sonra kurtlar kurtulsalar da takipte ısrarlı olan Kangalların koruduğu sürülere ikinci kez yanaşmazlar.Sürü emniyetini elden bırakmayan ve kurdu kısa bir süre kovalayıp geri dönen Kangalların sürüleri ise kurt saldırılarına daha fazla maruz kalırlar.

Kurtlar yavrularını büyütünceye kadar,yerlerini belli etmemek için,yuvalarının etrafındaki sürülere zarar vermekten kaçınırlar.Saldırılarını en çok gece ve sabahın erken saatlerinde yaparlar.Kurt saldırılarının ender görüldüğü gündüz vakitlerinde Kangallar,yarı uyku halinde dinlenmesi ile harekete geçerler.Kangallar geceleri daha aktiftir ve sürü yatana kadar sürekli etrafında dolaşırlar;sürü yattıktan sonrada etrafında belirli bir konumda yatarlar.

Çoban,gece uyurken sürünün hareketlenmesi halinde uyanık için,sürü içinden kendine alıştırdığı bir koyunu eline bağlar. Bu koyuna halk arasında''bağcak koyunu'' denir.Dinlenmekte olan sürü herhangi bir nedenle hareketlendiğinde bağcak koyunu da harekete geçerek çobanı uyandırır.Çobanın herhangi bir sebeple sürüsünün yanında bulunmaması halinde bile,sürü hareket ettiği zaman,deneyimli ve iyi yetiştirilmiş Kangallar –çoban aramadan– sürüyle birlikte gider ve sürünün korunmasını sağlamaya çalışırlar.İyi bir Kangal köpeği şartlar ne olursa olsun sürüyü asla yalnız bırakmazlar.

Kangallar sürüye yaklaşan yabancı insanlara karşı da sürüyü korurlar.Yaklaşan bir yabancı gördüklerinde bir araya gelip havlayarak ona doğru koşarlar ve onu uyararak onu sürüden uzak tutmaya çalışılar. Çoban müdahale etmez ve yabancı koşarak kaçarsa köpekler onu kovalar ve yaralanmasına neden olabilir.Kangallarda bölge koruması ön plandadır.Sürüden uzak bir mesafeden geçen yabancılara sadece havlayarak varlıklarını bildirirler.

Sürüde kullanılacak Kangalların kardeş olmalarına özen gösterilmelidir.Çünkü kardeş birbirlerini daima kollar ve hiç bir durumda terk etmeler.

Sürüde bulunan Kangallar arasında daima hiyerarşik bir düzen vardır.En güçlü köpek sürünün lideridir.Doğal şartlarda dişi ile o çiftleşir.Aralarında kavga çıkan gençlere o müdahale edip ayırır.Yemek aynı kaptan yenecekse önce o karnını doyurur.

kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)

Facebook'ta Paylaş



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

KANGALLARDA İRİLİĞİ ETKİLEYEN ŞARTLAR

Diğer''TürÇoban Köpekleri'' ırkları ve bunların türevleri için de geçerli olan çoban köpeklerinde irileşme ve ufalma şartları dört bölümde açıklana bilir.

kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)

A=Damızlık yaşına gelmeyen,bedeni tam gelişmemiş anne ve babalardan üreme.Çoban köpeklerinde,doğal ortamlarda erken üremeyi önlemek mümkün değildir..Erken üreme ile ufalmanın önlenmesi,çifleşmenin disiplin altına alınması ile gerçeklesir.Böylece ırk saflıgının korunmasıda temin edilmiş olur.

B=''Türk,çobanköpekleri''ırkları,coğrafi ve tarihi kökeni itibariyle;bozkır dogasının sartlarına uyumlu biyolojik yapıdadır.Ancak;bir kaç nesil sonra sıçak iklime uyum sağlıya bilirlerse de,sıcak ve nemli hava ufalmanın bir diğer faktörüdür.

C=Genelde kangallar iç güdüsel olarak kan bağı olan bireyler araşında çifleşmeye sık raslanmaz.Üremek için başka koşul yok ise;neslini evam etme iç güdüsü ilebu kuralları bozabilirler.Bu durum irileşmeyi etkiliyen önemli bir olgudur.

D=Bakım ve beşlenme sartları genetik kadar önemlidir. iyi bakım ve beslenme ile daha iri yavrular alınabilir.



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

HUY ve DAVRANIŞ ÖZELLİKLERİ
As­lın­da, di­ğer ko­nu­la­rı iş­ler­ken, bu bö­lü­mün baş­lı­ğı olan ko­nu­ya, yer yer de­ği­nil­miş hat­ta ba­zı­la­rı önem­li öl­çü­de ele alın­mış­tır. Bu bö­lüm, diğer özel­lik­le­ri de ki­ta­ba kat­mak için ön­gö­rül­müş ve müm­kün mer­te­be­de tek­rar­dan ka­çı­nı­la­rak ya­zıl­mış­tır.
Bir kö­pek ır­kı­nın eği­ti­mi için ge­çer­li olan ku­ral­la­rı ko­ya­bil­mek; bir­çok de­nek üze­rin­de, sa­bır­la, göz­lem, iz­lem ve araş­tır­ma yap­ma­yı ge­rek­ti­rir. Bu da yıl­lar­ca sü­rer ve in­san öm­rü­nü aşar.
Kan­ga­lla­rın huy ve dav­ra­nış özel­lik­le­ri­ni, be­lir­li bir sü­re için, ül­ke­mi­ze ya­pı­lan ya­rı tu­ris­tik se­ya­hat­lerde tu­ris­tik reh­ber ve çe­vir­men kul­la­nı­la­rak, az de­nek göz­lem­le­ye­rek ve ko­nu­da­ki bil­gi­si tam ol­ma­yan ki­şi­ler­den alı­nan söy­lem­le­ri der­le­me­yi, bi­lim­sel ve içe­rik­li bir araş­tır­ma sa­ya­ma­yız.
Ana­va­ta­nı, Türk ana­yur­du olan “Türk ço­ban kö­pe­ği”ne Or­ta Av­ru­pa Kelt kö­ken­li ve­ya en­de­mik (yö­re­sel) ırk di­ye, kö­ken ya­kış­tı­ra­rak ta­rih­le­ri­ni ya­zan, ulu­sal gu­ru­ru­muz “Türk ço­ban kö­pe­ği Kan­ga­l”ı, ana­va­ta­nı Ana­do­lu olan “Ana­do­lu ço­ban kö­pe­ği” ta­nı­mıy­la dün­ya­ya yan­lış ola­rak ya­yan ya­ban­cı araş­tır­ma­cı ve ya­zar­lar, ­çok sa­yı­da kan­gal ile ya­şa­mın tüm dö­nem­le­ri­ni pay­laş­ma­mış ve on­la­rı do­ğal or­tam­la­rın­da iz­le­me­miş ise, on­la­rın huy ve dav­ra­nış özel­lik­le­ri­ni sap­ta­ya­maz. Do­ğal ola­ra­k bu du­rum­da eği­tim me­to­du oluş­tur­mak­ta ba­şa­rı şan­sla­rı yok­tur. “Kan­ga­lın eği­ti­mi zor­dur çün­kü IQ­’su ye­ter­li de­ğil” di­ye, dü­şü­ne­rek, ba­zı eğit­men­ler bil­gi­ ye­ter­siz­li­ği­ne bağ­lı ba­şa­rı­sız­lı­ğı, ır­ka if­ti­ra ede­rek ört­me­ye ça­lı­şı­yor. Di­ğer kö­pek ırk­la­rın­dan fark­lı özel­lik­le­ri olan kan­gal­la­rı, ye­te­nek­le­ri, huy ve dav­ra­nış özel­lik­le­ri doğ­rul­tu­sun­da eğit­mek ge­re­kir. Ak­si hal­de, eği­tim­de ba­şa­rı­nın sı­nır­lı ola­ca­ğı do­ğal­dır.
Bir Al­man kö­pek eğit­me­ni ar­ka­da­şım var­dı. Bi­zim Kurt di­ye ta­nım­la­dı­ğı­mız, dün­ya­da­ki ta­nı­mı “Al­man Ço­ban Kö­pe­ği” olan ırk üze­ri­ne uz­man sa­yı­lı­yor­du. Di­ğer kurt kö­pek­le­ri ya­ni Bel­çi­ka, İs­pan­yol Avus­tur­ya ırk­la­rı vs. bu hay­va­nın tü­rev­le­ri­dir. Eğit­men ile soh­be­ti­miz kö­pek­le­rin tu­va­let eği­ti­mi ko­nu­sun­day­dı. Bir kurt yav­ru­su an­cak 6.ay­dan son­ra eği­ti­le­rek tu­va­let ada­bı ka­za­na­bi­lir de­di. Ben de önem­li bir has­ta­lık ge­çir­di­ği için ev­de bes­le­mek mec­bu­ri­ye­tin­de kal­dı­ğım 3 ay­lık kan­ga­lın, ala­tur­ka tu­va­le­ti tam isa­bet ile kul­lan­dı­ğı­nı söy­le­yin­ce, “ola­maz, ina­na­mam” di­ye, iti­raz et­ti. “Bu eği­ti­min sır­rı­nı is­ti­yo­rum, bu sır be­ni Av­ru­pa’da meş­hur ve zen­gin eder” de­di. “Eği­tim ge­rek­mi­yor” de­yin­ce, iyi­ce şa­şır­dı, ben de an­lat­ma­ya baş­la­dım:
“Yıl­lar­dır iz­le­di­ğim ve huy özel­lik­le­ri­ni iyi bil­di­ğim, bir­çok de­fa do­ğum­da ebe ba­ba­lık yap­tı­ğım kan­gal yav­ru­la­rı, göz­le­ri ve ku­lak­la­rı açıl­dı­ğı an­dan iti­ba­ren, do­ğuş­tan çok güç­lü olan ko­ku al­ma duy­gu­su sa­ye­sin­de an­ne­si­nin ka­ka­sı­nın ve çi­şi­nin ye­ri­ni bu­lur ve bun­la­rın üze­ri­ne ken­di çiş ve ka­ka­sı­nı ya­par, her ih­ti­yaç­ta ay­nı şe­kil­de dav­ra­nır. An­ne­ye ait olan­lar top­la­nır, ga­ze­te­ye em­di­ri­lir ve uy­gun gö­rü­len ye­re ko­yu­lur ise, yav­ru kok­la­ya­rak bu ye­ri bu­lur ve tu­va­let ye­ri ola­rak bel­ler, so­run çö­zül­müş­tür. An­ne­ye ait olan­la­rı al­dı­ğı­nız yer­le­ri de ko­ku­lu bir de­ter­jan­la te­miz­le­me­ unu­tul­ma­ma­lı­dır. Bir haf­ta son­ra kö­pek eğit­me­ni ar­ka­da­şım­la bu­luş­tuk. Ke­der­liy­di, “zen­gin ola­ma­ya­ca­ğız” de­di. “Al­man Ço­ban Kö­pe­ği” yav­ru­la­rı an­ne­nin tu­va­let ye­ri­ni kul­lan­ma­dı­ğı için öner­di­ğim tu­va­let eği­ti­mi ge­çer­li ol­ma­mış­tı.
Süt em­me dö­ne­min­den son­ra bes­len­me­ye alı­nan yav­ru­lar, ken­di­le­ri­ne ba­kan sa­hi­bi ve­ya ba­kı­cı­ya se­vinç ve sev­gi gös­ter­mek için ar­ka ayak­la­rı üze­rin­de di­ki­lir ve iki­si­ni bir­lik­te kul­la­na­rak zıp­lar, ön ayak­la­rı üze­ri­ne dü­şün­ce bu de­fa ön ayak­la­rı­nı bir­lik­te kul­la­na­rak zıp­lar ve bu­nu bir­kaç de­fa tek­rar­lar. Bu zıp­la­ma­lar­da ar­ka ayak­lar ve ön ayak­lar sı­ra ile art ar­da ve bir­lik­te da­ima ay­nı ha­re­ke­ti tek­rar­lar. Bu dav­ra­nış; sev­gi, te­şek­kür ve mut­lu­lu­ğun ifa­de­si­dir. Ta­bii ki bir yan­dan da kuy­ru­ğu­nu iki ta­ra­fa ağır tem­po ile sal­la­mak­ta­dır. Dil­le­ri dı­şa­rı­da olup hev-hev di­ye ses­le­nir­ler.
Al­tın­cı haf­ta­dan son­ra, ay­nı ba­tın­da­ki yav­ru­lar ara­sın­da li­der­lik mü­ca­de­le­si baş­lar. Kav­ga­dan zi­ya­de gü­re­şe ben­zer bu mü­ca­de­lede, bir­bir­le­ri­ne za­rar ver­mez­ler. Güç­lü olan, kar­deş­ler ara­sın­da­ki her olay­da ön­ce­lik ka­za­nır. 7-8 haf­ta­dan son­ra yav­ru­la­rı, an­ne ar­tık em­zir­mek is­te­mez. Çün­kü be­be­le­rin diş­le­ri iri­leş­miş­tir, emi­lir­ken ca­nı ya­nar. Obur be­be­le­re süt ye­tiş­ti­re­mez. Ha­mi­le­lik ve süt ver­me dö­ne­min­de yor­gun ve za­yıf düş­müş­tür, gü­cü azal­mış­tır. Yav­ru­lar, ya­tan an­ne­ye bas­kın ve­re­rek ve­ya onu ayak­ta sar­mak ve ye­re ya­tır­mak su­re­tiy­le, zor­la em­me­ye baş­lar­lar. Bu du­rum­da, di­şi­yi bir­kaç gün için, bir­bir­le­ri­ni gö­re­cek şe­kil­de yav­ru­lar­dan ayır­ma­lı­dır. Bu dö­nem­de, gün­de bir­kez em­zir­me ol­ma­lı, da­ha son­ra ya­rı ana sü­tü­ne, ya­rı be­si­ne ba­ğım­lı olan yav­ru­lar ta­ma­men be­si­ne yön­len­di­ril­me­li­dir.
Kan­gal uzun me­sa­fe ko­şu­cu­su­dur. Or­ta sü­rat­te çok uzun sü­re­li ola­rak ko­şa­bi­lir, böy­le ol­mak­la bir­lik­te, kı­sa me­sa­fe­de sü­ra­ti­ni, kı­sa bir sü­re için sü­per de­re­ce­de art­tı­ra­bi­lir. Has­mı­nı ya­ka­la­ya­ca­ğı ve­ya sal­dır­dı­ğı an­lar­da bu sü­ra­ti kul­la­nır­lar.Kan­ga­lın ya­şa­mı, gün­lük za­man açı­sın­dan in­sa­na gö­re ters­tir. Gün­düz onun din­len­me za­ma­nı­dır. Gün­düz­le­ri uyuk­lar ve din­le­nir, ge­ce­le­ri uya­nık ve da­ima ha­re­ket ha­lin­de­dir. Ya­ni ya­şa­mı ge­ce­ye uyumludur. İn­san­la­rın on­la­rı iz­le­ye­bil­dik­le­ri gün­düz sa­at­le­ri, hay­va­nın per­for­man­sı­nın en alt dü­zey­de ol­du­ğu sa­at­ler­dir. Bu sa­at­ler­de­ki göz­lem­ler göz­lem­ci­yi ya­nıl­tır. Ba­sın­da za­man za­man ya­nıl­gı do­lu ya­zı­la­rın çık­ma­sı da bu ne­den­le­dir. Ay­nı se­bep­le ya­ban­cı araş­tır­ma­cı­lar da ya­nıl­mış­lar ve yaz­dık­la­rı ile il­gi­le­nen­le­ri ve okur­la­rı­nı ya­nılt­mış­lar­dır.
Kan­ga­lın sa­hi­bi ol­mak ve sa­hi­bi kal­mak, ol­duk­ça içe­rik­li çok yön­lü bir olay­dır. Tam ba­ğım­lı bir ve­fa­lı dos­tun gerçek sa­hi­bi ol­mak için iliş­ki, hay­van yav­ru iken, ya­ni 3. ay­dan ön­ce süt em­me dö­ne­min­de baş­la­ma­lı­dır.
Kan­ga­lın ha­fı­za­sın­dan hiç si­lin­me­yen iki ko­ku var­dır. Bun­lar, an­ne­si­nin, ay­nı ba­tın­da do­ğan kar­deş­le­ri­nin ve ya­nın­da bü­yü­dü­ğü ba­ba­sı­nın, ya­ni ai­le­si­nin ve ilk sa­hi­bi­nin ko­ku­la­rı­dır. Süt em­me dö­ne­mi­nin 4. haf­ta­sın­dan son­ra yav­ru­la­ra ma­may­la tak­vi­ye ge­re­kir. Bu dö­nem­de, onu bes­le­ye­rek ve ku­ca­ğa al­ma­dan, an­ne­sin­den uzak­laş­tır­ma­dan, ok­şa­mak ve 6. haf­ta­dan iti­ba­ren de el­le ağ­zı­na hay­van­sal be­sin ver­mek su­re­tiy­le iliş­ki baş­la­ma­lı­dır. Yav­ru­nun ken­di­si­ni bes­le­yen eli ya­la­ma­sı­na izin ve­ril­me­li­dir.Süt em­me dö­ne­mi olan 6-8 haf­ta so­na er­dik­ten son­ra, yav­ru an­ne­den ay­rı­lır. Yav­ru se­çi­mi, yav­ru­la­rın ba­kım ve bes­len­me­si, aşı­lan­ma­sı ko­nu­la­rı­nı da­ha ön­ce in­ce­le­miş­tik. Bu an­dan iti­ba­ren yav­ru Kan­ga­lın tüm ge­rek­si­nim­le­ri sa­hi­bi ta­ra­fın­dan kar­şı­lan­ma­lı­dır. Çok az ve sa­de­ce ödül ola­rak ok­şan­ma­lı, baş­ka­la­rın ok­şa­ma­sı­na izin ve­ril­me­me­li­dir. Ar­tık sa­hi­bi, yav­ru Kan­ga­lın; ana­sı, ba­ba­sı, ar­ka­da­şı, ha­mi­si kı­sa­ca her­şe­yi­dir.
Bir Kan­gal yav­ru­su edin­me­ye ka­rar ve­rir­ken, ken­di­ni­ze eş se­çer­ken ve­ya ai­le­ni­ze bir be­bek ka­tıl­ma­sı­na ka­rar ve­rir­ken ki gi­bi dü­şü­nün. Kan­gal­lar aşı­rı du­yar­lı hay­van­lar­dır. Sa­hi­bi­ni yi­tir­di­ği ve­ya on­dan ay­rıl­mak du­ru­mun­da kal­dı­ğı za­man; ai­le­sin­den, sev­di­ğin­den ay­rıl­mış in­san gi­bi acı çe­ker, gün­ler­ce ulu­ya­rak ağ­lar ve ya­şa­ma kü­ser. Ta­ki ken­di­si­ne ye­ni bi­ri­si sa­hip­le­nin­ce­ye ka­dar yi­ne de ilk sa­hi­bi­nin ye­ri­ni hiç kim­se dol­du­ra­maz. Ye­ni sa­hi­bi­ni de se­ver, an­cak bu sev­gi ilk sa­hi­bi­ne ol­du­ğu ka­dar güç­lü ol­maz. Bir Kan­ga­lın öm­rü­nü ilk sa­hi­bi ile ta­mam­la­ma­sı bü­yük mut­lu­luk­tur. Bir kan­gal­se­ver için de çok bü­yük ke­yif­tir. Se­vil­di­ği­niz­den emin ol­mak ola­yı­nı ya­şa­ya­rak öğ­re­nir­si­niz. Bir Kan­ga­lın sev­gi ve sa­da­ka­ti­ne inan­dı­ğı­nız ka­dar; dost­la­rı­nı­zın hat­ta ai­le bi­rey­le­ri­ni­zin­kin­den o mer­te­be­de emin ola­maz­sı­nız.
Kan­gal, ço­ban kö­pe­ği ola­rak kır­sal alan­da gö­rev ya­pa­cak ise so­run az­dır. Sü­rü ile bir­lik­te boz­kır da ya­şam onun do­ğal or­ta­mı­dır. Top­lu ola­rak ya­şa­dık­la­rı du­rum­da; yav­ru, an­ne ve ba­ba­sıy­la bir­lik­te ya­şar­ken, on­la­rı iz­le­ye­rek ge­li­şir ve ye­ti­şir. Ço­ban­lık ve bek­çi­lik gö­rev­le­ri­ni on­lar­dan öğ­re­nir, yav­ru iken ay­rıl­dı­ğı za­man iç­gü­dü­le­ri ile sa­hi­bi­nin bek­len­ti­le­ri­ne ce­vap ver­me­ye ça­lı­şır. An­cak ye­ter­li ola­maz. Bu du­rum­da, eği­ti­me ge­rek­si­nim var­dır. Da­ha son­ra kan­gal­la­rın eği­ti­mi ko­nu­sun­da an­la­tıl­dı­ğı gi­bi; et­ki­li eği­tim, kan­ga­lın sa­hi­bi ta­ra­fın­dan uy­gu­lan­ma­lı­dır. Unut­ma­yı­nız, kan­gal sa­de­ce sa­hi­bi­ne ita­at eder.
Bir ai­le ta­ra­fın­dan ko­llek­tif ola­rak sa­hip­le­ni­len kan­gal, bü­tün ai­le fert­le­ri­ni se­ver, hep­si­ni ko­rur ve kol­lar. Fa­kat, onun bir sa­hi­bi ol­ma­lı­dır ve bu du­rum­da o da sa­hi­bi­ni se­çer ve dav­ra­nış­la­rı­nı vü­cut di­li ile, çı­kar­dı­ğı ses­ler­le an­la­tır. Ge­nel­de ai­le­nin en güç­lü bi­re­yi­ni ya­ni re­isi­ni sa­hip ola­rak ka­bul eder. Do­ğa­sı ge­re­ği yaş­lı ve ço­cuk­la­rı se­ven ve kol­la­yan kan­gal, ba­kım ve sev­gi­yi on­lar­dan gö­rür­se, on­lar­dan bi­ri­ni de sa­hi­bi ola­rak ka­bul­le­ne­bi­lir. Ama ai­le­nin şe­fi­ni ve oto­ri­te­si­ni far­kın­da­dır, ona say­gı gös­te­rir.
Sa­hi­bi­ni yi­ti­rir­se, in­san­la­ra ör­nek ola­cak şe­kil­de acı çe­ker ve ya­şa­ma kü­ser. Bir sü­re son­ra­da ai­le­den bir baş­ka­sı­nı, ge­nel­de ai­le re­is­li­ği­ni yük­le­ne­ni, sa­hi­bi ola­rak se­çer. Sa­hi­bi ola­rak ka­bul­len­di­ği kim­se­nin önü­ne tam bir tes­li­mi­yet­le ya­tar. Ön ayak­la­rı­nı bü­ker, ar­ka ayak­la­rı­nı ge­rer, göz­le­ri­ni sa­hi­bi­nin göz­le­rin­den ka­çı­rır ve­ya ka­par ve hız­lı hız­lı so­lur. Bu dav­ra­nış, “sen be­nim sa­hi­bim­sin de­mek­tir” o an­da kar­nı­nın ve göğ­sü­nün ok­şan­ma­sı onun için ka­bul an­la­mı­nı ta­şır ve mut­lu olur. Ya­şa­mı tek sa­hip ve tek eş­le geç­miş olan kan­gal, 8-10 ya­şın­dan bü­yük, ya­ni yaş­lı­lık dö­ne­min­dey­se on­la­rı yi­tir­dik­ten son­ra, ye­ni­den sa­hip ve eş ka­bul­len­mez, ye­mez, iç­mez ve ya­şa­ma kü­ser.Kan­gal sa­hi­bi­ni ve ona ait ol­du­ğu­nu bil­di­ği her şe­yi, ca­nı pa­ha­sı­na ko­rur, bu yol­da sa­kat­lan­ma­sı, hat­ta ya­şa­mı yi­tir­me­si çok rast­la­nan bir du­rum­dur. Ko­ca­yın­ca sa­hi­bin­den il­gi ve sev­gi­nin de­va­mı­nı bek­ler. Ko­ca­yan kan­gal sa­hi­bi­ni yi­ti­rin­ce ya­şa­ma is­te­ği ve ya­şa­ma gü­cü­nü kay­be­der. Bir sü­re son­ra öle­bi­lir. Bu da çok rast­la­nan bir ne­ti­ce­dir.
Kan­gal, aç ve su­suz bı­ra­kıl­ma­ya kat­la­nır, kö­tü dav­ra­nıl­ma­yı ve dö­vül­me­yi ka­bul­len­mez. Eğer, böy­le bir du­rum­la kar­şı­la­şır­sa, fır­sa­tı­nı bu­lur­sa sev­gi ve il­gi gös­te­re­nin pe­şi­ne ta­kı­lır ve gi­der. Ye­tiş­kin bir kan­ga­lı sev­gi ve il­gi gör­dü­ğü sa­hi­bin­den, yi­ye­cek­le kan­dı­rıp gö­tür­mek müm­kün de­ğil­dir. Kan­gal gi­der­se sev­gi­siz­lik ve onu­ru­nun kı­rıl­ma­sı ne­de­niy­le ken­di­li­ğin­den gi­der. Ha­len, onur­lu kal­mak an­la­mın­da kul­la­nıl­mak­ta olan (Kuy­ru­ğu dik tut­mak) de­yi­min­de­ki sim­ge, Kan­gal kuy­ru­ğu­dur.
Ku­lak kes­me ame­li­ye­si, kan­gal yav­ru iken uy­gu­la­nır. Fa­kat kan­ga­lın sa­hi­bi ta­ra­fın­dan ya­pıl­maz ve­ya hay­van bu ame­li­ye es­na­sın­ca sa­hi­bi ta­ra­fın­dan tu­tul­maz. İç­gü­dü­le­ri­ne gö­re sa­hi­bi onun acı çek­me­si­ne as­la izin ver­me­me­li­dir. Bu ne­den­le ku­lak ke­sil­me­si­ne yar­dım eden sa­hi­bi­ne kü­ser. Kan­gal, ço­ban­lık gö­re­vi yap­ma­ya­cak ise, o gü­ze­lim süs­lü ku­lak­la­rı ke­sil­me­me­li­dir.
Kan­gal ve sa­hi­bi ara­sın­da­ki psi­ko­lo­jik bağ­lam, cin­sel­lik­ler ters, ya­ni er­kek sa­hi­bin kan­ga­lı di­şi ise, bağ­lam da­ha güç­lü­dür. Di­şi Kan­gal sa­hi­bi­ne da­ha bağ­lı­dır ve da­ha ko­lay eği­ti­le­bi­lir. Ba­yan sa­hi­bin kan­ga­lı er­kek ise du­rum bi­raz fark­lı­dır. Er­kek kan­gal bi­raz hay­ta ve kül­han­be­yi ta­bi­at­lı­dır. Di­şi bir in­san­dan ko­mut al­mak ho­şu­na git­mez ve ken­di­ni sa­hi­bi­nin ha­mi­si gi­bi gö­rür. An­cak; ko­ru­ma ve kol­la­ma gö­re­vi­ni da­ha is­tek­le ya­par.
Kan­gal çok kıs­kanç­tır, sa­hi­bi­nin baş­ka bir kö­pe­ği sev­me­si­ni ve bes­le­me­si­ni hoş kar­şı­la­maz. Böy­le bir du­rum­la kar­şı­la­şır­sa, hır­çın­la­şır, diş­le­ri­ni gös­te­rip, hır­la­ya­rak tep­ki gös­te­rir. Kan­gal yi­ye­ce­ği­ni de çok kıs­ka­nır; yer­ken ya­nı­na yak­la­şıl­ma­sı­na sert tep­ki gös­te­rir. Onun önün­den özel­lik­le­de ağ­zın­dan yi­ye­cek ala­bi­li­yor­sa­nız, ken­di­ni­zi ger­çek­ten kan­ga­lı­nı­zın sa­hi­bi sa­ya­bi­lir­si­niz. Tek ola­rak bü­yü­tü­len kan­gal yav­ru­su, ye­tiş­kin ha­le ge­lin­ce, hem­cins­le­ri ve di­ğer kö­pek ırk­la­rı ile uyum sağ­la­mak­ta zor­la­nır. Hat­ta kö­pek ol­du­ğu­nu unu­tur bi­le. Baş­ka kö­pek­le­rin ya­şam ala­nı­na gir­me­sin­den ra­hat­sız olur hır­çın­la­şır. Bu da ara­la­rın­da hır­laş­ma ne­de­ni olur. Di­şi Kan­gal, eşi­ni ve yav­ru­la­rı­nı da sa­hi­bi­ni ko­ru­du­ğu gi­bi ya­şa­mı­nı risk ede­rek ko­rur. Sa­hi­bin­den baş­ka­sı­nın yav­ru­la­rı­na yak­laş­ma­sı­na izin ver­mez.
Top­lu ya­şam­da güç, kan­ga­lın top­lu­luk­ta­ki ye­ri­ni be­lir­ler, en güç­lü li­der­dir, baş­ka bi­ri da­ha güç­lü ol­du­ğu­nu or­ta­ya ko­yun­ca­ya ka­dar li­der­lik sü­rer. Li­der ay­nı za­man­da top­lum­da­ki­le­rin an­nesiyse, gü­cü­nü yi­ti­rir­se bi­le li­der­li­ği sü­rer. Kan­gal sa­hi­bi­ni baş­ka kö­pek­ler­le pay­laş­mak is­te­mez. Sa­de­ce de­vam­lı eşi olan bir kan­ga­la ve yav­ru­la­rı­na il­gi­yi ka­bul­le­nir ve on­la­rı sa­hi­bin­den kıs­kan­maz.
Ye­tiş­kin kan­gal, sa­hi­bi ile ya­kın iliş­ki­de­ki in­san­la­rı za­man­la ta­nır. On­la­ra za­rar ver­mez ve kö­tü tep­ki gös­ter­mez. Bir sü­re son­ra da ken­di­si­ne yak­laş­ma­la­rı­na hat­ta sev­me­le­ri­ne da­hi izin ve­re­bi­lir. An­cak, bu sı­nır­lı dost­luk kuş­ku ta­şı­mak­ta­dır. Sa­hi­bi­nin bu­lun­ma­dı­ğı or­tam­da, özel­lik­le so­rum­lu­luk ala­nı­na gi­ril­di­ğin­de bu kuş­ku­lu ve sı­nır­lı dost­luk ge­çer­siz­dir. Sa­hi­bi­ne ve ona ait olan şey­le­re za­rar ve­ril­me­sin­de bu sı­nır­lı dost­lu­ğun kul­la­nıl­ma­sı­na izin ver­mez.
Kan­ga­lın­dan ko­ru­ma ve kol­la­ma gö­re­vi bek­le­yen sa­hi­bi; gü­ve­nil­mez ki­şi­ler­le kan­ga­lı­nın ya­nın­da, ya­kın dost­luk dav­ra­nış­la­rın­da bu­lun­mak­tan ka­çın­ma­lı­dır. Be­nim kan­gal­lar­la tam dost­luk kur­du­ğu­nu sa­nan bir ya­kı­nım, is­te­di­ği za­man bah­çe ka­pı­sı­nı kul­la­nıp evi­mi­ze ge­le­bi­li­yor­du, bir se­fe­rin­de çi­ti aşa­rak bah­çe­ye gir­me­ğe ça­lış­tı ama bi­zim­ki­ler vi­ze ver­me­di. Bu olay, sı­nır­lı dost­lu­ğun tam ta­ri­fi­dir. Sa­hi­bi ile sı­nır­lı dos­tun iliş­ki­le­ri­nin bo­zul­ma­sı­nı kan­gal al­gı­la­ya­bi­lir, ve böy­le­ce sı­nır­lı dost­luk da so­na erer.
Kan­gal­lar, kö­pek sev­me­yen kim­se­le­ri ya­nıl­ma­dan ve sü­rat­le al­gı­lar. On­la­ra say­gı ve sev­gi ye­ri­ne diş­le­ri­ni gös­te­rir, hır­lar ve hav­la­ya­bi­lir. İn­san üze­rin­de­ki kö­pek ko­ku­su­nu (Ban­yo­dan çı­kıl­mış ve tüm giy­si­ler de­ğiş­miş ol­sa da­hi) he­men alır. Bu ko­ku, o ki­şi için olum­lu ola­rak al­gı­la­nır ve kan­gal ile dost­lu­ğa atı­lan ilk adım ola­bi­lir. Sa­hi­bi üze­rin­de­ki baş­ka kö­pek ko­ku­su­nu kan­gal kıs­ka­nır. Kı­sa sü­re bir küs­kün­lük ya­şa­nır. Ok­şa­nın­ca da küs­kün­lük bi­ter. Kan­gal­lar sa­hi­bi­ne as­la kin bes­le­mez­ler. Kan­gal ken­di­sin­den kor­kan in­sa­nı dost say­maz ve ona say­gı­lı dav­ran­maz.
Ya­şam­dan gö­çen Kan­gal sa­hip­le­ri­nin ai­le­le­ri­ne önem­li bir uya­rı­da bu­lun­mak, ba­na gö­rev ol­muş­tur. Yi­ti­ri­len Kan­gal dost­la­rı­na (Tan­rı­nın rah­me­ti üzer­le­rin­de ol­sun) son gö­rev ye­ri­ne ge­ti­ri­lir­ken, sa­hi­bi Kan­ga­lı­na gös­te­ril­me­li ve kok­la­tıl­ma­lı­dır. Ak­si hal­de an­la­tıl­ma­sı çok güç sev­gi ve bağ­lı­lık ile ya­şa­mı­nı sa­hi­bi­ne ada­yan Kan­gal, da­imi bir bek­le­yiş ve ara­yış için­de ola­cak­tır. Bu du­rum­da Kan­ga­lın bir baş­ka­sı­nı sa­hi­bi ola­rak ka­bul et­mesi çok güç­tür. Çok duy­gusal olan Kan­galın yaşamın­da olabilecek en büyük şans­sız­lık sahibini yitir­mek­tir. 

 
kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)
 



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

KANGALIN BEDEN DİLİ
Kö­pek­ler için, ba­zı çev­re­ler­de söy­le­nen: “fi­lan­ca kö­pek ır­kı, fa­lan­ca dil­de, şu ka­dar ke­li­me­yi an­la­ma­yı öğ­ren­miş­tir.” la­fı, tam bir ya­nıl­gı­dır. Kö­pek­ler ko­nu­şa­maz­lar ve ko­nuş­ma­yı an­la­ya­maz­lar. Ko­nu­şa­bil­se­ler­di “Türk Ço­ban Kö­pe­ği” Kan­gal, Türk­çe­yi ko­nu­şur ve an­lar­dı.
Kö­pek­ler, hem­cins­le­ri ve in­san­lar­la, ses to­nu ve tı­nı­sı ve dav­ra­nış­la­rı ya­ni vü­cut di­li­ni kul­la­na­rak ile­ti­şim ku­rar­lar. Kan­gal­lar, in­san­la­rı özel­lik­le de sa­hi­bi­ni çok iyi an­lar­lar. Bir­lik­te ya­şa­nan yıl­lar bo­yun­ca, her iki­si de ye­ni şey­ler öğ­re­ne­rek, an­laş­ma­nın sı­nı­rı­nı ge­niş­le­tir­ler. Kan­gal­la­rın ge­nel, kö­pe­ği­ni­zin özel; ka­rak­ter, huy ve dav­ra­nış özel­lik­le­ri na­za­ra alı­na­rak ya­pı­lan eği­tim ile ile­ti­şim ge­li­şir. Ta­raf­lar bir­bir­le­ri­ni da­ha iyi an­la­ya­bi­lir­ler. Bir­lik­te­lik sü­re­si uza­dık­ça, kö­pek ve sa­hi­bi bir­bi­ri­ni an­la­mak da öz­deş­le­şir.
Kan­gal ve in­san, bir­bir­le­ri­ni an­la­mak is­ti­yor­lar ise an­la­şa­bi­lir­ler. Kan­gal­lar in­san­la­rı, in­san­lar kan­gal­la­rı, ses to­nu ve dav­ra­nış­la­rı ile an­la­ma­ya ça­lı­şır. Sa­hi­bi­nin ses­le ver­di­ği ko­mu­tu, dav­ra­nış ile des­tek­le­me­si kan­ga­lın da­ha ko­lay an­la­ma­sı­nı sağ­la­ya­cak­tır. Ay­nı şe­yi kan­gal da ya­par. Ba­kışı, ku­lak ve kuyruk ha­re­ket­le­ri de an­la­tı­mın önem­li öğe­le­ri­dir.
Kö­pek­le­rin ge­nel vü­cut sin­yal­le­ri, kan­gal­lar için de ge­çer­li­dir: nor­mal din­le­me bek­le­yi­şi du­ru­mun­da; sa­hi­bi­nin bek­len­ti­si­ni ve­ya ko­mu­tu­nu an­la­ma­ya ça­lı­şan kan­gal, ra­hat du­rum­da ha­re­ket­siz, di­li dı­şa­rı­da, göz­le­ri sa­hi­bi­ne di­ki­li­dir. Kan­ga­lın ar­ka ayak­la­rı dik, ön ayak­la­rı ile­ri­de ola­rak, üze­ri­ne eğil­miş­se; sa­hi­bi ile oy­na­mak is­ti­yor­dur. Kan­ga­lın, sa­hi­bi­nin önün­de, ön ve ar­ka ayak­la­rı üze­ri­ne çö­mel­me­si ve sa­kin bir şe­kil­de diş­le­ri­ni giz­le­ye­rek  göz­le­ri­ni ka­pa­ma­sı sa­na bo­yun eği­yo­rum ve ita­at ede­ce­ğim an­la­mı­nı ta­şır.
Kan­gal­la­rın sert­lik sin­yal­le­ri­ne ge­lin­ce:
Diş­le­ri­ni gös­te­re­rek yük­sek ton­da hır­la­ma­sı, ku­lak­la­rı­nı ge­ri­ye doğ­ru ya­tı­ra­rak sırt tüy­le­ri­nin dik­leş­me­si, ar­ka ayak­la­rın ge­ril­me­si Kan­ga­lın sal­dı­rı­ya baş­la­ya­ca­ğı­nın be­lir­ti­si­dir. Kuy­ru­ğu­nun hal­ka­sı­nı da­ral­ta­rak di­kil­me­si, ku­lak­la­rı­nın ya­na açıl­ma­sı, ba­şı­nı yük­sel­te­rek is­ten­me­ye­ne göz­le­ri­nin di­kil­me­si uya­rı­dır, dik­kat sal­dı­ra­bi­li­rim an­la­mı­nı ta­şır.
Kan­ga­lın, sa­hi­bi­nin önün­de kar­nı açık du­rum­da ya­ta­rak ön ayak­la­rı­nı dir­sek­ten bük­me­si, ar­ka ayak­la­rı­nı yu­ka­rı doğ­ru ger­me­si, ku­lak­la­rı­nı ya­tı­ra­rak, boy­nu­nu açıp ba­şı­nı ya­na çe­vi­re­rek sa­hi­bin­den gö­zü­nü ka­çır­ma­sı ve­ya ka­pa­ma­sı, “Sen be­nim sa­hi­bim­sin, sa­na ina­nır ve gü­ve­ni­rim, sen de ba­na gü­ven” de­mek­tir. Bu du­rum­da; kar­nı­nın, boy­nun ve çe­ne al­tı­nın sa­hi­bin­ce ok­şan­ma­sı, Kan­ga­lın bek­le­di­ği ce­vap­tır. Bu tep­ki­yi alın­ca çok mut­lu olur. Aya­ğa kal­ka­rak hop­lar, zıp­lar, sa­hi­bi­ne sü­rü­nür, eli­ni ya­lar, sev­gi, bağ­lı­lık ve se­vin­ci­ni ifa­de eder. Kan­ga­lın yüz ya­la­ma­sı se­lam­laş­mak, ha­tır sor­mak, iyi­yim de­mek ve say­gı gös­ter­mek­tir.
Kan­gal­lar­da kuy­ruk sin­ya­li, di­ğer kö­pek cins­le­rin­den bi­raz fark­lı ve da­ha kap­sam­la­dır. Kuy­ru­ğun iki ya­na sık ve sey­rek pe­ri­yot­lar­la sal­lan­ma­sı yu­ka­rı­ya ve ge­ri­ye doğ­ru di­kil­me­si, aşa­ğı­ya in­di­ril­me­si, ar­ka ayak­la­rı­nın ara­sı­na sok­ma­sı, tüm kö­pek ırk­la­rın­da gö­rü­len dav­ra­nış­lar­dır. Kuy­ruk kıv­rı­mı­nın da­ral­tıl­ma­sı ve­ya ge­niş­le­til­me­si, tam ve­ya ya­rım açıl­ma­sı, kuy­ruk kıv­rı­mı ucu­nun içe­ri ve dı­şa­rı ha­re­ket­le­ri kan­ga­lın an­la­tım ala­nı­nı ge­niş­le­tir. En­di­şe ha­lin­de kuy­ruk kıv­rı­mı açı­lır, kor­ku ha­lin­de, ar­ka ba­cak­la­rın ara­sı­na gi­rer, kuy­ru­ğu ağır sal­la­mak ka­rar­sız­lık, hız­lı sal­la­mak se­vinç, kuy­ruk kıv­rı­mı­nın gev­şe­til­me­si sal­dı­rı ha­zır­lı­ğı, sı­kı­lıp yu­ka­rı di­kil­me­si sal­dı­rı­nın baş­la­ya­ca­ğı­nın işa­re­ti olan dav­ra­nış­lar­dır.
Kuy­ru­ğun ke­sil­me­si, tüm kö­pek ırk­la­rı için mah­sur­lu­dur. Kan­gal­lar için ise ci­na­yet­tir. Kan­ga­lın kuy­ru­ğu, onun ile­ti­şim va­sı­ta­sı­dır, ko­şar­ken den­ge­si­ni ko­ru­yan, yü­zer­ken dü­men gö­re­vi ya­pan kuy­ruk, kan­ga­lın sü­sü ve gu­ru­ru­dur. Kuy­ru­ğu­nu kay­be­den Kan­ga­lın ile­ti­şi­mi sa­kat­la­nır. Ken­di­ne gü­ve­ni aza­lır, bu olay sa­hi­bi önün­de ger­çek­leş­miş ise sa­hi­bi­ne kü­ser. En önem­li ola­rak da ki­şi­li­ği aşı­nır, hat­ta ki­şi­li­ği­ni yi­ti­re­bi­lir.
Kan­ga­lın ba­kı­şı, göz ve ku­lak ha­re­ket­le­ri ile hav­la­ma, hır­la­ma, ulu­ma, in­le­me ve di­ğer ses­li sin­yal­ler, kan­ga­lın ile­ti­şim kur­ma­sın­da ve an­la­tı­mın­da vü­cut sin­yal­le­ri ile ya­ni dav­ra­nış­lar ile ay­nı önem­de­dir. Kan­gal, ge­rek in­san­la­rı al­gı­lar­ken ge­rek­se ken­di­ni ifa­de et­mek is­ter­ken ses­li sin­yal­ler ve­rir­ler. Se­sin to­nu ve tı­nı­sı ay­rı ay­rı şey­le­ri an­la­tır. Be­nim için, çev­rem­de söy­le­nen bir söz, bu ko­nu­nun öze­ti­dir. Ba­na dost­la­rım, kan­gal­ca­dan Türk­çe­ye ter­cü­man­dır der­ler. Bu söy­lem­de, önem­li mer­te­be­de ger­çek pa­yı da var­dır. Ya­şa­mı­mı pay­laş­tı­ğım ve­fa­lı dost­la­rı­mın, çı­kar­dık­la­rı ses­ler­den ve dav­ra­nış­la­rın­dan; on­la­rın acık­tık­la­rı­nı, su­suz­luk­la­rı­nı, du­rum­dan mem­nun ve­ya şi­ka­yet­çi ol­duk­la­rı­nı, sağ­lık­lı ve ra­hat­sız ol­duk­la­rı­nı, kuş­ku­la­rı­nı ge­nel­lik­le an­la­ya­bi­li­rim. Ay­rı­ca; ses­li an­la­tı­mı; ba­kış, dil, ne­fes­len­me pe­ri­yo­du, kuy­ruk ve ku­lak ha­re­ke­ti ve dav­ra­nış­la­rı ile des­tek­ler­ler. Bu da an­laş­ma­yı ko­lay­laş­tı­rır. Kangal­la­rın an­la­tı­mı ile il­gi­li di­ğer bil­gi­ler, da­ha ön­ce­ki bö­lüm­ler­de iş­len­di­ğin­den, tek­ra­rı­na ge­rek gör­mü­yo­rum.
Kö­pek­ler­de ba­kış, onun in­san ile ile­ti­şi­min­de, an­la­tı­mın bir öğe­si­dir. Bü­tün kö­pek­ler an­lam­lı ve se­vim­li ba­kar­lar. An­cak, bir baş­ka­dır bi­zim kan­ga­lın ba­kı­şı; Yav­ru iken me­rak­lı ba­kan kan­ga­lın gö­zü, ye­tiş­kin iken kuş­ku­lu,ya­şı iler­le­di­ğin­de hü­zün­lü gö­rü­nüm­de­dir. “Boz­kı­rın göz­le­ri” sö­zü on­lar için söy­len­miş en an­lam­lı ta­nım­dır.
İn­san­lar, kö­pek­le­rin­den ken­di­le­ri­ni an­la­ma­sı­nı ve emir­le­ri­ne uy­ma­sı­nı bek­ler­ler. Bil­me­li­yiz ki kö­pe­ğin bi­zi da­ha iyi al­gı­la­ma­sı­nın ala­nı, bi­zim onu da­ha iyi ta­nı­ma­mız ve an­la­ma­mız ile ge­niş­ler. Eği­ti­me alın­ma­sı ön­gö­rü­len kö­pe­ğin, Ir­kı­nın ge­nel ve onun özel huy, dav­ra­nış, al­gı­la­ma ve an­la­tım özel­lik­le­ri­nin bi­lin­me­si, eği­ti­mi­nin dü­ze­yi­ni yük­sel­te­cek­tir



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

Kangallarda İnsanlara Karşi Davraniş

bağzı,yabancı kişilere tepkilidir.Sorumlu olduğu bölgeye –insan dahil– hiçbir canlıyı sokmamaya çalışır.Sahibi yanındayken yabancı kişilere karşı fazla tepki göstermez.Davranış bozuklukları ve istisnalar hariç hemen saldırıya geçmez.Yabancı şahsı birkaç kez havlayarak bekler ve sahibinin komutunu bekler.

Kangal köpeğinin merhamet duygusu gelişmiştir.Normal şartlarda sahibi ve bakıcısına karşı saldırgan değildir.Savunmasız kişilere –özellikle kadın ve çocuklara karşı– uysal ve yumuşak davranır.kangalın iyi huylu olması büyük ölçüde büyüme dönemindeki yetiştirme şekliyle ilgilidir.İnsanlara ve çevreye alışması çok küçük yaşlarda başlar.

Henüz gözü açılmamış eniklerin her gün itina ile sevilip okşanması,ileriki yaşlarda insanlarla daha iyi ilişki kurmalarına yardımcı olur.Yavru büyürken her aşamada ona sevgi ve şefkat ile yaklaşılmalı,nelerden hoşlanıp hoşlanılmadığı belirlenmelidir.Hatta ev ve bahçe ortamlarında yaşayan Kangal yavrularına belirli zamanlarda radyo ve televizyon dinletilmesi,onların sosyalleşmelerine yardımcı olur.Ancak tüm bu sosyalleştirme çalışmalarının bir disiplin içerisinde yapılmasına dikkat edilmelidir.

Bazı kimseler,bekçilik etmesi için yetiştirilen köpeklerin ıssız ve karanlık bir yerde dış ortamdan izole edilmiş şekilde yetiştirilmelerini tavsiye ederler.Bu tavsiyeye göre yetiştirilen köpeğin daha saldırgan olup daha iyi koruma yapacağını savunurlar.Halbuki bu şartlarda yetişen bir köpek yeterince güneş ışığı almadığı için sağlıksız olur.Ayrıca insanlarla sağlıklı iletişim kurmadığı için korkak ve ürkek tavırlar sergileyebilir yada aşırı ve hedefsiz saldırganlık gösterebilir.

Bekçilik için yetiştirilen Kangalın görevi,bulunduğu bölgeye yabancı kişilerin yaklaşması durumunda,onları havlayarak uyarmak ve yaklaşmamalarını sağlamaktır.Bekçilik görevi yapan köpekler için saldırma ve yaralama başvuracakları en son davranış şekli olmalıdır.İri ve güçlü bir köpek olan Kangalların yanlış yetiştirilme sonucu saldırganlaşması ve kontrolden çıkarak amaçsızca etrafa zarar vermesi,hem köpek hem de sahibi için tehlikeli sonuçlar doğurur.

Kangal,öldürmek için tasarlanmış bir hayvan değildir.Örneğin pitbull ırkı köpekler gibi öldürmek amacıyla saldırmaz.Bölgesine giden yabancı bir insana saldırmaya kalktığında bu kişi hareketsiz durur veya bulunduğu yere oturursa,Kangal bu davranışı teslimiyet olarak algılar ve sahibi gelene kadar yabancıyı hareketsiz tutmak için etrafında dolaşır.Bu davranış biçimi Kangalların insanlara öldürmek amacıyla saldırmadığına örnektir.Kangal,sahibini ve ailesini koruma görevini yerine getirirken iyi ve kötü niyetli insanları ayırt etme yeteneğine sahiptir.Eğer gelen kişinin kötü niyetli olduğuna inanırsa harekete geçer.Amacı öncellikle düşmanı eyleminden caydırmak ve uzaklaştırmak aksi takdirde teslim almaktır.Mecbur aldığında düşmana ciddi zararlar vermekten çekinmez ve bunu yapacak güce sahiptir.

Facebook'ta Paylaş



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

Kuduz

Akut seyirli, ölümün kaçınılmaz olduğu, insanlara bulaşabilen, viral bir hastalıktır. Hastalık huzursuzluk, sudan korkma, şuur kaybı ve felçlerle karakterizedir. Genellikle bulaşma kuduz mikrobu taşıyan hayvanların ısırmasıyla olur. Hayvandan hayvana veya hayvandan insana bulaşma ısırmayla olduğu gibi, ayrıca derin, kirli yaralara bulaşık salyanın teması ile de meydana gelmektedir.

Kuduz hastalığı üç formda görülür. Stadium protromorum (sukunet), Stadium irritations (hareket), Stadium Paralytycum (felç formu). Kuduz hastalığının tedavisi yoktur. Kuduz hastalığına karşı tek çare koruyucu aşılamadır. Üç ayını dolduran yavru köpeklere kuduz aşısı yapılmalıdır. Köpek yaşamı boyunca yılda bir defa aşılanmalıdır.
 
yukarı

Echinoccosis

Hastalığın etkeni bir parazittir. Bu parazit köpeklere hastalıklı koyunların iç organlarını yemek suretiyle bulaşır. Bu parazitin yumurtalarının insana bulaşması köpeklerle temas sonucu mümkündür. Bunun için Veteriner Hekimin tavsiye edeceği paraziter ilaçlar kullanılmalıdır.

Gençlik Hastalığı (Canine Distemper) : Gençlik hastalığı köpeklerde `-80 ölüm ile seyreden, daha çok 3-12 aylık köpeklerde görülen, yüksek ateş, iştahsızlık, kusma, ishal ve burun göz akıntıları gibi belirtiler gösteren viral bir hastalıktır. Ağız sütü alan yavrular 9-12 haftaya kadar doğal bağışıktırlar. Ağız sütü almayan yavrularda bu süre 1-4 haftadır. Köpek iyileşse bile kalıcı bozukluklara sebep olabilir. Köpeğinizin hastalığa yakalanmasını istemiyorsanız mutlaka aşısını yaptırmanız gerekir. 7-9 haftalık köpekler aşılama için en uygun dönemdedir.

Bulaşici Karaciger Hastaligi ( Infectious Canine Hepatitis Cav 1) : Hastalığın etkeni virusdur ve bulaşma hasta köpeklerin idrarı ile olur. Hastalığın en şiddetli formları yavru köpeklerde görülmektedir. Aşılı annelerden doğan yavru köpekleri colostrum 5-7 haftaya kadar koruyabilir. Bu hastalık karaciğerde şiddetli yangıya sebep olur. Hastalığın ilerleyen dönemlerinde gözlerde corneal bulanıklık şekillenir. Bu hastalık mavi göz olarak ta adlandırılır. Bu hastalığa karşı en etkin çözüm aşılamadır.

Kanlı İshal (Canine Parvavirus) : Parvoviruslar köpeklerde kanlı ishale sebep olurlar.İlk olarak 1978 yılında ortaya çıkan ve yüzbinlerce köpeğin ölümüne sebep olan bu hastalık, köpeklerin afeti olarak da tanımlanır. Hastalık her yaştaki köpekte gastro intestinal belirtilere, yavru köpeklerde kalp kasının iltihabına sebep olur. Parvoviral hastalığın ilk belirtisi şiddetli kusmadır. Kusmuk gri-beyaz renkte ve suludur. Kusmayı sulu, kötü kokulu, sarıdan kahverengiye kadar değişen renkte ishal izler. İshal halinde çıkarılan dışkıda, taze veya pıhtılaşmış halde kan bulunur. Ateş 41 ‘C ye kadar yükselir. Kusma ve ishal nedeniyle oluşan sıvı kayıpları sonucu, çoğu yavru köpekler ilk 24 saat içerisinde ölür. Kalbin etkilendiği durumlarda ise çoğu zaman yavru köpekler ölü bulunur. Bu hastalıkta ölüm oranı % 50’nin üzerindedir.

Adenevirus Tip 2 Enfeksiyonu : Bu virus daha çok solunum sisteminde hastalık yapmaktadır. Köpek öksürüğü hastalığı da denir. Özellikle kalabalık ortamlarda bulunan köpeklerde yaygındır. Hastalığın aşısı vardır.

Köpek Nezlesi (Canine Parainfluenza) : Bu viral enfeksiyon solunum sisteminde orta dereceli bir yangıya sebep olur.

Corona virus İshali (canine coronovirus) : Bu hastalık genellikle subklınik seyreder. Ateş, kusma ve ishal gibi belirtiler gösterir. Hastalık tek başına şiddetli enfeksiyonlara sebep olmamakla birlikte, özellikle parvaviral enfeksiyonla birleştiği zaman hem klinik belirtilerin şiddeti, hem de ölüm oranında artış görülür.
yukarı

Baktireyel Hastalıklar

Bordetelloz : Bu hastalığın ekeni bir bakteridir.Adenovirus tip 2 ve parainfluenza ile birleşerek köpek öksürüğü diye adlandırılan hastalığı meydana getirirler.Bu hastalık köpeklerde şiddetli öksürüğe sebep olur.Hastalığa karşı koruyucu aşı vardır.

Leptospiroz : Klinik tablosu oldukça değişken olan bu bakteriyel enfeksiyonda ateş ile başlayan hastalık böbrek yetmezliği ile sonuçlanır.başlıca belirtileri; halsizlik, uyuşukluk, depresyon, iştahsızlık, ishal, kusma, ağız ve göz mukozalarının yangısı, anormal sinirsel belirtiler ve ölüme sebep olan kan pıhtılaşma bozukluklarıdır. Bulaşma hastalıklı köpek ve ratların idrarıyla olur. Bu hastalık insanlara da bulaşabilir.

Hastalığın bulaşması ağız,göz zarları yoluyla olmaktadır. Hastalığın koruyucu aşısı vardır. 9-12 haftalık yaşlardaki köpekler aşılanmalıdır. 21 gün sonra ikinci aşılama yapılmalıdır. Yaşam boyunca her yıl bu hastalığa karşı aşılama yapılmalıdır.

AŞISI BULUNMAYAN ÖNEMLİ KÖPEK HASTALIKLARI

Herpesvirus : Bu viral enfeksiyon özellikle yavru köpekler için ölümcül bir hastalıktır. Süt emme dönemindeki yavru köpeklerde hafif dereceli solunum yolu enfeksiyonuna neden olur. Kalıcı enfeksiyonlar olgun dişilerde meydana gelir.
 
yukarı

Brucellosis

Bu bakteriyel hastalığın ne aşısı nede tedavisi vardır. Hasta köpekler devamlı taşıyıcı durumundadır. Spontan yavru atmalar brucellozisin ilk gösterge- sidir. Bulaşma oral ve mukoz membranlar yoluyla olmaktadır. Erkek köpekler enfeksiyonu çiftleşme yoluyla enfekte dişi köpeklerden alırlar. Bu nedenle dişi köpekler üreme öncesinde brucellozis yönünden kontrol edilmelidir.yukarı

Aşılamada Dikkat Edilmesi Gerekenler

Aşılanacak hayvan en az 7 haftalık olmalıdır. 7 Haftadan önce yapılan aşılar bağışıklık sistemini baskı altına alacağından ciddi yan etkiler ortaya çıkarabilir. Aşılama öncesinde yavrularda paraziter mücadele mutlaka yapılmış olmalıdır. İleri gebe hayvanlarda aşılamadan kaçınılmalıdır. İki aşı arsındaki süre en az 21 gün olmalıdır. Aşısı yapılacak köpeklerin ateşi, nabız ve solunum sayıları normal değerler arasında olmalıdır. Aşılama öncesinde ve aşılama esnasında köpekte strese sebep olacak faktörler ortadan kaldırılmalıdır. Aşıyla beraber kesinlikle ilaç kullanılmamalıdır. Yani yeni hastalık atlatmış, iyileşme aşamasındaki köpeklerde aşılama yapılmamalıdır. Kullanılacak aşıların saklama şartlarına (+2-+8’C) uyulmalı, son kullanma tarihi geçmiş aşılar kullanılma- malıdır. Her köpek için ayrı, steril bir enjektör kullanılmalı, işi biten enjektör yakılarak imha edilmelidir. Aşılanacak köpeklerin beslenme durumlarının iyi olması gerekir. Yetersiz bir diyetin aşı yetmezliğinde büyük etkisi vardır.

Aşı İlk Aşılama Zamanı Tekrarı Uygulama Yolu
Parvovirus 7 Haftalık 21 gün sonra Deri altı veya kas içi
Distemper 7 Haftalık 21 gün sonra Deri altı veya kas içi
Hepatitis 7 Haftalık 21 gün sonra Deri altı veya kas içi
Parainfluenza 7 Haftalık 21 gün sonra Deri altı veya kas içi
Leptospirosis 7 Haftalık 21 gün sonra Deri altı veya kas içi
Bordeellosis 7 Haftalık 21 gün sonra Deri altı veya kas içi
Kuduz 12-16 Haftalık Yılda bir kez Deri altı veya kas içi
Corana virus 7 Haftalık 21 gün sonra 6 ayda bir Deri altı veya kas içi
 
yukarı

Paraziter Mücadele

Yavru köpekler aşılama öncesinde iç (kılkurtları, kancalıkurtlar, tenyalar) ve diş ( bit, pire, kene, uyuz) parazitlerden arındırılmış olmadır. Bu amaçla sütten kesme döneminde bir Veteriner hekim kontrolünde iç ve diş parazitlere karşı ilaçlamalar yapılmalıdır. Bu uygulamalar tenyalar için en az bir hafta ara ile iki kez, kılkurtları için 15-21 günlük aralıklarla en az üç kez tekrarlanmalıdır. Kontroller üçer aylık aralıklarla sürmelidir.

Damızlık köpeklerin çiftleşme döneminden önce parazitlerden arındırılmış olmalıdır. Zira yavrular parazitleri ve hastalıkları gebelik sırasında ve sonrasında süt yoluyla alabilirler. Çiftleşme dönemi (sonbahar ve ilkbahar ayları) geldiğinde damızlık köpeklerin aşı ve parazitlerle ilgili sorunları olmamalıdır. Büyük köpekler için ilk paraziter uygulamalar yavru köpekler de olduğu gibi tekrar üçer aylık aralıklarla yapılır.

Köpekte görülen dış parazitler pire,bit, kene, uyuzdur.Pire herkesin tanıdığı bir parazittir. Bunlar sıçrayan, sürekli yer değiştiren ve köpeğin kanını emmekle kalmayıp hastalık bulaşmasına sebep olan parazitlerdir. Köpek piresi Pulex serraticeps adını taşır ve insanda köpekteki kadar barınamaz. Her pire 500 kadar yumurta bırakabilir ve aylarca beslenmeden yaşayabilir. Pireye karşı veteriner hekimin tavsiye ettiği ilaçlar kullanılabilir. Veya köpeğin boynuna takılabilen, pireye karşı geçici bir süre koruma sağlayan tasmalar kullanılabilir. Pireyle mücadele komple olmalıdır. Sadece köpek üzerinde pire mücadelesi yapmak yeterli değildir. Pireye ve larvalarına karşı toz veya sıvı ilaçlar, köpeğin bulunduğu her yere uygulanmalıdır.

Bit pireye nazaran daha az görülür. Daha çok, çok pis, bakımsız yerlerde barındırılan köpeklerde rastlanır. Pire mücadelesinde olduğu gibi mücadele edilmelidir.

Kene, Kangal köpeklerinde koyunlarla birlikte yaşadıkları için yaygın olarak görünür. Kene gözle görülebilir küçük bir karpuz çekirdeği şeklindedir. Köpeğin kanını emer. Kene sabit durduğu için köpeğin üzerinden temizlenmesi kolaydır. Bunun için üzerine benzin veya yoğun tuzlu su damlatılan kene, cımbız yardımıyla temizlenebilir. Kenenin parçalanmamasına dikkat edilmelidir. Keneye karşı ilaçlarla banyo yaptırılarak da mücadele yapılabilir. Banyo hem köpeğin üzerindeki keneleri yok ettiği gibi, geçici bir süre içinde keneleri köpeğe yaklaştırmaz.

Son zamanlarda iç ve dış parazitlere karşı etkili, değişik kullanım kolaylığında ilaçlar piyasada mevcuttur. Veteriner hekimin köpeğiniz için uygun göreceği ilaçları kullanmanızda fayda vardır.

Köpeklerdeki dış parazitlerin en kötüsü uyuzdur. Deri, kabarcıklar halinde kırmızı döküntülerle kaplanır. Kaşıntıyla karakterize, deri üzerinde kepeklenme, kabuklanma, kıl dökülmesi ve sonrada deride kıvrımların meydana geldiği ve kaşınma neticesinde deride sıyrıklar meydana gelir. Uyuza karşı antiparaziter ilaçlar kullanılmalıdır.
 
yukarı

Zehirlenme Tehlikesi

Bir köpeğin hayatında çeşitli tehlikeler vardır. Bunlardan biri zehirlenmedir. Zehirlenme ; sindirim, dolaşım ve sinir sistemlerinde büyük tahribata yol açar. Fare zehrinin yanı sıra, aşırı dozda ilaçlar, bozuk yiyecekler ve temizlikte kullanılan maddelerde zehirlemeye neden olabilir.Bu listeye kasıtlı olarak verilen zehirleri de ekleyebiliriz. Köpek toksik bir madde aldıktan sonra kusma eğilimi gösterir. Kendiliğinden kusmazsa köpek sahibi 2-3 çay kaşığı tuzu hayvanın dilinin gerisine yerleştirerek yada bir bardak suya 3-4 çorba kaşığı kömür tozu katıp, zorla hayvanın boğazından akıtarak kusmasını sağlamalıdır. Bu uygulamadan hemen sonra bir Veteriner hekime gidilmelidir.

İlk Yardım : Her şeyden önce acil durumlarda lazım olacak çeşitli malzemelerin bulunduğu bir ilk yardım çantasının veya ecza dolabının evde bulundurulması gereklidir. Bu kutuda 5cc ‘lik steril plastik enjektör, alkol, dezenfektan, antibiyotikli yara tozu, absorbant ve tampon, pamuk, sargı bezi, bir makas, cımbız, köpeğin kulak içleri temizlemek için pamuklu çubuk, turnike uygulamaya yarayacak sıkı sargı ve bir de termometre bulundurulmalıdır.

Yüzeyde yada derin yaralanmalarda, hafif yırtılmalarda daima yaranın etrafındaki tüyler kesilmeli, yara akar suyla yıkanmalı, dezenfekte edilmeli ve sarılmalıdır.Yara büyük ise bir Veteriner hekim tarafından dikilmelidir.Ağır kan kaybı durumlarında yaranın üzerine turnike uygulanarak, kanı durdurmak gerekir. Yaralı köpek başına gelen olay sebebiyle korkmuş, ürkmüş ve ısırma eğiliminde olabilir. Bu durumlarda köpeğin sahibi, hayvanın ağzına ağızlık takmalı veya uygun bir bezle ağzını bağlamalıdır. Yaralı köpek mümkün mertebe az hareket ettirilmeli ve bir şey yedirilip içirilmemelidir. Vakit kaybetmeden yaralı köpeği Veteriner hekime götürmelisiniz.
 
yukarı

Köpek Yaşı İle İnsan Yaşı Mukayesesi

İnsan yaşına göre köpeğin kaç yaşında olduğunu bulmak için; köpeğin yaşını 7 ile çarpmak doğru bir sonuç vermez. Her şeyden önce bir yaşına gelmiş dişi yavru köpek, yavrulayacak kadar olgunlaşmıştır. Oysa yedi yaşında bir çocuk çok küçüktür. Aşağıdaki tablo insan yaşı ile köpek yaşı arasındaki ilişkiyi daha uygun göstermektedir. Köpeğin insana göre yaşını bulmak için, tabloda verilen katsayı köpeğin yaşıyla çarpılır. Böylesine değerli bir hayat arkadaşı için bu yaşama süreci çok kısadır. Köpek üç ile beş yaşına geldiğinde tam olarak olgunlaşmıştır. Bu dönemde fiziksel enerjisi ve düzeyi zirvededir. 7 ve 8 yaşına doğru hafif çökme belirtileri gösterir. Bu yaşa gelmiş köpek rahat ve huzur arar. Daha çok uyur. Sıcak bir yer arar. Artık gençlik çağlarında olduğu kadar dirençli ve atik değildir. Yaşlanma sürecindeki köpekte sağırlık kaçınılmaz olur. Katarakt olabilir, dişleri dökülebilir. Bu durumda zorlukla çiğner. Erkekler prostat büyümesi nedeni ile işeme zorluğu çekerler. Karakter özellikleri değişebilir, daha inatçı olabilirler. Yaşlı köpeğin sağlığı gençliğinde gördüğü bakıma ve hayat tarzına önemli ölçüde bağlıdır. Gençliğinde egzersiz yapmış, temiz havadan ve güneş ışığından yararlanmış, temizliğine özen gösterilmiş, iyi beslenmiş, düzenli Veteriner hekim kontrolünden geçmiş bir köpek, yaşlılığında daha sağlıklı olur.

Tablo 5 : Köpeğin Yaşı ile İnsanın Yaşının Mukayese Tablosu

Köpek Katsayı İnsan
2 aylık 7.0 14 aylık
6 aylık 10.0 5 yaş
8 aylık 12.5 9 yaş
12 aylık 14.0 14 yaş
18 aylık 13.3 20 yaş
2 yaş 12.0 24 yaş
3 yaş 10.0 30 yaş
4 yaş 9.0 36 yaş
5 yaş 8.0 40 yaş
6 yaş 7.0 42 yaş
7 yaş 7.0 49 yaş
8 yaş 7.0 56 yaş
9 yaş 7.0 63 yaş
10 yaş 6.5 65 yaş
11 yaş 6.5 71 yaş
12 yaş 6.3 75 yaş
13 yaş 6.2 80 yaş
14 yaş 6.0 87 yaş
15 yaş 5.8 87 yaş
16 yaş 5.6 89 yaş

BAKTERİYEL ENFEKSİYONLAR

Campylobacteriosis (Campylobakter Enfeksiyonu)

Hastalığa neden olan camphylobacter jejuni dir. Köpeklerde gastroenteritise neden olur.

Hastalık dışkıyla bulaşır. Organizma dışında yaşama şansı yoktur. Ancak dışkıların içinde 2-4 hafta kadar yaşayabilir.

Hastalık insanlara bulaşabilirse de bu daha çok, fazla hijyenik olmayan ortamlar da geçerlidir.

Hastalık dışkıyla bulaşır ve kuluçla süresi 1-7 gündür. Hastanın sindirim sistemine yerleşir. Jejunum, ileum ve kolon da lezyonlara neden olur. Bölgesel lenf bezleri büyürler ve kanamaya başlarlar. Bağırsaklar kalınlaşır ve tıkanmalar görülebilir.

Hastaların bir çoğunda herhangi bir semptom görülmez ve rutin dışkı kontrolleri sırasında ortaya çıkar,

Genç hastalarda bakteri sayısı artmışsa semptomlar daha ağır seyreder,
Ateş görülebilir,
1-2 hafta boyunca ishal görülür (zaman zaman kanla karışık olabilir),
Kusma görülebilir.

Camphylobacter günlük dezenfektanlarla (çamaşır suyu ) kolayca ortadan kaldırılabilir.

Hastaların dışkıları ortalıktan temizlenmeli ve hijyene dikkat edilmelidir.

Hasta köpeklerle uğraşanların ellerini iyi yıkamaları ve çevre temizliğine dikkat etmeleri gerekir.

Hastalık tehlikeli değildir. Ancak ishal semptomlarla ortaya çıktığında temizlik ve bakım açısından can sıkıcı olabilir. Genç hastaların tedavisi sırasında bakımlarının dikkatli yapılması ve komplikasyonlardan kaçınılması gerekir.

( Enfeksiyonu)

Hastalık etkeni Brucella canisdir. Hastalık bulaşıcıdır ve köpeklerde doğum bozukluklarına neden olur.

Hastalık süt, vajinal salgılar ve çiftleşme döneminde enfekte olarak düşük sonucu dışarı atılmış dokularla olur. Bakteri organizma dışındayken fazla dayanıklı değildir.

Bakteri mukozalardan vücuda girer ve lenf bezleri, uterus, dalak, prostat ve kemik de çoğalır.

enfeksiyonu;

Erkek köpeklerde kısırlığa,
Dişi köpeklerde kısırlık ve düşüklere,
Yavru köpeklerde ölümlere neden olur.

Dişi köpeklerde,

Düşük genelde hamileliğin 45. gününden sonra şekillenir,
Doğurganlık azalır,
Gebe kalmada başarısızlık,
Bir batındaki yavru sayısı azlığı,
Doğum sonrası yavrularda ölüm oranı bir hayli yüksektir,

Erkek köpeklerde,

Enfeksiyonun ilk 3 ayında testislerde büyüme ve testis iltihabı,
Kronik hastalıkta testislerde veya çift taraflı erime olabilir,
Sperm sayısı aşırı derecede düşük olabilir.

Herhangi bir koruyucu aşısı yoktur. Yapılacak şey çiftleştirmelerde titiz davranmak ve hasta olduğu bilinen hayvanlardan uzak tutmaktır.

enfeksiyonuna yakalanan hasta köpeklerin kısırlaştırılması hastalığın yayılmasını önlemek açısından önemlidir.

B.canis tedavilere karşı oldukça dirençlidir ve bu yüzden tedavi oldukca zorlayıcıdır. Nadirende olsa bazen hastalar 2-4 yıl içinde kendiliğinden iyileşebilirler. Ancak bu süre içinde hastalar bakteriyi çevreye yaymaya devam ederler

Lyme Disease (Lyme Hastalığı)

Hastalık etkeni Borrrelia burgdorferidir. İnsanlarda ve köpeklerde eklem, deri lezyonları ve diğer organ bozukluklarına neden olur.

Hastalık genelde hastalığı taşıyan kene ısırığından bulaşır. Köpekler hastalığa insanlar ve kedilerden daha kolay yakalanırlar.

Ayrıca dışarda yaşayan köpekler evde yaşayan köpeklere göre daha fazla risk altındadırlar.

Hastalık taşıyan kenenin ısırması; hiç bir hastalık semptomu ortaya çıkartmayacağı ilk semptomlar bir kaç ay sonrada ortaya çıkabilir. Ayrıca enfekte olan köpeklerin çok az bir bölümü klinik semptom gösterirler.

Hastalık genelde köpeklerde hemen semptom göstermez. Bununla birlikte ilerlemiş vakalarda aşağıdaki semptomlar görülebilir.

Ateş (40-41 C’)
İştahsızlık
Patolojik uyku hali
Haraket etmekte isteksizlik
Topallık genelde bir eklemde bazen de bir kaç eklemde görülür. Eklemler şiş ve ağrılı olabilir.

Köpekleri kenelerin bol olabileceği ortamlardan uzak tutmak gerekir. Bu hastalığa karşı kullanılabilecek aşı artık ülkemizde bulunmaktadır. Her yıl düzenli olarak kullanılması en iyi korunma yöntemi olacaktır.

Hastalığın en çok görüldüğü zamanlar mayıs ve kasım aylarıdır. Bu nedenle bu aylarda kene mücadelesi çok önemlidir.

Bu hastalıkla mücadele edebilmek için kenelerle olan savaşı bilinçli ve inatçı bir şekilde sürdürmek gerekir. Köpekleri sık sık pire ve kene taramasından geçirip doğru zamanlarda ilaçlama yapılmalıdır.

Salmonellosis (Salmonella Enfeksiyonu)

Hastalığın etkeni olarak bir çok Salmonella türü vardır. Fakat köpeklerde en çok görülen tür Salmonella typhimurium’dır. Köpeklerde görülen gastroenteritisin başlıca sebeplerindendir.

Hastalığın başlıca bulaşma kaynakları; kirlenmiş sular, sığır veya kümes hayvanlarında yapılmış yemeklerin iyi pişirilmemesi, bakterinin bulaştığı kullanılan eşyalar, depolama veya işleme sırasında kemirgenler, böcekler ve kuşlar tarafından enfekte edilen hazır mamalar, hayvan barınakları ve hayvanların toplu olarak bulundukları yerlerdir.

Bakteri vücuda girdikten sonra ince bağırsak, kolon ve çevre lenf yumrularında yerleşir. Ayrıca karaciğer ve dalak da enfekte olabilir. Bakteri 3 – 6 hafta boyunca zaman zaman vücuttan dışarı atılabilir.

Hastanın yaşı, genel sağlık durumu, beslenme durumu ve çevre şartları bakterinin hastalık yapıcı etkisini belirler.

Bazı hastalar semptom göstermeden taşıyıcı olabilir,
Gastroenteritis ,
Kilo kaybı,
İshal (sulu veya mukuslu olabilir ve bazen taze kan bulunabilir.),
Kusma,
Karın ağrısı,
Patolojik uyku hali,
Merkezi sinir sistemi septomları (aşırı heyacan, koordinasyonsuzluk, körlük ve havale)
Rahim içi hastalık yavruların ölü doğumuna sebeb olabilir.

Salmonella organizmaları günlük dezenfektanlarla kolayca elimine edilebilir.

Hastaların dışkıları temizlenmeli ve hijyene dikkat edilmelidir.

Hasta hayvanlarla uğraşanların ellerini iyi yıkamaları ve çevre temizliğine dikkat etmeleri gerekmektedir.

Hastalık teşhis edildikten sonra tedavi çok zor değildir. Yinede hastalığı hafife almamak ve gerekli destek tedavinin düzenli olmasını sağlamak gereklidir.

Ayrıca tedavi olanların dahi bir süre daha bakteriyi dışkılarıyla attıklarını akılda tutmak faydalı olur.

Hastalık insanlara bulaşabilse de basit hijyenik önlemlerle bu risk minumuma indirilebilinir.

Tetanus (Tetanoz)

Hastalık etkeni Clostridium tetani bakterisidir. Hastalık sıcakkanlı canlılarda local veya genel kas spazmlarına ve bunların sonucunda da ölümlere yol açar.

Enfeksiyon deriyi delen hemen hemen her tür yaralanmalarda, bazende steril ortamlarda yapılmayan cerrahi yaralarda aneorebik şartlarda yaraya yerleşir.

Tetanoz , bakteri exotoksininin köpeğin merkezi sinir sistemine yaptığı etkinin sonucudur.

C.tetani 3 toksin üretir.

Tetanospasmin; tetanoz hastalığının klinik semptomlarını yaratır.

Hemolysin; lokal dokuda nekroza ve c.tetaninin yayılmasına uygun ortam hazırlar.

Spazmatik olmayan toksin; bu toksin hakkında tam bir bilgi olmamakla birlikte periferal felç oluşmasına neden olduğu düşünülmektedir.

İlk semptomlar organizma vücuda girdikten 5-21 gün sonra görülür.

Kas spazmları genellikle temporal kaslarda başlar ve köpek tetanoz kasılmasına girene kadar devam eder.

Temporal kaslardaki kasılmalar üçüncü göz kapağının düşmesine, üst göz kapaklarının yükselmesine, dudakların gerilmesine ve kulakların büzülmesine neden olur.

Spazmlar ilerleyerek nefes alma, yutkunma zorluğu ve ağız açma zorluklarına neden olur.

Yutma güçlüğü, kas felci ve uzun süre haraketsizlik sonucu beslenme yetersizliği, su ve elektrolit dengesinde bozulma ve pneumoni ikincil hastalıklar ortaya çıkabilir.

Oluşan derin yaralanma ve berelenmeler hemen temizlenmeli ve yaranın üzeri mümkünse kapatılmadan hemen doktorla irtibata geçilmelidir.

Hastalık genelde iyi bir bakım ve destek tedavi ile 4 hafta içinde iyileşir. Ancak kaslardaki sertlik bir süre daha kalıcıdır.

Hasta bir kere iyileştikten sonra kalıcı hiç bir nörolojik semptom kalmaz.

Leptospirosis (Leptospira Enfeksiyonu)

Köpeklerde görülen leptospirosis vakalarının büyük çoğunluğu l.canicola, l.icterohaemorrhaigae, l.ponoma tarafından yapılmaktadır.

Bakteri idrar yoluyla atılır ve vücuda mukozalardan veya yara bere olan deriden girer. Hastalık insanlara da bulaşabilir.

Hastalık yazın daha sık olarak görülür.

Vücuda giren bakteri iç organlara gider ve 4-10 gün süren çoğalma dönemine girer. Bu dönemin sonunda;

Böbrekler etkilenebilir ve bunun sonucunda böbrek yetmezliği oluşabilir,

Karaciğer etkilenirse sarılık, akut hepatit veya kronik aktif hepatit şekillenebilir,

Pıhtılaşma bozuklukları ortaya çıkabilir.

Hiperakut enfeksiyon durumunda;

Bu evrede hasta kısa sürede ölebilir,
Kusma ve su kaybı,
Patolojik uyku hali,
Semptomların devamında kanama ve şok eğilimleri görülebilir,

Akut enfeksiyon durumunda;

Ateş, kilo kaybı, su kaybı, kusma, aşırı susuzluk hali,
Deri altında küçük kanamalar,
Yürüme isteğinin kaybolması,
İdrar yokluğu veya az idrar

Leptospira türüne bağlı olarak böbrek yetmezliği (geri dönüşümsüz olabilir. )

Kronik aktif hepatit oluşabilir.

Hastalık bazen klinik belirti göstermeden de şekillenebilir.

En iyi önlem aşılamadır. Günlük dezenfektanlarla bakteri kolayca elimine edilebilir. Yetersiz aşılanmış olan köpekler semptomsuz taşıyıcılar olarak insan ve hayvanlara hastalığı bulaştırabilirler.

Hastalık oluştuysa destekleyici tedavi önemlidir. Hastalık insanlara da bulaşması açısından önem taşımaktadır. Bu nedenle genel hijyen kurallarına her zamankinden daha fazla dikkat etmek gerekir. Leptospiro enfeksiyonuna maruz kalan köpek diğer köpeklerden ayrı tutulmalıdır.

Hastalıkdan kurtulmanın en emin yolu aşılamadır ve düzenli olarak her yıl tekrarları yapılmalıdır.

Nocardiosis (Nokardiyazis Enfeksiyonu)

Necordiosis köpeklerde akıntılı deri yaralarına, göğüs boşluğunda sıvı toplanmasına ve yaygın enfeksiyonlara sebeb olabilen bir hastalıktır. Bakteri toprakta oluşur ve Aktinomycetales grubundandır.

Hastalık etkeni vücuda yaralı deriden,ağız yoluyla veya solunum yoluyla girer.

Bakteri vücuda yerleştikten sonra lenf bezleri, thorax, deri veya merkezi sinir sistemine yerleşir.

Derideki belirtileri; Deri üzerinde iyileşmeyen bir yara vardır ve genel olarak bu yara ülserleşmiş bir yara haline dönüşür.

Eğer hastalık göğüs boşluğuna yerleşmiş ise; Hastada solunum sıkıntısı ve kilo kaybı oluşur.

Hastalığın yaygınlaştığı durumlarda ise; Ateş, ve göz akıntıları, kaşeksi (aşırı zayıflık) ve nörolojik semptomlar görülebilir.

Hastalığı önlemek için mümkün olduğu kadar yaralanma ve berelenmelerin önüne geçmeye çalışılmalıdır.

Eğer yara bere oluşmussa hemen temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir.

Yaraların gerekli dezenfeksiyonu yapılmadan üzerleri kapatılmamalıdır.

Eğer hastalık yaygınlaşmışsa ve pyothorax (göğüs boşluğunda sıvı toplanması) oluşmussa hastanın iyilişme olasılığı genellikle iyi değildir.

VİRAL ENFEKSİYONLAR

Aujesky (Yalancı Kuduz)

Yalancı kuduz virüsü herpes virüs gurubundandır.

Genelde domuzların hastalığıdır. Kedi ve köpeklere domuzların yaygın olarak bulunduğu bölgelerde bulaşma olabilir.

Virüs vücuda girdikten sonra sinir uçları yoluyla merkezi sinir sistemine ulaşır. Buradan beyne giderek buradaki sinir dokusunda iltihaplanmalara sebeb olur.

Davranışlardaki ani değişim,
Nefes zorluğu,
Aşırı salya salgısı,
İshal,
Kusma,
Genelde başta, ayaklarda, boyun ve omuzlarda şiddetli kasılmalar görülür,
Eritem ve ülseratif deri yaralarına yol açan kaşıntı,
Kısmi felç, genel felç ve ses kısılmalarına neden olan cranial sinir zararları,
Nöbetler ve sonrasında gelen ölüm.

Çiğ domuz ürünlerinin köpeklere verilmemesi gerekir.

Hastalığa karşı aşılama genellikle domuzların yaygın olarak bulunduğu bölgelerde yapılmaktadır.

Hastalığa yakalandıktan sonra fazla yapılacak bir şey yoktur ve ölüm beklenen sondur.

Rabies (Kuduz)

Hastalık etkeni Rhabdovirüsdür. Davranış değişikliği, ilerleyen zamanda felç oluşan ve bütün sıcakkanlı hayvanlarda ölümle sonuçlanan viral bir hastalıktır. Virüs dış ortamda çok kısa bir sürede ölür. Güneş ışığı, dejenfektanlar ve ısıya karşı cok dayanıksızdır.

Kuduzda bulaşma hasta köpeğin ısırması veya tırmalaması ile olur. Sağlam deriye bulaşan salya kuduza sebeb olmaz. Ancak deri üzerinde yara ve berelere salya bulaşırsa mümkündür.

Kuduzda kuluçka süresi ısırılan bölgeye (beyine yakınlıkla doğru orantılıdır), bulaşan virüsün miktarına, virüsün hastalık yapma kabiliyetine bağlıdır.

Virüs vücuda girdikten sonra dolaşım sistemine geçer ve periferal sinirler yoluyla merkezi sinir sistemine ulaşır. Burada çoğaldıktan sonra beyine ulaşır ve oradanda tükrük bezlerine geçer.

Asıl hastalığı bulaştırma özelliğide bu evreden sonra başlar. Hastalığın virüs alındıktan sonra 3 hafta ile en fazla 6 ay arasında ortaya çıktığı düşünülmektedir.

1.Dönem

Genelde 2-3 gün bazende sadece bir kaç saat sürebilir.
Huzursuzluk, hayali nesnelere havlama, en küçük tahrikte bağırmaya başlama
Göz bebeklerinde genişleme
Göz kapakları ve göz reflexinde yavaşlama
Vücut ısısında hafif bir artış

2.Dönem

Genelde 1-7 gün sürer
Ses ve ışık uyarılarına karşı giderek artan bir tepki vardır.
Işıktan korkma, huzursuzluk
Sıra dışı cisimleri yeme
Saldırganlık (Canlı veya cansız nesneler olabilir.)
Kendi kendini yaralama olabilir
Kaslarda koordinasyon bozukluğu
Nöbetler

3.Dönem

Genelde klinik işaretlerden 2-10 gün sonra başlar ve 2-4 gün sürer
Sesin tonunda değişim
Yutma güçlüğü
Üçüncü göz kapağının aşırı büyümesi
Çene aşağı sarkar ve köpek çenesini kapatamaz
Salya akışı oldukça artar
Kafa ve boyunda felçler oluşur ve hemen sonrasında ölüm şekillenir.

Hastalıktan tamamen kurtulabilmek için sahipli ve sahipsiz tüm hayvanların aşılanması gerekir. Kuduz şüphesi ile bakılan hayvanlar karantinaya alınarak gözlemlenmelidir. Kuduz şüpheli bir hayvan tarafından saldırıya uğrayan insanın hemen yapması gereken şeyler şunlardır.

Isırılan bölge hemen dezenfektanlar veya sabunla temizlenmelidir.

Eğer saldırıya uğrayan kedi veya köpeğiniz ise hekiminize giderek kontrol ettirin ve gerekirse tekrar aşılatın.

Saldırıya uğrayan sizseniz ve saldıran hayvanı hiç tanımıyorsanız ve karantina için bulma şansınız yoksa doktorunuzla konuşarak aşıya başlayın

Eğer mümkünse saldıran hayvanı bularak yetkililere haber veriniz.

Saldıran hayvan karantinaya alınarak 10 gün kontrol edilecek ve eğer kuduz değilse size haber verilecektir. Bu durumda aşı olmayı kesebilirsiniz. Ancak hayvan bulunamıyorsa veya karantina sonucunda kuduz tespit edilmişşe aşılamaya devam etmelisiniz.

Hastalığın ortadan tamamen kaldırılabilmesi için tüm sokak hayvanlarının kısırlaştırılması (kontrolsüz üremeyi önlemek açısından) ve aşılanması gerekmektedir

Canine Parvo Virus (Kanlı İshal)

Hastalığa neden olan canin parvo virüs tip 2 dir. Köpeklerin mide ve bağırsak mukozalarında    ciddi iltihaplanmalara neden olur.

Canin parvo virüs tip 1 ise 3 haftalıktan küçük yavrularda hastalığa neden olur.

Virüs salya ve dışkı ile bulaşmış eşyalar ve dikkatsiz insanlar ile çevreye dağılır. Virüs doğada oldukça dayanıklıdır. Bu yüzden bulaşmalar oldukça yaygındır.

Hastalık ülkemizde oldukça yaygın olmakla birlikte son bir kaç yıldır kanlı ishale yakalanan köpek sayısında ciddi bir azalma olmuştur. Bunda düzenli aşılamanın büyük etkisi vardır.

Kedilerde virüsü alabilirler ancak klinik belirti göstermezler.

Virüs vücuda ağız ve yoluyla girer. 4-6 gün kadar hiç bir belirti göstermeden vücutta çoğalmaya devam eder. Bunun sonunda kemik iliği, ince bağırsak epitelleri hücrelerin hızla bölündüğü dokulara dağılarak çoğalmaya devam eder.

Enfeksiyonun seyri ve şiddeti hastanın yaşına ve ırkına göre değişiklik gösterir.

Hastalık; şiddetli kusma, kanlı ve mukuslu ishale neden olarak bir kaç gün içinde ölüme neden olabilir.

Yoğun kusmalarla başlar,
Yaklaşık 24 saat sonra ishal başlar. İshal çok pis kokulu, önceleri sarı daha sonra kanlı ve su akışkandır.
Depresyon ve hızlı kilo kaybı,
Su ve kilo kaybı çok hızlı olursa 48 saat içinde ölüm olabilir.
Eğer kalp etkilenirse konjesyona bağlı kalp yetmezliği oluşarak hastanın ölümüne neden olabilir.

Hastalıklı yavruların hemen izole edilmesi gerekir. Dokundukları eşyalar çok iyi dezenfekte edilmeli ve dışkıları temizlenmelidir.
Aşılama çok düzenli olarak yapılmalı ve her yıl tekrar edilmeli.

Aşılama yapıldıktan sonra kısa bir sürede olsa virüsün ince bağırsaklarda çoğalarak dışkıyla dışarı atıldığı unutulmamalıdır.
Bu nedenle toplu halde bulunan yavruların tümünün aynı anda aşılanması gereklidir.

Septik şoka girmiş ve kanamalı ishalli hastalarda kalp yetmezliği de devreye girmişse iyileşme şanşları çok yüksek değildir.

Hastanın çok düzenli ve iyi bir şekilde sıvı ve antibiyotik tedavisine tabi tutulması gerekir.

Hastanın ırkının ve yaşınında hastalığın seyrinde çok önemli olduğu unutulmamalıdır.

Infectious Tracheobronchitis-Kennel Cough (Barınak Hastalığı)

Kennel Cough olarak adlandırılan ve özellikle köpeklerde alt solunum yollarında enfeksiyona neden olan viral bir hastalıkdır. Ülkemizde oldukca sık rastlanılır.

Hastalığın bulaşması solunum yolu ile olduğundan, köpeklerin toplu olarak barındıkları yerlerde sık görülmesine ve kolay yayılmasına neden olmaktadır. Bu nedenle hastalık barınak hastalığı olarak tanımlanır.

Cennel cough hastalığının oluşmasında bir çok virus rol oynamaktadır.

Ancak özellikle canine adenovirüs ve parainfluenza virüsünün hastalığın primer etkeni olduğu, ancak sekunder olarak bakterilerin de hastalığın oluşumunda rol aldığı kabul edilmektedir.

Hastalık aşılanmamış yavru köpeklerde üst ve alt solunum yollarınına yerleşerek enfeksiyona neden olurlar. Bu da özellikle yavrularda, ölümlere neden olabilmektedir.

En karekteristik klinik belirti olarak öksürük ve hemen arkasından çevresinde iltihabik karakterli, yapışkan bir akıntı göze çarpar. Vücud ısısı yüksek veya normal olabilir. Yetişkin hastalarda genelde bunların dışında bir belirti görülmez.

Genç köpeklerde hastalık daha hızlı seyreder ve klinik belirtiler daha şiddetlidir. Öksürük ile birlikte exudat çıkışı ve akıntısı görülür. Beden ısısı yüksektir. Halsizlik ve iştahsızlık ileri derecededir.

Hastalığın spesifik bir tedavisi yoktur. Bu nedenle hastalığın önlenmesinde en emin yol aşılamadır. Özellikle yavrularda aşılama ve rutin tekrarlar önemlidir.

Hasta köpek diğer köpeklerden ayrı olarak kontrol altına alınmalıdır.

Hastalık köpeklerin toplu olarak barındıkları yerlerde daha çok görüldüğünden bu tür yerlere bırakılacak köpeklerin en az bir hafta önceden aşılanması kesinlikle gereklidir.

İleri yaşlardaki köpekler hastalığa daha dirençlidir ve ölüm oranı yok denilecek kadar azdır. Yetişkin köpeklerde yapılacak tedaviler genellikle başarılıdır ve hiç bir araz kalmadan iyileşme sağlanabilir.

Yavru köpeklerde hastalık şiddetli ve komplikasyonlu olduğu için özellikle dikkatli olmak zorunluluğu vardır.

Yavru köpekler aşılama periyodu bitmeden eğitim veya konaklama amaçlı olarak barınaklara bırakılmamalıdır.

(Viral Karaciğer Enfeksiyonu)

Hastalığa Canin Adeno Virus 1 sebeb olur. Yüksek derecede bulaşıcıdır.

Bütün vücut salgılarıyla bulaşabilir. Hastalığa yakalanan köpeklerin idrarlarında 9 ay boyunca bulunabilir. Hastalıklı hayvanlarla temasla, onların temas ettiği eşyalarla ve dış parazitlerle de bulaşabilir.

Ağız ve burundan virüs bademciklere yerleşir. Buradan yayılarak karaciğerde, böbreklerde ve gözde hücresel bazda zararlar yaratır.

Hastalık genel olarak aşılanmamış 1 yaşından küçük köpeklerde görülür.

Hiperakut evre,

Ateş 39,5- 41,3 arasında görülür,
Karın bölgesinde ağrı görülebilir,
Koma ve nöbet ilerleyen sinirsel arazlar oluşabilir,
Mukozalarda kanamalar görülebilir,
Hastalığın ortaya çıkmasından bir kaç saat sonra hasta ölebilir.

Akut evre,

Kilo kaybı ve depresyon,
Kanlı kusma ve ishal görülebilir,
Geçici ateş olabilir,
Sarılık görülebilir,
Lymphadenopaty olabilir,

Kronik evre,

Karın boşluğunda sıvı olabilir,
Hepatik encephalopaty,
Kilo kaybı,
Siroz,
Virüs uzun süre böbreklerde semptomsuz olarak bulunur.

Dişi köpeklerin çiftleşmeden önce aşılanması yavruları koruyacaktır.
Anne koruması 5-6 hafta kadar sürer. Sonrasında hemen aşılamaya başlanmalıdır.

Düzenli aşılama çok önemlidir.

Hastalıktan kurtulan köpekler çok uzun süre bağışık kalırlar ancak bu sürenin ne kadar olduğu bilinmemektedir.

(Gençlik Hastalığı)

Köpeklerde yüksek derecede bulaşıcı hastalığa yol açan morbilivirüsdür.

Bütün vücut artıklarıyla, özellikle de dışkıyla bulaşır. Hastalığı atlatanlar bir kaç hafta daha virüsü yayarlar.

Eğer evde gençlik hastalığından ölen bir yavru varsa, dezenfeksiyon işleminden emin olmadan yeni yavru alınmamalıdır.

Hastalık genellikle 3-5 aylık yavrularda ortaya çıkar. Virüs alt solunum yolları ve bağlı lenf bezlerindeki makrofajlarda çoğalır. Çoğalan virüs hızlı bir şekilde epitel dokuya ve merkezi sinir sistemine yayılır.

Genç veya bağışıklık sistemi gelişmemiş yavrularda merkezi sinir sistemi zarar görür ve akut encephalomyelitis gelişir.

Biraz büyümüş veya bağışıklık sistemi gelişmiş yavrularda hastalık nonsüpratif encephalomyelitis olarak gelişir.

Yaşlı ve bağışıklık sistemi gelişmiş hastalarda bağışıklık sistemine bağlı kronik prograsif encephalomyelitis gelişir.

Hastalık değişik formlarda görülür.

Göz formu
Solunum formu
Deri formu
Sindirim formu
Sinirsel form

Bazen hastalık belirgin bir semptom göstermez ve hastalığı ilk aşamada tespit etmek güçleşir. Hastalık genellikle

40-42 C ateş ,
Kilo kaybı,
Depresyon ve hafif akıntılı conjunktivit belirtilerle başlar.

Bu dönemde genellikle sadece göz formu ve nadirende sindirim formu görülür.

Hastalığın sistemik enfeksiyon halinde olduğu durumlarda,

Ateş genelde vardır fakat farkedilmeyebilir.
ve göz akıntıları başlangıçta temiz gibidir fakat gün geçtikçe bu akıntılar iltihaplanır.
Önce kuru bir öksürük vardır fakat zaman geçtikçe şiddetlenir ve kraşelenir.
Depresyon
Kilo kaybı
Su kaybı
İshal ve kusma
Bağırsak düğümlenmesi görülebilir.

Bu dönemde genellikle göz, akciğer ve sindirim formu birlikte görülür.

Hastalığın sinirsel belirtilerle görülen formunda,

Genellikle sistemik hastalığın geçmesinden 2-3 hafta sonra başlar. Hastalığın belirtileri,

Yürüme, dönme ve hareketlerde zorluk
Nöbetler
Uyarılara karşı aşırı duyarlılık
Davranış değişiklikleri
Kısmi veya genel felç
Ağız, göz kapakları, dudaklarda ve ayaklarda ritmik titremeler
Burunda ve ayak tabanlarında epitel kalınlaşmaları ( hyperkeratosis ) görülür.

Bu dönemde sinirsel ve deri formu beraber görülür.

Aşılama en önemli önlemdir.

Dişi köpeklerin çiftleştirilmeden önce aşılanmaları maternal antikor seviyesini yükseltir. Dolayısıyla doğum sonrası yavrunun korunması daha kolay olur.

Hamile hayvanlarda zayıflatılmış gençlik hastalığı aşısı yapılmaz.

Bazen hastalığa yakalanan yavrularda hastalığın ilk 5 günü içinde aşılama yapılırsa hastalığın tedavisine yardımcı olmak açısından faydalı olabilir.

Maternal antikor seviyesi düşmedikçe aşılama faydasızdır. Bu yüzden en az 3 hafta ara ile 2 hatta 3 aşılama yapılmalıdır.

Gençlik hastalığına karşı yapılan aşılama yüksek ateşli (40 C) ve bağışıklık sistemi zayıf yavrularda uygulanmamalıdır.

Hastalık yüksek oranda öldürücü bir hastalıktır. Genelde hastanın bu hastalıktan özellikle sinirsel form ortaya çıktıktan sonra kurtulması zordur. Kurtulanlarda da kalıcı sakatlıklar olabilir.

Hasta mümkün olduğu kadar destek tedavi ile desteklenmeli ve zaman kazanmaya çalışılmalıdır. Çünkü zaman geçtikce hastanın hayatta kalma şansı nispi olarak yükselir.

Ancak bu durum sinirsel form için pek geçerli değildir. Fakat yinede nörolojik bozuklukların ilerlediği ve hastanın yaşam kalitesinin çok düştüğü durumların dışında ötanazi (uyutma) önerilmez

Bu hastalığı yaşamamak için yapılması gereken en önemli şey, bilinmeyen yerlerden yavrular alınmamalı ve aşılamaya dikkat edilmelidir.

Alınacak yavruları seçerken anne ve babası aşılı köpeklerin yavrusu olmasına özen gösterilmelidir.

Canine Coranavirus Infection (Corona Virüs Enfeksiyonu)

Hastalığın sebebi RNA virüsüdür. Köpeklerin mide ve bağırsak mukozalarında ciddi iltihaplanmalara sebeb olur.

Virüs dış ortama çok dayanıklıdır. Bu yüzden kış aylarında bulaşıcı özelliğini sürdürebilir.

Bir çok dezenfektan ile elimine edilebilir.

Çok bulaşıcıdır ve dışkıyla çevreye yayılır. Yeni doğan yavrular hastalığa karşı büyümüş olan yavrulara göre daha dirençsizdir. Stres ve var olan başka hastalıklar hastalığa yakalanma riskini artırır.

Virüs vücuda girdikten sonra ince bağırsak mukozasında gelişimini tamamlar ve epitel hücre stoplazmasında hızla çoğalmaya başlar.

Camphylobacter ve salmonella bakteriler var olan enfeksiyonun şiddetini artırır.

Hastalık bazen belirsiz bazende şiddetli gastroenteritis olarak ortaya çıkar.

Hastalığı gastroenteritisin diğer nedenlerinden ayırmak güçtür. Bu yüzden dikkatli olunmalıdır.
Deprosyon
Kilo kaybı
Ciddi uyku hali
Pis kokulu sarı turuncu arası ishal, kusmayla beraber başlar ve zaman zaman kanlı olabilir.

Önlem olarak 3-4 hafta aralıklarla 2 aşılama yapılmalı ve her yıl düzenli olarak tekrarlanmalıdır.

Gastroenteritis çok şiddetli ise ve hasta aşırı zayıflamışşa ölüm olabilir. Ancak iyi bir bakımla ve dikkatli bir tedavi ile hastalık 10-12 gün içinde düzelir.

Canine Herpesvirus Infection (Herpes Virüs Enfeksiyonu)

Hastalığın sebebi canin herpesvirus-1 virüsüdür. Özellikle 3 haftalıktan küçük yavrularda ciddi hastalıklara ve ölüme yol açar.

Hastalık bütün dünyada yaygın olarak bulunur. Plasenta yoluyla bulaşabildiği doğum sonrasıda yavrulara bulaşabilir. Hastalık yetişkin köpeklerden klinik olarak izole edilebilir.

Ağız ve yoluyla alınan virüs boğazda veya bademciklerde çoğalır. Plasenta yoluyla bulaşırsa ölü doğumlara veya zayıf yavrulara neden olabilir. Herhangi bir nedenle yüksek ateş yaşayan yavrularda çok daha hızlı yayılır.

Yetişkin köpeklerde genital kanallarda hastalık oluşabilir ve bu çiftleşme ile yayılabilir.

Doğumdan sonra 3 haftalık olana kadar yavrularda şu semptomlar görülür.

Parlak sarı dışkı (Bazen ishalimsi),
Sürekli ağlama ve karın bölgesinde hassasiyet,
Zayıflık ve meme emmek istememe,
İltihaplı yada kanamalı akıntıları
Kasık bölgesindeki deri altında sıvı toplanması,
Bilinç kaybı olabilir,
Mukozalarda nokta tarzı (peteşial) kanamalar olabilir,
İyileşen yavrularda ataxiler ve körlük olabilir.

4- 6 haftalık yavrular solunumla ilgili hafif semptomlar gösterirler ve genellikle iyileşirler.

Yetişkin köpeklerde hastalığın belirtileri,

Hafif şeffaf akıntısı,
Genital enfeksiyonlar
Bir kaç gün süren geçici konjonktivit görülür.

Hamile köpeklerde gebeliğin son 20 gününde düşükler veya ölü doğumlar görülebilir.

Mevcut bir aşısı yoktur. Yeni doğan yavruların beslenmesini yakından takip etmek ve hastalık belirtilerinin görüldüğü yavruları diğer yavrulardan ayırmak gerekir.

Eğer doğum sonrası yeterli bakım ve beslenme yapılamazsa yavrularda ölümlere neden olabilen bir hastalıktır.

Çiftleştirme öncesi anne ve babayı hekime kontrol ettirmek hastalığı önlemek açısından önemlidir.

PARAZİTER ENFEKSİYONLAR

Coccidiosis (Koksidiyoz Enfeksiyonu)

Hastalık etkeni köpeklerde, özellikle de yavrularda hastalık yapan bir protozoa dır.

Hastalık dışkıyla bulaşır.

Hastalık sindirim sistemine girdikten sonra büyük miktarlarda çoğalır ve daha sonra dışkıyla dışarı atılır. Dışarı atılan dışkıdaki etken tekrar ağız yoluyla alınarak hastalığa neden olur. Siklüs bu şekilde devam eder.

En fazla görülen semptom orta veya ileri derecede ishaldir. İshalde kan genelde vardır. Çoğu zamanda kanlı ve mukuslu bir görüntüdedir. Eğer etkenin miktarı çok fazla ise semptomlar oldukca şiddetlidir.

Bu semptomlar;

Kusma,
Kilo kaybı,
Dehidrasyon,
Yavru çok küçükse depresyon ve bilinç kaybı,
Karın bölgesinde hassasiyet,

Hastalık oldukça yaygındır ve genelde dışkıyla bulaşır. Bu yüzden çevre temizliğine önem vermelidir.

Ayrıca köpeklerin popo kısmındaki tüylerin iyi temizlenmesine dikkat edilmelidir. Özellikle ishalli olanlar daha titiz kontrol edilmelidir.

Hastalık daha çok 4-16 hafta arasında görüldüğü için, yavruların sık sık doktor kontrolundan geçirilmeleri gerekir.

Evdeki mama ve su kapları iyice temizlenmeli, her zaman taze ve temiz su kullanılmalıdır.

Hastalık, semptomlar zamanında farkedilip tedaviye geçildiğinde tedavisi kolaydır. Ancak, çok yavru köpeklerde etken sayısı fazla ve hastalık şiddetli seyrediyorsa ise ölüm olabilir.

Bu hastalık sırasında dikkat edilmesi gereken bir başka faktörde, bünyenin zayıflaması nedeni ile diğer viral veya bakteriyel enfeksiyonların devreye girebilmesi ihtimalidir.

Isosporoidosis (İsospora Enfeksiyonu)

Hastalığın etkeni bir tür protozoa olan ısospora’dır. Köpeklerde enfeksiyona neden olan Isospora türleri;

Isospora canis
Isospora ohioensis
Isospora burowsi
Isospora neorivolta’dır.

Köpeklerde sıklıkla enfeksiyona neden olan ve tespit edilen etken ise isospora canistir. Hastalık özellikle gelişme dönemindeki yavrularda sık görülmekle birlikte her yaşta görülebilmektir.

Hastalığın bulaşması genellikle direkt yolla olur. Ookis



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş


KANGAL ÇOBAN KÖPEKLERİNİN BESLENMESİ

Gebe ve Laktasyondaki Köpeklerin Beslenmesi : Köpeklerde fötüs, uterus, plesanta ve memelerdeki en büyük gelişme toplam 9 hafta süren gebeliğin son üç haftasında meydana gelir. Gebeliğin ilk dört haftasında normal beslenmeye devam edilmeli, 5. Ve 60. Haftadan itibaren yiyecek yiyecek miktarı her hafta % 10 düzeyinde arttırılarak doğum esnasında % 50'ye kadar arttırılmalıdır. Fazla sayıda yavru taşıyan gebe Kangal köpeklerinde gebeliğin son 7-10 gününde iştahsızlık görülebilir. Bu durumda azar azar ve lezzetli yiyecekler vermek faydalı olabilir.Gebeliğ in son üç haftalık döneminde uterusun büyümesiyle karın hacmi daraldığı için gebe köpekler günde üç kere beslenmelidir. Gebelik süresince enerji gereksinimi ortalama % 20 artar. Gebelik ve doğum sırasında taze karaciğer, haftada iki-üç defa 15-30 g miktarında verilerek;oldukç a etkili bir takviye yapılabilir. Keza protein düzeyinin %2-4 oranında arttırılması yavrularında daha güçlü olmalarını sağlar. Anne köpek, doğumu izleyen birkaç gün yemek defekasyon ve işeme gereksinimleri dışında yavruların yanında olmayı ister. Laktasyon dönemi ortalama 6 haftadır. Kolostrum ( ağız sütü ) bir-üç gün salgılanır ve bunu giderek çoğalan normal süt izler. Süt salgısı 5.-6. Haftaya kadara artar, sonra azalır. Laktasyon döneminde normal bir süt verimi için ana optimum düzeyde beslenmelidir. Gıda alımı doğumdan sonra artarak, doğumdan 3-4 hafta sonra maksimuma ulaşır.

Ergin Köpeklerin Beslenmesi : Ergin Kangal köpekleri günde bir defa hep aynı saatlerde beslenmelidir. Orta boy bir köpek için yaklaşık 2 kg'lık bir diyet düzenlenir. Böyle bir diyetin yaklaşık 1/3 'ü et, 1/3 ü tahıl ve sebze karışımı 1/3'ü de su şeklindedir. Diyetin miktarı hayvanın canlı ağırlığına, kondisyonuna ve yaptığı işe göre ayarlanmalıdır. Örneğin köpek zayıf ise yada fazla çalışıyorsa ilave olarak bir miktar süt, 1 yumurta, bir miktar sebze veya tahıl verilmelidir. Ergin köpeklerde halk arasında yal denilen arpa ununun sıcak su ile hamur haline getirilmesiyle elde edilen mamülden günde 2 kg kadar verilir. Buna ilaveten günde 25 gr. Et, haftada 3 kere haşlanmış ve fazla sert olmayan kemik verilir.



KÖPEK YETİŞTİRİCİLİĞİNDE KULLANILAN MALZEMELER

Barınaklar : Kangal köpeğinin yetiştirilme amacına ve şekline göre barınağın yapısı ve yeri farklı olmalıdır. Barınaklar tek ve toplu yetiştiriciliğ e göre farklıdır. Tek köpek için kulübe şeklinde barınak yapılmalıdır. Bu kulübeler ahşap, betonarme veya plastik olabilir.

Kulübelerin çatı kısmı meyilli olup, öne doğru çıkıntılı bir bölme olmalıdır. Çatı sac, atermit veya ondülin ile kapatılmalıdır. Ayarlanabilir bir kapının olması gerekir. Bu kulübeler içi düz, boyalı, çivi çıkıntısı ve kıymık çıkıntısının olmaması gerekir. Ayrıca hayvanın cüssesine göre rahat yatacak ve giriş çıkışta zorlanmayacak şekilde olması gereklidir. Bir köpek kulübesi 1 m uzunluğunda ve 90 cm yüksekliğinde yapılabilir. Köpek kulübenin içinde ayağa kalkabilmeli ve kendi çevresinde rahatça dönebilmelidir. Kulübenin içi ve dışı kötü hava koşullarının çürütücü etkisini ve parazit yuvalarının oluşmasını önlemek için boyanmalıdır.

Kulübe periyodik temizlikler için, söküp takılacak şekilde yapılırsa daha iyi olur. Ayrıca köpeğin yattığı zemin topraktan biraz yüksek olmalı, kulübenin içindeki yatak, paçavralarla yada odun talaşıyla doldurulmuş sağlam bir şilteden ibaret olmalı ve her hafta havalandırılmalı dır.

Toplu olarak barındırılacak köpekler için, hayvan mevcuduna göre değişiklikler yapılabilir. Bu barınakların genelde, hayvanın soğuk havalarda girebileceği bir bölümünün olması gerekir. Ayrıca doğum bölmeleri ve çiftleşme bölmelerinin olması gerekir. Bu bölmeler aynı çatı altında ve birbirine bitişik olarak ortada 2 m'lik bir koridor olmalıdır. Koridorun sağ ve solunda 3-5.5 m 'lik kulübeler ve kulübe yüksekliği 2.5 m olmalıdır. Kulübelerin aydınlık olması gerekir. Kulübelerin önündeki dış gezinti yerlerinin 2.5 x 5 m lik genişlik ve uzunlukta olup, etrafı köpeğin atlamasını önlemek amacıyla 180-200 cm yükseklikte olması gerekmektedir.

Barınakların mümkün olduğunca sık sık yıkanması, yataklıkların 10-15 günde bir değiştirilmesi gerekir. Barınaklarda, akıntı, tahta aksamlarında çatlaklık, metal kısımlarda aşınma gibi kusurlar önlenmelidir. Toplanan dışkılar derin kuyulara gömülmeli yada kanalizasyon sistemiyle köpek barınaklarının uzağındaki fosseptik çukurunda toplanmalıdır. Barınaklar günlük olarak temizlenmelidir.

Yemek kabı : Krom-çelikten yapılmış, kalın cidarlı ve 3 lt kapasiteli olmalıdır. Bu sayede köpek yiyeceğini dışına dökmeden yiyebilir. Bu kap her yemekten sonra sabunlu su ile iyice yıkanıp, bol su ile durulanmalıdır.

Su kabı : Bu malzeme paslanmaz çelik veya galvanizli sacdan yapılmalıdır. Ancak; beton veya mermer olanlar da vardır. Su kabı en az 15 lt olmalıdır. Her an temiz tutulmalı ve taze suyla dolu bulundurulmalı dır. Kış mevsiminde ılık su verilmelidir.

Deri tasma : 75 cm uzunlukta, 3-4 cm eninde, 5 mm kalınlığında yumuşak köseleden yapılmış olmalıdır. Köpeğin boyun çapına göre ayarlanabilmelidir. Tasma boyuna iki parmak genişliğinde takılmalıdır. Yani ne kolayca çıkmalı nede boynunu sıkmalıdır. Bu tasma, köpeği yedekte gezdirmek, bir yere bağlamak veya saldırganlık eğitiminde sevk kayışı ile birlikte kullanılmalıdır.

Kangal ve köylerinde çengel ismini verdikleri, köpeğin başka bir köpek ile veya kurt ile boğuştuğunda daha az zarar görmesini sağlayacak, demirden yapılmış, dışa doğru sivri çıkıntılı tasmalarda kullanılmaktadı r.

Sevk kayışı : Köpeği sevk için kullanılan bir gereçtir. Deriden ve ipten dokunmuş olanları da vardır. Bir ucunda tasmaya iliştirilmek amacıyla yerleştirilen bir mandal ve diğer tarafta elin bileğine geçecek bir şekilde halka bulunur. Normal uzunluğu 150 cm, eni 2 cm, kalınlığı en az 6-8 mm olmalıdır.

Bağlama zinciri : Köpeği kulübede veya arazide herhangi bir yere bağlamak amacıyla kullanılır. Bağlama zinciri mutlaka deri tasma ile kullanılmalıdır. En az 2 m uzunluğunda olmalıdır. Bu zincirin ucunda, deri tasmaya bağlanacak bir mandal ve orta kısmında birkaç adet fırdöndü bulunmalıdır.

Ağızlık : köpeğin etrafındaki canlılara zarar vermesini önlemek için kullanılan özel bir gereçtir. Köpeğin toplum içinde gezdirilmesi, araba içinde nakledilmesi, gerekli sağlık muayenesi ile aşı ve enjeksiyon uygulamalarında kullanılır. Ağızlığın yapıldığı kayış yumuşak deriden veya plastikten olmalıdır.

Tarak : Paslanmaz çelikten yapılmış ve dişler arasında bir mm açıklık bulunan gereçlerdir.

Fırça : Sert plastikten veya hafif metalden yapılmış, çeşitli sertlik dereceleri olan gereçlerdir.

Mandal : Deri veya bez sevk kayışları ile bağlama zincirlerini birbirine bağlamaya yarar. Mümkün olduğu kadar kuvvetli mandallar tercih edilmelidir.


KIZGINLIK BELİRTİLERİ VE ÇİFTLEŞME

Bir buçuk yaşındaki bir erkek köpek ilk çiftleşme için ideal yaşa gelmiş sayılır. Bu yaşta erkek Kangal köpeğinin yapısı tam olarak gelişmiştir. Dişiler için uterusun gerekli büyüklüğe ulaşacağı 2. Veya 3. Kızışma dönemine kadar beklenmesi tavsiye edilir. Dişiler yaklaşık 180 günde bir kızışma dönemine girerler. Cinsel dürtü daima erkek köpekte görülürse dişinin kızışma döneminde bıraktığı kokulu bir salgı sayesinde harekete geçer. Verimli bir çiftleşme sağlamak için en uygun zaman 2. Haftanın sonuna doğrudur. Bu sırada dişi köpek kendisine yaklaşan erkek köpeklerden seçtiğine uygun karşılık verir. Çünkü: Bu sırada ovulasyon tamamlanmış olur. Çiftleşmeden emin olmak için çiftleşmeyi takip eden 24 ile 48 saat sonra tekrarlamak gerekir. Üreyebilme yaş ilerledikçe azalır. Önce dişide, sonra erkekte kaybolur. Çiftleşmeyi köpek yavrularının baharda doğmalarını sağlayacak şekilde düzenlemek daha iyi olur. Bu durumda gelişme ve sağlıklı büyüme için uygun hava koşullarından yararlanmak mümkün olur. Güneşli günler, gerekli yürüyüşler ve erken eğitim için daha uygun olur. Kızgın hayvan huzursuz olup alışık olmadığı hareketler yapar. Vulva şişer ve birkaç gün içerisinde bol ve kanlı, özel kokulu vajina akıntısı başlar. Bu koku erkekleri yüzlerce metre uzaktan etkileyebilecek niteliktedir. Çiftleşmede kullanılacak erkek köpeğin diğer köpekler tarafından yaralanmaması ve istenen köpekten iyi döl alınması için dişi ile beraber üç gün kapalı bir yere alınması gerekir. Bu süre sonunda gebe kalan dişi artık erkeği kabul etmez ve uysallaşır

KÖPEKLERE GÜNLÜK BAKIM

Özellikle dışarıdaki kulübelerde barındırılan, bekçilik gibi görev yapan köpeklerin, sağlığını korumak için Tımar denilen temizliğin her gün bir defa uygulanması gerekir.

Tımar için çeşitli fırçalar yapılmıştır. İçlerinde madeni telli olanlar vardır. Köpeğin tüyleri uzun ve sert ise madeni fırçalar kullanılır. Fırça önce tüy yatımı tersine, sonra tüy yatımı yönüne olmalıdır. Üzeri tüm yüzeyi tarayacak şekilde uygulanmalıdır. Fırçalama esnasında kırılan ve dökülen kıllar, parmak uçları deride bir tarak gibi kullanılarak temizlenmelidir.

Tüyleri yumuşak ve çok dökülen köpeklerde, parmaklar açık bir durumda, el suya batırılarak ve ıslak bir şekilde vücut tarakla taranıyormuş gibi taranarak temizlenmelidir. Keza, bu suyun içine Veteriner Hekimin tavsiye edebileceği dezenfektan bir madde de katılabilir. Bu el masajından sonra bütün vücut bir defa fırçalanıp, özel taraklarla taranmalıdır.

Köpeği sık sık yıkayarak temizlemek sağlığı yönünden zararlıdır. Çünkü köpeklerde deride bir ter bezi yoktur. Ancak bol miktarda yağ bezleri vardır. Yağ bezleri deride yumuşaklık ve tüylere parlaklık verir. Bol yıkama deriyi kurutur, çatlatır, tüyleri donuklaştırır. Ayrıca çeşitli deri hastalıklarına zemin hazırlar.

Yıkama işleri Veteriner Hekimin uygun gördüğü hallerde, saf zeytin yağı ile yapılmış sabunlarla ve ılık suyla yapılmalıdır. Köpek çok kirlenmemişse ayda bir kez yıkanmalıdır. Yıkama köpeğin kuyruğundan başlar, başına doğru devam eder. Bu sırada kulaklar ve göze sabun kaçmamasına dikkat edilmelidir. Kulaklar yıkama esnasında pamukla tıkanmalıdır.

Köpeğin vücut bakımını incelerken, bazı organlarla sağlık arasındaki ilgiyede kısaca değinmek gerekir. Bir köpeğin sağlığı bazı organlarına bakılarak kolayca anlaşılır.

Gözler : Pembe, sarı görünüşlü ve parlaktır. Akıntı yoktur, bakışlar canlı ve dikkatli olmalıdır. Gözlerde hastalık bulunmamalıdır (katarakt gibi).

Kulak : İç ve kenarları temizdir. Akıntı yoktur, ayrıca kulakta yabancı maddeler, leke, pire bit ve kene gibi parazitler de bulunmamalıdır.

Ağız : İç kısımları sarı-pembe görünüşte, dil açık kırmızı, ağızda fena bir koku ve dişlerde diş taşı olmamalıdır.

Anüs : Anüs normal bir görünüşte ve temizdir. Pislik ve parazitler görünmez.

Ayaklar : Tırnaklar normal uzunlukta, tırnak araları temiz olup, taban normal görünümde ve kabuklanma yoktur. Tırnaklar köpeğin normal yürümesini zorlaştırmayacak ölçüde ve uygun bir makasla kısaltılmalıdır. Bu işlem yapılırken köpeğin derisini incitmemeye özen gösterilmelidir.

Vücut : Elle temasta hiçbir bölgede köpek irkilme göstermemelidir. İrkilme gösterince o bölgede anormalliğin olduğu muhakkaktır


KANGAL ÇOBAN KÖPEĞİNİN EĞİTİLMESİ

Köpek eğitimi, köpeğin insanla buluşup kaynaştığı günlerde başlamıştır. Köpek eğitiminin temel kaidesi insan- köpek ikilisinin psikolojik yönden anlaşmasıdır. Bu nedenle köpek eğiticisi, köpeğin anatomisini, fizyolojisini ve psikolojisini öğrenmeli ve eğitim uygulamalarını bu doğrultuda yapmalıdır.

Bütün köpekler ırk özelliklerinin gerektirdiği görevleri hiç eğitilmeden yaparlar. Örneğin bir çoban köpeği, eğitilmeden hayvanların korunmasını bilir. Av köpeği de aynı şekilde eğitilmeden, avın izini bulmakta ve çıkardığı seslerle onu izlemektedir. Yalnız ırk özelliği dışındaki görevleri yapabilmesi için köpeklerin özel bir eğitimden geçmesi gerekir.

Köpeklerden daha çok yararlanılmak amacıyla 1930 'lu yıllarda özel eğitim yöntemleri geliştirilmiştir. Özellikle askeri amaçla (bekçi, devriye, keşif ve benzeri gibi) hizmetlerde eğitilen köpekler Almanlar ve Ruslar tarafından birinci ve ikinci dünya savaşında kullanılmıştır. Amerika'da da 1942 yılında bu amaçla köpek eğitimi okulu açılmıştır.

Bugün bütün medeni ülkelerde askeri ve polisiye ve diğer amaçlarla köpek eğitim okulları mevcuttur.

Türklerde köpek eğitimi av köpeğinin eğitilmesiyle başlamıştır. Bunun dışında koyun sürülerini korumak amacıyla köpek eğittikleri bilinmektedir.

EĞİTİMDE ROL OYNAYAN FAKTÖRLER

Eğitimde insan ve köpek ilişkisinin rolü : İnsan ve hayvanın gerek eğitim gerekse sportif faaliyetlerdeki çalışmalardaki başarıları birbirleri ile kurdukları ruhsal ilişkiye bağlıdır. Köpek eğiticisinin herhangi bir köpeği eğitebilmesi için, çok iyi bir psikolojik yapıya sahip olması gerekir. Kendisi ile köpeğin en iyi şekilde nasıl uyum sağlayacağını anlamalı ve bu nokta üzerinde önemle durmalıdır. Köpekte de bazı özellikler bulunmalıdır. Örneğin, bir köpek bedenen ve psikolojik yönden sağlıklı olmalı ve normal bir zeka, dikkat ve cesarete sahip olmalıdır.


Eğitimde kalıtımın rolü : Her köpek ırk özelliklerini yavrularına kalıtsal olarak verir. Bir yavru köpek gelişme çağını tamamladıktan kısa bir süre sonra ana ve babadan gördüğü tüm hareketleri taklit eder.

Köpeğin özel yeteneklerinin rolü : Köpeklerin koku alma duyuları hiçbir canlı ile kıyas edemeyecek kadar gelişmiştir. Eğitimde köpeğin bu özelliğinin rolü büyüktür. Çünkü köpekler kokusunu aldığı bir canlıyı asla unutmazlar.
Her canlı kendine has bir vücut kokusu çıkarır ve bu koku parmak izi gibi her canlıda ayrı özellikler gösterir. Örneğin, hiçbir insanın kokusu diğer insanlarla en ufak bir benzerlik göstermez.

Koku alma duyusu çok gelişmiş olan köpek, herhangi bir yere saklanmış bir kişiye, ona ait bir eşyayı koklattıktan sonra geçtiği yerleri izleyerek onu ortaya çıkarır. Kangal köpeğinde koku alma duyusu çok iyi gelişmiştir. Bu sayede sürüye yaklaşan kurt veya başka bir zararlının (hırsız vs) kokusunu daha uzaktayken müdahale ederek sürüyü korur.

Eğitimde Eğitici Personelin Rolü : Köpek eğitimini yapacak kişinin en başta hayvanları sevmesi, sabırlı ve köpeklerden korkmayan, otoritesini hayvana kabul ettirebilecek birinin olması gereklidir. Eğitici köpeği sevmelidir. Köpeğin hareketlerinden, jestlerinden, bakışlarından veya ses tonundan ne istediğini anlamalı ve davranışlarını ona göre ayarlamalıdır. Köpek eğiticisi ani ve kesin kararlıdır. Bir emrin uygulanmasında nerede, ne zaman ve nasıl karar vereceğini mutlaka bilmelidir. Köpek eğiticisi korkak, çekingen ve tehlike karşısında görevi terk eden bir yapıda olmamalıdır. Aksine cesur, kararlı ve kendisi kadar köpeği de düşünen ve koruyan bir karaktere sahip olmalıdır.

Eğitici, karşısındaki canlının kendi düzeyinde bir beyin ve anlayış gücü olmadığını bilmeli ve onu eğitirken bir konuyu bir çok defa tekrarlamak zorunda kalacağını unutmamalıdır. Bu durumda asla sinirlenmemeli ve köpeğe kötü davranışlarda bulunmamalıdır. Köpek eğiticisi son derece sabırlı ve yüksek tahammül gücüne sahip olmalıdır.

KÖPEK EĞİTİMİNİN TEMEL KURALLARI

Köpeğe komut verirken bununla ondan ne istendiğini anlayabileceğ i şekilde açıklanmalıdır. Köpek ile insan arasında bir iletişim eksikliği bulunmaktadır. Konuştuğumuz dil köpek için geçersizdir. Bu nedenle, verilen komutun ne anlama geldiğini işaret ederek , göstererek, yaptırarak ona anlatmalıyız.

Komutlar; kısa, açık ve kesin olmalıdır. Daima klişeleşmiş biçim ve tonda verilmelidir. Köpekten istenen yaptırımlarla ilgili komutlar, genellikle tek heceli olmalı aynı zamanda aynı ses tonuyla söylenmelidir.

Komutlar verilirken sesli emirler uygun bir hareketle desteklenmelidir.

Komutların iyi bir şekilde öğrenilmesi için sürekli tekrarlar yapılmalıdır. Köpek bazen öğretilmek istenen yaptırımı kavramakta güçlük çeker.Bu gibi durumlarda usanmadan tekrarlamak ve istenen davranışı yapmasını beklemek gerekir. yaptırımdan vazgeçerek eğitimi bırakmak yanlış olur.

Eğitim süreleri köpeğin ilgisini sürdürmesine göre belirlenmelidir. Bu süre genellikle 10-20 dakika arasında değişmektedir.

Başarılı hareketlerinden sonra köpekler ödüllendirilmelidir.

Eğitici köpeğin her başarılı davranışından sonra onu adıyla çağırarak ,sevgiyle okşarsa ,köpek istenileni yerine getirmek için daima büyük çaba gösterir.başarı lı bir hareketten sonra köpeğin hoşlandığı etkinliklerde bulunmak,onunla oynamak,serbest bırakmak,dinlendirme kte birer ödüldür.

Köpeğin hoşlanmayacağı her türlü davranış onun için bir cezadır.İstenmeyen yanlış bir davranış karşısında sertçe söylenen hayır sözcüğü ,köpeğe o davranışın yapılmaması gerektiğini anlatır.Sebebi ne olursa olsun köpek dövülmemelidir.

Köpek eğitiminde; köpeğin sahip olduğu yetenekler göz önüne alınarak ve köpeğin özelliklerine göre saptanması gerekir. Bu özellikler:

Köpeğin bedensel özelliklerine

Duyu ve algılamalarıyla ilgili yeteneklerini (görme, işitme, koku alma)

Mizacı ile ilgili özelliklerine

Zekası ile ilgili özelliklerine göre yapılmalıdır.

KANGAL ÇOBAN KÖPEKLERİNİN EĞİTİMİ

a) 0-6 AYLIK YAVRULARIN EĞİTİMİ

İlk olarak kendimizi onun dostu olduğuna inandırmak gerekir.Köpekle her an yakın bir ilişki içinde bulunmalıyız.Kö pekler ,sevgi veya azarlama ifade eden ses ve hareketlerden etkilenen canlılardır. Köpek eğitiminde temel kural köpeği sevmek ve onunla dost olmaktır.Yavru bir aylıkken ele alınıp sevilmelidir. dört aylıktan sonra sevilen yavrular çekingen ve korkak olurlar.

Yavru Köpeklere İsim Vermek : Yavru köpek ile dostluk kurduktan sonra ilk görevimiz ona isim vermektir. Köpeğin isminin tek veya en çok iki heceli olması gerekir.ona karşı daima bu isim kullanılmalıdır. Başlangıçta kararsızlık ve tereddüt hali görülür.Yalnız bu durum kısa sürede geçer. Köpek, adını kısa süre içerisinde benimser.

Yavru Köpeklere Düzenli Bir Yeme, İçme Alışkanlığını Kazandırmak : Gelişi güzel beslenen,belirli bir yemek saati bulunmayan,gü nde birçok defa yiyecek verilen köpekler bütün yiyeceklere karşı ilgi duyarlar.Köpek sürekli bir şeyler yemek ister. Köpeğin yiyeceğini kendi yiyecek kabında,belirli yer ve zamanda belirli oranda yemesi,genel sağlık, sindirim ve boşaltım düzeninin yanı sıra,eğitimi üzerinde etkisi olumludur.

Köpeklerin Tasmaya Alıştırılması : Köpeğin tasmaya yavru iken alıştırmak gerekir.Çünkü ergin hale gelmiş ve hiç tasma takmamış köpekleri tasmaya alıştırmak oldukça zordur.Bunun için yavruyu gözleri açılır açılmaz,yumuşak deriden yapılmış hafif bir tasma takılmalıdır.Daha sonra buna çok ince ve hafif zincir takılarak yavrunun zincire de alışması sağlanır.

Yavru Köpeklerin Duyu Organlarını Geliştirmek İçin Uygulanacak Egzersizler :

Koku alma duyusunun geliştirilmesi

Gıda maddeleri ile uygulanan egzersizler

Oyuncaklarla uygulanan egzersizler

Sevdiği kişi ve eşyalarla uygulanan egzersizler

İşitme duyusunun geliştirilmesi

Sese karşı duyarlılığının kazandırılmasıdı r.İnsanın duyamadığı frekans -lardaki seslere özel düdükler vasıtasıyla çağırma gibi komutlar öğretilir.

Görme duyusunun geliştirilmesi

Köpekler özellikle hareketli ve parlak olan şeyleri büyük bir dikkatle izlerler.

Yavru Köpeklerin Kulubeye Alıştırılması : Kangal köpekleri özgürlüğüne çok düşkündür.Bu nedenle sekiz haftalıkken yavrular mutlaka kafes veya barınağa konulmalı ve alıştırılmalıdır.

b)  6-12 AYLIK KÖPEKLERİN EĞİTİMİ

Yavru Köpeklere Eğitimi İle İlgili Sözcüklerin Öğretilmesi : Yavru köpekler genellikle üç aylık oldukları zaman söylenen sözlerin % 75-88'ini anlar ve manasını değerlendirir.İ lk iş olarak köpeğe tek kelimeden oluşan emirler ve bunların anlamı öğretilmelidir. Bu nedenle gel , git , bak , yat , kalk vb. gibi sözcükler öğretilir.

GEL sözcüğünün öğretilmesi:Yavru normal istirahat durumunda iken veya uzakta herhangi bir şeyle uğraşırken sert bir ses tonu ve ismi ile GEL diye seslenilmelidir. Bu esnada iki el birbirine vurularak veya sağ el bacağa vurularak ses çıkartılır.Çünkü her sözcük veya her emir mutlaka bir hareketle yapılmalıdır.

BAK sözcüğünün öğretilmesi :BAK emri köpeğin dikkatini çekmek için verilir.Bak emri ile beraber baş ve orta parmaklarla bir şık sesi çıkartılır.

HAYIR sözcüğünün öğretilmesi:Hayı r sözcüğü köpeğin istenmeyen davranışları sonunda sert bir ses tonu ve ciddi bir tavır içinde kullanılmalı ve bu esnada işaret parmağı ileride gereken hareket yapılmalıdır.

İZLE (Takip) sözcüğünün öğretilmesi: Köpek sol tarafa alınır.Köpeğin sağ omuzu eğiticinin sağ dizi ile aynı hizaya gelecek şekilde yürümesi veya oturması sağlanır.Köpek ileri veya geri kaldığı anda eğitici öne veya arkaya çıkarak yada köpeği öne veya arkaya çekerek ve her düzeltmede izle (Takip) sözcüğünü kullanarak emri tekrarlar.

KAL sözcüğünün öğretilmesi :Yavru köpeğe KAL kelimesinin anlamını öğretmek için avuç içi köpeğin burun hizasına gelecek şekilde tek bir hareketle bu emir verilir.Kal emrini alan köpek , bulunduğu pozisyonu ikinci bir emre kadar bozmamalıdır. Kal emri her pozisyonda verilebilir.

YAT sözcüğünün öğretilmesi : Köpeğin vücudu sahibinin veya eğiticinin vücuduna paralel ve sağ omuzu sol ayakla aynı hizada olacak pozisyonda köpeğin yatmasını sağladıktan sonra yat komutu tekrarlanır.Ayağ a kalkmak için hamle yapmak istediğinde eğer kalkmasını istemiyorsak hayır komutunu tekrarlamalıyı z.Bu komut la beraber kalk komutunu da öğretebiliriz.

OTUR sözcüğünün öğretilmesi :Oturma eğitiminin köpeğe kazandırılmasında üç yöntem bulunmaktadır.

-Yedekte oturma eğitimi; köpek , eğitimi izle komutu ile yedekte başlar.Bir süre gidildikten sonra eğitici dur komutu ile birlikte sol elinin avuç içini köpeğin avuç içini köpeğin burnuna tutarak durdurur ve otur komutunu verir.Bunu yaparken , sol eliyle köpeği kalçasından aşağı doğru bastırır ve sağ elinde tuttuğu eğitim kayışını yukarı doğru çekerek oturmasını sağlar.

-Köpek, eğiticisinin karşısında iken yapılan oturma eğitimi; eğitici köpeğin bir metre kadar ötesinde karşısına geçer. Elini parmakları bitişik,avuç içi köpeğin burnu üstünde ve yere dönük olarak öne doğru uzatır.Bir ucunu sol elinde tuttuğu eğitim kayışına sağ ayağı ile basarak köpeğin oturmasını sağlarken otur komutunu verir.

-Serbest olarak yapılan oturma eğitimi ; eğitici , köpeğin eğitim kayışını çıkartarak onu karşısına alır.Sağ elini parmakları bitişik , avuç içi

köpeğin burnu üstünde yere dönük olarak öne doğru uzatarak otur emrini verir.

-ARA-BUL sözcüğünün öğretilmesi: bulması istenen nesne gösterilir ve koklatılır daha sonra saklanarak bulması istenilir.Sevdiğ i oyuncak ile oyun oynar gibi yapılırsa eğitim daha kolay ve zevkli hale gelir.

-TUT sözcüğünün öğretilmesi; köpeğe saldırma yeteneğini kazandırmak için bu emir öğretilir.Köpekler hareketli her maddeye karşı büyük bir ilgi duydukları için bu uygulamanın önce top ile yapılması uygun olur.

-ATLA sözcüğünün öğretilmesi: bu emir ile köpekten yüksek veya derin bir engelin atlayarak aşması istenmektedir. Atlama eğitimi eğiticinin köpek ile beraber hareketi yapması uygun olur.

Fiziki Gücü Geliştirme Çalışmaları : Gerek bekçilik görevi yapacak ve gerekse askeri veya polisiye hizmetlerde çalıştırılacak köpeklerin üstün bir fiziki güce sahip olmaları şarttır . Bu amaçla uygulanan yöntemlerle köpeğin yalnız fiziki gücü değil aynı zamanda cesareti , dikkati ve kendine olan güveni de gelişir.Fiziki güç eğitimi özel olarak yapılmış çeşitli engeller üzerinde uygulanır.Bu engeller yükseklik, uzunluk, denge, tırmanma ve güven duygusu gibi yetenekleri artıracak çeşitli şekillerden oluşmaktadır.

Yüksek atlama yeteneğini artıracak engel eğitimi : Köpeğin engel aşmasını sağlamak için dereceli olarak yükseltilebilen çeşitli türde engeller vardır.Yüksek atlama engelleri 120 cm eninde ve her biri 15 cm yüksekliğinde altı tane engelden oluşur. Köpeğin engel aşmasını sağlamak için önce alçak olan engeller seçilmelidir. Bunlar aşıldıktan sonra engel kademeli olarak yükseltilmelidir. Yüksek atlama engeli , bidonlar üst üste konularak meydana getirilen belirli bir yükseklikten köpeğin atlatılması ile de yapılır.Yüksek atlama eğitimi ayrıca hilal engel kullanılarak köpeğin yeteneği artırılır.

Uzun atlama yeteneğini artıracak engel eğitimi : Uzun atlama eğitimi için 150 cm uzunluk, 120 cm genişlik ve 70 cm derinlikteki içi su dolu engeller kullanılır.Yalnı z eğitimde ilk önce 50 cm uzunluktaki engellerden köpek atlatılarak daha sonra 100 cm ve 150 cm uzunluktaki engellerden atlatılır.

Denge yeteneğini artıracak engel eğitimi : Denge yeteneği,düz tahta veya kütükten yapılmış engeller üzerinde uygulanır.Kütük engeller 30 cm çapında olmalı ve üzerinde durduğu ayaklarla en çok 50 cm yükseklikte ve 360 cm uzunlukta olmalıdır. Köpek eğiticinin solunda ve takip pozisyonunda denge engeline doğru gidilir. Denge engeline gelindiği zaman HOP-ATLA komutuyla köpek engele çıkartılır ve engeli geçmesi sağlanır.

Tırmanma yeteneğini artıracak engel eğitimi :  Bu engel eğitimi için merdiven veya üçgen prizma şeklindeki engeller kullanılır. Eğitici ve köpek takip pozisyonundayken tırmanma engelinin yanına gelir. Hop -Atla emri ile köpek engele tırmanmaya başlar . Engelin üst kısmında 120 x 120 cm boyutunda düz bir kısım vardır. Köpek tırmandıktan sonra bir kaç saniye burada dinlenir ve diğer taraftaki basamaklardan aşağıya iner.

Güven duygusunu artıracak engel eğitimi : Bu eğitimde amaç köpeğin kendisine ve eğiticisine karşı güvenini artırmaktır.Genellikl e bu engel 60 cm çapında ve 360 cm boyutundaki bir tünelden ibarettir.Eğitici önce giriş kısmından ve yüzü tünele bakacak şekilde köpeğine yat emrini verir. Arkasından kal diyerek tünelin diğer kısmına geçer ve sürün emrini verir.Böylece köpeğin geçmesini sağlar.

c) 12-15 AYLIK KÖPEKLERİN EĞİTİMİ

Temel itaat ve ileri itaat eğitimlerindeki programlar bu dönemde eksiksiz olarak tatbik edilmelidir.

Temel itaat eğitimi : Bu eğitimin amacı , her emri aynen uygulayan bir köpeğin ye- tiştirilmesidir. Temel itaat eğitimi köpek  eğitiminin esasını teşkil eder.Burada köpeğe kazandırılan yetenek ile ilerideki özel eğitimlerin ve özel görevlerin başarılması sağlanmaktadır.

Temel itaat eğitiminde köpeklerde zincir tasma ve 150 cm uzunluğundaki sevk kayışı uygulanır.Bu eğitimin uygulaması iki aşamada yapılmaktadır. Birinci aşamada köpeğin yanında ve zincir tasmayla, ikinci aşamada ise köpekte sevk kayışı mesafesi kadar uzaktan emirler verilerek eğitim yapılır.Bu eğitimde kullanılan emirler köpeğe yavruluk döneminde sözcükler halinde öğretildiğinden dolayı , bu emirleri köpeğe daha kolay uygulatmamız mümkündür.

Temel itaat eğitiminde takip, hayır ve otur emirleri verilerek egzersizler yaptırılır. Ayıca otur kalk,yat ve sürün gibi emirlerle ilgili egzersizler zincir tasma veya 150 cm uzunluğundaki sevk kayışı kullanılarak yaptırılır.

İleri itaat eğitimi : Köpek eğiticisinin, köpek üzerindeki etkisini artırmak ve köpekle eğitici arasındaki güveni geliştirmek için ileri itaat eğitimi yapılır.Temel itaat eğitiminde kullanılan 150 cm uzunluğundaki sevk kayışı yerine önce 9 m. uzunluğunda sevk kayışı kullanılır ve sonra köpek tamamen serbest bırakılarak eğitime devam edilir.Köpek verilen her emri çok uzak mesafelerden uyguladığı anda ileri itaat eğitiminde başarı sağlanmış olur.

Destek eğitimleri : Köpeklerin fiziki güçlerinin geliştirilmesi ve genel bilgisini artıracak şekilde egzersizler yaptırılır.

Fiziki gücü geliştirme eğitimleri

-Yüksek atlama yeteneğini artıracak engel eğitimi

-Uzun atlama yeteneğini artıracak engel eğitimi

-Denge yeteneğini artıracak engel eğitimi

-Tırmanma yeteneğini artıracak engel eğitimi

-Güven duygusunu artıracak engel eğitimi

Genel bilgi eğitimleri

Bu bölümde saldırganlık, yabancıların aranıp bulunması, bina-baraka ve mağara gibi yerlerin aranması, kısa iz takibi, köpeklerin silah sesine alıştırılması ve suda boğulanların kurtarılması ile akarsulardan geçilmesi gibi konular üzerinde egzersizler yaptırılır.

15-18 aylık köpeklerin eğitimi : Bu dönemde köpeklerin ileride alacakları görevler ile ilgili özel eğitimler uygulanır.

Kangal çoban köpekleri , uzun süre eğitime tabi tutulan diğer köpek ırkları ile mukayese yapıldığı zaman öğrenme kabiliyetleri bakımından onlardan daha üstün olduğu gözlenir. Kangal Çoban Köpekleri herhangi bir özel eğitimden geçirilmeksizin iç güdüsel olarak koyun sürülerini yönetirler. Kendi sorumlulukları altındaki koyunları en iyi şekilde korurlar. Kangal Çoban Köpeği, sahip olduğu özel yeteneklerinden dolayı koruma ve bekçi köpeği, devriye köpeği, keşif köpeği ve çoban köpeği olarak eğitimleri yapılır.

Koruma ve bekçi köpeği eğitimi : Koruma ve bekçi köpeğinin görevi bir binayı, bir tesisi veya bir bölgeyi korumaktır.Korum ve bekçi köpeklerine bir kişi bakmalı ve başkalarıyla arkadaşlık kurması önlenmelidir. Sorumlu olduğu bölgeye giren ve yaklaşan herkese karşı şiddetli tepki gösterecek şekilde şartlandırılmalı dır.Koruma ve bekçi köpeği asla cezalandırılmamalı dır. Koruma ve bekçi köpeğinin eğitimi eğitimi, yabancı göreceği canlı cansız her şeye karşı saldırgan olacak şekilde yapılmalıdır.Köpek bir binayı bekleyecek ise, önce eğitimciyle beraber bu bina ve etrafını hergün enaz birkaç kez dolaşmalıdır. Köpeğin yiyeceği ve suyu bu bina çevresinde verilmelidir. Kulübesi de bekleyeceği bu binanın yakınında bir yerde olmalıdır.Koruma ve bekçi köpeğinin günlük eğitsel egzersizleri ve fiziki gücü artıracak egzersizleri aksatılmadan uygulanmalıdır.

Devriye Köpeği Eğitimi : Devriye hizmeti, koruma ve bekçilik eğitimi görmüş köpeklerle yapılan özel bir görev türüdür.Bu görev genel olarak askeri, polis, cezaevi ve fabrika gibi alanlarda uygulanır.Bu gibi yerlerin gereği gibi korunması için devriye nöbetleri düzenlenir. Devriye köpekleri eğiticileri ile birlikte göreve çıkarlar.

Yalnız bunlar toplu olarak eğitim gördüklerinden gruptaki diğer eğiticileri ve köpekleri yakından tanırlar. Devriye köpekleri için gruptaki köpek eğiticileri dışında herkes yabancı daha açık ifade ile düşmandır.Bu nedenle devriye köpekleri bölgelerine giren bir yabancının kokusunu hemen hisseder ve eğiticilerine gereken işareti verir.Devriye görevi bölgenin taşıdığı özelliğe göre gündüz ve gece devamlı olarak yürütülür.Devriye görevi yapacak köpeklere görev alanları iyice öğretilir.Her köpeğe sürekli olarak aynı bölgede görev verilmelidir. Köpeklerin farklı bölgelerde görev yapmaları sağlanmalıdır. Devriye köpeği yetiştirilirken köpeğin sorumlu olduğu bölgeye yabancılar saklanarak eğitim yapılır.Bu uygulama korunacak bölgenin hemen her noktasında mutlaka yapılmalı ve köpek bu bölgeye girecek her yabancıyı haber verecek şekilde şartlandırılmalı dır. Uygulamalar gündüz ve gece olarak ayrı ayrı tatbik edilmelidir.

Keşif köpeği eğitimi : Bu eğitimden amaç, yasak bölgeye girmesi muhtemel şüpheli kişilerin, elimizde en ufak bir ip ucu olmadan sadece köpeğin koku alma duyusundan faydalanarak bulunmalarını sağlamaktır.Keş if köpekleri yalnız eğiticisini ve birlikte görev yaptıkları diğer köpeklerin eğiticisini tanır. Bunun dışında herkes ve hatta her canlı onlar için yabancıdır. Keşif eğitimine rüzgar, arazi şartları, hava durumu ve zaman konusu gibi faktörler göz önünde tutularak hazırlanmalıdır. Ayrıca kokunun erişemeyeceği ölü noktalar da düşünülmeli ve eğitici bu etkenler doğrultusunda yönünü ve yöntemini ayarlamalıdır. Bunları dikkate alınmadan yapılacak keşif eğitimleri asla başarıya ulaşamaz.Keşif köpek eğitimi her gün 4 saat yapılmalıdır. Keşif köpeklerine kaybolan kayakçıların ve karda mahsur kalan araçların veya deprem gibi afetlerde de toprak altında kalanların bulunması gibi amaçlara yönelik görevler verilir.

Kangal köpekleri uzun süre eğitime tabi tutulan diğer köpek ırkları ile mukayese yapıldığı zaman öğrenme kabiliyeti bakımından, onlardan daha üstün olduğu gözlenir



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

BESLENMEDE TEKNİK BİLGİLER


GÜ­NÜ­MÜZ­DE­Kİ GE­LİŞ­ME­LE­RİN IŞI­ĞIN­DA,
KAN­GAL­LA­RIN BES­LEN­ME­Sİ İLE İL­Gİ­Lİ TEK­NİK BİL­Gİ­LER

Her can­lı gi­bi kö­pek­le­rin de sağ­lık­lı vü­cut ge­li­şim­le­ri­ni ta­mam­la­ma­la­rı ve ya­şam­la­rın sağ­lık­lı ola­rak sür­dü­re­bil­me­le­ri için den­ge­li ve sağ­lık­lı bes­len­me esas­tır. Ya­pı­lan çe­şit­li araş­tır­ma­lar, kö­pek­le­rin yav­ru yaş­tan baş­la­yıp ya­şam­la­rı bo­yun­ca na­sıl bes­len­dik­le­ri­nin, ya­şam sü­re­le­ri­ni ve ya­şam ka­li­te­le­rin ne öl­çü­de et­ki­le­di­ği­ni or­ta­ya koy­mak­ta­dır.
Kan­gal gi­bi dev ırk kö­pek­le­rin, or­ta ve kü­çük ırk kö­pek­le­re gö­re fark­lı bes­len­me ih­ti­yaç­la­rı var­dır. Ör­ne­ğin, iri ırk kö­pek­ler­de ek­lem bo­zuk­luk­la­rı (özel­lik­le kal­ça ek­le­min­de) ge­ne­tik ola­rak sık gö­rü­lür. Kü­çük yaş­tan iti­ba­ren ek­lem ko­ru­yu­cu ve güç­len­di­ri­ci ba­zı ön­lem­ler­le gi­de­ri­le­bi­lir. Bu amaç­la pi­ya­sa­da iri ırk­lar i­çin özel ha­zır­lan­mış ha­zır ma­ma­lar bu­lun­mak­ta­dır. Bu tür ek­lem bo­zuk­luk­la­rı­nı ön­len­me­sin­de bu be­sin­ler­le ol­duk­ça ba­şa­rı­lı so­nuç­lar alın­mak­ta­dır.
Kö­pek­le­rin bes­len­me­sin­de ya­şam ev­re­si, vü­cut ya­pı­sı, fi­zik­sel ak­ti­vi­te sık­lık ora­nı gi­bi et­ken­ler önem­li rol oy­nar. Kö­pek­ler, ya­şam­la­rı­nın çe­şit­li ev­re­le­rin­de, de­ği­şen fiz­yo­lo­ji­le­ri­ne bağ­lı ola­rak, fark­lı mik­tar­da ve ni­te­lik­te be­sin­le­re ge­rek­si­nim du­yar­lar.
(I) Yav­ru kö­pek­ler:
Yav­ru kö­pek­ler, 6-8 haf­ta­lık ola­na ka­dar an­ne sü­tüy­le bes­len­me­li­dir­ler. Ba­ğı­şık­lık sis­tem­le­ri­nin ge­liş­me­si ve özel­lik­le has­sas ol­duk­la­rı bu dö­nem­de vi­ta­min ve mi­ne­ral ih­ti­yaç­la­rı­nı kar­şı­lan­bil­me­si açı­sın­dan an­ne sü­tü bü­yük önem ta­şır. 6. haf­ta­nın so­nun­da eğer yav­ru kö­pek, an­ne sü­tü iç­me­ye de­vam et­mek is­ter­se bu­na bir sü­re da­ha izin ve­ri­le­bi­lir. An­cak an­ne­den ba­ğım­sız bes­len­me­ye alı­şa­bil­me­si için yav­ru­nun önü­ne bir mik­tar den­ge­li ve yav­ru ge­li­şi­mi­ni des­tek­le­mek üze­re ha­zır­lan­mış ku­ru ma­ma, ilk iki haf­ta ya­rı süt ve ya­rı su ile ıs­la­tı­la­rak ve­ril­me­li­dir. Da­ha son­ra, yav­ru kö­pe­ği­niz, an­ne sü­tü iç­me­yi ta­mam­en bı­ra­ka­rak ken­di ba­şı­na bes­len­me­ye ha­zır ola­cak­tır.
Yav­ru kö­pek­le­re aşa­ğı­da­ki tab­lo­da be­lir­til­di­ği gi­bi az ve sık ye­mek ve­ril­me­li­dir.
    Yaş               Gün­lük öğün
 6-12  haf­ta­lık            4    
 3-6    ay­lık                3
 6-12  ay­lık                2    
 12      ay­lık ve son­ra­sı        1
(II) Ye­tiş­kin kö­pek­ler:
Nor­mal ola­rak 1 yaş ve üze­rin­de­ki kö­pek­ler ye­tiş­kin ola­rak ad­lan­dı­rı­lır. An­cak kan­gal gi­bi dev ırk kö­pek­ler­de yav­ru­dan ye­tiş­kin­li­ğe ge­çiş ya­şı 18 ay­lık­tır ve ar­tık ve­ril­me­si ge­re­ken ma­ma mik­ta­rı ve içe­rik­le­ri, ye­tiş­kin bir kö­pe­ğin bü­yük­lü­ğü­ne, ki­lo­su­na, ır­kı­na ve ha­ra­ket­li olup ol­ma­ma­sı­na gö­re de­ği­şir. Ha­re­ket­li kö­pek­ler ih­ti­yaç­la­rı olan faz­la ener­ji­nin kar­şı­la­na­bil­me­si ama­cıy­la yük­sek ener­ji­li ma­ma­lar­dan, az ha­re­ket eden kö­pek­ler ise nor­mal ki­lo­la­rı­nı ko­ru­ya­bil­mek için dü­şük ener­ji­li ma­ma­lar­dan ye­me­li­dir­ler. Dağ­lar­da sü­rü­ye çı­kan, ya­şa­mı bo­yun­ca sü­rek­li ha­re­ket ha­lin­de olan bir kan­ga­lın ener­ji ih­ti­ya­cı, bah­çe­de bes­le­nen bir kan­ga­la gö­re da­ha faz­la ola­ca­ğın­dan, bu iki kö­pe­ğin bes­len­me ih­ti­yaç­la­rı da bir­bir­le­rin­den fark­lı ola­cak­tır. Bu se­bep­le, ak­tif kö­pek­le­re da­ha yük­sek ener­ji­li be­sin­ler ve­ri­le­rek per­for­mans­la­rı­nın üst se­vi­ye­ler­de tu­tul­ma­sı sağ­lan­ma­lı­dır.
Kö­pek­le­rin ide­al ki­lo­la­rı­nı ko­ru­ma­la­rı bir an­lam­da sağ­lık­la­rı­nı  ko­ru­ma­la­rı­dır. Kan­gal gi­bi, ek­lem prob­lem­le­ri­ne yat­kın kö­pek­le­re ve­ri­len be­sin­le­rin mik­tar­la­rı özen­le ayar­lan­ma­lı ve bu kö­pek­ler­de özel­lik­le faz­la ki­lo­lar­dan ka­çı­nıl­ma­lı­dır. Ki­lo­lu kö­pek­ler­de ise özel bes­len­me prog­ram­la­rı uy­gu­la­na­rak en kı­sa sü­re­de kö­pe­ğin ide­al ki­lo­su­na ulaş­ma­sı sağ­lan­ma­lı­dır.
(III) Ge­be ve yav­ru­lu kö­pek­ler:
Kö­pek­ler için, ge­be­lik dö­ne­min­de bes­len­me ha­ya­ti önem ta­şır. Bu dö­nem­de, yav­ru olu­şu­mu ve ge­li­şi­mi­ne bağ­lı ola­rak, ve­ril­me­si ge­re­ken be­si­nin mik­ta­rı ve içe­ri­ği ar­tar. Yav­ru­la­rın olu­şa­bil­me­si için an­ne, ken­di vü­cu­dun­dan pro­te­in, mi­ne­ral gi­bi ha­ya­ti be­sin mad­de­le­rin­den har­ca­ya­cak­tır. Bu ne­den­le ha­mi­le kö­pek­ler, di­ğer kö­pek­le­re oran­la da­ha faz­la mik­tar­da  ma­ma­ya ve­ya yav­ru ma­ma­sı gi­bi yük­sek ener­ji­li be­sin­le­re ih­ti­yaç du­yar­lar. An­ne ve yav­ru­la­rın sağ­lı­ğı için, an­ne­ye ge­be­lik dö­ne­min­de ve­ri­len be­si­nin ka­li­te­si ve bes­le­yi­ci­li­ği bü­yük önem ta­şır. Do­ğum­dan son­ra ise an­ne kö­pek­le­rin, ken­di­le­rin­den baş­ka, yav­ru­la­rı­nı da bes­le­me­le­ri ge­rek­ti­ği için, gün­lük ye­me­le­ri ge­re­ken ma­ma mik­ta­rı­nın or­ta­la­ma 3 ka­tı ka­dar be­si­ne ih­ti­yaç­la­rı var­dır.
(IV) Yaş­lı kö­pek­ler:
Kan­gal­lar or­ta­la­ma se­kiz ya­şın­dan son­ra yaş­lı ola­rak ni­te­len­di­ri­le­bi­lir. On ya­şın­dan son­ra gör­me ve duy­ma­da za­yıf­la­ma­lar, ağız ve diş prob­lem­le­rin­den kay­nak­la­nan kö­tü ko­ku­lu ne­fes, de­ri ve tüy ör­tü­sü­nün gö­rü­nü­mün­de olum­suz de­ği­şik­lik­ler gi­bi yaş­lı­lık be­lir­ti­le­ri gö­rül­ür. Bu tip be­lir­ti­le­rin en aza in­dir­ge­ne­bil­me­si için, kö­pe­ği­ni­zin ha­yat bo­yu dik­kat­li bes­len­me­si ve özel­lik­le bu dö­nem­de yi­ye­cek­le­rin pro­te­in, yağ ve mi­ne­ral içe­rik­le­ri­nin dik­kat­li ayar­lan­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.
Bi­lim­sel Bes­len­me­de, Bi­lin­me­si Ge­re­ken­ler:
1- Kö­pek­le­rin sin­di­rim sis­tem­le­ri hem eto­bur hem de oto­bur­la­rın­ki gi­bi ça­lı­şır. Yal­nız et­le bes­le­nen kö­pek­ler­de me­ta­bo­liz­ma bo­zuk­luk­la­rı olu­şur. Uzun sü­re­li sa­de­ce bit­ki­sel pro­te­in ağır­lık­lı bes­le­nen kan­gal­lar­da ek­sik bes­len­me­den kay­nak­la­nan sağ­lık bo­zuk­luk­la­rı olu­şa­bi­lir.
2- Çiğ et, pa­ra­zit içe­re­bi­lir. Piş­miş et ise yük­sek mik­tar­da yağ içe­re­bi­lir. Çiğ yu­mur­ta bi­otin kul­la­nı­mı­nı en­gel­ler, bu du­rum­da ba­ğır­sak bo­zuk­luk­la­rı, de­ri bo­zuk­luk­la­rı, tüy dö­kül­me­si ve bü­yü­me­de ge­cik­me gi­bi prob­lem­ler olu­şur.
3- Süt, kö­pe­ği­niz için ge­rek­li be­sin mad­de­le­ri­nin tü­mü­nü içer­me­di­ği ve su­ya al­ter­na­tif ol­ma­dı­ğı için sü­rek­li kul­la­nı­mı sa­kın­ca­lı­dır. Yağ­lar, ener­ji ih­ti­ya­cı­nı kar­şı­la­yan be­sin­ler­dir. An­cak doğ­ru mik­tar­da ve­ril­di­ği za­man ya­rar­lı olur.
5- Ka­tı yiy­ecek­ler (ma­ma­lar) ye­ter­li mik­tar­da su içer­me­dik­le­rin­den, kö­pek­le­rin sı­vı kay­bı­nı kar­şı­la­ya­bil­me­le­ri için kap­la­rın­da her za­man te­miz su bu­lun­du­rul­ma­lı­dır.
6- Ta­vuk, tav­şan ke­mi­ği, kı­rıl­mış bü­yük­baş ve kü­çük­baş hay­van ke­mik­le­ri­nin sin­di­rim or­gan­la­rın­da­ki oluş­tu­ra­ca­ğı çi­zik­ler en­fek­te ola­bi­lir.Yav­ru­lar için risk da­ha faz­la­dır.
7- Özel­lik­le bü­yü­me dö­ne­min­de be­sin­ler, vi­ta­min­ler ve mi­ne­ral­ler i­le des­tek­len­me­di­ği du­rum­da, kan­gal­lar ge­ne­ti­ği ge­re­ği ula­şa­bi­le­ce­kle­ri iri­lik ve gü­ce eri­şe­mez­ler. Kal­si­yum, fos­for ve flor diş ve ke­mik ya­pı­sı­nın güç­lü ve sağ­lık­lı ola­rak ge­liş­me­si­ni sağ­lar. A,E ve B gru­bu vi­ta­min­le­ri ile çin­ko­nun ge­rek­li mik­tar­da ve­ril­me­si tüy ve de­ri sağ­lı­ğı için önem­li­dir.
So­nuç:
Tüm kö­pek ırk­la­rı, özel­lik­le de iri ırk­lar için den­ge­li ve sağ­lık­lı bes­len­mey­le bir­lik­te, ba­kım ko­lay­lı­ğı da sağ­la­yan ku­ru ma­ma­la­rın kul­la­nı­mı, ül­ke­miz­de gi­de­rek yay­gın­laş­mak­ta­dır.
Kan­ga­lı­nı­zın, ya­şam ve gö­rev ha­re­ket­li­li­ği, ya­şı ve vü­cut ya­pı­sı­na gö­re ve­ril­me­si ge­re­ken be­sin­le­rin ve­ya ma­ma­nın cin­si­ni ve mik­ta­rı­nı sap­ta­mak için bir uz­ma­na baş­vu­rul­ma­sı ge­re­kir.


Not: Bu bö­lü­mün içer­di­ği tek­nik bil­gi­ler, ve­te­ri­ner he­kim On­gun Boz­kurt ve ve­te­ri­ner he­kim Tuğ­ber De­mir­ci’nin des­tek­le­ri ile der­len­miş­tir.

 



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

Dişi köpek çiftleştirilmeden önce, ırkına bakılmaksızın, en az 1 yaşında olmalı ve en azından 2. kızgınlık periyodunu tamamlamış olmalıdır. Üreme programında hem dişi hem de erkek köpekler için uygulanan vücut kondisyonu oldukça önemlidir. Eğer erkek köpekler aşırı kilolu ise, fizyolojik ve anatomik olarak çiftleşme için elverişli olmayabilirler, aşırı kilolu dişiler ise daha az gebe kalma oranına sahip olabilirler ve doğum esnasında daha fazla problem oluşabilir. Besin alımı yaşa, harekete, vücut metabolizmasına ve çevreye göre değişebilir. Eğer mümkünse, her köpek normal vücut kondisyonuna ulaşmak ve korumak için bireysel özelliklerine göre beslenmelidir.

Dişilerin hamileliğinin ilk 6-7 haftası boyunca, besin ihtiyaçları olgun köpeklerin ihtiyaç duyduğu besinden daha fazla değildir. Son 2 ya da 3 hafta boyunca besin ihtiyacı artar. Dişinin duyacağı kalori ihtiyacı, besin alımını kademeli olarak arttırarak gebeliğin son 1/3’lük periyodunda karşılanabilir. Köpeğinizin uygun beslendiğinden emin olmak için, üreme, gelişme ya da bütün yaşam evreleri için tam ve dengeli olarak hazırlanmış iyi kalitede köpek mamaları ile beslemeniz gerekmektedir. Bu tür beslenmede vitamin ve mineral katkısı gerekli değildir, aksine, özellikle yüksek oranda vitamin A ve kalsiyum diyete eklenecek olursa problemler oluşabilir.
Eğer dişinin hamilelik esnasında çok kilo alma gibi bir eğilimi yoksa, daha önce sayılan özelliklere sahip yemek istediği her türlü mama verilebilir.

Gebeliğin ilk 3 ya da 4 haftası içinde yiyecek tüketimindeki geçici düşüş normal karşılanabilir. Dişi, gebeliğin son dönemlerinde daha fazla yiyecektir. Buna rağmen iştah artışı olmaz ve vücut kondisyonu zarar görmeye başlarsa, mama alımını arttırmak için kuru mama ılık su ile ıslatılabilir veya az miktarda konserve köpek mamasının kuru mamaya katılıp her gün birkaç kez besleme yoluyla, köpeğin iştahının artması sağlanabilir.

Doğum yaklaştıkça, dişi iştahını kaybedebilir. Bu normal bir davranış olarak düşünülür ve sağlık problemleri görülmedikçe beslenme programında bir değişiklik yapmak gerekli değildir. Çoğu kez, 9. haftadaki mama reddetme olayı gerçekleşmesinden 24-48 saat sonra doğumun gerçekleşeceği işareti alınabilmektedir. Genellikle doğumdan sonraki 24 saat içinde dişinin iştahı tekrar geri gelecektir. Yavruların doğumundan sonra dişi istediği her türlü mamayı yiyebilir.

Gebelik esnasında, su; gelişmekte olan yavruya besinlerin taşınmasını ve yavrunun artık maddelerinin uzaklaştırılmasını sağlamaktadır. Suyun diğer önemli işlevi, vücut ısısının ayarlanmasına yardımcı olmak ve süt üretimine katkıda bulunmaktır. Su kaplarını temiz tutmak ve suyu sık sık değiştirmek, su tüketimini teşvik etmeye yöneliktir. Temiz su kabı içinde taze su mutlaka bulunmalıdır.

 

Facebook'ta Paylaş



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

Kızgınlık gösterme zamanı : Kızgınlıklar bütün bir yıla yayılmakla beraber, belli mevsimlerde yoğunlaşmak tadır. Kangal köpeklerinde kızgınlık daha çok ilkbahar, yaz ve kış mevsiminde görülür. Bu farklılığın muhtemelen bölgesel iklim ve bakım- beslenmeden kaynaklandığı söylenebilir. Östrus siklusu süresi: Kangal köpeklerinde östrus siklusu gebeliğin olduğu dönemlerde 180 gün civarındadır.

İlk kızgınlığa ulaşma yaşı: Bu köpek ırkında ilk kızgınlık yaşı 13.8 ay dolayındadır.

Çiftleşme süresi: Ortalama 20 dakikadır.

Kızgınlık gösterme oranı: Bu oran bakım-beslenme şartları ile çok etkilendiğinden % 64 ile % 94 arasında değişir.

Gebelik oranı: Gebelik oranı da bakım ve beslenme farklılıklarından dolayı % 64 ile % 94 arasında değişir.

Ortalama yavru sayısı: Kangal köpeklerinde bir doğumda ortalama yavru sayısı 7-8 civarında değişmektedir.

Ölü doğum oranı : Ölü doğum oranı % 2 ile % l4 arasında değişmekle beraber, çoklu doğum tipinin artışı ile birlikte ölü doğum oranı da artmaktadır.

Yaşama gücü oranı : 15. Gün ile bir yaş yaşama gücü oranı sırası ile % 85 ile % 75 civarındadır.

Büyüme : Ortalama doğum ağırlığı 550 gr civarındadır.

Doğum sayısının artması ile birlikte doğum ağırlığı azalmaktadır. Cinsiyet, ana yaşı, doğum yılı ve mevsimi doğum büyüklüğü üzerine etkisi önemlidir. Bir yaş civarında ortalama ağırlık ise 35-40 kg arasındadır. Kangal köpeği yavrularında canlı ağırlık artışının en yüksek olduğu dönem 6. ay ile 8. Ay-1 yaş arasında 10.5 kg olarak gerçekleşmiştir. Yavruların 6. Ay sonu ağırlığı 1 yaş canlı ağırlıklarının yarısından fazladır. 8. Ay sonu canlı ağırlıkları ise 1 yaş canlı ağırlığından yaklaşık 6 kg daha fazladır.

 

Facebook'ta Paylaş



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

Bir buçuk yaşındaki bir erkek köpek ilk çiftleşme için ideal yaşa gelmiş sayılır. Bu yaşta erkek Kangal köpeğinin yapısı tam olarak gelişmiştir. Dişiler için uterusun gerekli büyüklüğe ulaşacağı 2. Veya 3. Kızışma dönemine kadar beklenmesi tavsiye edilir. Dişiler yaklaşık 180 günde bir kızışma dönemine girerler. Cinsel dürtü daima erkek köpekte görülürse dişinin kızışma döneminde bıraktığı kokulu bir salgı sayesinde harekete geçer. Verimli bir çiftleşme sağlamak için en uygun zaman 2. Haftanın sonuna doğrudur. Bu sırada dişi köpek kendisine yaklaşan erkek köpeklerden seçtiğine uygun karşılık verir. Çünkü: Bu sırada ovulasyon tamamlanmış olur. Çiftleşmeden emin olmak için çiftleşmeyi takip eden 24 ile 48 saat sonra tekrarlamak gerekir. Üreyebilme yaş ilerledikçe azalır. Önce dişide, sonra erkekte kaybolur. Çiftleşmeyi köpek yavrularının baharda doğmalarını sağlayacak şekilde düzenlemek daha iyi olur. Bu durumda gelişme ve sağlıklı büyüme için uygun hava koşullarından yararlanmak mümkün olur. Güneşli günler, gerekli yürüyüşler ve erken eğitim için daha uygun olur. Kızgın hayvan huzursuz olup alışık olmadığı hareketler yapar. Vulva şişer ve birkaç gün içerisinde bol ve kanlı, özel kokulu vajina akıntısı başlar. Bu koku erkekleri yüzlerce metre uzaktan etkileyebilecek niteliktedir. Çiftleşmede kullanılacak erkek köpeğin diğer köpekler tarafından yaralanmaması ve istenen köpekten iyi döl alınması için dişi ile beraber üç gün kapalı bir yere alınması gerekir. Bu süre sonunda gebe kalan dişi artık erkeği kabul etmez ve uysallaşır.

Facebook'ta Paylaş



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

Gebelik süresi: Kangal köpeklerinde 58-63 gündür.Gebeliğin 5.Haftasından sonra köpeğe ağır ve yorucu görev verilmemelidir. Gebe köpekler çok soğuk ve sıcaktan korunmalı, koşmalarına ve atlamalarına izin verilmemelidir. Ayrıca soğuk su, donmuş gıda, ekşimiş ve küflü gıdalar verilmemelidir. Köpeklere iyi kalitede gıdalar verilmeli fakat aşırı yağlanmamasına dikkat edilmelidir.

Doğum anı : Dişinin huzursuzluğu, iştah kaybı, vücut ısısının 37 C’ ye düşme si ve göğüslerinden sarımsı bir sıvının akması doğum anının yaklaştığını gösteren belirtilerdir. Gebe köpek genellikle çevrede ne bulursa kullanarak kendine bir çeşit yatak hazırlar. Doğum anında köpek sancıların etkisiyle inler. Kasılmalar güçlenirken köpek bir yanına yatar ve vücuduna bakar. Sonunda yavruyu dışarı bırakır. Genelde doğumlar normal olur. Dişi köpek yavruların içinde olduğu zarı kendi çabasıyla soyar, göbek bağını keser, yavruların bütün deliklerini temizler ve hem temizlemek, hem de canlandırmak amacıyla onları diliyle yalar. Eğer dişi köpek bütün bunları kısa süre içinde yapmazsa, keseyi açmak, yavruların ağızlarını, burunlarını temizlemek ve nefes almasını sağlamak size düşer. Yavrular birkaç dakika ile bir saat arasında değişen düzensiz aralıklarla gelirler. Köpeğin doğurma çabalarının boşa çıktığı açıkça anlaşılmadığı sürece telaşa gerek yoktur. Böyle bir durumla karşılaşıldığında Veteriner hekime başvurulmalıdır. Doğum süresi 8 saat hatta daha da fazla sürebilir. Doğumdan sonra dişi köpeğin karnını doyurması normaldir. Olası güç doğumların önüne geçmek için gebe köpeğin diyeti dengeli olmalı, egzersiz ve dolaşma yaparak fazla kilo alması engellenmelidir.

Gebelikte ve Doğumda Anaya Gösterilecek Özen: İleri gebelikte hayvan dış parazitler yönünden kontrol edilerek, gerektiğinde ayıklama yapılmalıdır. Gebelik süresince hayvan fazla gıda alması için zorlanmamalıdır. Kırkıncı günden önce gıdanın miktarını arttırmak ender durumlarda gerekli olabilir. Gündelik doyurma işlemi az miktarlarda, ancak sık aralıklarla yapılmalıdır. Bu sürede gıdaya kalsiyum eklemekten kaçınmak gerekir.


Facebook'ta Paylaş



6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

      

KANGAL KÖPEĞİ AŞI TAKVİMİ

Köpeklerinizin sağlıklı kalabilmeleri ancak koruyucu uygulamalar ile mümkün olabilmektedir. Özellikle bir yaşından küçük ve 8 yaş üzerindeki köpekler viral hastalıklara karşı savunmasızdırlar. Bu nedenle aşı programlarının dikkatli olarak takip edilmesi gerekmektedir.
 


Lütfen unutmayın, viral hastalıkların özel bir tedavisi bulunmamaktadır ve ölüm oranı bu hastalıklara yakalandıktan sonra çok yüksektir.

Aşılama programına başlamadan önce yavru köpeklerin plasenta yoluyla ve emzirme döneminde sütle aldığı iç parazitlere karşı tedavi edilmeleri gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle iğne veya ağız yoluyla antiparaziter ilaçlar uygulanacaktır. Köpeklerde distemper denilen gençlik hastalığı, parvovirus yani kanlı ishal, hepatitis ve leptospirosis hastalıklarına karşı karma aşı 1,5 aylık iken yapılmalıdır. Daha sonra 15-20 gün arayla aşılama programı sırasıyla devam eder.

Yapılacak aşılar sırasıyla şöyledir :
Karma aşının tekrarı,
Parainfluenza+Bordetella (Kennel Cough- Bulaşıcı öksürük),
Kennel Cough aşısının tekrarı,
Lyme Hastalığı (Borrelia) ve
Kuduz.

Yetişkin bir köpekte ise senede bir defa olmak üzere Karma aşı, Kennel Cough, Lyme ve kuduz aşıları tekrarlanır.

Paraziter Hastalıklar

Köpeklerde özellikle tenya ve askaridlere karşı ilaçlama programlarına uyulmalıdır. Özellikle dışarıya çıkan, başka hayvanlarla temasta bulunan, gözetimimiz dışında yaşayan ve dolaşan, ormanlık arazide dolaşma olanağı olan, çiğ ve kontrolsüz yiyecek veya içeceklerle temas olanağı bulunan, avlanan köpeklerde paraziter hastalıkların ortaya çıkması mümkündür. Zoonoz yani hayvanlardan insanlara geçebilen bu parazitlerden özellikle Ekinokok (tenyalar) insan ve halk sağlığı bakımından önemlidir. Halk arasında kist hastalığı olarak bilinen ve insanların karaciğer, akciğer ve beyin gibi çeşitli iç organlarında kistlerin oluştuğu Kist hidatik hastalığından korunmak mümkündür.

Halk arasında kedi ve köpeklerin tüylerinden bulaştığı sanılan bu hastalık aslında tamamen tüylerle beraber parazit yumurtalarının da ağız yoluyla alınmasıyla bulaşmaktadır. Eğer köpeğiniz periyodik olarak senede dört defa tenyalara karşı ilaç alıyorsa böyle bir hastalık riski yoktur. Düzenli olarak paraziter ilaç alan bir köpeğin tüylerinin oluşturacağı risk bir insanın saçının yutulmasıyla oluşacak tehlike ile aynıdır.





6 Mar 2011

Facebook'ta Paylaş

   KANGAL İSİMLERİ

ERKEK

bozok-bozar-adam-haydut-beton - zalim - zorba - zor -
zoro - aslan - jet - jop - dozer - digor - coşar - yiğido - herkul - prens -
efe - kral - reis - coşkun - paşa - ulu - çavuş - ağırabi - atom - serto -
şimşek - serseri - gür - dağ - yürekli - azgın - aygır - ulubey - demir -
vuran - şafak - akar - -çelik - maço - -azad - hurok - tank - roket - gaddar
efendi - balyoz - -çakar - barut - kılıç - dobra -ağa - oğul - Akış, Aloş, Apaçi, Aslan, Badar, Balaban, Bıgır, Biçer, Boris, Bozo, Buş, Cesur, Coni, Çakal, Çapar, Çomar, Duman, Ejder, Erkeç, Eskimo, Gavraş, Gobel, Garoo, Gaytar, Gudo, Gurek, Gurzo, Habate, Hamzet, Herkül, Japon, Jilet, Kalan, Kalas, Kalleş, Karabela, Karlos, Keleş, Kemikkıran, Keskin, Kobra, Komançi, Kurtboğan, Kütük, Ladin, Maço, Memati, Pala, Palas, Panter, Paşa, Potuk, Reis, Rogar, Sako, Saro, Saymaz, Sekül, Sigoş, Şabdur, Şamir, Şaron, Şerkan, Şeytan, Şihadze, Talas, Tallu, Tamate, Tamu, Tango, Tarzan, Tomas, Tomi, Toni, Topuz, Toraman, Toros, Tufan, Tüylü, Taysın, Yakışıklı, Yakut, Yapal, Yarış, Yellek, Zalım, Zalim, Zorba.

DİŞİ

sürpriz - ren- pamuk - hilal - güneş - sis - asil - atılgan - yıldız - karam - seyhan -
kar - sultan - prenses - altın - sarıkız - balkız - karakız - aykız - naz -
nazlı - cano - eylul - cankız - dolunay - tan - frat - masum- - çetoAfet, Aksu, Albız, Arap, Ateş, Atılgan, Ayışığı, Ayıcık, Balkız, Berfi, Beyaz, Bıldırcın, Bipsi, Boğar, Boncuk, Boz, Bulut, Cambaz, Cellat, Cesika, Ceylan, Cıncık, Çember, Çevir, Çopur, Daaşe, Delikız, Devir, Dost, Efe, Elmas, Fındık, Fıstık, Filiz, Garip, Garoş, Güllü, Gümüş, Gürce, Gürcü, Haydut, Hopi, İnci, Kapan, Kapar, Kar, Karabaş, Karperisi, Kartopu, Katar, Keklik, Keş, Kılıç, Kontes, Korsan, Küço, Mahcup, Manga, Manken, Meraklı, Mercan, Mirce, Monika, Muro, Nazik Hanım, Pamuk, Robin, Sarı, Sarmaşıl, Saymaz, Seçkin, Sedef, Sezgin, Sıçan, Sişup, Sümbül, Süslü, Şavıdza, Şirin, Tombul, Uçar, Yaman, Yazgı, Yeriş, Yetiş, Zelal, Zoro, Zümrüt.

UNISEX

ATAK, ARAP, ŞANSLI, DUMAN, BOZO, BULUT, DOST, GÖK, ZIPKIN, YILDIRIM,
BUZ, TAŞKIN, KARABAŞ, CAN, CESUR, HIRÇIN