üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır..
Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.
SATILIK YAVRU KANGAL FİYATLARI
kangal yavrusu almadan önce anne baba'nın görülmesi,ailenin fiziksel ve huy özelliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Böylece bilinçli bir tercih yapılabilir.
üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır..
aşı ve parazit tedavileri veteriner hekimlerimizce yapılmaktadır. sürüde ve alan korumada kullana bileceğiniz veteriner kontrolü yapılmış,sağlıklı,aşılı kangal yavruları satılıktır.
KANGAL YAVRU SEÇİMİ
Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.
SATILIK YAVRU KANGAL FİYATLARI
kangal yavrusu almadan önce anne baba'nın görülmesi,ailenin fiziksel ve huy özelliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Böylece bilinçli bir tercih yapılabilir.
üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır..
aşı ve parazit tedavileri veteriner hekimlerimizce yapılmaktadır. sürüde ve alan korumada kullana bileceğiniz veteriner kontrolü yapılmış,sağlıklı,aşılı kangal yavruları satılıktır.
KANGAL YAVRU SEÇİMİ
Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.
SATILIK YAVRU KANGAL FİYATLARI
kangal yavrusu almadan önce anne baba'nın görülmesi,ailenin fiziksel ve huy özelliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Böylece bilinçli bir tercih yapılabilir.
üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır..
aşı ve parazit tedavileri veteriner hekimlerimizce yapılmaktadır. sürüde ve alan korumada kullana bileceğiniz veteriner kontrolü yapılmış,sağlıklı,aşılı kangal yavruları satılıktır. irtibat; ömer dündar 0541 467 69 82
KANGAL YAVRU SEÇİMİ
Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.
SATILIK YAVRU KANGAL FİYATLARI
kangal yavrusu almadan önce anne baba'nın görülmesi,ailenin fiziksel ve huy özelliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Böylece bilinçli bir tercih yapılabilir.
üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır..
aşı ve parazit tedavileri veteriner hekimlerimizce yapılmaktadır. sürüde ve alan korumada kullana bileceğiniz veteriner kontrolü yapılmış,sağlıklı,aşılı kangal yavruları satılıktır.
KANGAL YAVRU SEÇİMİ
Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.
SATILIK YAVRU KANGAL FİYATLARI
kangal yavrusu almadan önce anne baba'nın görülmesi,ailenin fiziksel ve huy özelliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Böylece bilinçli bir tercih yapılabilir.
üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır..
aşı ve parazit tedavileri veteriner hekimlerimizce yapılmaktadır. sürüde ve alan korumada kullana bileceğiniz veteriner kontrolü yapılmış,sağlıklı,aşılı kangal yavruları satılıktır.
KANGAL YAVRU SEÇİMİ
Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.
SATILIK YAVRU KANGAL FİYATLARI
kangal yavrusu almadan önce anne baba'nın görülmesi,ailenin fiziksel ve huy özelliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Böylece bilinçli bir tercih yapılabilir.
üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır..
aşı ve parazit tedavileri veteriner hekimlerimizce yapılmaktadır. sürüde ve alan korumada kullana bileceğiniz veteriner kontrolü yapılmış,sağlıklı,aşılı kangal yavruları satılıktır.
KANGAL YAVRU SEÇİMİ
Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.
SATILIK YAVRU KANGAL FİYATLARI
kangal yavrusu almadan önce anne baba'nın görülmesi,ailenin fiziksel ve huy özelliklerinin öğrenilmesi önemlidir. Böylece bilinçli bir tercih yapılabilir.
üretim pirensibimiz: kesinlikle anne ve babanın uyumu ,en iyi yavruyu nasıl alabiliriz ,mantığına dayalı olup,alanında uzmanlaşmış kişiler tarafından yapılmaktadır..
aşı ve parazit tedavileri veteriner hekimlerimizce yapılmaktadır. sürüde ve alan korumada kullana bileceğiniz veteriner kontrolü yapılmış,sağlıklı,aşılı kangal yavruları satılıktır.
KANGAL YAVRU SEÇİMİ
Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.
KANGAL YAVRU SEÇİMİ
Yavru seçerken,iri kafalı,geniş alınlı,kalın boyunlu,geniş gögüşlü,büyük patili,kalın ve yüksek ayaklı,ola bildigince tek renkli yükseklik ve uzunluk olarak her iki yönden boylu,arka üst bacak adalesi dolgun,üstten bakıldıgında kalın yandan bakıldığında ince belli olmalıdır.
kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)
11. yy.da Anadolu’ya göç eden Türkler, muhtemelen yanlarında üç tür hayvan getirmişlerdi; At, koyun ve köpek. At, binek, yük ve çeki hayvanı olarak; koyun, hem yolculuk esnasında hazır gıdaları olarak vazife görüyordu, hem de tek malları idi; köpek ise insan, hayvan ve eşyalara bekçilik hizmeti için kullanılıyordu. Ocak-2006 tarihinde, İran, Afganistan ve Türkmenistan’a yapılan, Kangal (Karabaş) Köpeğinin orijinini tespite yönelik gezide, yapı olarak Kangal (Karabaş) Köpeğine benzeyen çok sayıda köpek görme ve fotoğraflama imkanı olmuştur. Fars ve Arapların yaşadığı İran’ın güney bölgelerinde yapı olarak Kangal (Karabaş) Köpeğine benzer köpekler bulunmazken, Azeri Türklerinin yaşadığı ve Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden Türklerin göç yolu üstünde bulunan İran’ın kuzey bölgelerinde, yani Hazar Denizi’nin güneyinde bulunan Güney Azerbaycan’da yapı olarak Kangal (Karabaş) Köpeğine benzeyen çok sayıda köpek yaşamaktadır (Yılmaz 2006).
kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)
Söz konusu bölgede yapılan araştırma, inceleme ve soruşturma sonucu, Kangal (Karabaş) Köpeğine benzeyen bu köpeklerin benzerlerinin, Özbekistan, Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistan‘da da bulunduğu, bu ülkelerde bulunmuş kişilerden öğrenilmiştir. Nüfusunun ’ini Kazak Türklerinin oluşturduğu, batı Moğolistan’daki Bayan Ölgiy Vilayeti’nde de, Kangal (Karabaş) Köpeği görünümlü köpeklerin, koyun yetiştiricilerin elinde çok miktarda olduğu ifade edilmektedir.
Anadolu’dan Orta Asya’ya herhangi bir Türk göçü olduğuna dair bir kayıt bulunmamaktadır. Tersine, bu göç yaklaşık 1.000 yıl önce Orta Asya’dan Anadolu’ya olmuştur. O halde Anadolu’daki Kangal (Karabaş) ve Akbaş Çoban Köpeklerinin Orta Asya’dan gelmiş olduklarını düşünmek yanlış olmaz.
Kangal (Karabaş) Köpeğinin Anadolu’daki esas yayılma alanı, Akkaraman Koyunu yetiştiriciliğinin yaygın olduğu bölgelerdir. Fakat günümüzde Türkiye`de yetiştirilmediği yer kalmamıştır. Post rengi boz ve bozun açık krem renginden, kızıl kahve rengine kadar değişik tonlarıdır. Nadiren çizgili post rengi de görülebilir.
Saf Kangal (Karabaş) Köpeğinde ana ırk vasıfları şunlardır:
1-Aslana benzeyen vücut ve özellikle kafa yapısı,
2-Ağız, burun, kulak ve göz çevresinde siyah maskeyle beraber boz post rengi,
3-Kafatasına yapışık kulaklar,
4-Yukarı ve öne doğru kıvrık kuyruk.
Kangal (Karabaş) Köpeğinin saf olmadığına işaret etmeyen ve bulunmasında sakınca görülmeyen diğer özellikler ise şunlardır:
1-Ön göğüste beyaz madalyon,
2-Kuyruk ucunda beyaz leke,
3-Yüzde ve bazen kuyrukta, birkaç uzun, sert kıllı siyah ben,
4-Ayaklarda, dizden aşağı kesimlerde beyazlık,
5-Damakta siyah leke,
6-Arka ayaklarda "Pençe" veya "Kurtçul Tırnak" denen 1, 2, veya 3 adet ilave tırnak,
7-Ayaklarda, parmak aralarında perde.
Bu yedi özellikten birinin, bir kaçının veya hepsinin birden olmaması, o köpeğin saf olmadığı anlamına gelmez. Olması, olmamasından daha iyidir ve makbuldür.
Kangal (Karabaş); cesareti, sadakati, duygusallığı ön plana çıkan bir ırktır. Kangal (Karabaş) Köpeği, kendi sürülerini ve insanlarını korumada korkusuz ve yeteneklidir. Sürüsündeki hayvanlar, çocuklar, ev hayvanları ya da diğer insanlara karşı naziktir. Sert iklim şartlarına dayanabilir. Böylesine iri bir ırka göre uzun ömürlüdür. İnsanları sever; ancak sürüyle de bağ kurar ve onu korur. Bağımsızdır, fakat aynı zamanda zeki ve eğitilebilirdir. Eğitimle kontrol edilebilse de, koruma alanına herhangi bir tecavüz olduğunda, iri köpeklere ve diğer yırtıcı hayvanlara karşı saldırgandır.
GİRİŞ
Dünyada sürü koruma köpeği olarak tanımlanan köpek ırklarının benzer morfolojik ve davranışsal özelliklere sahip olmaları, bu köpeklerin köken itibariyle ortak bir geçmişe dayandıkları fikrini doğurmaktadır. Bugün dünyada sürü koruma köpeklerinin başlıca gelişim ve yayılım alanları, koyun ve keçi yetiştiriciliğinin yoğun olarak yapıldığı topraklardır. Bu tespite bağlı olarak bu tip köpeklerin ortaya çıkmalarında Orta Asya ve Anadolu topraklarının anavatan konumunda olduğu fikri, pek çok araştırmacı tarafından kabul görmektedir. Son yıllarda köpeğin kökeni ve ırklar arasındaki genetik benzerlikleri konu alan bilimsel çalışmalar göstermiştir ki, Asya kıtası köpeğin evcilleştirilmesinde önemli bir merkezdir. Aynı zamanda Hazar denizinin kuzeyi ve güneyinden Anadolu ve Avrupa’ya gerçekleştirilen Türk göçleri sürü koruma köpeklerinin bu bölgelerde yayılım göstermesinde önemli bir etki yaratmıştır. Türk Çoban Köpekleri dünyadaki sürü koruma köpekleri içinde özel bir yere sahiptir. Köken itibariyle çok eski dönemlere dayanan bu köpekler, bugün farklı isimlerle anılan sürü köpek ırklarının elde edilmesinde de önemli bir rol oynadığı kabul edilmektedir.
TÜRK ÇOBAN KÖPEKLERİ İLE İLGİLİ GÜNCEL TARTIŞMALAR
Bugün Anadolu orijinli köpek ırkları sürü korumadaki başarılarından dolayı tüm dünyada yoğun ilgi uyandırmaktadır. Türk Çoban Köpekleri ile ilgili olarak dünyada pek çok kulüp kurulmuş, ırk tanımlamaları yapılmış ve farklı isimler altında deşifre edilmiştir. Bugün değişik ülkelerde bu köpekler Anadolu Çoban Köpeği, Türk Çoban Köpeği, Çoban Köpeği, Sivas-Kangal Köpeği, Karabaş, Akbaş, Kangal Köpeği gibi isimler ile anılmaktadır. Köpek kulüplerinin farklı isimler altında, farklı ırk tanımları yapmaları, etkileri bugüne kadar devam eden derin görüş ayrılıklarına ve tartışmalara neden olmuştur. Peki bu görüş ayrılıklarının tarihsel kökleri nereye dayanıyor?
Türk Çoban Köpekleri ile ilgili yaşanan tartışmaların, özellikle A.B.D. ve İngiltere kaynaklı olduğu görülmektedir. A.B.D.’ne Türkiye orijinli ilk köpek numunelerinin götürülmesi 1968’lere dayanmaktadır. Türkiye’de askeri ateşe olarak görev yapan Robert Ballard uzun kıllı, alacalı bir erkek çoban köpeği ile iki yıl sonra açık kahverengi bir dişiyi götürmesi ile A.B.D.’de ilk üretimin tohumlarını atmış oldu. 1970 yılında kaynağını bu ilk damızlık köpekler ve bunlardan doğan yavru sahiplerinin bir araya gelmesi ile Amerikan Anadolu Çoban Köpeği Kulüp’ü kuruldu. David Nelson isimli bir başka Amerika’lı ise, Türkiye’de yaptığı araştırmalar neticesinde Anadolu’da tek bir ırkın olmadığını, yayılım ve morfolojik yapı itibariyle birbirinden farklı iki köpek ırkının var olduğunu keşfetti. Nelson, 1980’li yıllarda Akbaş, 1990’lı yıllarda Kangal köpekleri A.B.D.’ye götürdü ve burada ayrı ayrı kulüpler altında kurumsallaşma gerçekleşti. Böylece A.B.D.’de Türk Çoban Köpekleri ile ilgili olarak 3 kulüp oluşturulmuş oldu. A.B.D. Tarım Bakanlığı’nın vahşi yırtıcı hayvanlara karşı koyun sürülerinin korunması amacıyla geliştirdikleri bir projede, bu köpekler deneme kapsamına alındılar. Bakanlığın yaptığı araştırmalarda Akbaş, Kangal ve Anadolu Çoban Köpeği olarak tanımlanan bu köpeklerin sürü korumadaki başarıları tescil edildi. Bu gelişme Türk Çoban Köpeklerinin popülaritesini dünya genelinde bir kat daha artırmış oldu.
kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)
İngiltere’de ise Türk Çoban Köpeklerinin tanınması 1965’lere dayanmaktadır. İngiliz Arkeolog Charmain Steel, Çatalhöğük ve çevre yörelerde yaptığı arkeolojik çalışmalar esnasında, sürü koruma görevi yapan ve üreticileri tarafından çok değer verilen köpekleri fark etti. Arkeolojik çalışmaları bitince ülkesine bu yöreden kendisine hediye edilen iki Kangal yavrusu ile birlikte döndü. Bu köpekleri Ulusal İngiliz Köpek Kulüp’üne kayıt ettirmek istedi. Kulüp köpekleri “kısa tüylü, Mastif tipinde, sarı-kahverengi post renginde ve başta siyah maske” olarak tanımladı ve Anadolu Karabaş Köpeği adı altında kayıtlarını gerçekleştirdi. Çünkü bu köpekler Anadolu’dan geliyordu ve yöre halkı onlara Karabaş diyordu. 1968 yılında Anadolu Karabaş Köpeği Kulübü kuruldu ve ırkın standartları yazıldı. Daha sonraki yıllarda ırk tanımına uymayan, çoğunluğu melez olan köpekler Anadolu’dan İngiltere’ye getirilmeye başlandı. Bu köpekler tüm itirazlara rağmen daha önce getirilen Karabaş’lar ile birleştirilerek, öz itibariyle Kangal köpeğinden fenotipik sapmalar gösteren yeni tip köpekler üretilmeye başlandı. Ve bu köpekler Karabaş olarak İngiliz Ulusal Köpek Kulübü’ne kayıt ettirildi. 1983 yılında yaşanan yoğun tartışmaların sonucunda, Büyük Britanya Anadolu Çoban Köpeği Kulübü adlı ayrı bir kulüp kuruldu.
Yurtdışındaki bu gelişmeler özet olarak iki farklı yaklaşımı öne çıkarmaktadır. Anadolu Çoban Köpeği adı ile anılan kulüpler, Türkiye’de tek bir ırkın (Anadolu Çoban Köpeği) olduğunu söylemekte, ismi sayılan köpeklerin (Kangal, Akbaş) ise bu ırka bağlı birer renk varyetesi olduğu savını yaymaktadırlar. Bu kulüplerin ırk standart bilgilerinde post rengi ile ilgili olarak “her renk olabilir, ancak siyah maske tercih edilir” denmektedir. Bu kulüpler köpeğin sürü korumadaki etkinliğine daha fazla önem veren, buna karşılık post rengine ve kıl yapısına pek önem vermeyen bir anlayışı benimsemektedirler. Oysa dünyadaki Kangal ve Akbaş Köpeği Kulüpleri, Kangal’ı ve Akbaş’ı genetik yapıları birbirinden tamamen farklı ayrı birer ırk olarak görmektedirler.
Bugün gelinen noktada, üye sayısı ve kulis etkinliği fazla olan Anadolu Çoban Köpeği Kulübü savlarını İngiliz Köpek Kulübü (KC), Amerikan Köpek Kulübü (AKC) gibi güçlü ulusal köpek kulüplerine ve uluslararası köpek kulüpleri federasyonu olan FCI’a (Federation Cynologique Internationale) kabul ettirmişler, Türk Çoban Köpeklerini tek bir isim altında (Anadolu Çoban Köpeği) tanınmasını sağlamışlardır. Buna karşılık A.B.D.’de AKC kadar popüler olmayan UKC (United Kennel Clup) diye anılan bir kulüp, Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika Cumhuriyeti ve Türklerin yoğun olarak yaşadığı Almanya, Fransa gibi bazı Avrupa ülkelerinin Köpek Kulüpleri Kangal ve Akbaş Köpeğini ayrı bir ırk olarak kabul etmektedirler.
TÜRKİYE BU TARTIŞMALARIN NERESİNDE?
Yurt dışında 1960’lı yıllardan itibaren bu tartışmalar yaşanırken, tarafların gözü kulağı Türkiye’de idi. Çünkü bu köpekler ile ilgili gerçek bilgileri ancak Türkler verebilirdi. Ancak o yıllarda bu kulüplerin Türkiye’de müracaat edebilecekleri ulusal bir köpek kulübü yoktu. Türkiye’de çok sayıda Kangal ve Akbaş köpeği yetiştiren kişi ve kuruluş mevcut idi, fakat bunlar bir dernek çatısı altında toplanabilmiş değillerdi. Kamu kuruluşlarının ve üniversitelerin bu konuya yeteri kadar eğilmedikleri de görülüyordu. Bu durum ilgili kişilerin yurt içinde muhatap bulmada bazı sıkıntılar yaşamasına neden oldu. 1996 yılında Konya’da yapılan Uluslararası Türk Çoban Köpeği adlı sempozyum, yurt içindeki kimi duyarlılıkların oluşmasında milat oluşturdu. Bu sempozyumda konuşmacıların büyük çoğunluğu yabancı konuklardı. İngiltere’den, A.B.D.’den gelen katılımcıların Türklere Türk köpeklerini anlatmaları birçok kişinin karmaşık duygular yaşamasına neden oldu. Bu tarihten sonra Türk akademisyenler, kamu görevlileri, özel şahıslar konuya gereken önemin verilmesi gerektiğini anladılar. Tarım Bakanlığına bağlı işletmelerde, Türk üniversitelerinde ve kimi özel çiftliklerde Türk Çoban Köpeklerinin üretimi ve akademik çalışmalar bu tarihten sonra ivme kazanmıştır.
Son yıllarda Türkiye içinde oluşan kimi duyarlılıklar, ortaya çıkan bu tartışmaların istikametini etkileyecek düzeye ulaştığı görülmektedir. Bu gelişmeler;
1. Kangal köpeğinin ırk standartları TSE tarafından onaylanmıştır.
2. Kangal köpeğinin “Coğrafi İşaret Tescil Belgesi” Türk Patent Enstitüsü tarafından Kangal Kaymakamlığı’na verilmiştir.
3. Kangal kaymakamlığı koordinesinde yöredeki saf Kangal köpekleri kayıt altına alınmış ve yetiştirici düzeyinde sertifikasyona gidilmiştir.
4. Ankara, İstanbul ve İzmir’de olmak üzere 3 adet Türk Çoban Köpeklerini Araştırma ve Tanıtma Dernekleri kurulmuştur.
5. Türk Çoban Köpekleri ile ilgili bilimsel araştırma ve etütlerin sayısı her geçen gün artmaktadır.
6. Ulusal ve uluslararası kongrelerde Türk Çoban Köpekleri ile ilgili kimi gerçekler bilimin ışığı altında ortaya konmaktadır.
7. İnternet ortamında çok sayıda yerli ve yabancı kaynaklı siteler ve sohbet grupları kurulmuş ve konu ile ilgili bilgi akışı hızlanmıştır.
Son dönemde Türkiye’deki köpek üreticileri ulusal bir federasyon oluşturabilme başarısını da göstermişlerdir. Kuruluşunu tamamlayan ve faaliyete geçen bu ulusal köpek federasyonu uluslar arası köpek örgütleri ile temasa geçmişler, gerek Türkiye içinde FCI hakemlerinin değerlendirmesinde yarışmalar düzenleyerek, gerekse Türkiye’ye özgü köpek ırklarını uluslar arası platformlarda doğru bir şekilde tanıtarak önemli mesafeler kat etmiştir. Bu gün yurt dışında Kangal ve Akbaş köpeğinin ayrı birer ırk olduğu konusunda ciddi kabuller söz konusudur.
Türkiye’de yaşanan bu gelişmelerin yanı sıra köpek popülasyonu ile ilgili olarak halen daha bazı sorunlarda yaşanmaktadır. Türk Çoban Köpekleri yurt dışında 1965 yılından itibaren pedigrili ve sertifikalı olarak yetiştirilirken, Türkiye’de bu anlayış ancak 2000’li yıllarda kabul görmüştür. Sivas ve çevre yöreler dışında yetiştirilen Türk Çoban Köpekleri halen daha kayıt altında değildir. Bunun dışında özellikle Kangal köpeklerinde fenotipik varyasyon yoğun olarak yaşanmaktadır. Türkiye’de bazı yörelerde köpekler arasındaki çiftleştirmeler yapılırken ırkların saflığına azami önem veriliyor iken, bazı yörelerde ırkların saflığının bozulmasına neden olabilecek kimi yetiştirici tercihleri öne çıkmaktadır. Bu durum özellikle vücut büyüklüğü, baş ve kafa tası iriliği, post rengi ve post üzerindeki nişaneler bakımından farklılaşmalara neden olmaktadır.
Türk Çoban Köpekleri için hazırlanan ırk standartları seleksiyon kriteri olarak değerlendirildiğinde, yurt içindeki köpekler arasındaki fenotipik birörnekliliğin sağlanması, buna bağlı olarak ırkın geleceğinin güvence altına alınması ve yurt dışındaki kurum ve kuruluşlara örnek teşkil etmesi bakımından önem taşımaktadır.
TÜRK ÇOBAN KÖPEKLERİ KAVRAMI
Türk Çoban Köpeği terimi bir ırk ismi olmayıp, Türkiye orijinli, daha ziyade tarımsal alanlarda yetiştirilen, koyun ve keçi sürülerinin koruyuculuğunu yapan köpeklere verilen genel bir isimdir. Bu genel tanımın altında 3 köpek grubu bulunmaktadır: Kangal köpeği, Akbaş köpeği ve Kars Köpeği. Bu üç gruptaki köpekler Anadolu içinde lokalize oldukları yöre ve morfolojik özellikler itibariyle birbirinden ayrışma gösterirler. Kangal ve Akbaş köpekleri Kars köpeğine kıyasla dünyada daha fazla tanınırlar. Son yıllarda yapılan bilimsel çalışmalar ile Kangal ve Akbaş köpeklerinin genetik yapılarının birbirinden farklı olduğu kanıtlanmıştır. Bu genetik farklılıklar en fazla morfolojik yapıda kendini göstermektedir. Sürü korumadaki etkinlikleri her iki ırk içinde üst düzeydedir. Kars köpeği ise ilk olarak 1996 yılında Konya’da yapılan sempozyum’da tanımlanmıştır. Kars köpeği fenotip itibariyle Kafkasya kökenli “Caucasian Ovcharka” ırkına çok benzediğinden, bu ırkın Kars yöresinde yetiştirilen örnekleri mi, yoksa bu ırk ile Kars yöresindeki yerli köpeklerin melezlenmesi ile elde edilmiş melez bir köpek grubu mu olduğu konusu tartışmalıdır. Bu köpeklerin morfolojik yapılarında gözlenen aşırı varyasyon, bu köpeklerin bir ırktan ziyade, yöresel bir köpek grubu oldukları tezini güçlendirmektedir.
KANGAL KÖPEĞİ IRK STANDARDI
Genel Görünüm
Kangal Köpeği, heybetli duruşu ve dengeli vücuduyla iri ve güçlü bir sürü koruma köpeğidir. Kafa iri; kulaklar orta büyüklükte ve sarkık; kulak, burun ve ağzı kapsayan siyah bir maske; bozdan açık griye kadar değişkenlik gösteren post rengi; orta uzunlukta ve çift katmanlı kürkü, alarm durumunda kalçanın üzerinde çember kuyruk tutuşu ırkın karakteristik özellikleridir.
Mizaç ve Davranış
Sürü koruma ve bekçi köpeğidir. İçgüdüsel olarak koyun ve keçi sürülerinin güvenliğini sağlar. Sürü gütmekten ziyade koruma eğilimindedir. Cesaretli, hızlı ve çeviktir. Tehlikeye karşı tehdit edici olup, gerektiğinde saldırıya geçer. Sürüdeki hayvanlar ile koruyucu ve dengeli bir ilişki kurar. Sürünün korunmasında çobandan bağımsız ve özgür hareket etmeyi tercih eder. Önsezileri kuvvetlidir. Sahiplerine karşı sevgi dolu ve sadık; yabancılara karşı ise mesafelidir; ancak nedensiz saldırganlık göstermez.
Baş ve Kafatası
Vücut ile orantılı iri bir baş yapısı vardır. Kafa yapısı mesatisefalik’tir. Yüzün (göz açılarının birleştiği noktadan burun ucuna kadar olan mesafe) baş (oksipital çıkıntıdan burun ucuna kadar olan mesafe) uzunluğuna oranı 1:2,1-2,5 nispetinde olup, yüz ve alın eksenleri paralellik arz eder. Kafatası hafif bombelidir. Erkek köpeklerin başları aslan kafasını andırırken, dişi köpeklerin başları nispeten daha dar ve zariftir. Kulaklar arası mesafe geniştir. Yüzde kulak, burun ve ağzı içine alan ve siyah bir maskeyi andıran özel bir nişane mevcuttur.
Hata: Dolikosefalik (dar-uzun) ve brakisefalik (geniş-kısa) kafa yapısı, aşırı iri kafa
Gözler
Gözler zeki ve güvenilir bir ifadeye sahip olmalıdır. Kafa büyüklüğüne oranla orta büyüklükte, oval ve derindir. Göz kenarları siyahtır. Göz rengi bal sarısından kahverengiye kadar değişkenlik gösterir. Göz içindeki beyazlık ve kırmızılık görülmez.
Hata: İri ve yuvarlak göz yapısı, sarkık göz kenarı, açık sarı göz rengi
Burun ve Ağız Yapısı
Burun iri, küt, güçlü burun delikleri ile belirgindir. Ağız kapalı iken yandan bakıldığında dikdörtgen görünüm arz eder. Alt çeneyi kavrayacak şekilde tam siyahlık mevcuttur. Yanakta siyah bir nokta bulunabilir. Çene ve diş yapısı kuvvetlidir. Dişler alt ve üst çenede düzenli sıralanmış haldedir ve alt ve üst çene birbirinin üzerine gelecek şekilde kapanır. Siyah dudaklar alt çeneyi kapatacak kadar sarkık; ancak salya oluşumunu engelleyecek kadar sıkıdır. Dil rengi pembedir.
Hata: Aşırı sarkık dudaklar, ince ve uzun burun,
Kulaklar
Orta büyüklükte, üçgen biçiminde, ucu yuvarlak, kafanın dış kenarında, göz hizasının biraz üzerinde konumlanmış ve sarkık görünüm arz eder. Kulağın ön köşesi yanağa yakın bir noktaya kadar uzatılabilir ve öne çekildiğinde köpeğin gözlerini örtecek uzunlukta olmalıdır. Kulak rengi yüzdeki maskeyi tamamlar biçimde siyahtır.
Hata: Dik kulak, çok uzun veya çok kısa kulak büyüklüğü
Boyun
Kafaya nispetle daha kısa, kalın, kaslı, kafa bağlantısına doğru hafif kavisli. Erkeklerin gerdan bölgesinde hafif deri sarkması görülebilir.
Hata: Çok kısa veya çok uzun boyun yapısı, zayıf boyun
Vücut Yapısı
Vücut orantılı ve güçlüdür. Sırt çizgisi cidago’dan zarifçe aşağı iner, yere paralel gider ve hafif bir kavisle aşağı inen bir kuyruk sokumu ile sonlanır. Göğüs dirseklere kadar iner;kaburgalar iyi örülmüş; karın bölgesi hafif içe çekiktir. Bel kısadır. Cidago bölgesi gelişmiş ve kaslı, sağrı ile eşit yüksekliktedir. Vücut bölümleri sıkı, kaslı ve yağsızdır. Cidago yüksekliği (cidagonun en yüksek noktası ile ön ayağın bastığı yer arası mesafe) ile vücut uzunluğu (boyun altı göğüs noktası ile tuber ischii arası mesafe) oranı 1:1,2’dir. Bu oran, köpeğe hafif bir dikdörtgen görüntüsü verir. Göğüs genişliği (scapulanın arkasındaki yanlara doğru göğüs kafesinin en çıkıntılı olduğu noktalar arası mesafe) ile göğüs derinliği (cidagonun en yüksek noktası ile sternum arası mesafe) oranı 1:1,5’dir.
Hata: Dar ve zayıf göğüs veya silindirik vücut yapısı, aşırı zafiyet
Bacaklar
Ön ve arka bacaklar iri kemikli, kaslı, vücuda olan bağlantıları yüksek ve kuvvetlidir. Önden bakıldığında ön bacaklar birbirine paralel ve yere dik basar; dirsekler göğüse bitişiktir. Arkadan bakıldığında arka bacaklar kaslı, orta derecedeki diz açısıyla ve kalça genişliği hizasından, birbirine paralel olarak yere dik iner.
Hata: Zayıf ve kassız bacaklar, çok az ya da çok fazla diz açısı, topukların içe veya dışa dönüklüğü
Ayaklar
Ayaklar iri ve bombelidir. Tırnaklar kısa ve küttür. Tırnak rengi beyaz ya da siyah olabilir. Ayak taban yastıkları etli, koyu renkli ve sıkıdır. Polidaktili (beşinci fonksiyonsuz parmak) bazı bireylerde görülebilir. Fakat bu standart değildir.
Hata: Dar, yayvan basış yapan ayaklar
Kuyruk
Kuyruk topuğa kadar uzanır. Vücuda göre kıllar daha yoğundur. Sakin iken topuğa doğru düz iner ve ucu hafifçe yukarı kıvrılır. Alarm durumunda kuyruk kalça üzerinde tek ya da çift sarmallı çember oluşturur. Kıvrımlaşmış kuyruk yana yatmaksızın dik durur.
Hata: Aşırı uzun kıllı veya kılsız kuyruk, kamçı kuyruk
Post
Post orta uzunluktaki kıllardan oluşur. Kısa ve daha uzun kıllardan oluşmuş çift katmanlı post yapısı mevcuttur. Üst kıl tabakasındaki kıllar daha kalındır. Alt kıl tabakası yumuşak ve sıktır. Boyun ve omuz bölgesindeki kıllar diğer vücut bölümlerine göre daha uzundur. Yüz, kafa ve kulaklardaki kıllar oldukça kısadır.
Hata: Aşırı kısa veya aşırı uzun kıllı post yapısı, kılların ondülasyon (kıvrım) göstermesi
| |||
|
ÜLKEMİZDEKİ ÖNEMLİ KANGAL YÖRELERİ
Anadoluda birbirinden bağımsız iki kangal yöresi vardır.
{1}-Kangal merkez olmak üzere Ulaş, Altınyayla, Gürün, Şarkışla, Gemerek, Pınarbaşı ilçelerinde yaygın olan kangallar; UZUNYAYLA tipidir.
kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)
{2}-Karapınar ilçesi merkez olmak üzere, Fethiye'den Nurhak'a kadar Toros sıradağlarıdaki yaylalarda yaygın olan ise,TOROS tipidir.
Genelde;Uzun yayla tipinde,sallı diye tanımlanan yatay boy daha uzun,renk daha açık bozdur.
Tuz gölü çevresindeki;Aksaray,Kulu,Şereflikoçhisar,Cihanbeyli ilçelerinde ise; her iki tipin çifleşmelerinden üretilen onların en iyi özelliklerini taşıyan iri kangallar, yaygınlasmaktadır.
Günümüzde Türkiye'nin diger yörelerinde var olan kangallar;bu bölgelerden götürülmüş ve üretilmiştir.
KANGAL KÖPEĞİ HAKKINDA DOĞRU BİLİNEN YALNIŞLAR
|
|
İDDİA : Kurtçul Kangal (Karabaş)da ilave tırnak bulunur. |
KANGAL SADECE ÇOBAN KÖPEĞİ MİDİR?
Ülkemizde, bozkır göçebeliğigeleneği neredeyse son bulmuştur. Yarı göçebelik sayabileceğimiz, yaylak ve kışlak geleneği de gittikçe gerilemektedir. Ağıl koyunculuğundan ise çoban köpeği korumasına gereksinme yoktur. Ormanların korunması amacıyla keçi süleni yokedilmektedir. Bu nedenlerle Kangallara, koruma ve kollama yetenekleri doğrultusunda yeni görev bulunması, bu ırkın korunması ve geliştirilmesi için zorunludur.
“Türk Çoban köpeği “ tanımındaki Çoban sözcüğünün; Türk dilindeki kökeni ve gerçek anlamının Arapça karşılığının muhafız ve bugünkü Anadolu lehçesinde koruyucudur. Günümüzde evcil hayvan sürülerinin bakım, beslenme, koruma sorumlusu için meslek adı olarak kullanılan Çoban deyiminin Türkçe’nin kökenindeki asıl anlamı Kangal ırkının karakter özelliklerinin tam tarifidir. Kangal hiç şüphesiz genel koruma ve kollama köpeğidir. Kollama ve korumanın amaç olduğu tüm hizmetler için, benzersiz niteliklerin sahibidir. Batıda, benzer nitelikteki köpek ırklarının tanımı olarak kullanılan Shepherd ve Guard tanımları “Çoban” tanımı ile yakın anlamlıdır, ama eşanlamlı sayılmaz. Çünkü Çoban deyimi ülkenin, devletin,ulusun, örfün, inancın, dilin, kültürün ve canlı, cansız herşeyin koruyucusu anlamlarını da içermektedir.
Yeryüzünde; bozkurtun evrimi olan, bozkır kökenli, bozkır karakterli (karabaş) Kangal kadar, sert ve olumsuz tabiat koşullarına, açlığa ve susuzluğa dayanıklı, fiziksel gücü ve zeka düzeyi yüksek, yaşamı; sahibi ve içinde yaşadığı ulus ile özdeşleşmiş, başka bir köpek ırkına rastlanmıyor.
Avrupa kökenli; Alman, İrlanda, İskoç, İspanya çoban köpekleri de otlakta sürü yönlendirmekte iyidirler, bu konuda Kangala eşdeğer sayılabilirler. Bu ırkların herbiri, kendini besleyen sahibinin, obasını, sürüsünü, ailesini, canlı ve cansız malını, vahşi hayvanlara ve kötü niyetli kişilere karşı canı pahasına korumaya çalışırlar; Ancak, Kangal en güçlü ve en caydırıcı koruyucudur. Sahibini ve ona aitleri korurken ölmek kangal için çok rastlanan normal bir olaydır.Diğer köpek ırkları,genelde sahibini koruma becerisini özel eğitimle kazanırlar. Kangalın, sahibini kollama ve korumayı eğitimle öğrenmesi gerekmez. Bu özellik, ırkın doğal özelliğidir. iİçgüdüleri ile sahibine ait olduğunu hissettiği canlı, cansız herşey, Kangalın kollama ve koruma sınırının içindedir.
Özgürlük kangalın karakteridir, kısıtlandığında yani devamlı zincirle bağlandığında ve dar mekana kapatıldığında, kişiliği zedelenir. Sadece sahibine güvenen ve sadece ona itaat eden Kangal; bu özelliği nedeniyle profesyonel köpek eğitmenlerince uygulanan eğitimde isteksizdir. Köpek eğitmenlerinin Kangal eğitimindeki başarısı bu nedenle sınırlıdır.
Kangal eğitilemez mi? Şüphesiz çok maksatlı olarak sahibi veya sahibinin desteğiyle eğitmen tarafından eğitilir. Sahibine ait herşeyi kollamak ve korumak özelliğine, doğal iç güdüsü gereği sahip olan Kangalın, sürüyü koruma ve yönlendirme yani çobanlık yapması da doğası gereğidir. Kangalın çoban köpeği olarak tanımlanması, küçükbaş hayvan sürülerinin, ekonomik değer olarak zenginliğin ölçüsü sayıldığı, Oğuzların bozkır göçebeliği zamanından kalma bir hatıradır. Bin koyunlu Yörük Beyi gibi güçlü, bin keçili Yörük Ağası gibi keyifli, deyimleri Anadolu’da halen söylenir. Küçükbaş hayvan sürüleri, Oğuz kökenli Türk toplumlarında, temel geçim kaynağıdır. Bu nedenle kollanması ve korunması, sürü sahibi için hayati derecede önemlidir.
Günümüzde, dünyadaki köpek ırkları içinde; köpekten beklenen işlevlerin birçoğunu yapabilecek yetenekleri genlerinde taşıyan “Türk Çoban Köpeği” Kangal, önemli bir görev köpeği ırkıdır. Av köpekleri: sadece iz sürerken; o, sahibi olan avcıyı, vahşi hayvan saldırısına karşı yaşamı pahasına korur. Bekçi köpekleri, koruma alanına girilmesini sadece havlayarak haber verirken; o, koruma ve kollama alanı için savaşır. Karakter, huy ve davranış özellikleri nazara alınarak eğitildiklerinde; askeri ve polis hizmetleri için başarılıdır. Özel korunma ve yaşam dostu olarak görev yapması doğal karakteridir. En önemlisi de; görev anında yaşamını kolayca riske atabilen kangal, insan hayatına kasteden hiçbir davranışta asla bulunmaz.
KANGALLAR DOĞAL SAFKAN IRKTIR
Kangallarda, aynı batında olan kardeşler ile anne ve baba arasında ayrıntılardaki fiziksel farklılıkların nedeni, kangalseverlerle zaman zaman yaptığım söyleşilerde, bana sıkça sorulan bir sorudur. Öncelikle, doğal safkan köpek ırkları ile kültür suretiyle saf ırk özelliği kazandırılmış olan köpek ırklarında; ailedeki benzeşimin biyolojik (genetik) şartlarının farklı olduğunu belirtirim. Bu önemli konuyu açıklamaya, bir köpek ırkının kültür edilmek suretiyle safkan hale getirilme olayının nasıl sağlandığını anlatmak ile başlamak gerekiyor. Hedeflenen köpek özelliklerini taşıyan formasyonun temini amacıyla, ayrı köpek ırklarının istenilen özelliklerini biraraya getirmek için yapılan melezlemelerle oluşan yavrulardan, istenilen özellikleri taşımayanların iptal edilmesi (uyutulması veya kısırlaştırılması) suretiyle devamlı ayıklanarak üretilmeye devam edilir. Anne ve babanın tam benzeri yavruların devamlılığı sağlandığında, kültürle saflaştırılmış sayılan yeni bir ırk oluşturulduğu varsayılır.
Kangallarda, kültür ırklarında olduğu gibi aile bireyleri arasında fiziksel tam benzerliğe rastlanabilir. Ancak, insanlarda olduğu gibi tam benzerlik, başka bir deyişle soya çekim, kangallarda da anne ve babanın atalarınadır. Bu benzeşim periyodunu izleyebilmek için, benim gibi elli yılı aşkın süre kangalları gözlemlemek gerekir. Doğada, doğal şartlarda oluşmuş ve gelişmiş köpek ırkları için uygun gördüğüm “doğal safkan ırk“ tanımının daha önce yazılmış veya söylenmiş olduğuna rastlamadım.Tanımı ilk kullanan olduğumu sanıyorum. Doğal safkan ırktan ayrı üstün özellik taşıyan bireylerin çiftleştirilmesi suretiyle yapılan, ırk ıslahı (iyileştirme) çalışmalarını kültür ırkı elde etme çalışmaları gibi düşünmek yanılgıdır. Bu çalışmalar doğal safkan ırkları olumlu etkiler.
Kangallarda, genetik faktörlerin dışında, aile bireyleri arasındaki ayrıntı farklılığını etkileyen diğer oluşumlar şunlardır: Eniklerin hızlı büyüme devresi olan ilk yıl içinde geçirmiş oldukları hastalıklar, bakım ve beslenme şartlarındaki ayrılıklar ve değişik ekolojik şartlarda yetiştirilme, aynı batında doğan kardeşler arasındaki ayrıntıların daha belirgin veya daha belirsiz olmasının nedeni olur. Bütün köpek ırklarında olduğu gibi, kangallarda da bireyin gelişiminde; çevre şartları, genetik şartlar kadar önemlidir. Bazı bilimadamlarına göre ise, uzun sürede, çevre şartları gelişimde, genetikten daha fazla önem taşır.
Kangal üreticilerine, ırkın iyileştirilmesi konusundaki önerilerim şunlardır: uzun boylu, geniş göğüslü, koca başlı, devirli ve kalın kuyruklu, kalın ayaklı, iri patili, açık renkli, belirgin ve koyu maskeli olma ayrıcalıklarının karşılıklı olarak tamamlayabilecekleri düşünülen eşler çiftleştirilmelidir. Bu önemli özelliklerde aynı olumsuzlukları taşıyan kangallar çiftleştirilmemelidir. Damızlık olarak kullanılacak, erkek ve dişi kangalların ırkın iyi özelliklerini olabildiğince eksiksiz taşımasına dikkat edilmelidir. İri ve nitelikli bir soydan geldiği bilinen bakım, beslenme veya hastalık nedeniyle irileşememiş, orta irilikteki kangallar damızlıktan çıkarılmamalıdır. Kangallarda soyaçekim ailenin atalarından geldiğinden, böyle bireylerden iri ve nitelikli enikler alınabilir. Ancak, bu durumda, çiftleşen eşlerden diğeri iyi niteliklerin sahibi olmalıdır. Benim 40 kilo gelen dişi kangalım Şanslı, iri ve nitelikli bir babadan oluşmuştur. Yavru iken geçirdiği rahatsızlıklar nedeniyle fazla gelişemediği halde, yaşamı boyunca doğurduğu eniklerin tümü 80 kiloyu aşmıştır. Genelde kangal yavrularının fiziksel özelliklerinin babadan, huy ve davranış özelliklerinin anneden, yavrulara geçtiğini kangallarla paylaştığım elli yılı aşkın sürede gözlemledim.
Günümüze ulaşabilen doğal safkan ırk çoban köpekleri Karabaşlar ve Akbaşlardır. Doğal saf ırklar ile Kültür ile saflaştırılmış ırkları aynı şartlarda araştırmak yanılgıdır. Doğal saf ırktan bireyler arasında; ayrıntılarda fiziksel farklılığın kültür ırkları bireylerine göre daha belirgin olması doğaldır. Her iki doğal ırkın coğrafi ve tarihi kökeni bize aittir. Karabaşlar; Altay-Baykal, Akbaşlar ise Ural-Balkaş kökenlidirler. Bu bölgeler, Türk halkının anayurdudur. (Akbaşlar için Rusya ve İran’ın sahiplenme iddiası bilimsel değildir.) “Türk Çoban Köpekleri” konusunda araştırma ve tanıtmaya geç başlamamız yüzünden; Amerika ve Avrupa’da oluşmuş yanılgı içeren söylence ağırlıklı bilgilerin Türkiye’ye taşınması beni daima tedirgin etmiştir. Üzülerek belirtirim ki, bilgisayarların ve internetin her geçen gün gelişmesilye artan web siteleri nedeniyle yanlış ve bilimsel olmayan söylemler ve söylenceler yayılmaktadır. Tarihi ve coğrafi kökeni bizim olan bu ırkların, adını koymak hakkımız, onlarla ilgili bilgileri derlemek ve dünyaya yaymak da görevimizdir.
Karabaş ırkı, Orta Asya, Kafkaslar ve Türkiye’de yaygındır. “Orta Asya’da, Kuzey Afganistan ve Pamirler’de, Kafkasya’da ise Dağıstan, İnguşya ve Osetya’da kangallarımız ile eşdeğer ve aynı özellikleri taşıyan karabaşlar vardır. Tüy uzunluğu ve renk tonu gibi ayrıntı sayılacak farklar, yörelerin ekolojik şartları nedeniyleoluşmuş ayrıntılardır. Dünya bilmelidir ki, kangallar sadece bir kasaba (ilçe) ırkı değildir. Bir şehir ve bir ülke ırkı da değildir. Kangallar Türk dünyasının köpeğidir. Dünyanın en eski, en yaygın doğal çoban köpeği ırkının, geleneklerine bağlı Kangal ilçesi halkının benzersiz koruması sayesinde, yurdumuzda tüm özellikleri ile günümüze ulaşabilmiş olanlarıdır.
Türkiye’de halen, Uzunyayla bölgesi dışında, Baklan, Çal, Aksaray, Haymana ilçeleri, Toros ve Kaçkar sıradağları Kangalların yoğun yaşama alanıdır. Özet olarak; Türkiye dışında da Oğuz kökenli Türk toplumlarının bulunduğu her coğrafyada, kangal tipi Karabaşlar yaşamaktadır.
kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)
Facebook'ta Paylaş
Kangallarda Sürü Koruma Davranişi
Ortalama 300 başlık bir koyun sürüsünü korumak için ikisi erkek biri dişi olmak üzere en az üç yetişkin Kangal köpeğine gereksinim vardır.Kangallar görevlerini genellikle çobandan bağımsız olarak yaparlar.Sürüde en az bir dişi Kangalın bulunması gereklidir.Çünkü dişi köpekler dişi kurtlara karşı daha duyarlıdır.Analık içgüdüleri nedeniyle koruma duyguları daha da gelişmiştir.
Asılardan beri sürü koruma görevi yapan Kangal köpeğinde bu davranış içgüdüseldir.Sürü koruma görevini yaparken farklı zamanlarda farklı davranış şekilleri gösterirler.Sürü meraya ilk çıktığı zaman köpekler sürüden biraz uzaklaşıp etrafı kolaçan ederler.
Yaşlı ve deneyimli olanlar arada bir sürüyü kontrol ederler.Genç ve deneyimsiz olanlar sürüden bira daha fazla uzaklaşabilirler.Herhangi bir tehlike yoksa,sürü belirli bir yerde otlamaya başladığında genellikle sürüyü gözlemleyebilecekleri yüksekçe bir yerde yatarlar.(Rüzgarın estiği yöne doğru sürünün farklı yerlerinde yatarlar.)Sürü herhangi nedenle ürkerse,yerlerinden ok gibi fırlarlar,sürüyü tehdit eden kurt gibi herhangi bir yırtıcı hayvan varsa aynı hızla onun peşinden koşarlar.Kısa mesafede kurda kim yetişirse kurdun üstüne atlar (Kurda Çöker) ; Diğerleri de ona yardıma gelir.Kurda yetişme olayı sık görülen bir durum değildir.Genellikle kurt kaçar ve köpeklerde bir süre kovaladıktan sonra sürüye geri dönerler.Bazı köpekler ise inatla kurdun izini takip edip onu yakalamaya çalışır.Kurt kovalayan bazı kangalların birkaç gün sonra sürülerine döndükleri görülmüştür.
Kurtlar genellikle koloni halinde yaşarlar.Dolayısıyla sürüye grup halinde saldırırlar.Kurdu uzun süre kovalayan Kangallar,sürüyü savunmasız olarak bırakırlar.Bazı kurtlar koloniden birini köpekleri peşine takması için görevlendirir,sonra farklı yönlerden sürüye saldırırlar.Çobanların bu durumlar için önlem almaları gerekebilir.Bunlardan biri,köpeklerden bir veya ikisini yanında bağlı olarak yedekte tutmaktır.Diğer köpekler kurdun peşine takılıp sürüden uzaklaşınca yedek köpekler devreye girer.Bu gibi Saldırıları önlemek,çobanın ve köpeklerin deneyimlerine bağlıdır.Daha önce bütün saldırılara mağruz kalmış köpekler kurdu bir süre kovaladıktan sonra geri dönüp sürüsünün çevresinde çark gibi döner ve etrafı araştırırlar.Köpekler geri dönerken bazen bir veya ikisi takibe devam eder.Sürünün yanına dönen köpekler,sürüyü tehdit eden herhangi bir tehlike olmadığını görürse ve hala kurdun peşinde köpek varsa tekrar kurdun peşine düşerler.Köpeklerin bu davranışı,günün değişik zamanlarına göre farklılık gösterir.Gündüz ısrarla kovalarken gece vakti kovalamada fazla ısrarcı olmaz ve sürülerinin başına çabuk dönerler.
Kurdu ısrarla takip eden Kangallar,saldırıyı püskürtüp kısa süre sonra sürünün yanına dönen kangallar kadar uzun ömürlü olmazlar.Bunun iki nedeni vardır:Birincisi,kurt kapanı denilen tuzağa düşerek kurtlar ; ikincisi,diğer sürülerin köpekleri tarafından öldürülme olasılıklarının yüksek olmasıdır.Israrcı kangallar günün birinde kurtların bir davranış şekli olan ve kurt kapanı adı verilen tuzağa düşüp onlara yem olurlar.Kurt kapanı;kurtlardan birinin sürüye yanaşıp köpeklerin dikkatini çekerek kaçması ve peşinden gelen köpeği sürüden uzak bir yerde,aile fertleri ile pusuya düşürüp öldürmesine denir.
Kangalların diğer sürülerin köpekleri öldürülmesi olayında ise çobanların rolü büyüktür.Bu çobanlar;kurt kovalarken sürüden uzaklaşan cesur bir Kangal köpeğine,dönüşte –koruyup kollamaları gerekirken–kendi köpeklerini saldırttırırlar. Bu ve benzeri olaylardaki çobanın davranışı,eğitimi ve bilinçli olması ile ilgilidir.
Kurdu çok uzun süre kovaladıktan sonra öldüren Kangallar da vardır.Bu uzun takipten sonra kurtlar kurtulsalar da takipte ısrarlı olan Kangalların koruduğu sürülere ikinci kez yanaşmazlar.Sürü emniyetini elden bırakmayan ve kurdu kısa bir süre kovalayıp geri dönen Kangalların sürüleri ise kurt saldırılarına daha fazla maruz kalırlar.
Kurtlar yavrularını büyütünceye kadar,yerlerini belli etmemek için,yuvalarının etrafındaki sürülere zarar vermekten kaçınırlar.Saldırılarını en çok gece ve sabahın erken saatlerinde yaparlar.Kurt saldırılarının ender görüldüğü gündüz vakitlerinde Kangallar,yarı uyku halinde dinlenmesi ile harekete geçerler.Kangallar geceleri daha aktiftir ve sürü yatana kadar sürekli etrafında dolaşırlar;sürü yattıktan sonrada etrafında belirli bir konumda yatarlar.
Çoban,gece uyurken sürünün hareketlenmesi halinde uyanık için,sürü içinden kendine alıştırdığı bir koyunu eline bağlar. Bu koyuna halk arasında''bağcak koyunu'' denir.Dinlenmekte olan sürü herhangi bir nedenle hareketlendiğinde bağcak koyunu da harekete geçerek çobanı uyandırır.Çobanın herhangi bir sebeple sürüsünün yanında bulunmaması halinde bile,sürü hareket ettiği zaman,deneyimli ve iyi yetiştirilmiş Kangallar –çoban aramadan– sürüyle birlikte gider ve sürünün korunmasını sağlamaya çalışırlar.İyi bir Kangal köpeği şartlar ne olursa olsun sürüyü asla yalnız bırakmazlar.
Kangallar sürüye yaklaşan yabancı insanlara karşı da sürüyü korurlar.Yaklaşan bir yabancı gördüklerinde bir araya gelip havlayarak ona doğru koşarlar ve onu uyararak onu sürüden uzak tutmaya çalışılar. Çoban müdahale etmez ve yabancı koşarak kaçarsa köpekler onu kovalar ve yaralanmasına neden olabilir.Kangallarda bölge koruması ön plandadır.Sürüden uzak bir mesafeden geçen yabancılara sadece havlayarak varlıklarını bildirirler.
Sürüde kullanılacak Kangalların kardeş olmalarına özen gösterilmelidir.Çünkü kardeş birbirlerini daima kollar ve hiç bir durumda terk etmeler.
Sürüde bulunan Kangallar arasında daima hiyerarşik bir düzen vardır.En güçlü köpek sürünün lideridir.Doğal şartlarda dişi ile o çiftleşir.Aralarında kavga çıkan gençlere o müdahale edip ayırır.Yemek aynı kaptan yenecekse önce o karnını doyurur.
kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)
Facebook'ta Paylaş
KANGALLARDA İRİLİĞİ ETKİLEYEN ŞARTLAR
Diğer''TürÇoban Köpekleri'' ırkları ve bunların türevleri için de geçerli olan çoban köpeklerinde irileşme ve ufalma şartları dört bölümde açıklana bilir.
kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)
A=Damızlık yaşına gelmeyen,bedeni tam gelişmemiş anne ve babalardan üreme.Çoban köpeklerinde,doğal ortamlarda erken üremeyi önlemek mümkün değildir..Erken üreme ile ufalmanın önlenmesi,çifleşmenin disiplin altına alınması ile gerçeklesir.Böylece ırk saflıgının korunmasıda temin edilmiş olur.
B=''Türk,çobanköpekleri''ırkları,coğrafi ve tarihi kökeni itibariyle;bozkır dogasının sartlarına uyumlu biyolojik yapıdadır.Ancak;bir kaç nesil sonra sıçak iklime uyum sağlıya bilirlerse de,sıcak ve nemli hava ufalmanın bir diğer faktörüdür.
C=Genelde kangallar iç güdüsel olarak kan bağı olan bireyler araşında çifleşmeye sık raslanmaz.Üremek için başka koşul yok ise;neslini evam etme iç güdüsü ilebu kuralları bozabilirler.Bu durum irileşmeyi etkiliyen önemli bir olgudur.
D=Bakım ve beşlenme sartları genetik kadar önemlidir. iyi bakım ve beslenme ile daha iri yavrular alınabilir.
HUY ve DAVRANIŞ ÖZELLİKLERİ
Aslında, diğer konuları işlerken, bu bölümün başlığı olan konuya, yer yer değinilmiş hatta bazıları önemli ölçüde ele alınmıştır. Bu bölüm, diğer özellikleri de kitaba katmak için öngörülmüş ve mümkün mertebede tekrardan kaçınılarak yazılmıştır.
Bir köpek ırkının eğitimi için geçerli olan kuralları koyabilmek; birçok denek üzerinde, sabırla, gözlem, izlem ve araştırma yapmayı gerektirir. Bu da yıllarca sürer ve insan ömrünü aşar.
Kangalların huy ve davranış özelliklerini, belirli bir süre için, ülkemize yapılan yarı turistik seyahatlerde turistik rehber ve çevirmen kullanılarak, az denek gözlemleyerek ve konudaki bilgisi tam olmayan kişilerden alınan söylemleri derlemeyi, bilimsel ve içerikli bir araştırma sayamayız.
Anavatanı, Türk anayurdu olan “Türk çoban köpeği”ne Orta Avrupa Kelt kökenli veya endemik (yöresel) ırk diye, köken yakıştırarak tarihlerini yazan, ulusal gururumuz “Türk çoban köpeği Kangal”ı, anavatanı Anadolu olan “Anadolu çoban köpeği” tanımıyla dünyaya yanlış olarak yayan yabancı araştırmacı ve yazarlar, çok sayıda kangal ile yaşamın tüm dönemlerini paylaşmamış ve onları doğal ortamlarında izlememiş ise, onların huy ve davranış özelliklerini saptayamaz. Doğal olarak bu durumda eğitim metodu oluşturmakta başarı şansları yoktur. “Kangalın eğitimi zordur çünkü IQ’su yeterli değil” diye, düşünerek, bazı eğitmenler bilgi yetersizliğine bağlı başarısızlığı, ırka iftira ederek örtmeye çalışıyor. Diğer köpek ırklarından farklı özellikleri olan kangalları, yetenekleri, huy ve davranış özellikleri doğrultusunda eğitmek gerekir. Aksi halde, eğitimde başarının sınırlı olacağı doğaldır.
Bir Alman köpek eğitmeni arkadaşım vardı. Bizim Kurt diye tanımladığımız, dünyadaki tanımı “Alman Çoban Köpeği” olan ırk üzerine uzman sayılıyordu. Diğer kurt köpekleri yani Belçika, İspanyol Avusturya ırkları vs. bu hayvanın türevleridir. Eğitmen ile sohbetimiz köpeklerin tuvalet eğitimi konusundaydı. Bir kurt yavrusu ancak 6.aydan sonra eğitilerek tuvalet adabı kazanabilir dedi. Ben de önemli bir hastalık geçirdiği için evde beslemek mecburiyetinde kaldığım 3 aylık kangalın, alaturka tuvaleti tam isabet ile kullandığını söyleyince, “olamaz, inanamam” diye, itiraz etti. “Bu eğitimin sırrını istiyorum, bu sır beni Avrupa’da meşhur ve zengin eder” dedi. “Eğitim gerekmiyor” deyince, iyice şaşırdı, ben de anlatmaya başladım:
“Yıllardır izlediğim ve huy özelliklerini iyi bildiğim, birçok defa doğumda ebe babalık yaptığım kangal yavruları, gözleri ve kulakları açıldığı andan itibaren, doğuştan çok güçlü olan koku alma duygusu sayesinde annesinin kakasının ve çişinin yerini bulur ve bunların üzerine kendi çiş ve kakasını yapar, her ihtiyaçta aynı şekilde davranır. Anneye ait olanlar toplanır, gazeteye emdirilir ve uygun görülen yere koyulur ise, yavru koklayarak bu yeri bulur ve tuvalet yeri olarak beller, sorun çözülmüştür. Anneye ait olanları aldığınız yerleri de kokulu bir deterjanla temizleme unutulmamalıdır. Bir hafta sonra köpek eğitmeni arkadaşımla buluştuk. Kederliydi, “zengin olamayacağız” dedi. “Alman Çoban Köpeği” yavruları annenin tuvalet yerini kullanmadığı için önerdiğim tuvalet eğitimi geçerli olmamıştı.
Süt emme döneminden sonra beslenmeye alınan yavrular, kendilerine bakan sahibi veya bakıcıya sevinç ve sevgi göstermek için arka ayakları üzerinde dikilir ve ikisini birlikte kullanarak zıplar, ön ayakları üzerine düşünce bu defa ön ayaklarını birlikte kullanarak zıplar ve bunu birkaç defa tekrarlar. Bu zıplamalarda arka ayaklar ve ön ayaklar sıra ile art arda ve birlikte daima aynı hareketi tekrarlar. Bu davranış; sevgi, teşekkür ve mutluluğun ifadesidir. Tabii ki bir yandan da kuyruğunu iki tarafa ağır tempo ile sallamaktadır. Dilleri dışarıda olup hev-hev diye seslenirler.
Altıncı haftadan sonra, aynı batındaki yavrular arasında liderlik mücadelesi başlar. Kavgadan ziyade güreşe benzer bu mücadelede, birbirlerine zarar vermezler. Güçlü olan, kardeşler arasındaki her olayda öncelik kazanır. 7-8 haftadan sonra yavruları, anne artık emzirmek istemez. Çünkü bebelerin dişleri irileşmiştir, emilirken canı yanar. Obur bebelere süt yetiştiremez. Hamilelik ve süt verme döneminde yorgun ve zayıf düşmüştür, gücü azalmıştır. Yavrular, yatan anneye baskın vererek veya onu ayakta sarmak ve yere yatırmak suretiyle, zorla emmeye başlarlar. Bu durumda, dişiyi birkaç gün için, birbirlerini görecek şekilde yavrulardan ayırmalıdır. Bu dönemde, günde birkez emzirme olmalı, daha sonra yarı ana sütüne, yarı besine bağımlı olan yavrular tamamen besine yönlendirilmelidir.
Kangal uzun mesafe koşucusudur. Orta süratte çok uzun süreli olarak koşabilir, böyle olmakla birlikte, kısa mesafede süratini, kısa bir süre için süper derecede arttırabilir. Hasmını yakalayacağı veya saldırdığı anlarda bu sürati kullanırlar.Kangalın yaşamı, günlük zaman açısından insana göre terstir. Gündüz onun dinlenme zamanıdır. Gündüzleri uyuklar ve dinlenir, geceleri uyanık ve daima hareket halindedir. Yani yaşamı geceye uyumludur. İnsanların onları izleyebildikleri gündüz saatleri, hayvanın performansının en alt düzeyde olduğu saatlerdir. Bu saatlerdeki gözlemler gözlemciyi yanıltır. Basında zaman zaman yanılgı dolu yazıların çıkması da bu nedenledir. Aynı sebeple yabancı araştırmacılar da yanılmışlar ve yazdıkları ile ilgilenenleri ve okurlarını yanıltmışlardır.
Kangalın sahibi olmak ve sahibi kalmak, oldukça içerikli çok yönlü bir olaydır. Tam bağımlı bir vefalı dostun gerçek sahibi olmak için ilişki, hayvan yavru iken, yani 3. aydan önce süt emme döneminde başlamalıdır.
Kangalın hafızasından hiç silinmeyen iki koku vardır. Bunlar, annesinin, aynı batında doğan kardeşlerinin ve yanında büyüdüğü babasının, yani ailesinin ve ilk sahibinin kokularıdır. Süt emme döneminin 4. haftasından sonra yavrulara mamayla takviye gerekir. Bu dönemde, onu besleyerek ve kucağa almadan, annesinden uzaklaştırmadan, okşamak ve 6. haftadan itibaren de elle ağzına hayvansal besin vermek suretiyle ilişki başlamalıdır. Yavrunun kendisini besleyen eli yalamasına izin verilmelidir.Süt emme dönemi olan 6-8 hafta sona erdikten sonra, yavru anneden ayrılır. Yavru seçimi, yavruların bakım ve beslenmesi, aşılanması konularını daha önce incelemiştik. Bu andan itibaren yavru Kangalın tüm gereksinimleri sahibi tarafından karşılanmalıdır. Çok az ve sadece ödül olarak okşanmalı, başkaların okşamasına izin verilmemelidir. Artık sahibi, yavru Kangalın; anası, babası, arkadaşı, hamisi kısaca herşeyidir.
Bir Kangal yavrusu edinmeye karar verirken, kendinize eş seçerken veya ailenize bir bebek katılmasına karar verirken ki gibi düşünün. Kangallar aşırı duyarlı hayvanlardır. Sahibini yitirdiği veya ondan ayrılmak durumunda kaldığı zaman; ailesinden, sevdiğinden ayrılmış insan gibi acı çeker, günlerce uluyarak ağlar ve yaşama küser. Taki kendisine yeni birisi sahipleninceye kadar yine de ilk sahibinin yerini hiç kimse dolduramaz. Yeni sahibini de sever, ancak bu sevgi ilk sahibine olduğu kadar güçlü olmaz. Bir Kangalın ömrünü ilk sahibi ile tamamlaması büyük mutluluktur. Bir kangalsever için de çok büyük keyiftir. Sevildiğinizden emin olmak olayını yaşayarak öğrenirsiniz. Bir Kangalın sevgi ve sadakatine inandığınız kadar; dostlarınızın hatta aile bireylerinizinkinden o mertebede emin olamazsınız.
Kangal, çoban köpeği olarak kırsal alanda görev yapacak ise sorun azdır. Sürü ile birlikte bozkır da yaşam onun doğal ortamıdır. Toplu olarak yaşadıkları durumda; yavru, anne ve babasıyla birlikte yaşarken, onları izleyerek gelişir ve yetişir. Çobanlık ve bekçilik görevlerini onlardan öğrenir, yavru iken ayrıldığı zaman içgüdüleri ile sahibinin beklentilerine cevap vermeye çalışır. Ancak yeterli olamaz. Bu durumda, eğitime gereksinim vardır. Daha sonra kangalların eğitimi konusunda anlatıldığı gibi; etkili eğitim, kangalın sahibi tarafından uygulanmalıdır. Unutmayınız, kangal sadece sahibine itaat eder.
Bir aile tarafından kollektif olarak sahiplenilen kangal, bütün aile fertlerini sever, hepsini korur ve kollar. Fakat, onun bir sahibi olmalıdır ve bu durumda o da sahibini seçer ve davranışlarını vücut dili ile, çıkardığı seslerle anlatır. Genelde ailenin en güçlü bireyini yani reisini sahip olarak kabul eder. Doğası gereği yaşlı ve çocukları seven ve kollayan kangal, bakım ve sevgiyi onlardan görürse, onlardan birini de sahibi olarak kabullenebilir. Ama ailenin şefini ve otoritesini farkındadır, ona saygı gösterir.
Sahibini yitirirse, insanlara örnek olacak şekilde acı çeker ve yaşama küser. Bir süre sonrada aileden bir başkasını, genelde aile reisliğini yükleneni, sahibi olarak seçer. Sahibi olarak kabullendiği kimsenin önüne tam bir teslimiyetle yatar. Ön ayaklarını büker, arka ayaklarını gerer, gözlerini sahibinin gözlerinden kaçırır veya kapar ve hızlı hızlı solur. Bu davranış, “sen benim sahibimsin demektir” o anda karnının ve göğsünün okşanması onun için kabul anlamını taşır ve mutlu olur. Yaşamı tek sahip ve tek eşle geçmiş olan kangal, 8-10 yaşından büyük, yani yaşlılık dönemindeyse onları yitirdikten sonra, yeniden sahip ve eş kabullenmez, yemez, içmez ve yaşama küser.Kangal sahibini ve ona ait olduğunu bildiği her şeyi, canı pahasına korur, bu yolda sakatlanması, hatta yaşamı yitirmesi çok rastlanan bir durumdur. Kocayınca sahibinden ilgi ve sevginin devamını bekler. Kocayan kangal sahibini yitirince yaşama isteği ve yaşama gücünü kaybeder. Bir süre sonra ölebilir. Bu da çok rastlanan bir neticedir.
Kangal, aç ve susuz bırakılmaya katlanır, kötü davranılmayı ve dövülmeyi kabullenmez. Eğer, böyle bir durumla karşılaşırsa, fırsatını bulursa sevgi ve ilgi gösterenin peşine takılır ve gider. Yetişkin bir kangalı sevgi ve ilgi gördüğü sahibinden, yiyecekle kandırıp götürmek mümkün değildir. Kangal giderse sevgisizlik ve onurunun kırılması nedeniyle kendiliğinden gider. Halen, onurlu kalmak anlamında kullanılmakta olan (Kuyruğu dik tutmak) deyimindeki simge, Kangal kuyruğudur.
Kulak kesme ameliyesi, kangal yavru iken uygulanır. Fakat kangalın sahibi tarafından yapılmaz veya hayvan bu ameliye esnasınca sahibi tarafından tutulmaz. İçgüdülerine göre sahibi onun acı çekmesine asla izin vermemelidir. Bu nedenle kulak kesilmesine yardım eden sahibine küser. Kangal, çobanlık görevi yapmayacak ise, o güzelim süslü kulakları kesilmemelidir.
Kangal ve sahibi arasındaki psikolojik bağlam, cinsellikler ters, yani erkek sahibin kangalı dişi ise, bağlam daha güçlüdür. Dişi Kangal sahibine daha bağlıdır ve daha kolay eğitilebilir. Bayan sahibin kangalı erkek ise durum biraz farklıdır. Erkek kangal biraz hayta ve külhanbeyi tabiatlıdır. Dişi bir insandan komut almak hoşuna gitmez ve kendini sahibinin hamisi gibi görür. Ancak; koruma ve kollama görevini daha istekle yapar.
Kangal çok kıskançtır, sahibinin başka bir köpeği sevmesini ve beslemesini hoş karşılamaz. Böyle bir durumla karşılaşırsa, hırçınlaşır, dişlerini gösterip, hırlayarak tepki gösterir. Kangal yiyeceğini de çok kıskanır; yerken yanına yaklaşılmasına sert tepki gösterir. Onun önünden özelliklede ağzından yiyecek alabiliyorsanız, kendinizi gerçekten kangalınızın sahibi sayabilirsiniz. Tek olarak büyütülen kangal yavrusu, yetişkin hale gelince, hemcinsleri ve diğer köpek ırkları ile uyum sağlamakta zorlanır. Hatta köpek olduğunu unutur bile. Başka köpeklerin yaşam alanına girmesinden rahatsız olur hırçınlaşır. Bu da aralarında hırlaşma nedeni olur. Dişi Kangal, eşini ve yavrularını da sahibini koruduğu gibi yaşamını risk ederek korur. Sahibinden başkasının yavrularına yaklaşmasına izin vermez.
Toplu yaşamda güç, kangalın topluluktaki yerini belirler, en güçlü liderdir, başka biri daha güçlü olduğunu ortaya koyuncaya kadar liderlik sürer. Lider aynı zamanda toplumdakilerin annesiyse, gücünü yitirirse bile liderliği sürer. Kangal sahibini başka köpeklerle paylaşmak istemez. Sadece devamlı eşi olan bir kangala ve yavrularına ilgiyi kabullenir ve onları sahibinden kıskanmaz.
Yetişkin kangal, sahibi ile yakın ilişkideki insanları zamanla tanır. Onlara zarar vermez ve kötü tepki göstermez. Bir süre sonra da kendisine yaklaşmalarına hatta sevmelerine dahi izin verebilir. Ancak, bu sınırlı dostluk kuşku taşımaktadır. Sahibinin bulunmadığı ortamda, özellikle sorumluluk alanına girildiğinde bu kuşkulu ve sınırlı dostluk geçersizdir. Sahibine ve ona ait olan şeylere zarar verilmesinde bu sınırlı dostluğun kullanılmasına izin vermez.
Kangalından koruma ve kollama görevi bekleyen sahibi; güvenilmez kişilerle kangalının yanında, yakın dostluk davranışlarında bulunmaktan kaçınmalıdır. Benim kangallarla tam dostluk kurduğunu sanan bir yakınım, istediği zaman bahçe kapısını kullanıp evimize gelebiliyordu, bir seferinde çiti aşarak bahçeye girmeğe çalıştı ama bizimkiler vize vermedi. Bu olay, sınırlı dostluğun tam tarifidir. Sahibi ile sınırlı dostun ilişkilerinin bozulmasını kangal algılayabilir, ve böylece sınırlı dostluk da sona erer.
Kangallar, köpek sevmeyen kimseleri yanılmadan ve süratle algılar. Onlara saygı ve sevgi yerine dişlerini gösterir, hırlar ve havlayabilir. İnsan üzerindeki köpek kokusunu (Banyodan çıkılmış ve tüm giysiler değişmiş olsa dahi) hemen alır. Bu koku, o kişi için olumlu olarak algılanır ve kangal ile dostluğa atılan ilk adım olabilir. Sahibi üzerindeki başka köpek kokusunu kangal kıskanır. Kısa süre bir küskünlük yaşanır. Okşanınca da küskünlük biter. Kangallar sahibine asla kin beslemezler. Kangal kendisinden korkan insanı dost saymaz ve ona saygılı davranmaz.
Yaşamdan göçen Kangal sahiplerinin ailelerine önemli bir uyarıda bulunmak, bana görev olmuştur. Yitirilen Kangal dostlarına (Tanrının rahmeti üzerlerinde olsun) son görev yerine getirilirken, sahibi Kangalına gösterilmeli ve koklatılmalıdır. Aksi halde anlatılması çok güç sevgi ve bağlılık ile yaşamını sahibine adayan Kangal, daimi bir bekleyiş ve arayış içinde olacaktır. Bu durumda Kangalın bir başkasını sahibi olarak kabul etmesi çok güçtür. Çok duygusal olan Kangalın yaşamında olabilecek en büyük şanssızlık sahibini yitirmektir.
kangal diyarı üretim çiftliği⇒(SİTEYE GİRİŞ)
KANGALIN BEDEN DİLİ
Köpekler için, bazı çevrelerde söylenen: “filanca köpek ırkı, falanca dilde, şu kadar kelimeyi anlamayı öğrenmiştir.” lafı, tam bir yanılgıdır. Köpekler konuşamazlar ve konuşmayı anlayamazlar. Konuşabilselerdi “Türk Çoban Köpeği” Kangal, Türkçeyi konuşur ve anlardı.
Köpekler, hemcinsleri ve insanlarla, ses tonu ve tınısı ve davranışları yani vücut dilini kullanarak iletişim kurarlar. Kangallar, insanları özellikle de sahibini çok iyi anlarlar. Birlikte yaşanan yıllar boyunca, her ikisi de yeni şeyler öğrenerek, anlaşmanın sınırını genişletirler. Kangalların genel, köpeğinizin özel; karakter, huy ve davranış özellikleri nazara alınarak yapılan eğitim ile iletişim gelişir. Taraflar birbirlerini daha iyi anlayabilirler. Birliktelik süresi uzadıkça, köpek ve sahibi birbirini anlamak da özdeşleşir.
Kangal ve insan, birbirlerini anlamak istiyorlar ise anlaşabilirler. Kangallar insanları, insanlar kangalları, ses tonu ve davranışları ile anlamaya çalışır. Sahibinin sesle verdiği komutu, davranış ile desteklemesi kangalın daha kolay anlamasını sağlayacaktır. Aynı şeyi kangal da yapar. Bakışı, kulak ve kuyruk hareketleri de anlatımın önemli öğeleridir.
Köpeklerin genel vücut sinyalleri, kangallar için de geçerlidir: normal dinleme bekleyişi durumunda; sahibinin beklentisini veya komutunu anlamaya çalışan kangal, rahat durumda hareketsiz, dili dışarıda, gözleri sahibine dikilidir. Kangalın arka ayakları dik, ön ayakları ileride olarak, üzerine eğilmişse; sahibi ile oynamak istiyordur. Kangalın, sahibinin önünde, ön ve arka ayakları üzerine çömelmesi ve sakin bir şekilde dişlerini gizleyerek gözlerini kapaması sana boyun eğiyorum ve itaat edeceğim anlamını taşır.
Kangalların sertlik sinyallerine gelince:
Dişlerini göstererek yüksek tonda hırlaması, kulaklarını geriye doğru yatırarak sırt tüylerinin dikleşmesi, arka ayakların gerilmesi Kangalın saldırıya başlayacağının belirtisidir. Kuyruğunun halkasını daraltarak dikilmesi, kulaklarının yana açılması, başını yükselterek istenmeyene gözlerinin dikilmesi uyarıdır, dikkat saldırabilirim anlamını taşır.
Kangalın, sahibinin önünde karnı açık durumda yatarak ön ayaklarını dirsekten bükmesi, arka ayaklarını yukarı doğru germesi, kulaklarını yatırarak, boynunu açıp başını yana çevirerek sahibinden gözünü kaçırması veya kapaması, “Sen benim sahibimsin, sana inanır ve güvenirim, sen de bana güven” demektir. Bu durumda; karnının, boynun ve çene altının sahibince okşanması, Kangalın beklediği cevaptır. Bu tepkiyi alınca çok mutlu olur. Ayağa kalkarak hoplar, zıplar, sahibine sürünür, elini yalar, sevgi, bağlılık ve sevincini ifade eder. Kangalın yüz yalaması selamlaşmak, hatır sormak, iyiyim demek ve saygı göstermektir.
Kangallarda kuyruk sinyali, diğer köpek cinslerinden biraz farklı ve daha kapsamladır. Kuyruğun iki yana sık ve seyrek periyotlarla sallanması yukarıya ve geriye doğru dikilmesi, aşağıya indirilmesi, arka ayaklarının arasına sokması, tüm köpek ırklarında görülen davranışlardır. Kuyruk kıvrımının daraltılması veya genişletilmesi, tam veya yarım açılması, kuyruk kıvrımı ucunun içeri ve dışarı hareketleri kangalın anlatım alanını genişletir. Endişe halinde kuyruk kıvrımı açılır, korku halinde, arka bacakların arasına girer, kuyruğu ağır sallamak kararsızlık, hızlı sallamak sevinç, kuyruk kıvrımının gevşetilmesi saldırı hazırlığı, sıkılıp yukarı dikilmesi saldırının başlayacağının işareti olan davranışlardır.
Kuyruğun kesilmesi, tüm köpek ırkları için mahsurludur. Kangallar için ise cinayettir. Kangalın kuyruğu, onun iletişim vasıtasıdır, koşarken dengesini koruyan, yüzerken dümen görevi yapan kuyruk, kangalın süsü ve gururudur. Kuyruğunu kaybeden Kangalın iletişimi sakatlanır. Kendine güveni azalır, bu olay sahibi önünde gerçekleşmiş ise sahibine küser. En önemli olarak da kişiliği aşınır, hatta kişiliğini yitirebilir.
Kangalın bakışı, göz ve kulak hareketleri ile havlama, hırlama, uluma, inleme ve diğer sesli sinyaller, kangalın iletişim kurmasında ve anlatımında vücut sinyalleri ile yani davranışlar ile aynı önemdedir. Kangal, gerek insanları algılarken gerekse kendini ifade etmek isterken sesli sinyaller verirler. Sesin tonu ve tınısı ayrı ayrı şeyleri anlatır. Benim için, çevremde söylenen bir söz, bu konunun özetidir. Bana dostlarım, kangalcadan Türkçeye tercümandır derler. Bu söylemde, önemli mertebede gerçek payı da vardır. Yaşamımı paylaştığım vefalı dostlarımın, çıkardıkları seslerden ve davranışlarından; onların acıktıklarını, susuzluklarını, durumdan memnun veya şikayetçi olduklarını, sağlıklı ve rahatsız olduklarını, kuşkularını genellikle anlayabilirim. Ayrıca; sesli anlatımı; bakış, dil, nefeslenme periyodu, kuyruk ve kulak hareketi ve davranışları ile desteklerler. Bu da anlaşmayı kolaylaştırır. Kangalların anlatımı ile ilgili diğer bilgiler, daha önceki bölümlerde işlendiğinden, tekrarına gerek görmüyorum.
Köpeklerde bakış, onun insan ile iletişiminde, anlatımın bir öğesidir. Bütün köpekler anlamlı ve sevimli bakarlar. Ancak, bir başkadır bizim kangalın bakışı; Yavru iken meraklı bakan kangalın gözü, yetişkin iken kuşkulu,yaşı ilerlediğinde hüzünlü görünümdedir. “Bozkırın gözleri” sözü onlar için söylenmiş en anlamlı tanımdır.
İnsanlar, köpeklerinden kendilerini anlamasını ve emirlerine uymasını beklerler. Bilmeliyiz ki köpeğin bizi daha iyi algılamasının alanı, bizim onu daha iyi tanımamız ve anlamamız ile genişler. Eğitime alınması öngörülen köpeğin, Irkının genel ve onun özel huy, davranış, algılama ve anlatım özelliklerinin bilinmesi, eğitiminin düzeyini yükseltecektir
Kangallarda İnsanlara Karşi Davraniş
bağzı,yabancı kişilere tepkilidir.Sorumlu olduğu bölgeye –insan dahil– hiçbir canlıyı sokmamaya çalışır.Sahibi yanındayken yabancı kişilere karşı fazla tepki göstermez.Davranış bozuklukları ve istisnalar hariç hemen saldırıya geçmez.Yabancı şahsı birkaç kez havlayarak bekler ve sahibinin komutunu bekler.
Kangal köpeğinin merhamet duygusu gelişmiştir.Normal şartlarda sahibi ve bakıcısına karşı saldırgan değildir.Savunmasız kişilere –özellikle kadın ve çocuklara karşı– uysal ve yumuşak davranır.kangalın iyi huylu olması büyük ölçüde büyüme dönemindeki yetiştirme şekliyle ilgilidir.İnsanlara ve çevreye alışması çok küçük yaşlarda başlar.
Henüz gözü açılmamış eniklerin her gün itina ile sevilip okşanması,ileriki yaşlarda insanlarla daha iyi ilişki kurmalarına yardımcı olur.Yavru büyürken her aşamada ona sevgi ve şefkat ile yaklaşılmalı,nelerden hoşlanıp hoşlanılmadığı belirlenmelidir.Hatta ev ve bahçe ortamlarında yaşayan Kangal yavrularına belirli zamanlarda radyo ve televizyon dinletilmesi,onların sosyalleşmelerine yardımcı olur.Ancak tüm bu sosyalleştirme çalışmalarının bir disiplin içerisinde yapılmasına dikkat edilmelidir.
Bazı kimseler,bekçilik etmesi için yetiştirilen köpeklerin ıssız ve karanlık bir yerde dış ortamdan izole edilmiş şekilde yetiştirilmelerini tavsiye ederler.Bu tavsiyeye göre yetiştirilen köpeğin daha saldırgan olup daha iyi koruma yapacağını savunurlar.Halbuki bu şartlarda yetişen bir köpek yeterince güneş ışığı almadığı için sağlıksız olur.Ayrıca insanlarla sağlıklı iletişim kurmadığı için korkak ve ürkek tavırlar sergileyebilir yada aşırı ve hedefsiz saldırganlık gösterebilir.
Bekçilik için yetiştirilen Kangalın görevi,bulunduğu bölgeye yabancı kişilerin yaklaşması durumunda,onları havlayarak uyarmak ve yaklaşmamalarını sağlamaktır.Bekçilik görevi yapan köpekler için saldırma ve yaralama başvuracakları en son davranış şekli olmalıdır.İri ve güçlü bir köpek olan Kangalların yanlış yetiştirilme sonucu saldırganlaşması ve kontrolden çıkarak amaçsızca etrafa zarar vermesi,hem köpek hem de sahibi için tehlikeli sonuçlar doğurur.
Kangal,öldürmek için tasarlanmış bir hayvan değildir.Örneğin pitbull ırkı köpekler gibi öldürmek amacıyla saldırmaz.Bölgesine giden yabancı bir insana saldırmaya kalktığında bu kişi hareketsiz durur veya bulunduğu yere oturursa,Kangal bu davranışı teslimiyet olarak algılar ve sahibi gelene kadar yabancıyı hareketsiz tutmak için etrafında dolaşır.Bu davranış biçimi Kangalların insanlara öldürmek amacıyla saldırmadığına örnektir.Kangal,sahibini ve ailesini koruma görevini yerine getirirken iyi ve kötü niyetli insanları ayırt etme yeteneğine sahiptir.Eğer gelen kişinin kötü niyetli olduğuna inanırsa harekete geçer.Amacı öncellikle düşmanı eyleminden caydırmak ve uzaklaştırmak aksi takdirde teslim almaktır.Mecbur aldığında düşmana ciddi zararlar vermekten çekinmez ve bunu yapacak güce sahiptir.
Kuduz |
---|
Akut seyirli, ölümün kaçınılmaz olduğu, insanlara bulaşabilen, viral bir hastalıktır. Hastalık huzursuzluk, sudan korkma, şuur kaybı ve felçlerle karakterizedir. Genellikle bulaşma kuduz mikrobu taşıyan hayvanların ısırmasıyla olur. Hayvandan hayvana veya hayvandan insana bulaşma ısırmayla olduğu gibi, ayrıca derin, kirli yaralara bulaşık salyanın teması ile de meydana gelmektedir. |
Echinoccosis |
Hastalığın etkeni bir parazittir. Bu parazit köpeklere hastalıklı koyunların iç organlarını yemek suretiyle bulaşır. Bu parazitin yumurtalarının insana bulaşması köpeklerle temas sonucu mümkündür. Bunun için Veteriner Hekimin tavsiye edeceği paraziter ilaçlar kullanılmalıdır. |
Baktireyel Hastalıklar |
Bordetelloz : Bu hastalığın ekeni bir bakteridir.Adenovirus tip 2 ve parainfluenza ile birleşerek köpek öksürüğü diye adlandırılan hastalığı meydana getirirler.Bu hastalık köpeklerde şiddetli öksürüğe sebep olur.Hastalığa karşı koruyucu aşı vardır. |
Brucellosis |
Bu bakteriyel hastalığın ne aşısı nede tedavisi vardır. Hasta köpekler devamlı taşıyıcı durumundadır. Spontan yavru atmalar brucellozisin ilk gösterge- sidir. Bulaşma oral ve mukoz membranlar yoluyla olmaktadır. Erkek köpekler enfeksiyonu çiftleşme yoluyla enfekte dişi köpeklerden alırlar. Bu nedenle dişi köpekler üreme öncesinde brucellozis yönünden kontrol edilmelidir.yukarı |
Aşılamada Dikkat Edilmesi Gerekenler |
Aşılanacak hayvan en az 7 haftalık olmalıdır. 7 Haftadan önce yapılan aşılar bağışıklık sistemini baskı altına alacağından ciddi yan etkiler ortaya çıkarabilir. Aşılama öncesinde yavrularda paraziter mücadele mutlaka yapılmış olmalıdır. İleri gebe hayvanlarda aşılamadan kaçınılmalıdır. İki aşı arsındaki süre en az 21 gün olmalıdır. Aşısı yapılacak köpeklerin ateşi, nabız ve solunum sayıları normal değerler arasında olmalıdır. Aşılama öncesinde ve aşılama esnasında köpekte strese sebep olacak faktörler ortadan kaldırılmalıdır. Aşıyla beraber kesinlikle ilaç kullanılmamalıdır. Yani yeni hastalık atlatmış, iyileşme aşamasındaki köpeklerde aşılama yapılmamalıdır. Kullanılacak aşıların saklama şartlarına (+2-+8’C) uyulmalı, son kullanma tarihi geçmiş aşılar kullanılma- malıdır. Her köpek için ayrı, steril bir enjektör kullanılmalı, işi biten enjektör yakılarak imha edilmelidir. Aşılanacak köpeklerin beslenme durumlarının iyi olması gerekir. Yetersiz bir diyetin aşı yetmezliğinde büyük etkisi vardır. |
Paraziter Mücadele |
Yavru köpekler aşılama öncesinde iç (kılkurtları, kancalıkurtlar, tenyalar) ve diş ( bit, pire, kene, uyuz) parazitlerden arındırılmış olmadır. Bu amaçla sütten kesme döneminde bir Veteriner hekim kontrolünde iç ve diş parazitlere karşı ilaçlamalar yapılmalıdır. Bu uygulamalar tenyalar için en az bir hafta ara ile iki kez, kılkurtları için 15-21 günlük aralıklarla en az üç kez tekrarlanmalıdır. Kontroller üçer aylık aralıklarla sürmelidir. |
Zehirlenme Tehlikesi |
Bir köpeğin hayatında çeşitli tehlikeler vardır. Bunlardan biri zehirlenmedir. Zehirlenme ; sindirim, dolaşım ve sinir sistemlerinde büyük tahribata yol açar. Fare zehrinin yanı sıra, aşırı dozda ilaçlar, bozuk yiyecekler ve temizlikte kullanılan maddelerde zehirlemeye neden olabilir.Bu listeye kasıtlı olarak verilen zehirleri de ekleyebiliriz. Köpek toksik bir madde aldıktan sonra kusma eğilimi gösterir. Kendiliğinden kusmazsa köpek sahibi 2-3 çay kaşığı tuzu hayvanın dilinin gerisine yerleştirerek yada bir bardak suya 3-4 çorba kaşığı kömür tozu katıp, zorla hayvanın boğazından akıtarak kusmasını sağlamalıdır. Bu uygulamadan hemen sonra bir Veteriner hekime gidilmelidir. |
Köpek Yaşı İle İnsan Yaşı Mukayesesi |
İnsan yaşına göre köpeğin kaç yaşında olduğunu bulmak için; köpeğin yaşını 7 ile çarpmak doğru bir sonuç vermez. Her şeyden önce bir yaşına gelmiş dişi yavru köpek, yavrulayacak kadar olgunlaşmıştır. Oysa yedi yaşında bir çocuk çok küçüktür. Aşağıdaki tablo insan yaşı ile köpek yaşı arasındaki ilişkiyi daha uygun göstermektedir. Köpeğin insana göre yaşını bulmak için, tabloda verilen katsayı köpeğin yaşıyla çarpılır. Böylesine değerli bir hayat arkadaşı için bu yaşama süreci çok kısadır. Köpek üç ile beş yaşına geldiğinde tam olarak olgunlaşmıştır. Bu dönemde fiziksel enerjisi ve düzeyi zirvededir. 7 ve 8 yaşına doğru hafif çökme belirtileri gösterir. Bu yaşa gelmiş köpek rahat ve huzur arar. Daha çok uyur. Sıcak bir yer arar. Artık gençlik çağlarında olduğu kadar dirençli ve atik değildir. Yaşlanma sürecindeki köpekte sağırlık kaçınılmaz olur. Katarakt olabilir, dişleri dökülebilir. Bu durumda zorlukla çiğner. Erkekler prostat büyümesi nedeni ile işeme zorluğu çekerler. Karakter özellikleri değişebilir, daha inatçı olabilirler. Yaşlı köpeğin sağlığı gençliğinde gördüğü bakıma ve hayat tarzına önemli ölçüde bağlıdır. Gençliğinde egzersiz yapmış, temiz havadan ve güneş ışığından yararlanmış, temizliğine özen gösterilmiş, iyi beslenmiş, düzenli Veteriner hekim kontrolünden geçmiş bir köpek, yaşlılığında daha sağlıklı olur. |
BAKTERİYEL ENFEKSİYONLAR
Campylobacteriosis (Campylobakter Enfeksiyonu)
Hastalığa neden olan camphylobacter jejuni dir. Köpeklerde gastroenteritise neden olur.
Hastalık dışkıyla bulaşır. Organizma dışında yaşama şansı yoktur. Ancak dışkıların içinde 2-4 hafta kadar yaşayabilir.
Hastalık insanlara bulaşabilirse de bu daha çok, fazla hijyenik olmayan ortamlar da geçerlidir.
Hastalık dışkıyla bulaşır ve kuluçla süresi 1-7 gündür. Hastanın sindirim sistemine yerleşir. Jejunum, ileum ve kolon da lezyonlara neden olur. Bölgesel lenf bezleri büyürler ve kanamaya başlarlar. Bağırsaklar kalınlaşır ve tıkanmalar görülebilir.
Hastaların bir çoğunda herhangi bir semptom görülmez ve rutin dışkı kontrolleri sırasında ortaya çıkar,
Genç hastalarda bakteri sayısı artmışsa semptomlar daha ağır seyreder,
Ateş görülebilir,
1-2 hafta boyunca ishal görülür (zaman zaman kanla karışık olabilir),
Kusma görülebilir.
Camphylobacter günlük dezenfektanlarla (çamaşır suyu gibi) kolayca ortadan kaldırılabilir.
Hastaların dışkıları ortalıktan temizlenmeli ve hijyene dikkat edilmelidir.
Hasta köpeklerle uğraşanların ellerini iyi yıkamaları ve çevre temizliğine dikkat etmeleri gerekir.
Hastalık tehlikeli değildir. Ancak ishal gibi semptomlarla ortaya çıktığında temizlik ve bakım açısından can sıkıcı olabilir. Genç hastaların tedavisi sırasında bakımlarının dikkatli yapılması ve komplikasyonlardan kaçınılması gerekir.
Brucellosis (Brusella Enfeksiyonu)
Hastalık etkeni Brucella canisdir. Hastalık bulaşıcıdır ve köpeklerde doğum bozukluklarına neden olur.
Hastalık süt, vajinal salgılar ve çiftleşme döneminde enfekte olarak düşük sonucu dışarı atılmış dokularla olur. Bakteri organizma dışındayken fazla dayanıklı değildir.
Bakteri mukozalardan vücuda girer ve lenf bezleri, uterus, dalak, prostat ve kemik de çoğalır.
Brusella enfeksiyonu;
Erkek köpeklerde kısırlığa,
Dişi köpeklerde kısırlık ve düşüklere,
Yavru köpeklerde ölümlere neden olur.
Dişi köpeklerde,
Düşük genelde hamileliğin 45. gününden sonra şekillenir,
Doğurganlık azalır,
Gebe kalmada başarısızlık,
Bir batındaki yavru sayısı azlığı,
Doğum sonrası yavrularda ölüm oranı bir hayli yüksektir,
Erkek köpeklerde,
Enfeksiyonun ilk 3 ayında testislerde büyüme ve testis iltihabı,
Kronik hastalıkta testislerde tek veya çift taraflı erime olabilir,
Sperm sayısı aşırı derecede düşük olabilir.
Herhangi bir koruyucu aşısı yoktur. Yapılacak şey çiftleştirmelerde titiz davranmak ve hasta olduğu bilinen hayvanlardan uzak tutmaktır.
Brusella enfeksiyonuna yakalanan hasta köpeklerin kısırlaştırılması hastalığın yayılmasını önlemek açısından önemlidir.
B.canis tedavilere karşı oldukça dirençlidir ve bu yüzden tedavi oldukca zorlayıcıdır. Nadirende olsa bazen hastalar 2-4 yıl içinde kendiliğinden iyileşebilirler. Ancak bu süre içinde hastalar bakteriyi çevreye yaymaya devam ederler
Lyme Disease (Lyme Hastalığı)
Hastalık etkeni Borrrelia burgdorferidir. İnsanlarda ve köpeklerde eklem, deri lezyonları ve diğer organ bozukluklarına neden olur.
Hastalık genelde hastalığı taşıyan kene ısırığından bulaşır. Köpekler hastalığa insanlar ve kedilerden daha kolay yakalanırlar.
Ayrıca dışarda yaşayan köpekler evde yaşayan köpeklere göre daha fazla risk altındadırlar.
Hastalık taşıyan kenenin ısırması; hiç bir hastalık semptomu ortaya çıkartmayacağı gibi ilk semptomlar bir kaç ay sonrada ortaya çıkabilir. Ayrıca enfekte olan köpeklerin çok az bir bölümü klinik semptom gösterirler.
Hastalık genelde köpeklerde hemen semptom göstermez. Bununla birlikte ilerlemiş vakalarda aşağıdaki semptomlar görülebilir.
Ateş (40-41 C’)
İştahsızlık
Patolojik uyku hali
Haraket etmekte isteksizlik
Topallık genelde tek bir eklemde bazen de bir kaç eklemde görülür. Eklemler şiş ve ağrılı olabilir.
Köpekleri kenelerin bol olabileceği ortamlardan uzak tutmak gerekir. Bu hastalığa karşı kullanılabilecek aşı artık ülkemizde bulunmaktadır. Her yıl düzenli olarak kullanılması en iyi korunma yöntemi olacaktır.
Hastalığın en çok görüldüğü zamanlar mayıs ve kasım aylarıdır. Bu nedenle bu aylarda kene mücadelesi çok önemlidir.
Bu hastalıkla mücadele edebilmek için kenelerle olan savaşı bilinçli ve inatçı bir şekilde sürdürmek gerekir. Köpekleri sık sık pire ve kene taramasından geçirip doğru zamanlarda ilaçlama yapılmalıdır.
Salmonellosis (Salmonella Enfeksiyonu)
Hastalığın etkeni olarak bir çok Salmonella türü vardır. Fakat köpeklerde en çok görülen tür Salmonella typhimurium’dır. Köpeklerde görülen gastroenteritisin başlıca sebeplerindendir.
Hastalığın başlıca bulaşma kaynakları; kirlenmiş sular, sığır veya kümes hayvanlarında yapılmış yemeklerin iyi pişirilmemesi, bakterinin bulaştığı kullanılan eşyalar, depolama veya işleme sırasında kemirgenler, böcekler ve kuşlar tarafından enfekte edilen hazır mamalar, hayvan barınakları ve hayvanların toplu olarak bulundukları yerlerdir.
Bakteri vücuda girdikten sonra ince bağırsak, kolon ve çevre lenf yumrularında yerleşir. Ayrıca karaciğer ve dalak da enfekte olabilir. Bakteri 3 – 6 hafta boyunca zaman zaman vücuttan dışarı atılabilir.
Hastanın yaşı, genel sağlık durumu, beslenme durumu ve çevre şartları bakterinin hastalık yapıcı etkisini belirler.
Bazı hastalar semptom göstermeden taşıyıcı olabilir,
Gastroenteritis ,
Kilo kaybı,
İshal (sulu veya mukuslu olabilir ve bazen taze kan bulunabilir.),
Kusma,
Karın ağrısı,
Patolojik uyku hali,
Merkezi sinir sistemi septomları (aşırı heyacan, koordinasyonsuzluk, körlük ve havale)
Rahim içi hastalık yavruların ölü doğumuna sebeb olabilir.
Salmonella organizmaları günlük dezenfektanlarla kolayca elimine edilebilir.
Hastaların dışkıları temizlenmeli ve hijyene dikkat edilmelidir.
Hasta hayvanlarla uğraşanların ellerini iyi yıkamaları ve çevre temizliğine dikkat etmeleri gerekmektedir.
Hastalık teşhis edildikten sonra tedavi çok zor değildir. Yinede hastalığı hafife almamak ve gerekli destek tedavinin düzenli olmasını sağlamak gereklidir.
Ayrıca tedavi olanların dahi bir süre daha bakteriyi dışkılarıyla attıklarını akılda tutmak faydalı olur.
Hastalık insanlara bulaşabilse de basit hijyenik önlemlerle bu risk minumuma indirilebilinir.
Tetanus (Tetanoz)
Hastalık etkeni Clostridium tetani bakterisidir. Hastalık sıcakkanlı canlılarda local veya genel kas spazmlarına ve bunların sonucunda da ölümlere yol açar.
Enfeksiyon deriyi delen hemen hemen her tür yaralanmalarda, bazende steril ortamlarda yapılmayan cerrahi yaralarda aneorebik şartlarda yaraya yerleşir.
Tetanoz , bakteri exotoksininin köpeğin merkezi sinir sistemine yaptığı etkinin sonucudur.
C.tetani 3 toksin üretir.
Tetanospasmin; tetanoz hastalığının klinik semptomlarını yaratır.
Hemolysin; lokal dokuda nekroza ve c.tetaninin yayılmasına uygun ortam hazırlar.
Spazmatik olmayan toksin; bu toksin hakkında tam bir bilgi olmamakla birlikte periferal felç oluşmasına neden olduğu düşünülmektedir.
İlk semptomlar organizma vücuda girdikten 5-21 gün sonra görülür.
Kas spazmları genellikle temporal kaslarda başlar ve köpek tetanoz kasılmasına girene kadar devam eder.
Temporal kaslardaki kasılmalar üçüncü göz kapağının düşmesine, üst göz kapaklarının yükselmesine, dudakların gerilmesine ve kulakların büzülmesine neden olur.
Spazmlar ilerleyerek nefes alma, yutkunma zorluğu ve ağız açma zorluklarına neden olur.
Yutma güçlüğü, kas felci ve uzun süre haraketsizlik sonucu beslenme yetersizliği, su ve elektrolit dengesinde bozulma ve pneumoni gibi ikincil hastalıklar ortaya çıkabilir.
Oluşan derin yaralanma ve berelenmeler hemen temizlenmeli ve yaranın üzeri mümkünse kapatılmadan hemen doktorla irtibata geçilmelidir.
Hastalık genelde iyi bir bakım ve destek tedavi ile 4 hafta içinde iyileşir. Ancak kaslardaki sertlik bir süre daha kalıcıdır.
Hasta bir kere iyileştikten sonra kalıcı hiç bir nörolojik semptom kalmaz.
Leptospirosis (Leptospira Enfeksiyonu)
Köpeklerde görülen leptospirosis vakalarının büyük çoğunluğu l.canicola, l.icterohaemorrhaigae, l.ponoma tarafından yapılmaktadır.
Bakteri idrar yoluyla atılır ve vücuda mukozalardan veya yara bere olan deriden girer. Hastalık insanlara da bulaşabilir.
Hastalık yazın daha sık olarak görülür.
Vücuda giren bakteri iç organlara gider ve 4-10 gün süren çoğalma dönemine girer. Bu dönemin sonunda;
Böbrekler etkilenebilir ve bunun sonucunda böbrek yetmezliği oluşabilir,
Karaciğer etkilenirse sarılık, akut hepatit veya kronik aktif hepatit şekillenebilir,
Pıhtılaşma bozuklukları ortaya çıkabilir.
Hiperakut enfeksiyon durumunda;
Bu evrede hasta kısa sürede ölebilir,
Kusma ve su kaybı,
Patolojik uyku hali,
Semptomların devamında kanama ve şok eğilimleri görülebilir,
Akut enfeksiyon durumunda;
Ateş, kilo kaybı, su kaybı, kusma, aşırı susuzluk hali,
Deri altında küçük kanamalar,
Yürüme isteğinin kaybolması,
İdrar yokluğu veya az idrar
Leptospira türüne bağlı olarak böbrek yetmezliği (geri dönüşümsüz olabilir. )
Kronik aktif hepatit oluşabilir.
Hastalık bazen klinik belirti göstermeden de şekillenebilir.
En iyi önlem aşılamadır. Günlük dezenfektanlarla bakteri kolayca elimine edilebilir. Yetersiz aşılanmış olan köpekler semptomsuz taşıyıcılar olarak insan ve hayvanlara hastalığı bulaştırabilirler.
Hastalık oluştuysa destekleyici tedavi önemlidir. Hastalık insanlara da bulaşması açısından önem taşımaktadır. Bu nedenle genel hijyen kurallarına her zamankinden daha fazla dikkat etmek gerekir. Leptospiro enfeksiyonuna maruz kalan köpek diğer köpeklerden ayrı tutulmalıdır.
Hastalıkdan kurtulmanın en emin yolu aşılamadır ve düzenli olarak her yıl tekrarları yapılmalıdır.
Nocardiosis (Nokardiyazis Enfeksiyonu)
Necordiosis köpeklerde akıntılı deri yaralarına, göğüs boşluğunda sıvı toplanmasına ve yaygın enfeksiyonlara sebeb olabilen bir hastalıktır. Bakteri toprakta oluşur ve Aktinomycetales grubundandır.
Hastalık etkeni vücuda yaralı deriden,ağız yoluyla veya solunum yoluyla girer.
Bakteri vücuda yerleştikten sonra lenf bezleri, thorax, deri veya merkezi sinir sistemine yerleşir.
Derideki belirtileri; Deri üzerinde iyileşmeyen bir yara vardır ve genel olarak bu yara ülserleşmiş bir yara haline dönüşür.
Eğer hastalık göğüs boşluğuna yerleşmiş ise; Hastada solunum sıkıntısı ve kilo kaybı oluşur.
Hastalığın yaygınlaştığı durumlarda ise; Ateş, burun ve göz akıntıları, kaşeksi (aşırı zayıflık) ve nörolojik semptomlar görülebilir.
Hastalığı önlemek için mümkün olduğu kadar yaralanma ve berelenmelerin önüne geçmeye çalışılmalıdır.
Eğer yara bere oluşmussa hemen temizlenmeli ve dezenfekte edilmelidir.
Yaraların gerekli dezenfeksiyonu yapılmadan üzerleri kapatılmamalıdır.
Eğer hastalık yaygınlaşmışsa ve pyothorax (göğüs boşluğunda sıvı toplanması) oluşmussa hastanın iyilişme olasılığı genellikle iyi değildir.
VİRAL ENFEKSİYONLAR
Aujesky (Yalancı Kuduz)
Yalancı kuduz virüsü herpes virüs gurubundandır.
Genelde domuzların hastalığıdır. Kedi ve köpeklere domuzların yaygın olarak bulunduğu bölgelerde bulaşma olabilir.
Virüs vücuda girdikten sonra sinir uçları yoluyla merkezi sinir sistemine ulaşır. Buradan beyne giderek buradaki sinir dokusunda iltihaplanmalara sebeb olur.
Davranışlardaki ani değişim,
Nefes zorluğu,
Aşırı salya salgısı,
İshal,
Kusma,
Genelde başta, ayaklarda, boyun ve omuzlarda şiddetli kasılmalar görülür,
Eritem ve ülseratif deri yaralarına yol açan kaşıntı,
Kısmi felç, genel felç ve ses kısılmalarına neden olan cranial sinir zararları,
Nöbetler ve sonrasında gelen ölüm.
Çiğ domuz ürünlerinin köpeklere verilmemesi gerekir.
Hastalığa karşı aşılama genellikle domuzların yaygın olarak bulunduğu bölgelerde yapılmaktadır.
Hastalığa yakalandıktan sonra fazla yapılacak bir şey yoktur ve ölüm beklenen sondur.
Rabies (Kuduz)
Hastalık etkeni Rhabdovirüsdür. Davranış değişikliği, ilerleyen zamanda felç oluşan ve bütün sıcakkanlı hayvanlarda ölümle sonuçlanan viral bir hastalıktır. Virüs dış ortamda çok kısa bir sürede ölür. Güneş ışığı, dejenfektanlar ve ısıya karşı cok dayanıksızdır.
Kuduzda bulaşma hasta köpeğin ısırması veya tırmalaması ile olur. Sağlam deriye bulaşan salya kuduza sebeb olmaz. Ancak deri üzerinde yara ve berelere salya bulaşırsa mümkündür.
Kuduzda kuluçka süresi ısırılan bölgeye (beyine yakınlıkla doğru orantılıdır), bulaşan virüsün miktarına, virüsün hastalık yapma kabiliyetine bağlıdır.
Virüs vücuda girdikten sonra dolaşım sistemine geçer ve periferal sinirler yoluyla merkezi sinir sistemine ulaşır. Burada çoğaldıktan sonra beyine ulaşır ve oradanda tükrük bezlerine geçer.
Asıl hastalığı bulaştırma özelliğide bu evreden sonra başlar. Hastalığın virüs alındıktan sonra 3 hafta ile en fazla 6 ay arasında ortaya çıktığı düşünülmektedir.
1.Dönem
Genelde 2-3 gün bazende sadece bir kaç saat sürebilir.
Huzursuzluk, hayali nesnelere havlama, en küçük tahrikte bağırmaya başlama
Göz bebeklerinde genişleme
Göz kapakları ve göz reflexinde yavaşlama
Vücut ısısında hafif bir artış
2.Dönem
Genelde 1-7 gün sürer
Ses ve ışık uyarılarına karşı giderek artan bir tepki vardır.
Işıktan korkma, huzursuzluk
Sıra dışı cisimleri yeme
Saldırganlık (Canlı veya cansız nesneler olabilir.)
Kendi kendini yaralama olabilir
Kaslarda koordinasyon bozukluğu
Nöbetler
3.Dönem
Genelde klinik işaretlerden 2-10 gün sonra başlar ve 2-4 gün sürer
Sesin tonunda değişim
Yutma güçlüğü
Üçüncü göz kapağının aşırı büyümesi
Çene aşağı sarkar ve köpek çenesini kapatamaz
Salya akışı oldukça artar
Kafa ve boyunda felçler oluşur ve hemen sonrasında ölüm şekillenir.
Hastalıktan tamamen kurtulabilmek için sahipli ve sahipsiz tüm hayvanların aşılanması gerekir. Kuduz şüphesi ile bakılan hayvanlar karantinaya alınarak gözlemlenmelidir. Kuduz şüpheli bir hayvan tarafından saldırıya uğrayan insanın hemen yapması gereken şeyler şunlardır.
Isırılan bölge hemen dezenfektanlar veya sabunla temizlenmelidir.
Eğer saldırıya uğrayan kedi veya köpeğiniz ise veteriner hekiminize giderek kontrol ettirin ve gerekirse tekrar aşılatın.
Saldırıya uğrayan sizseniz ve saldıran hayvanı hiç tanımıyorsanız ve karantina için bulma şansınız yoksa doktorunuzla konuşarak aşıya başlayın
Eğer mümkünse saldıran hayvanı bularak yetkililere haber veriniz.
Saldıran hayvan karantinaya alınarak 10 gün kontrol edilecek ve eğer kuduz değilse size haber verilecektir. Bu durumda aşı olmayı kesebilirsiniz. Ancak hayvan bulunamıyorsa veya karantina sonucunda kuduz tespit edilmişşe aşılamaya devam etmelisiniz.
Hastalığın ortadan tamamen kaldırılabilmesi için tüm sokak hayvanlarının kısırlaştırılması (kontrolsüz üremeyi önlemek açısından) ve aşılanması gerekmektedir
Canine Parvo Virus (Kanlı İshal)
Hastalığa neden olan canin parvo virüs tip 2 dir. Köpeklerin mide ve bağırsak mukozalarında ciddi iltihaplanmalara neden olur.
Canin parvo virüs tip 1 ise 3 haftalıktan küçük yavrularda hastalığa neden olur.
Virüs salya ve dışkı ile bulaşmış eşyalar ve dikkatsiz insanlar ile çevreye dağılır. Virüs doğada oldukça dayanıklıdır. Bu yüzden bulaşmalar oldukça yaygındır.
Hastalık ülkemizde oldukça yaygın olmakla birlikte son bir kaç yıldır kanlı ishale yakalanan köpek sayısında ciddi bir azalma olmuştur. Bunda düzenli aşılamanın büyük etkisi vardır.
Kedilerde virüsü alabilirler ancak klinik belirti göstermezler.
Virüs vücuda ağız ve burun yoluyla girer. 4-6 gün kadar hiç bir belirti göstermeden vücutta çoğalmaya devam eder. Bunun sonunda kemik iliği, ince bağırsak epitelleri gibi hücrelerin hızla bölündüğü dokulara dağılarak çoğalmaya devam eder.
Enfeksiyonun seyri ve şiddeti hastanın yaşına ve ırkına göre değişiklik gösterir.
Hastalık; şiddetli kusma, kanlı ve mukuslu ishale neden olarak bir kaç gün içinde ölüme neden olabilir.
Yoğun kusmalarla başlar,
Yaklaşık 24 saat sonra ishal başlar. İshal çok pis kokulu, önceleri sarı daha sonra kanlı ve su gibi akışkandır.
Depresyon ve hızlı kilo kaybı,
Su ve kilo kaybı çok hızlı olursa 48 saat içinde ölüm olabilir.
Eğer kalp etkilenirse konjesyona bağlı kalp yetmezliği oluşarak hastanın ölümüne neden olabilir.
Hastalıklı yavruların hemen izole edilmesi gerekir. Dokundukları eşyalar çok iyi dezenfekte edilmeli ve dışkıları temizlenmelidir.
Aşılama çok düzenli olarak yapılmalı ve her yıl tekrar edilmeli.
Aşılama yapıldıktan sonra kısa bir sürede olsa virüsün ince bağırsaklarda çoğalarak dışkıyla dışarı atıldığı unutulmamalıdır.
Bu nedenle toplu halde bulunan yavruların tümünün aynı anda aşılanması gereklidir.
Septik şoka girmiş ve kanamalı ishalli hastalarda kalp yetmezliği de devreye girmişse iyileşme şanşları çok yüksek değildir.
Hastanın çok düzenli ve iyi bir şekilde sıvı ve antibiyotik tedavisine tabi tutulması gerekir.
Hastanın ırkının ve yaşınında hastalığın seyrinde çok önemli olduğu unutulmamalıdır.
Infectious Tracheobronchitis-Kennel Cough (Barınak Hastalığı)
Kennel Cough olarak adlandırılan ve özellikle köpeklerde alt solunum yollarında enfeksiyona neden olan viral bir hastalıkdır. Ülkemizde oldukca sık rastlanılır.
Hastalığın bulaşması solunum yolu ile olduğundan, köpeklerin toplu olarak barındıkları yerlerde sık görülmesine ve kolay yayılmasına neden olmaktadır. Bu nedenle hastalık barınak hastalığı olarak tanımlanır.
Cennel cough hastalığının oluşmasında bir çok virus rol oynamaktadır.
Ancak özellikle canine adenovirüs ve parainfluenza virüsünün hastalığın primer etkeni olduğu, ancak sekunder olarak bakterilerin de hastalığın oluşumunda rol aldığı kabul edilmektedir.
Hastalık aşılanmamış yavru köpeklerde üst ve alt solunum yollarınına yerleşerek enfeksiyona neden olurlar. Bu da özellikle yavrularda, ölümlere neden olabilmektedir.
En karekteristik klinik belirti olarak öksürük ve hemen arkasından burun çevresinde iltihabik karakterli, yapışkan bir akıntı göze çarpar. Vücud ısısı yüksek veya normal olabilir. Yetişkin hastalarda genelde bunların dışında bir belirti görülmez.
Genç köpeklerde hastalık daha hızlı seyreder ve klinik belirtiler daha şiddetlidir. Öksürük ile birlikte exudat çıkışı ve burun akıntısı görülür. Beden ısısı yüksektir. Halsizlik ve iştahsızlık ileri derecededir.
Hastalığın spesifik bir tedavisi yoktur. Bu nedenle hastalığın önlenmesinde en emin yol aşılamadır. Özellikle yavrularda aşılama ve rutin tekrarlar önemlidir.
Hasta köpek diğer köpeklerden ayrı olarak kontrol altına alınmalıdır.
Hastalık köpeklerin toplu olarak barındıkları yerlerde daha çok görüldüğünden bu tür yerlere bırakılacak köpeklerin en az bir hafta önceden aşılanması kesinlikle gereklidir.
İleri yaşlardaki köpekler hastalığa daha dirençlidir ve ölüm oranı yok denilecek kadar azdır. Yetişkin köpeklerde yapılacak tedaviler genellikle başarılıdır ve hiç bir araz kalmadan iyileşme sağlanabilir.
Yavru köpeklerde hastalık şiddetli ve komplikasyonlu olduğu için özellikle dikkatli olmak zorunluluğu vardır.
Yavru köpekler aşılama periyodu bitmeden eğitim veya konaklama amaçlı olarak barınaklara bırakılmamalıdır.
Infectious Canine Hepatitis (Viral Karaciğer Enfeksiyonu)
Hastalığa Canin Adeno Virus 1 sebeb olur. Yüksek derecede bulaşıcıdır.
Bütün vücut salgılarıyla bulaşabilir. Hastalığa yakalanan köpeklerin idrarlarında 9 ay boyunca bulunabilir. Hastalıklı hayvanlarla temasla, onların temas ettiği eşyalarla ve dış parazitlerle de bulaşabilir.
Ağız ve burundan virüs bademciklere yerleşir. Buradan yayılarak karaciğerde, böbreklerde ve gözde hücresel bazda zararlar yaratır.
Hastalık genel olarak aşılanmamış 1 yaşından küçük köpeklerde görülür.
Hiperakut evre,
Ateş 39,5- 41,3 arasında görülür,
Karın bölgesinde ağrı görülebilir,
Koma ve nöbet gibi ilerleyen sinirsel arazlar oluşabilir,
Mukozalarda kanamalar görülebilir,
Hastalığın ortaya çıkmasından bir kaç saat sonra hasta ölebilir.
Akut evre,
Kilo kaybı ve depresyon,
Kanlı kusma ve ishal görülebilir,
Geçici ateş olabilir,
Sarılık görülebilir,
Lymphadenopaty olabilir,
Kronik evre,
Karın boşluğunda sıvı olabilir,
Hepatik encephalopaty,
Kilo kaybı,
Siroz,
Virüs uzun süre böbreklerde semptomsuz olarak bulunur.
Dişi köpeklerin çiftleşmeden önce aşılanması yavruları koruyacaktır.
Anne koruması 5-6 hafta kadar sürer. Sonrasında hemen aşılamaya başlanmalıdır.
Düzenli aşılama çok önemlidir.
Hastalıktan kurtulan köpekler çok uzun süre bağışık kalırlar ancak bu sürenin ne kadar olduğu bilinmemektedir.
Canine Distemper (Gençlik Hastalığı)
Köpeklerde yüksek derecede bulaşıcı hastalığa yol açan morbilivirüsdür.
Bütün vücut artıklarıyla, özellikle de dışkıyla bulaşır. Hastalığı atlatanlar bir kaç hafta daha virüsü yayarlar.
Eğer evde gençlik hastalığından ölen bir yavru varsa, dezenfeksiyon işleminden emin olmadan yeni yavru alınmamalıdır.
Hastalık genellikle 3-5 aylık yavrularda ortaya çıkar. Virüs alt solunum yolları ve bağlı lenf bezlerindeki makrofajlarda çoğalır. Çoğalan virüs hızlı bir şekilde epitel dokuya ve merkezi sinir sistemine yayılır.
Genç veya bağışıklık sistemi gelişmemiş yavrularda merkezi sinir sistemi zarar görür ve akut encephalomyelitis gelişir.
Biraz büyümüş veya bağışıklık sistemi gelişmiş yavrularda hastalık nonsüpratif encephalomyelitis olarak gelişir.
Yaşlı ve bağışıklık sistemi gelişmiş hastalarda bağışıklık sistemine bağlı kronik prograsif encephalomyelitis gelişir.
Hastalık değişik formlarda görülür.
Göz formu
Solunum formu
Deri formu
Sindirim formu
Sinirsel form
Bazen hastalık belirgin bir semptom göstermez ve hastalığı ilk aşamada tespit etmek güçleşir. Hastalık genellikle
40-42 C ateş ,
Kilo kaybı,
Depresyon ve hafif akıntılı conjunktivit gibi belirtilerle başlar.
Bu dönemde genellikle sadece göz formu ve nadirende sindirim formu görülür.
Hastalığın sistemik enfeksiyon halinde olduğu durumlarda,
Ateş genelde vardır fakat farkedilmeyebilir.
Burun ve göz akıntıları başlangıçta temiz gibidir fakat gün geçtikçe bu akıntılar iltihaplanır.
Önce kuru bir öksürük vardır fakat zaman geçtikçe şiddetlenir ve kraşelenir.
Depresyon
Kilo kaybı
Su kaybı
İshal ve kusma
Bağırsak düğümlenmesi görülebilir.
Bu dönemde genellikle göz, akciğer ve sindirim formu birlikte görülür.
Hastalığın sinirsel belirtilerle görülen formunda,
Genellikle sistemik hastalığın geçmesinden 2-3 hafta sonra başlar. Hastalığın belirtileri,
Yürüme, dönme ve hareketlerde zorluk
Nöbetler
Uyarılara karşı aşırı duyarlılık
Davranış değişiklikleri
Kısmi veya genel felç
Ağız, göz kapakları, dudaklarda ve ayaklarda ritmik titremeler
Burunda ve ayak tabanlarında epitel kalınlaşmaları ( hyperkeratosis ) görülür.
Bu dönemde sinirsel ve deri formu beraber görülür.
Aşılama en önemli önlemdir.
Dişi köpeklerin çiftleştirilmeden önce aşılanmaları maternal antikor seviyesini yükseltir. Dolayısıyla doğum sonrası yavrunun korunması daha kolay olur.
Hamile hayvanlarda zayıflatılmış gençlik hastalığı aşısı yapılmaz.
Bazen hastalığa yakalanan yavrularda hastalığın ilk 5 günü içinde aşılama yapılırsa hastalığın tedavisine yardımcı olmak açısından faydalı olabilir.
Maternal antikor seviyesi düşmedikçe aşılama faydasızdır. Bu yüzden en az 3 hafta ara ile 2 hatta 3 aşılama yapılmalıdır.
Gençlik hastalığına karşı yapılan aşılama yüksek ateşli (40 C) ve bağışıklık sistemi zayıf yavrularda uygulanmamalıdır.
Hastalık yüksek oranda öldürücü bir hastalıktır. Genelde hastanın bu hastalıktan özellikle sinirsel form ortaya çıktıktan sonra kurtulması zordur. Kurtulanlarda da kalıcı sakatlıklar olabilir.
Hasta mümkün olduğu kadar destek tedavi ile desteklenmeli ve zaman kazanmaya çalışılmalıdır. Çünkü zaman geçtikce hastanın hayatta kalma şansı nispi olarak yükselir.
Ancak bu durum sinirsel form için pek geçerli değildir. Fakat yinede nörolojik bozuklukların ilerlediği ve hastanın yaşam kalitesinin çok düştüğü durumların dışında ötanazi (uyutma) önerilmez
Bu hastalığı yaşamamak için yapılması gereken en önemli şey, bilinmeyen yerlerden yavrular alınmamalı ve aşılamaya dikkat edilmelidir.
Alınacak yavruları seçerken anne ve babası aşılı köpeklerin yavrusu olmasına özen gösterilmelidir.
Canine Coranavirus Infection (Corona Virüs Enfeksiyonu)
Hastalığın sebebi RNA virüsüdür. Köpeklerin mide ve bağırsak mukozalarında ciddi iltihaplanmalara sebeb olur.
Virüs dış ortama çok dayanıklıdır. Bu yüzden kış aylarında bile bulaşıcı özelliğini sürdürebilir.
Bir çok dezenfektan ile elimine edilebilir.
Çok bulaşıcıdır ve dışkıyla çevreye yayılır. Yeni doğan yavrular hastalığa karşı büyümüş olan yavrulara göre daha dirençsizdir. Stres ve var olan başka hastalıklar hastalığa yakalanma riskini artırır.
Virüs vücuda girdikten sonra ince bağırsak mukozasında gelişimini tamamlar ve epitel hücre stoplazmasında hızla çoğalmaya başlar.
Camphylobacter ve salmonella gibi bakteriler var olan enfeksiyonun şiddetini artırır.
Hastalık bazen belirsiz bazende şiddetli gastroenteritis olarak ortaya çıkar.
Hastalığı gastroenteritisin diğer nedenlerinden ayırmak güçtür. Bu yüzden dikkatli olunmalıdır.
Deprosyon
Kilo kaybı
Ciddi uyku hali
Pis kokulu sarı turuncu arası ishal, kusmayla beraber başlar ve zaman zaman kanlı olabilir.
Önlem olarak 3-4 hafta aralıklarla 2 aşılama yapılmalı ve her yıl düzenli olarak tekrarlanmalıdır.
Gastroenteritis çok şiddetli ise ve hasta aşırı zayıflamışşa ölüm olabilir. Ancak iyi bir bakımla ve dikkatli bir tedavi ile hastalık 10-12 gün içinde düzelir.
Canine Herpesvirus Infection (Herpes Virüs Enfeksiyonu)
Hastalığın sebebi canin herpesvirus-1 virüsüdür. Özellikle 3 haftalıktan küçük yavrularda ciddi hastalıklara ve ölüme yol açar.
Hastalık bütün dünyada yaygın olarak bulunur. Plasenta yoluyla bulaşabildiği gibi doğum sonrasıda yavrulara bulaşabilir. Hastalık yetişkin köpeklerden klinik olarak izole edilebilir.
Ağız ve burun yoluyla alınan virüs boğazda veya bademciklerde çoğalır. Plasenta yoluyla bulaşırsa ölü doğumlara veya zayıf yavrulara neden olabilir. Herhangi bir nedenle yüksek ateş yaşayan yavrularda çok daha hızlı yayılır.
Yetişkin köpeklerde genital kanallarda hastalık oluşabilir ve bu çiftleşme ile yayılabilir.
Doğumdan sonra 3 haftalık olana kadar yavrularda şu semptomlar görülür.
Parlak sarı dışkı (Bazen ishalimsi),
Sürekli ağlama ve karın bölgesinde hassasiyet,
Zayıflık ve meme emmek istememe,
İltihaplı yada kanamalı burun akıntıları
Kasık bölgesindeki deri altında sıvı toplanması,
Bilinç kaybı olabilir,
Mukozalarda nokta tarzı (peteşial) kanamalar olabilir,
İyileşen yavrularda ataxiler ve körlük olabilir.
4- 6 haftalık yavrular solunumla ilgili hafif semptomlar gösterirler ve genellikle iyileşirler.
Yetişkin köpeklerde hastalığın belirtileri,
Hafif şeffaf burun akıntısı,
Genital enfeksiyonlar
Bir kaç gün süren geçici konjonktivit görülür.
Hamile köpeklerde gebeliğin son 20 gününde düşükler veya ölü doğumlar görülebilir.
Mevcut bir aşısı yoktur. Yeni doğan yavruların beslenmesini yakından takip etmek ve hastalık belirtilerinin görüldüğü yavruları diğer yavrulardan ayırmak gerekir.
Eğer doğum sonrası yeterli bakım ve beslenme yapılamazsa yavrularda ölümlere neden olabilen bir hastalıktır.
Çiftleştirme öncesi anne ve babayı veteriner hekime kontrol ettirmek hastalığı önlemek açısından önemlidir.
PARAZİTER ENFEKSİYONLAR
Coccidiosis (Koksidiyoz Enfeksiyonu)
Hastalık etkeni köpeklerde, özellikle de yavrularda hastalık yapan bir protozoa dır.
Hastalık dışkıyla bulaşır.
Hastalık sindirim sistemine girdikten sonra büyük miktarlarda çoğalır ve daha sonra dışkıyla dışarı atılır. Dışarı atılan dışkıdaki etken tekrar ağız yoluyla alınarak hastalığa neden olur. Siklüs bu şekilde devam eder.
En fazla görülen semptom orta veya ileri derecede ishaldir. İshalde kan genelde vardır. Çoğu zamanda kanlı ve mukuslu bir görüntüdedir. Eğer etkenin miktarı çok fazla ise semptomlar oldukca şiddetlidir.
Bu semptomlar;
Kusma,
Kilo kaybı,
Dehidrasyon,
Yavru çok küçükse depresyon ve bilinç kaybı,
Karın bölgesinde hassasiyet,
Hastalık oldukça yaygındır ve genelde dışkıyla bulaşır. Bu yüzden çevre temizliğine önem vermelidir.
Ayrıca köpeklerin popo kısmındaki tüylerin iyi temizlenmesine dikkat edilmelidir. Özellikle ishalli olanlar daha titiz kontrol edilmelidir.
Hastalık daha çok 4-16 hafta arasında görüldüğü için, yavruların sık sık doktor kontrolundan geçirilmeleri gerekir.
Evdeki mama ve su kapları iyice temizlenmeli, her zaman taze ve temiz su kullanılmalıdır.
Hastalık, semptomlar zamanında farkedilip tedaviye geçildiğinde tedavisi kolaydır. Ancak, çok yavru köpeklerde etken sayısı fazla ve hastalık şiddetli seyrediyorsa ise ölüm olabilir.
Bu hastalık sırasında dikkat edilmesi gereken bir başka faktörde, bünyenin zayıflaması nedeni ile diğer viral veya bakteriyel enfeksiyonların devreye girebilmesi ihtimalidir.
Isosporoidosis (İsospora Enfeksiyonu)
Hastalığın etkeni bir tür protozoa olan ısospora’dır. Köpeklerde enfeksiyona neden olan Isospora türleri;
Isospora canis
Isospora ohioensis
Isospora burowsi
Isospora neorivolta’dır.
Köpeklerde sıklıkla enfeksiyona neden olan ve tespit edilen etken ise isospora canistir. Hastalık özellikle gelişme dönemindeki yavrularda sık görülmekle birlikte her yaşta görülebilmektir.
Hastalığın bulaşması genellikle direkt yolla olur. Ookis
KANGAL ÇOBAN KÖPEKLERİNİN BESLENMESİ
Gebe ve Laktasyondaki Köpeklerin Beslenmesi : Köpeklerde fötüs, uterus, plesanta ve memelerdeki en büyük gelişme toplam 9 hafta süren gebeliğin son üç haftasında meydana gelir. Gebeliğin ilk dört haftasında normal beslenmeye devam edilmeli, 5. Ve 60. Haftadan itibaren yiyecek yiyecek miktarı her hafta % 10 düzeyinde arttırılarak doğum esnasında % 50'ye kadar arttırılmalıdır. Fazla sayıda yavru taşıyan gebe Kangal köpeklerinde gebeliğin son 7-10 gününde iştahsızlık görülebilir. Bu durumda azar azar ve lezzetli yiyecekler vermek faydalı olabilir.Gebeliğ in son üç haftalık döneminde uterusun büyümesiyle karın hacmi daraldığı için gebe köpekler günde üç kere beslenmelidir. Gebelik süresince enerji gereksinimi ortalama % 20 artar. Gebelik ve doğum sırasında taze karaciğer, haftada iki-üç defa 15-30 g miktarında verilerek;oldukç a etkili bir takviye yapılabilir. Keza protein düzeyinin %2-4 oranında arttırılması yavrularında daha güçlü olmalarını sağlar. Anne köpek, doğumu izleyen birkaç gün yemek defekasyon ve işeme gereksinimleri dışında yavruların yanında olmayı ister. Laktasyon dönemi ortalama 6 haftadır. Kolostrum ( ağız sütü ) bir-üç gün salgılanır ve bunu giderek çoğalan normal süt izler. Süt salgısı 5.-6. Haftaya kadara artar, sonra azalır. Laktasyon döneminde normal bir süt verimi için ana optimum düzeyde beslenmelidir. Gıda alımı doğumdan sonra artarak, doğumdan 3-4 hafta sonra maksimuma ulaşır.
Ergin Köpeklerin Beslenmesi : Ergin Kangal köpekleri günde bir defa hep aynı saatlerde beslenmelidir. Orta boy bir köpek için yaklaşık 2 kg'lık bir diyet düzenlenir. Böyle bir diyetin yaklaşık 1/3 'ü et, 1/3 ü tahıl ve sebze karışımı 1/3'ü de su şeklindedir. Diyetin miktarı hayvanın canlı ağırlığına, kondisyonuna ve yaptığı işe göre ayarlanmalıdır. Örneğin köpek zayıf ise yada fazla çalışıyorsa ilave olarak bir miktar süt, 1 yumurta, bir miktar sebze veya tahıl verilmelidir. Ergin köpeklerde halk arasında yal denilen arpa ununun sıcak su ile hamur haline getirilmesiyle elde edilen mamülden günde 2 kg kadar verilir. Buna ilaveten günde 25 gr. Et, haftada 3 kere haşlanmış ve fazla sert olmayan kemik verilir.
KÖPEK YETİŞTİRİCİLİĞİNDE KULLANILAN MALZEMELER
Barınaklar : Kangal köpeğinin yetiştirilme amacına ve şekline göre barınağın yapısı ve yeri farklı olmalıdır. Barınaklar tek ve toplu yetiştiriciliğ e göre farklıdır. Tek köpek için kulübe şeklinde barınak yapılmalıdır. Bu kulübeler ahşap, betonarme veya plastik olabilir.
Kulübelerin çatı kısmı meyilli olup, öne doğru çıkıntılı bir bölme olmalıdır. Çatı sac, atermit veya ondülin ile kapatılmalıdır. Ayarlanabilir bir kapının olması gerekir. Bu kulübeler içi düz, boyalı, çivi çıkıntısı ve kıymık çıkıntısının olmaması gerekir. Ayrıca hayvanın cüssesine göre rahat yatacak ve giriş çıkışta zorlanmayacak şekilde olması gereklidir. Bir köpek kulübesi 1 m uzunluğunda ve 90 cm yüksekliğinde yapılabilir. Köpek kulübenin içinde ayağa kalkabilmeli ve kendi çevresinde rahatça dönebilmelidir. Kulübenin içi ve dışı kötü hava koşullarının çürütücü etkisini ve parazit yuvalarının oluşmasını önlemek için boyanmalıdır.
Kulübe periyodik temizlikler için, söküp takılacak şekilde yapılırsa daha iyi olur. Ayrıca köpeğin yattığı zemin topraktan biraz yüksek olmalı, kulübenin içindeki yatak, paçavralarla yada odun talaşıyla doldurulmuş sağlam bir şilteden ibaret olmalı ve her hafta havalandırılmalı dır.
Toplu olarak barındırılacak köpekler için, hayvan mevcuduna göre değişiklikler yapılabilir. Bu barınakların genelde, hayvanın soğuk havalarda girebileceği bir bölümünün olması gerekir. Ayrıca doğum bölmeleri ve çiftleşme bölmelerinin olması gerekir. Bu bölmeler aynı çatı altında ve birbirine bitişik olarak ortada 2 m'lik bir koridor olmalıdır. Koridorun sağ ve solunda 3-5.5 m 'lik kulübeler ve kulübe yüksekliği 2.5 m olmalıdır. Kulübelerin aydınlık olması gerekir. Kulübelerin önündeki dış gezinti yerlerinin 2.5 x 5 m lik genişlik ve uzunlukta olup, etrafı köpeğin atlamasını önlemek amacıyla 180-200 cm yükseklikte olması gerekmektedir.
Barınakların mümkün olduğunca sık sık yıkanması, yataklıkların 10-15 günde bir değiştirilmesi gerekir. Barınaklarda, akıntı, tahta aksamlarında çatlaklık, metal kısımlarda aşınma gibi kusurlar önlenmelidir. Toplanan dışkılar derin kuyulara gömülmeli yada kanalizasyon sistemiyle köpek barınaklarının uzağındaki fosseptik çukurunda toplanmalıdır. Barınaklar günlük olarak temizlenmelidir.
Yemek kabı : Krom-çelikten yapılmış, kalın cidarlı ve 3 lt kapasiteli olmalıdır. Bu sayede köpek yiyeceğini dışına dökmeden yiyebilir. Bu kap her yemekten sonra sabunlu su ile iyice yıkanıp, bol su ile durulanmalıdır.
Su kabı : Bu malzeme paslanmaz çelik veya galvanizli sacdan yapılmalıdır. Ancak; beton veya mermer olanlar da vardır. Su kabı en az 15 lt olmalıdır. Her an temiz tutulmalı ve taze suyla dolu bulundurulmalı dır. Kış mevsiminde ılık su verilmelidir.
Deri tasma : 75 cm uzunlukta, 3-4 cm eninde, 5 mm kalınlığında yumuşak köseleden yapılmış olmalıdır. Köpeğin boyun çapına göre ayarlanabilmelidir. Tasma boyuna iki parmak genişliğinde takılmalıdır. Yani ne kolayca çıkmalı nede boynunu sıkmalıdır. Bu tasma, köpeği yedekte gezdirmek, bir yere bağlamak veya saldırganlık eğitiminde sevk kayışı ile birlikte kullanılmalıdır.
Kangal ve köylerinde çengel ismini verdikleri, köpeğin başka bir köpek ile veya kurt ile boğuştuğunda daha az zarar görmesini sağlayacak, demirden yapılmış, dışa doğru sivri çıkıntılı tasmalarda kullanılmaktadı r.
Sevk kayışı : Köpeği sevk için kullanılan bir gereçtir. Deriden ve ipten dokunmuş olanları da vardır. Bir ucunda tasmaya iliştirilmek amacıyla yerleştirilen bir mandal ve diğer tarafta elin bileğine geçecek bir şekilde halka bulunur. Normal uzunluğu 150 cm, eni 2 cm, kalınlığı en az 6-8 mm olmalıdır.
Bağlama zinciri : Köpeği kulübede veya arazide herhangi bir yere bağlamak amacıyla kullanılır. Bağlama zinciri mutlaka deri tasma ile kullanılmalıdır. En az 2 m uzunluğunda olmalıdır. Bu zincirin ucunda, deri tasmaya bağlanacak bir mandal ve orta kısmında birkaç adet fırdöndü bulunmalıdır.
Ağızlık : köpeğin etrafındaki canlılara zarar vermesini önlemek için kullanılan özel bir gereçtir. Köpeğin toplum içinde gezdirilmesi, araba içinde nakledilmesi, gerekli sağlık muayenesi ile aşı ve enjeksiyon uygulamalarında kullanılır. Ağızlığın yapıldığı kayış yumuşak deriden veya plastikten olmalıdır.
Tarak : Paslanmaz çelikten yapılmış ve dişler arasında bir mm açıklık bulunan gereçlerdir.
Fırça : Sert plastikten veya hafif metalden yapılmış, çeşitli sertlik dereceleri olan gereçlerdir.
Mandal : Deri veya bez sevk kayışları ile bağlama zincirlerini birbirine bağlamaya yarar. Mümkün olduğu kadar kuvvetli mandallar tercih edilmelidir.
KIZGINLIK BELİRTİLERİ VE ÇİFTLEŞME
Bir buçuk yaşındaki bir erkek köpek ilk çiftleşme için ideal yaşa gelmiş sayılır. Bu yaşta erkek Kangal köpeğinin yapısı tam olarak gelişmiştir. Dişiler için uterusun gerekli büyüklüğe ulaşacağı 2. Veya 3. Kızışma dönemine kadar beklenmesi tavsiye edilir. Dişiler yaklaşık 180 günde bir kızışma dönemine girerler. Cinsel dürtü daima erkek köpekte görülürse dişinin kızışma döneminde bıraktığı kokulu bir salgı sayesinde harekete geçer. Verimli bir çiftleşme sağlamak için en uygun zaman 2. Haftanın sonuna doğrudur. Bu sırada dişi köpek kendisine yaklaşan erkek köpeklerden seçtiğine uygun karşılık verir. Çünkü: Bu sırada ovulasyon tamamlanmış olur. Çiftleşmeden emin olmak için çiftleşmeyi takip eden 24 ile 48 saat sonra tekrarlamak gerekir. Üreyebilme yaş ilerledikçe azalır. Önce dişide, sonra erkekte kaybolur. Çiftleşmeyi köpek yavrularının baharda doğmalarını sağlayacak şekilde düzenlemek daha iyi olur. Bu durumda gelişme ve sağlıklı büyüme için uygun hava koşullarından yararlanmak mümkün olur. Güneşli günler, gerekli yürüyüşler ve erken eğitim için daha uygun olur. Kızgın hayvan huzursuz olup alışık olmadığı hareketler yapar. Vulva şişer ve birkaç gün içerisinde bol ve kanlı, özel kokulu vajina akıntısı başlar. Bu koku erkekleri yüzlerce metre uzaktan etkileyebilecek niteliktedir. Çiftleşmede kullanılacak erkek köpeğin diğer köpekler tarafından yaralanmaması ve istenen köpekten iyi döl alınması için dişi ile beraber üç gün kapalı bir yere alınması gerekir. Bu süre sonunda gebe kalan dişi artık erkeği kabul etmez ve uysallaşır
KÖPEKLERE GÜNLÜK BAKIM
Özellikle dışarıdaki kulübelerde barındırılan, bekçilik gibi görev yapan köpeklerin, sağlığını korumak için Tımar denilen temizliğin her gün bir defa uygulanması gerekir.
Tımar için çeşitli fırçalar yapılmıştır. İçlerinde madeni telli olanlar vardır. Köpeğin tüyleri uzun ve sert ise madeni fırçalar kullanılır. Fırça önce tüy yatımı tersine, sonra tüy yatımı yönüne olmalıdır. Üzeri tüm yüzeyi tarayacak şekilde uygulanmalıdır. Fırçalama esnasında kırılan ve dökülen kıllar, parmak uçları deride bir tarak gibi kullanılarak temizlenmelidir.
Tüyleri yumuşak ve çok dökülen köpeklerde, parmaklar açık bir durumda, el suya batırılarak ve ıslak bir şekilde vücut tarakla taranıyormuş gibi taranarak temizlenmelidir. Keza, bu suyun içine Veteriner Hekimin tavsiye edebileceği dezenfektan bir madde de katılabilir. Bu el masajından sonra bütün vücut bir defa fırçalanıp, özel taraklarla taranmalıdır.
Köpeği sık sık yıkayarak temizlemek sağlığı yönünden zararlıdır. Çünkü köpeklerde deride bir ter bezi yoktur. Ancak bol miktarda yağ bezleri vardır. Yağ bezleri deride yumuşaklık ve tüylere parlaklık verir. Bol yıkama deriyi kurutur, çatlatır, tüyleri donuklaştırır. Ayrıca çeşitli deri hastalıklarına zemin hazırlar.
Yıkama işleri Veteriner Hekimin uygun gördüğü hallerde, saf zeytin yağı ile yapılmış sabunlarla ve ılık suyla yapılmalıdır. Köpek çok kirlenmemişse ayda bir kez yıkanmalıdır. Yıkama köpeğin kuyruğundan başlar, başına doğru devam eder. Bu sırada kulaklar ve göze sabun kaçmamasına dikkat edilmelidir. Kulaklar yıkama esnasında pamukla tıkanmalıdır.
Köpeğin vücut bakımını incelerken, bazı organlarla sağlık arasındaki ilgiyede kısaca değinmek gerekir. Bir köpeğin sağlığı bazı organlarına bakılarak kolayca anlaşılır.
Gözler : Pembe, sarı görünüşlü ve parlaktır. Akıntı yoktur, bakışlar canlı ve dikkatli olmalıdır. Gözlerde hastalık bulunmamalıdır (katarakt gibi).
Kulak : İç ve kenarları temizdir. Akıntı yoktur, ayrıca kulakta yabancı maddeler, leke, pire bit ve kene gibi parazitler de bulunmamalıdır.
Ağız : İç kısımları sarı-pembe görünüşte, dil açık kırmızı, ağızda fena bir koku ve dişlerde diş taşı olmamalıdır.
Anüs : Anüs normal bir görünüşte ve temizdir. Pislik ve parazitler görünmez.
Ayaklar : Tırnaklar normal uzunlukta, tırnak araları temiz olup, taban normal görünümde ve kabuklanma yoktur. Tırnaklar köpeğin normal yürümesini zorlaştırmayacak ölçüde ve uygun bir makasla kısaltılmalıdır. Bu işlem yapılırken köpeğin derisini incitmemeye özen gösterilmelidir.
Vücut : Elle temasta hiçbir bölgede köpek irkilme göstermemelidir. İrkilme gösterince o bölgede anormalliğin olduğu muhakkaktır
KANGAL ÇOBAN KÖPEĞİNİN EĞİTİLMESİ
Köpek eğitimi, köpeğin insanla buluşup kaynaştığı günlerde başlamıştır. Köpek eğitiminin temel kaidesi insan- köpek ikilisinin psikolojik yönden anlaşmasıdır. Bu nedenle köpek eğiticisi, köpeğin anatomisini, fizyolojisini ve psikolojisini öğrenmeli ve eğitim uygulamalarını bu doğrultuda yapmalıdır.
Bütün köpekler ırk özelliklerinin gerektirdiği görevleri hiç eğitilmeden yaparlar. Örneğin bir çoban köpeği, eğitilmeden hayvanların korunmasını bilir. Av köpeği de aynı şekilde eğitilmeden, avın izini bulmakta ve çıkardığı seslerle onu izlemektedir. Yalnız ırk özelliği dışındaki görevleri yapabilmesi için köpeklerin özel bir eğitimden geçmesi gerekir.
Köpeklerden daha çok yararlanılmak amacıyla 1930 'lu yıllarda özel eğitim yöntemleri geliştirilmiştir. Özellikle askeri amaçla (bekçi, devriye, keşif ve benzeri gibi) hizmetlerde eğitilen köpekler Almanlar ve Ruslar tarafından birinci ve ikinci dünya savaşında kullanılmıştır. Amerika'da da 1942 yılında bu amaçla köpek eğitimi okulu açılmıştır.
Bugün bütün medeni ülkelerde askeri ve polisiye ve diğer amaçlarla köpek eğitim okulları mevcuttur.
Türklerde köpek eğitimi av köpeğinin eğitilmesiyle başlamıştır. Bunun dışında koyun sürülerini korumak amacıyla köpek eğittikleri bilinmektedir.
EĞİTİMDE ROL OYNAYAN FAKTÖRLER
Eğitimde insan ve köpek ilişkisinin rolü : İnsan ve hayvanın gerek eğitim gerekse sportif faaliyetlerdeki çalışmalardaki başarıları birbirleri ile kurdukları ruhsal ilişkiye bağlıdır. Köpek eğiticisinin herhangi bir köpeği eğitebilmesi için, çok iyi bir psikolojik yapıya sahip olması gerekir. Kendisi ile köpeğin en iyi şekilde nasıl uyum sağlayacağını anlamalı ve bu nokta üzerinde önemle durmalıdır. Köpekte de bazı özellikler bulunmalıdır. Örneğin, bir köpek bedenen ve psikolojik yönden sağlıklı olmalı ve normal bir zeka, dikkat ve cesarete sahip olmalıdır.
Eğitimde kalıtımın rolü : Her köpek ırk özelliklerini yavrularına kalıtsal olarak verir. Bir yavru köpek gelişme çağını tamamladıktan kısa bir süre sonra ana ve babadan gördüğü tüm hareketleri taklit eder.
Köpeğin özel yeteneklerinin rolü : Köpeklerin koku alma duyuları hiçbir canlı ile kıyas edemeyecek kadar gelişmiştir. Eğitimde köpeğin bu özelliğinin rolü büyüktür. Çünkü köpekler kokusunu aldığı bir canlıyı asla unutmazlar.
Her canlı kendine has bir vücut kokusu çıkarır ve bu koku parmak izi gibi her canlıda ayrı özellikler gösterir. Örneğin, hiçbir insanın kokusu diğer insanlarla en ufak bir benzerlik göstermez.
Koku alma duyusu çok gelişmiş olan köpek, herhangi bir yere saklanmış bir kişiye, ona ait bir eşyayı koklattıktan sonra geçtiği yerleri izleyerek onu ortaya çıkarır. Kangal köpeğinde koku alma duyusu çok iyi gelişmiştir. Bu sayede sürüye yaklaşan kurt veya başka bir zararlının (hırsız vs) kokusunu daha uzaktayken müdahale ederek sürüyü korur.
Eğitimde Eğitici Personelin Rolü : Köpek eğitimini yapacak kişinin en başta hayvanları sevmesi, sabırlı ve köpeklerden korkmayan, otoritesini hayvana kabul ettirebilecek birinin olması gereklidir. Eğitici köpeği sevmelidir. Köpeğin hareketlerinden, jestlerinden, bakışlarından veya ses tonundan ne istediğini anlamalı ve davranışlarını ona göre ayarlamalıdır. Köpek eğiticisi ani ve kesin kararlıdır. Bir emrin uygulanmasında nerede, ne zaman ve nasıl karar vereceğini mutlaka bilmelidir. Köpek eğiticisi korkak, çekingen ve tehlike karşısında görevi terk eden bir yapıda olmamalıdır. Aksine cesur, kararlı ve kendisi kadar köpeği de düşünen ve koruyan bir karaktere sahip olmalıdır.
Eğitici, karşısındaki canlının kendi düzeyinde bir beyin ve anlayış gücü olmadığını bilmeli ve onu eğitirken bir konuyu bir çok defa tekrarlamak zorunda kalacağını unutmamalıdır. Bu durumda asla sinirlenmemeli ve köpeğe kötü davranışlarda bulunmamalıdır. Köpek eğiticisi son derece sabırlı ve yüksek tahammül gücüne sahip olmalıdır.
KÖPEK EĞİTİMİNİN TEMEL KURALLARI
Köpeğe komut verirken bununla ondan ne istendiğini anlayabileceğ i şekilde açıklanmalıdır. Köpek ile insan arasında bir iletişim eksikliği bulunmaktadır. Konuştuğumuz dil köpek için geçersizdir. Bu nedenle, verilen komutun ne anlama geldiğini işaret ederek , göstererek, yaptırarak ona anlatmalıyız.
Komutlar; kısa, açık ve kesin olmalıdır. Daima klişeleşmiş biçim ve tonda verilmelidir. Köpekten istenen yaptırımlarla ilgili komutlar, genellikle tek heceli olmalı aynı zamanda aynı ses tonuyla söylenmelidir.
Komutlar verilirken sesli emirler uygun bir hareketle desteklenmelidir.
Komutların iyi bir şekilde öğrenilmesi için sürekli tekrarlar yapılmalıdır. Köpek bazen öğretilmek istenen yaptırımı kavramakta güçlük çeker.Bu gibi durumlarda usanmadan tekrarlamak ve istenen davranışı yapmasını beklemek gerekir. yaptırımdan vazgeçerek eğitimi bırakmak yanlış olur.
Eğitim süreleri köpeğin ilgisini sürdürmesine göre belirlenmelidir. Bu süre genellikle 10-20 dakika arasında değişmektedir.
Başarılı hareketlerinden sonra köpekler ödüllendirilmelidir.
Eğitici köpeğin her başarılı davranışından sonra onu adıyla çağırarak ,sevgiyle okşarsa ,köpek istenileni yerine getirmek için daima büyük çaba gösterir.başarı lı bir hareketten sonra köpeğin hoşlandığı etkinliklerde bulunmak,onunla oynamak,serbest bırakmak,dinlendirme kte birer ödüldür.
Köpeğin hoşlanmayacağı her türlü davranış onun için bir cezadır.İstenmeyen yanlış bir davranış karşısında sertçe söylenen hayır sözcüğü ,köpeğe o davranışın yapılmaması gerektiğini anlatır.Sebebi ne olursa olsun köpek dövülmemelidir.
Köpek eğitiminde; köpeğin sahip olduğu yetenekler göz önüne alınarak ve köpeğin özelliklerine göre saptanması gerekir. Bu özellikler:
Köpeğin bedensel özelliklerine
Duyu ve algılamalarıyla ilgili yeteneklerini (görme, işitme, koku alma)
Mizacı ile ilgili özelliklerine
Zekası ile ilgili özelliklerine göre yapılmalıdır.
KANGAL ÇOBAN KÖPEKLERİNİN EĞİTİMİ
a) 0-6 AYLIK YAVRULARIN EĞİTİMİ
İlk olarak kendimizi onun dostu olduğuna inandırmak gerekir.Köpekle her an yakın bir ilişki içinde bulunmalıyız.Kö pekler ,sevgi veya azarlama ifade eden ses ve hareketlerden etkilenen canlılardır. Köpek eğitiminde temel kural köpeği sevmek ve onunla dost olmaktır.Yavru bir aylıkken ele alınıp sevilmelidir. dört aylıktan sonra sevilen yavrular çekingen ve korkak olurlar.
Yavru Köpeklere İsim Vermek : Yavru köpek ile dostluk kurduktan sonra ilk görevimiz ona isim vermektir. Köpeğin isminin tek veya en çok iki heceli olması gerekir.ona karşı daima bu isim kullanılmalıdır. Başlangıçta kararsızlık ve tereddüt hali görülür.Yalnız bu durum kısa sürede geçer. Köpek, adını kısa süre içerisinde benimser.
Yavru Köpeklere Düzenli Bir Yeme, İçme Alışkanlığını Kazandırmak : Gelişi güzel beslenen,belirli bir yemek saati bulunmayan,gü nde birçok defa yiyecek verilen köpekler bütün yiyeceklere karşı ilgi duyarlar.Köpek sürekli bir şeyler yemek ister. Köpeğin yiyeceğini kendi yiyecek kabında,belirli yer ve zamanda belirli oranda yemesi,genel sağlık, sindirim ve boşaltım düzeninin yanı sıra,eğitimi üzerinde etkisi olumludur.
Köpeklerin Tasmaya Alıştırılması : Köpeğin tasmaya yavru iken alıştırmak gerekir.Çünkü ergin hale gelmiş ve hiç tasma takmamış köpekleri tasmaya alıştırmak oldukça zordur.Bunun için yavruyu gözleri açılır açılmaz,yumuşak deriden yapılmış hafif bir tasma takılmalıdır.Daha sonra buna çok ince ve hafif zincir takılarak yavrunun zincire de alışması sağlanır.
Yavru Köpeklerin Duyu Organlarını Geliştirmek İçin Uygulanacak Egzersizler :
Koku alma duyusunun geliştirilmesi
Gıda maddeleri ile uygulanan egzersizler
Oyuncaklarla uygulanan egzersizler
Sevdiği kişi ve eşyalarla uygulanan egzersizler
İşitme duyusunun geliştirilmesi
Sese karşı duyarlılığının kazandırılmasıdı r.İnsanın duyamadığı frekans -lardaki seslere özel düdükler vasıtasıyla çağırma gibi komutlar öğretilir.
Görme duyusunun geliştirilmesi
Köpekler özellikle hareketli ve parlak olan şeyleri büyük bir dikkatle izlerler.
Yavru Köpeklerin Kulubeye Alıştırılması : Kangal köpekleri özgürlüğüne çok düşkündür.Bu nedenle sekiz haftalıkken yavrular mutlaka kafes veya barınağa konulmalı ve alıştırılmalıdır.
b) 6-12 AYLIK KÖPEKLERİN EĞİTİMİ
Yavru Köpeklere Eğitimi İle İlgili Sözcüklerin Öğretilmesi : Yavru köpekler genellikle üç aylık oldukları zaman söylenen sözlerin % 75-88'ini anlar ve manasını değerlendirir.İ lk iş olarak köpeğe tek kelimeden oluşan emirler ve bunların anlamı öğretilmelidir. Bu nedenle gel , git , bak , yat , kalk vb. gibi sözcükler öğretilir.
GEL sözcüğünün öğretilmesi:Yavru normal istirahat durumunda iken veya uzakta herhangi bir şeyle uğraşırken sert bir ses tonu ve ismi ile GEL diye seslenilmelidir. Bu esnada iki el birbirine vurularak veya sağ el bacağa vurularak ses çıkartılır.Çünkü her sözcük veya her emir mutlaka bir hareketle yapılmalıdır.
BAK sözcüğünün öğretilmesi :BAK emri köpeğin dikkatini çekmek için verilir.Bak emri ile beraber baş ve orta parmaklarla bir şık sesi çıkartılır.
HAYIR sözcüğünün öğretilmesi:Hayı r sözcüğü köpeğin istenmeyen davranışları sonunda sert bir ses tonu ve ciddi bir tavır içinde kullanılmalı ve bu esnada işaret parmağı ileride gereken hareket yapılmalıdır.
İZLE (Takip) sözcüğünün öğretilmesi: Köpek sol tarafa alınır.Köpeğin sağ omuzu eğiticinin sağ dizi ile aynı hizaya gelecek şekilde yürümesi veya oturması sağlanır.Köpek ileri veya geri kaldığı anda eğitici öne veya arkaya çıkarak yada köpeği öne veya arkaya çekerek ve her düzeltmede izle (Takip) sözcüğünü kullanarak emri tekrarlar.
KAL sözcüğünün öğretilmesi :Yavru köpeğe KAL kelimesinin anlamını öğretmek için avuç içi köpeğin burun hizasına gelecek şekilde tek bir hareketle bu emir verilir.Kal emrini alan köpek , bulunduğu pozisyonu ikinci bir emre kadar bozmamalıdır. Kal emri her pozisyonda verilebilir.
YAT sözcüğünün öğretilmesi : Köpeğin vücudu sahibinin veya eğiticinin vücuduna paralel ve sağ omuzu sol ayakla aynı hizada olacak pozisyonda köpeğin yatmasını sağladıktan sonra yat komutu tekrarlanır.Ayağ a kalkmak için hamle yapmak istediğinde eğer kalkmasını istemiyorsak hayır komutunu tekrarlamalıyı z.Bu komut la beraber kalk komutunu da öğretebiliriz.
OTUR sözcüğünün öğretilmesi :Oturma eğitiminin köpeğe kazandırılmasında üç yöntem bulunmaktadır.
-Yedekte oturma eğitimi; köpek , eğitimi izle komutu ile yedekte başlar.Bir süre gidildikten sonra eğitici dur komutu ile birlikte sol elinin avuç içini köpeğin avuç içini köpeğin burnuna tutarak durdurur ve otur komutunu verir.Bunu yaparken , sol eliyle köpeği kalçasından aşağı doğru bastırır ve sağ elinde tuttuğu eğitim kayışını yukarı doğru çekerek oturmasını sağlar.
-Köpek, eğiticisinin karşısında iken yapılan oturma eğitimi; eğitici köpeğin bir metre kadar ötesinde karşısına geçer. Elini parmakları bitişik,avuç içi köpeğin burnu üstünde ve yere dönük olarak öne doğru uzatır.Bir ucunu sol elinde tuttuğu eğitim kayışına sağ ayağı ile basarak köpeğin oturmasını sağlarken otur komutunu verir.
-Serbest olarak yapılan oturma eğitimi ; eğitici , köpeğin eğitim kayışını çıkartarak onu karşısına alır.Sağ elini parmakları bitişik , avuç içi
köpeğin burnu üstünde yere dönük olarak öne doğru uzatarak otur emrini verir.
-ARA-BUL sözcüğünün öğretilmesi: bulması istenen nesne gösterilir ve koklatılır daha sonra saklanarak bulması istenilir.Sevdiğ i oyuncak ile oyun oynar gibi yapılırsa eğitim daha kolay ve zevkli hale gelir.
-TUT sözcüğünün öğretilmesi; köpeğe saldırma yeteneğini kazandırmak için bu emir öğretilir.Köpekler hareketli her maddeye karşı büyük bir ilgi duydukları için bu uygulamanın önce top ile yapılması uygun olur.
-ATLA sözcüğünün öğretilmesi: bu emir ile köpekten yüksek veya derin bir engelin atlayarak aşması istenmektedir. Atlama eğitimi eğiticinin köpek ile beraber hareketi yapması uygun olur.
Fiziki Gücü Geliştirme Çalışmaları : Gerek bekçilik görevi yapacak ve gerekse askeri veya polisiye hizmetlerde çalıştırılacak köpeklerin üstün bir fiziki güce sahip olmaları şarttır . Bu amaçla uygulanan yöntemlerle köpeğin yalnız fiziki gücü değil aynı zamanda cesareti , dikkati ve kendine olan güveni de gelişir.Fiziki güç eğitimi özel olarak yapılmış çeşitli engeller üzerinde uygulanır.Bu engeller yükseklik, uzunluk, denge, tırmanma ve güven duygusu gibi yetenekleri artıracak çeşitli şekillerden oluşmaktadır.
Yüksek atlama yeteneğini artıracak engel eğitimi : Köpeğin engel aşmasını sağlamak için dereceli olarak yükseltilebilen çeşitli türde engeller vardır.Yüksek atlama engelleri 120 cm eninde ve her biri 15 cm yüksekliğinde altı tane engelden oluşur. Köpeğin engel aşmasını sağlamak için önce alçak olan engeller seçilmelidir. Bunlar aşıldıktan sonra engel kademeli olarak yükseltilmelidir. Yüksek atlama engeli , bidonlar üst üste konularak meydana getirilen belirli bir yükseklikten köpeğin atlatılması ile de yapılır.Yüksek atlama eğitimi ayrıca hilal engel kullanılarak köpeğin yeteneği artırılır.
Uzun atlama yeteneğini artıracak engel eğitimi : Uzun atlama eğitimi için 150 cm uzunluk, 120 cm genişlik ve 70 cm derinlikteki içi su dolu engeller kullanılır.Yalnı z eğitimde ilk önce 50 cm uzunluktaki engellerden köpek atlatılarak daha sonra 100 cm ve 150 cm uzunluktaki engellerden atlatılır.
Denge yeteneğini artıracak engel eğitimi : Denge yeteneği,düz tahta veya kütükten yapılmış engeller üzerinde uygulanır.Kütük engeller 30 cm çapında olmalı ve üzerinde durduğu ayaklarla en çok 50 cm yükseklikte ve 360 cm uzunlukta olmalıdır. Köpek eğiticinin solunda ve takip pozisyonunda denge engeline doğru gidilir. Denge engeline gelindiği zaman HOP-ATLA komutuyla köpek engele çıkartılır ve engeli geçmesi sağlanır.
Tırmanma yeteneğini artıracak engel eğitimi : Bu engel eğitimi için merdiven veya üçgen prizma şeklindeki engeller kullanılır. Eğitici ve köpek takip pozisyonundayken tırmanma engelinin yanına gelir. Hop -Atla emri ile köpek engele tırmanmaya başlar . Engelin üst kısmında 120 x 120 cm boyutunda düz bir kısım vardır. Köpek tırmandıktan sonra bir kaç saniye burada dinlenir ve diğer taraftaki basamaklardan aşağıya iner.
Güven duygusunu artıracak engel eğitimi : Bu eğitimde amaç köpeğin kendisine ve eğiticisine karşı güvenini artırmaktır.Genellikl e bu engel 60 cm çapında ve 360 cm boyutundaki bir tünelden ibarettir.Eğitici önce giriş kısmından ve yüzü tünele bakacak şekilde köpeğine yat emrini verir. Arkasından kal diyerek tünelin diğer kısmına geçer ve sürün emrini verir.Böylece köpeğin geçmesini sağlar.
c) 12-15 AYLIK KÖPEKLERİN EĞİTİMİ
Temel itaat ve ileri itaat eğitimlerindeki programlar bu dönemde eksiksiz olarak tatbik edilmelidir.
Temel itaat eğitimi : Bu eğitimin amacı , her emri aynen uygulayan bir köpeğin ye- tiştirilmesidir. Temel itaat eğitimi köpek eğitiminin esasını teşkil eder.Burada köpeğe kazandırılan yetenek ile ilerideki özel eğitimlerin ve özel görevlerin başarılması sağlanmaktadır.
Temel itaat eğitiminde köpeklerde zincir tasma ve 150 cm uzunluğundaki sevk kayışı uygulanır.Bu eğitimin uygulaması iki aşamada yapılmaktadır. Birinci aşamada köpeğin yanında ve zincir tasmayla, ikinci aşamada ise köpekte sevk kayışı mesafesi kadar uzaktan emirler verilerek eğitim yapılır.Bu eğitimde kullanılan emirler köpeğe yavruluk döneminde sözcükler halinde öğretildiğinden dolayı , bu emirleri köpeğe daha kolay uygulatmamız mümkündür.
Temel itaat eğitiminde takip, hayır ve otur emirleri verilerek egzersizler yaptırılır. Ayıca otur kalk,yat ve sürün gibi emirlerle ilgili egzersizler zincir tasma veya 150 cm uzunluğundaki sevk kayışı kullanılarak yaptırılır.
İleri itaat eğitimi : Köpek eğiticisinin, köpek üzerindeki etkisini artırmak ve köpekle eğitici arasındaki güveni geliştirmek için ileri itaat eğitimi yapılır.Temel itaat eğitiminde kullanılan 150 cm uzunluğundaki sevk kayışı yerine önce 9 m. uzunluğunda sevk kayışı kullanılır ve sonra köpek tamamen serbest bırakılarak eğitime devam edilir.Köpek verilen her emri çok uzak mesafelerden uyguladığı anda ileri itaat eğitiminde başarı sağlanmış olur.
Destek eğitimleri : Köpeklerin fiziki güçlerinin geliştirilmesi ve genel bilgisini artıracak şekilde egzersizler yaptırılır.
Fiziki gücü geliştirme eğitimleri
-Yüksek atlama yeteneğini artıracak engel eğitimi
-Uzun atlama yeteneğini artıracak engel eğitimi
-Denge yeteneğini artıracak engel eğitimi
-Tırmanma yeteneğini artıracak engel eğitimi
-Güven duygusunu artıracak engel eğitimi
Genel bilgi eğitimleri
Bu bölümde saldırganlık, yabancıların aranıp bulunması, bina-baraka ve mağara gibi yerlerin aranması, kısa iz takibi, köpeklerin silah sesine alıştırılması ve suda boğulanların kurtarılması ile akarsulardan geçilmesi gibi konular üzerinde egzersizler yaptırılır.
15-18 aylık köpeklerin eğitimi : Bu dönemde köpeklerin ileride alacakları görevler ile ilgili özel eğitimler uygulanır.
Kangal çoban köpekleri , uzun süre eğitime tabi tutulan diğer köpek ırkları ile mukayese yapıldığı zaman öğrenme kabiliyetleri bakımından onlardan daha üstün olduğu gözlenir. Kangal Çoban Köpekleri herhangi bir özel eğitimden geçirilmeksizin iç güdüsel olarak koyun sürülerini yönetirler. Kendi sorumlulukları altındaki koyunları en iyi şekilde korurlar. Kangal Çoban Köpeği, sahip olduğu özel yeteneklerinden dolayı koruma ve bekçi köpeği, devriye köpeği, keşif köpeği ve çoban köpeği olarak eğitimleri yapılır.
Koruma ve bekçi köpeği eğitimi : Koruma ve bekçi köpeğinin görevi bir binayı, bir tesisi veya bir bölgeyi korumaktır.Korum ve bekçi köpeklerine bir kişi bakmalı ve başkalarıyla arkadaşlık kurması önlenmelidir. Sorumlu olduğu bölgeye giren ve yaklaşan herkese karşı şiddetli tepki gösterecek şekilde şartlandırılmalı dır.Koruma ve bekçi köpeği asla cezalandırılmamalı dır. Koruma ve bekçi köpeğinin eğitimi eğitimi, yabancı göreceği canlı cansız her şeye karşı saldırgan olacak şekilde yapılmalıdır.Köpek bir binayı bekleyecek ise, önce eğitimciyle beraber bu bina ve etrafını hergün enaz birkaç kez dolaşmalıdır. Köpeğin yiyeceği ve suyu bu bina çevresinde verilmelidir. Kulübesi de bekleyeceği bu binanın yakınında bir yerde olmalıdır.Koruma ve bekçi köpeğinin günlük eğitsel egzersizleri ve fiziki gücü artıracak egzersizleri aksatılmadan uygulanmalıdır.
Devriye Köpeği Eğitimi : Devriye hizmeti, koruma ve bekçilik eğitimi görmüş köpeklerle yapılan özel bir görev türüdür.Bu görev genel olarak askeri, polis, cezaevi ve fabrika gibi alanlarda uygulanır.Bu gibi yerlerin gereği gibi korunması için devriye nöbetleri düzenlenir. Devriye köpekleri eğiticileri ile birlikte göreve çıkarlar.
Yalnız bunlar toplu olarak eğitim gördüklerinden gruptaki diğer eğiticileri ve köpekleri yakından tanırlar. Devriye köpekleri için gruptaki köpek eğiticileri dışında herkes yabancı daha açık ifade ile düşmandır.Bu nedenle devriye köpekleri bölgelerine giren bir yabancının kokusunu hemen hisseder ve eğiticilerine gereken işareti verir.Devriye görevi bölgenin taşıdığı özelliğe göre gündüz ve gece devamlı olarak yürütülür.Devriye görevi yapacak köpeklere görev alanları iyice öğretilir.Her köpeğe sürekli olarak aynı bölgede görev verilmelidir. Köpeklerin farklı bölgelerde görev yapmaları sağlanmalıdır. Devriye köpeği yetiştirilirken köpeğin sorumlu olduğu bölgeye yabancılar saklanarak eğitim yapılır.Bu uygulama korunacak bölgenin hemen her noktasında mutlaka yapılmalı ve köpek bu bölgeye girecek her yabancıyı haber verecek şekilde şartlandırılmalı dır. Uygulamalar gündüz ve gece olarak ayrı ayrı tatbik edilmelidir.
Keşif köpeği eğitimi : Bu eğitimden amaç, yasak bölgeye girmesi muhtemel şüpheli kişilerin, elimizde en ufak bir ip ucu olmadan sadece köpeğin koku alma duyusundan faydalanarak bulunmalarını sağlamaktır.Keş if köpekleri yalnız eğiticisini ve birlikte görev yaptıkları diğer köpeklerin eğiticisini tanır. Bunun dışında herkes ve hatta her canlı onlar için yabancıdır. Keşif eğitimine rüzgar, arazi şartları, hava durumu ve zaman konusu gibi faktörler göz önünde tutularak hazırlanmalıdır. Ayrıca kokunun erişemeyeceği ölü noktalar da düşünülmeli ve eğitici bu etkenler doğrultusunda yönünü ve yöntemini ayarlamalıdır. Bunları dikkate alınmadan yapılacak keşif eğitimleri asla başarıya ulaşamaz.Keşif köpek eğitimi her gün 4 saat yapılmalıdır. Keşif köpeklerine kaybolan kayakçıların ve karda mahsur kalan araçların veya deprem gibi afetlerde de toprak altında kalanların bulunması gibi amaçlara yönelik görevler verilir.
Kangal köpekleri uzun süre eğitime tabi tutulan diğer köpek ırkları ile mukayese yapıldığı zaman öğrenme kabiliyeti bakımından, onlardan daha üstün olduğu gözlenir
BESLENMEDE TEKNİK BİLGİLER
GÜNÜMÜZDEKİ GELİŞMELERİN IŞIĞINDA,
KANGALLARIN BESLENMESİ İLE İLGİLİ TEKNİK BİLGİLER
Her canlı gibi köpeklerin de sağlıklı vücut gelişimlerini tamamlamaları ve yaşamların sağlıklı olarak sürdürebilmeleri için dengeli ve sağlıklı beslenme esastır. Yapılan çeşitli araştırmalar, köpeklerin yavru yaştan başlayıp yaşamları boyunca nasıl beslendiklerinin, yaşam sürelerini ve yaşam kalitelerin ne ölçüde etkilediğini ortaya koymaktadır.
Kangal gibi dev ırk köpeklerin, orta ve küçük ırk köpeklere göre farklı beslenme ihtiyaçları vardır. Örneğin, iri ırk köpeklerde eklem bozuklukları (özellikle kalça ekleminde) genetik olarak sık görülür. Küçük yaştan itibaren eklem koruyucu ve güçlendirici bazı önlemlerle giderilebilir. Bu amaçla piyasada iri ırklar için özel hazırlanmış hazır mamalar bulunmaktadır. Bu tür eklem bozukluklarını önlenmesinde bu besinlerle oldukça başarılı sonuçlar alınmaktadır.
Köpeklerin beslenmesinde yaşam evresi, vücut yapısı, fiziksel aktivite sıklık oranı gibi etkenler önemli rol oynar. Köpekler, yaşamlarının çeşitli evrelerinde, değişen fizyolojilerine bağlı olarak, farklı miktarda ve nitelikte besinlere gereksinim duyarlar.
(I) Yavru köpekler:
Yavru köpekler, 6-8 haftalık olana kadar anne sütüyle beslenmelidirler. Bağışıklık sistemlerinin gelişmesi ve özellikle hassas oldukları bu dönemde vitamin ve mineral ihtiyaçlarını karşılanbilmesi açısından anne sütü büyük önem taşır. 6. haftanın sonunda eğer yavru köpek, anne sütü içmeye devam etmek isterse buna bir süre daha izin verilebilir. Ancak anneden bağımsız beslenmeye alışabilmesi için yavrunun önüne bir miktar dengeli ve yavru gelişimini desteklemek üzere hazırlanmış kuru mama, ilk iki hafta yarı süt ve yarı su ile ıslatılarak verilmelidir. Daha sonra, yavru köpeğiniz, anne sütü içmeyi tamamen bırakarak kendi başına beslenmeye hazır olacaktır.
Yavru köpeklere aşağıdaki tabloda belirtildiği gibi az ve sık yemek verilmelidir.
Yaş Günlük öğün
6-12 haftalık 4
3-6 aylık 3
6-12 aylık 2
12 aylık ve sonrası 1
(II) Yetişkin köpekler:
Normal olarak 1 yaş ve üzerindeki köpekler yetişkin olarak adlandırılır. Ancak kangal gibi dev ırk köpeklerde yavrudan yetişkinliğe geçiş yaşı 18 aylıktır ve artık verilmesi gereken mama miktarı ve içerikleri, yetişkin bir köpeğin büyüklüğüne, kilosuna, ırkına ve haraketli olup olmamasına göre değişir. Hareketli köpekler ihtiyaçları olan fazla enerjinin karşılanabilmesi amacıyla yüksek enerjili mamalardan, az hareket eden köpekler ise normal kilolarını koruyabilmek için düşük enerjili mamalardan yemelidirler. Dağlarda sürüye çıkan, yaşamı boyunca sürekli hareket halinde olan bir kangalın enerji ihtiyacı, bahçede beslenen bir kangala göre daha fazla olacağından, bu iki köpeğin beslenme ihtiyaçları da birbirlerinden farklı olacaktır. Bu sebeple, aktif köpeklere daha yüksek enerjili besinler verilerek performanslarının üst seviyelerde tutulması sağlanmalıdır.
Köpeklerin ideal kilolarını korumaları bir anlamda sağlıklarını korumalarıdır. Kangal gibi, eklem problemlerine yatkın köpeklere verilen besinlerin miktarları özenle ayarlanmalı ve bu köpeklerde özellikle fazla kilolardan kaçınılmalıdır. Kilolu köpeklerde ise özel beslenme programları uygulanarak en kısa sürede köpeğin ideal kilosuna ulaşması sağlanmalıdır.
(III) Gebe ve yavrulu köpekler:
Köpekler için, gebelik döneminde beslenme hayati önem taşır. Bu dönemde, yavru oluşumu ve gelişimine bağlı olarak, verilmesi gereken besinin miktarı ve içeriği artar. Yavruların oluşabilmesi için anne, kendi vücudundan protein, mineral gibi hayati besin maddelerinden harcayacaktır. Bu nedenle hamile köpekler, diğer köpeklere oranla daha fazla miktarda mamaya veya yavru maması gibi yüksek enerjili besinlere ihtiyaç duyarlar. Anne ve yavruların sağlığı için, anneye gebelik döneminde verilen besinin kalitesi ve besleyiciliği büyük önem taşır. Doğumdan sonra ise anne köpeklerin, kendilerinden başka, yavrularını da beslemeleri gerektiği için, günlük yemeleri gereken mama miktarının ortalama 3 katı kadar besine ihtiyaçları vardır.
(IV) Yaşlı köpekler:
Kangallar ortalama sekiz yaşından sonra yaşlı olarak nitelendirilebilir. On yaşından sonra görme ve duymada zayıflamalar, ağız ve diş problemlerinden kaynaklanan kötü kokulu nefes, deri ve tüy örtüsünün görünümünde olumsuz değişiklikler gibi yaşlılık belirtileri görülür. Bu tip belirtilerin en aza indirgenebilmesi için, köpeğinizin hayat boyu dikkatli beslenmesi ve özellikle bu dönemde yiyeceklerin protein, yağ ve mineral içeriklerinin dikkatli ayarlanması gerekmektedir.
Bilimsel Beslenmede, Bilinmesi Gerekenler:
1- Köpeklerin sindirim sistemleri hem etobur hem de otoburlarınki gibi çalışır. Yalnız etle beslenen köpeklerde metabolizma bozuklukları oluşur. Uzun süreli sadece bitkisel protein ağırlıklı beslenen kangallarda eksik beslenmeden kaynaklanan sağlık bozuklukları oluşabilir.
2- Çiğ et, parazit içerebilir. Pişmiş et ise yüksek miktarda yağ içerebilir. Çiğ yumurta biotin kullanımını engeller, bu durumda bağırsak bozuklukları, deri bozuklukları, tüy dökülmesi ve büyümede gecikme gibi problemler oluşur.
3- Süt, köpeğiniz için gerekli besin maddelerinin tümünü içermediği ve suya alternatif olmadığı için sürekli kullanımı sakıncalıdır. Yağlar, enerji ihtiyacını karşılayan besinlerdir. Ancak doğru miktarda verildiği zaman yararlı olur.
5- Katı yiyecekler (mamalar) yeterli miktarda su içermediklerinden, köpeklerin sıvı kaybını karşılayabilmeleri için kaplarında her zaman temiz su bulundurulmalıdır.
6- Tavuk, tavşan kemiği, kırılmış büyükbaş ve küçükbaş hayvan kemiklerinin sindirim organlarındaki oluşturacağı çizikler enfekte olabilir.Yavrular için risk daha fazladır.
7- Özellikle büyüme döneminde besinler, vitaminler ve mineraller ile desteklenmediği durumda, kangallar genetiği gereği ulaşabilecekleri irilik ve güce erişemezler. Kalsiyum, fosfor ve flor diş ve kemik yapısının güçlü ve sağlıklı olarak gelişmesini sağlar. A,E ve B grubu vitaminleri ile çinkonun gerekli miktarda verilmesi tüy ve deri sağlığı için önemlidir.
Sonuç:
Tüm köpek ırkları, özellikle de iri ırklar için dengeli ve sağlıklı beslenmeyle birlikte, bakım kolaylığı da sağlayan kuru mamaların kullanımı, ülkemizde giderek yaygınlaşmaktadır.
Kangalınızın, yaşam ve görev hareketliliği, yaşı ve vücut yapısına göre verilmesi gereken besinlerin veya mamanın cinsini ve miktarını saptamak için bir uzmana başvurulması gerekir.
Not: Bu bölümün içerdiği teknik bilgiler, veteriner hekim Ongun Bozkurt ve veteriner hekim Tuğber Demirci’nin destekleri ile derlenmiştir.
Dişi köpek çiftleştirilmeden önce, ırkına bakılmaksızın, en az 1 yaşında olmalı ve en azından 2. kızgınlık periyodunu tamamlamış olmalıdır. Üreme programında hem dişi hem de erkek köpekler için uygulanan vücut kondisyonu oldukça önemlidir. Eğer erkek köpekler aşırı kilolu ise, fizyolojik ve anatomik olarak çiftleşme için elverişli olmayabilirler, aşırı kilolu dişiler ise daha az gebe kalma oranına sahip olabilirler ve doğum esnasında daha fazla problem oluşabilir. Besin alımı yaşa, harekete, vücut metabolizmasına ve çevreye göre değişebilir. Eğer mümkünse, her köpek normal vücut kondisyonuna ulaşmak ve korumak için bireysel özelliklerine göre beslenmelidir.
Dişilerin hamileliğinin ilk 6-7 haftası boyunca, besin ihtiyaçları olgun köpeklerin ihtiyaç duyduğu besinden daha fazla değildir. Son 2 ya da 3 hafta boyunca besin ihtiyacı artar. Dişinin duyacağı kalori ihtiyacı, besin alımını kademeli olarak arttırarak gebeliğin son 1/3’lük periyodunda karşılanabilir. Köpeğinizin uygun beslendiğinden emin olmak için, üreme, gelişme ya da bütün yaşam evreleri için tam ve dengeli olarak hazırlanmış iyi kalitede köpek mamaları ile beslemeniz gerekmektedir. Bu tür beslenmede vitamin ve mineral katkısı gerekli değildir, aksine, özellikle yüksek oranda vitamin A ve kalsiyum diyete eklenecek olursa problemler oluşabilir.
Eğer dişinin hamilelik esnasında çok kilo alma gibi bir eğilimi yoksa, daha önce sayılan özelliklere sahip yemek istediği her türlü mama verilebilir.
Gebeliğin ilk 3 ya da 4 haftası içinde yiyecek tüketimindeki geçici düşüş normal karşılanabilir. Dişi, gebeliğin son dönemlerinde daha fazla yiyecektir. Buna rağmen iştah artışı olmaz ve vücut kondisyonu zarar görmeye başlarsa, mama alımını arttırmak için kuru mama ılık su ile ıslatılabilir veya az miktarda konserve köpek mamasının kuru mamaya katılıp her gün birkaç kez besleme yoluyla, köpeğin iştahının artması sağlanabilir.
Doğum yaklaştıkça, dişi iştahını kaybedebilir. Bu normal bir davranış olarak düşünülür ve sağlık problemleri görülmedikçe beslenme programında bir değişiklik yapmak gerekli değildir. Çoğu kez, 9. haftadaki mama reddetme olayı gerçekleşmesinden 24-48 saat sonra doğumun gerçekleşeceği işareti alınabilmektedir. Genellikle doğumdan sonraki 24 saat içinde dişinin iştahı tekrar geri gelecektir. Yavruların doğumundan sonra dişi istediği her türlü mamayı yiyebilir.
Gebelik esnasında, su; gelişmekte olan yavruya besinlerin taşınmasını ve yavrunun artık maddelerinin uzaklaştırılmasını sağlamaktadır. Suyun diğer önemli işlevi, vücut ısısının ayarlanmasına yardımcı olmak ve süt üretimine katkıda bulunmaktır. Su kaplarını temiz tutmak ve suyu sık sık değiştirmek, su tüketimini teşvik etmeye yöneliktir. Temiz su kabı içinde taze su mutlaka bulunmalıdır.
Kızgınlık gösterme zamanı : Kızgınlıklar bütün bir yıla yayılmakla beraber, belli mevsimlerde yoğunlaşmak tadır. Kangal köpeklerinde kızgınlık daha çok ilkbahar, yaz ve kış mevsiminde görülür. Bu farklılığın muhtemelen bölgesel iklim ve bakım- beslenmeden kaynaklandığı söylenebilir. Östrus siklusu süresi: Kangal köpeklerinde östrus siklusu gebeliğin olduğu dönemlerde 180 gün civarındadır. İlk kızgınlığa ulaşma yaşı: Bu köpek ırkında ilk kızgınlık yaşı 13.8 ay dolayındadır. Çiftleşme süresi: Ortalama 20 dakikadır. Kızgınlık gösterme oranı: Bu oran bakım-beslenme şartları ile çok etkilendiğinden % 64 ile % 94 arasında değişir. Gebelik oranı: Gebelik oranı da bakım ve beslenme farklılıklarından dolayı % 64 ile % 94 arasında değişir. Ortalama yavru sayısı: Kangal köpeklerinde bir doğumda ortalama yavru sayısı 7-8 civarında değişmektedir. Ölü doğum oranı : Ölü doğum oranı % 2 ile % l4 arasında değişmekle beraber, çoklu doğum tipinin artışı ile birlikte ölü doğum oranı da artmaktadır. Yaşama gücü oranı : 15. Gün ile bir yaş yaşama gücü oranı sırası ile % 85 ile % 75 civarındadır. Büyüme : Ortalama doğum ağırlığı 550 gr civarındadır. Doğum sayısının artması ile birlikte doğum ağırlığı azalmaktadır. Cinsiyet, ana yaşı, doğum yılı ve mevsimi doğum büyüklüğü üzerine etkisi önemlidir. Bir yaş civarında ortalama ağırlık ise 35-40 kg arasındadır. Kangal köpeği yavrularında canlı ağırlık artışının en yüksek olduğu dönem 6. ay ile 8. Ay-1 yaş arasında 10.5 kg olarak gerçekleşmiştir. Yavruların 6. Ay sonu ağırlığı 1 yaş canlı ağırlıklarının yarısından fazladır. 8. Ay sonu canlı ağırlıkları ise 1 yaş canlı ağırlığından yaklaşık 6 kg daha fazladır. |
Bir buçuk yaşındaki bir erkek köpek ilk çiftleşme için ideal yaşa gelmiş sayılır. Bu yaşta erkek Kangal köpeğinin yapısı tam olarak gelişmiştir. Dişiler için uterusun gerekli büyüklüğe ulaşacağı 2. Veya 3. Kızışma dönemine kadar beklenmesi tavsiye edilir. Dişiler yaklaşık 180 günde bir kızışma dönemine girerler. Cinsel dürtü daima erkek köpekte görülürse dişinin kızışma döneminde bıraktığı kokulu bir salgı sayesinde harekete geçer. Verimli bir çiftleşme sağlamak için en uygun zaman 2. Haftanın sonuna doğrudur. Bu sırada dişi köpek kendisine yaklaşan erkek köpeklerden seçtiğine uygun karşılık verir. Çünkü: Bu sırada ovulasyon tamamlanmış olur. Çiftleşmeden emin olmak için çiftleşmeyi takip eden 24 ile 48 saat sonra tekrarlamak gerekir. Üreyebilme yaş ilerledikçe azalır. Önce dişide, sonra erkekte kaybolur. Çiftleşmeyi köpek yavrularının baharda doğmalarını sağlayacak şekilde düzenlemek daha iyi olur. Bu durumda gelişme ve sağlıklı büyüme için uygun hava koşullarından yararlanmak mümkün olur. Güneşli günler, gerekli yürüyüşler ve erken eğitim için daha uygun olur. Kızgın hayvan huzursuz olup alışık olmadığı hareketler yapar. Vulva şişer ve birkaç gün içerisinde bol ve kanlı, özel kokulu vajina akıntısı başlar. Bu koku erkekleri yüzlerce metre uzaktan etkileyebilecek niteliktedir. Çiftleşmede kullanılacak erkek köpeğin diğer köpekler tarafından yaralanmaması ve istenen köpekten iyi döl alınması için dişi ile beraber üç gün kapalı bir yere alınması gerekir. Bu süre sonunda gebe kalan dişi artık erkeği kabul etmez ve uysallaşır.
Gebelik süresi: Kangal köpeklerinde 58-63 gündür.Gebeliğin 5.Haftasından sonra köpeğe ağır ve yorucu görev verilmemelidir. Gebe köpekler çok soğuk ve sıcaktan korunmalı, koşmalarına ve atlamalarına izin verilmemelidir. Ayrıca soğuk su, donmuş gıda, ekşimiş ve küflü gıdalar verilmemelidir. Köpeklere iyi kalitede gıdalar verilmeli fakat aşırı yağlanmamasına dikkat edilmelidir.
Doğum anı : Dişinin huzursuzluğu, iştah kaybı, vücut ısısının 37 C’ ye düşme si ve göğüslerinden sarımsı bir sıvının akması doğum anının yaklaştığını gösteren belirtilerdir. Gebe köpek genellikle çevrede ne bulursa kullanarak kendine bir çeşit yatak hazırlar. Doğum anında köpek sancıların etkisiyle inler. Kasılmalar güçlenirken köpek bir yanına yatar ve vücuduna bakar. Sonunda yavruyu dışarı bırakır. Genelde doğumlar normal olur. Dişi köpek yavruların içinde olduğu zarı kendi çabasıyla soyar, göbek bağını keser, yavruların bütün deliklerini temizler ve hem temizlemek, hem de canlandırmak amacıyla onları diliyle yalar. Eğer dişi köpek bütün bunları kısa süre içinde yapmazsa, keseyi açmak, yavruların ağızlarını, burunlarını temizlemek ve nefes almasını sağlamak size düşer. Yavrular birkaç dakika ile bir saat arasında değişen düzensiz aralıklarla gelirler. Köpeğin doğurma çabalarının boşa çıktığı açıkça anlaşılmadığı sürece telaşa gerek yoktur. Böyle bir durumla karşılaşıldığında Veteriner hekime başvurulmalıdır. Doğum süresi 8 saat hatta daha da fazla sürebilir. Doğumdan sonra dişi köpeğin karnını doyurması normaldir. Olası güç doğumların önüne geçmek için gebe köpeğin diyeti dengeli olmalı, egzersiz ve dolaşma yaparak fazla kilo alması engellenmelidir.
Gebelikte ve Doğumda Anaya Gösterilecek Özen: İleri gebelikte hayvan dış parazitler yönünden kontrol edilerek, gerektiğinde ayıklama yapılmalıdır. Gebelik süresince hayvan fazla gıda alması için zorlanmamalıdır. Kırkıncı günden önce gıdanın miktarını arttırmak ender durumlarda gerekli olabilir. Gündelik doyurma işlemi az miktarlarda, ancak sık aralıklarla yapılmalıdır. Bu sürede gıdaya kalsiyum eklemekten kaçınmak gerekir.
Facebook'ta Paylaş
KANGAL KÖPEĞİ AŞI TAKVİMİ
Köpeklerinizin sağlıklı kalabilmeleri ancak koruyucu uygulamalar ile mümkün olabilmektedir. Özellikle bir yaşından küçük ve 8 yaş üzerindeki köpekler viral hastalıklara karşı savunmasızdırlar. Bu nedenle aşı programlarının dikkatli olarak takip edilmesi gerekmektedir.
Lütfen unutmayın, viral hastalıkların özel bir tedavisi bulunmamaktadır ve ölüm oranı bu hastalıklara yakalandıktan sonra çok yüksektir.
Aşılama programına başlamadan önce yavru köpeklerin plasenta yoluyla ve emzirme döneminde sütle aldığı iç parazitlere karşı tedavi edilmeleri gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle iğne veya ağız yoluyla antiparaziter ilaçlar uygulanacaktır. Köpeklerde distemper denilen gençlik hastalığı, parvovirus yani kanlı ishal, hepatitis ve leptospirosis hastalıklarına karşı karma aşı 1,5 aylık iken yapılmalıdır. Daha sonra 15-20 gün arayla aşılama programı sırasıyla devam eder.
Yapılacak aşılar sırasıyla şöyledir :
Karma aşının tekrarı,
Parainfluenza+Bordetella (Kennel Cough- Bulaşıcı öksürük),
Kennel Cough aşısının tekrarı,
Lyme Hastalığı (Borrelia) ve
Kuduz.
Yetişkin bir köpekte ise senede bir defa olmak üzere Karma aşı, Kennel Cough, Lyme ve kuduz aşıları tekrarlanır.
Paraziter Hastalıklar
Köpeklerde özellikle tenya ve askaridlere karşı ilaçlama programlarına uyulmalıdır. Özellikle dışarıya çıkan, başka hayvanlarla temasta bulunan, gözetimimiz dışında yaşayan ve dolaşan, ormanlık arazide dolaşma olanağı olan, çiğ ve kontrolsüz yiyecek veya içeceklerle temas olanağı bulunan, avlanan köpeklerde paraziter hastalıkların ortaya çıkması mümkündür. Zoonoz yani hayvanlardan insanlara geçebilen bu parazitlerden özellikle Ekinokok (tenyalar) insan ve halk sağlığı bakımından önemlidir. Halk arasında kist hastalığı olarak bilinen ve insanların karaciğer, akciğer ve beyin gibi çeşitli iç organlarında kistlerin oluştuğu Kist hidatik hastalığından korunmak mümkündür.
Halk arasında kedi ve köpeklerin tüylerinden bulaştığı sanılan bu hastalık aslında tamamen tüylerle beraber parazit yumurtalarının da ağız yoluyla alınmasıyla bulaşmaktadır. Eğer köpeğiniz periyodik olarak senede dört defa tenyalara karşı ilaç alıyorsa böyle bir hastalık riski yoktur. Düzenli olarak paraziter ilaç alan bir köpeğin tüylerinin oluşturacağı risk bir insanın saçının yutulmasıyla oluşacak tehlike ile aynıdır.
KANGAL İSİMLERİ |
---|
ERKEK |